E madem geçen bölüm sonu gol mol dendi, ben dedimse de dendi sonuçta ne var yani? djfkd- yeşil sahalara inelim o zaman!
Atahan (Kaan)
Geliyorsunuz değil mi maça? 14:47
(Bana biraz çok yüklenilmiyor mu sanki? Atahan'ı sevmeye çalışmam yetmezmiş gibi bir de mis gibi bir pazar gününde futbolu sevmem isteniyor. Kış olsa belki de güneşli bir bahar gününde, neden futbol güzelim anlatsana biraz...)
Yüzümü bile boyadım 14:48
(Ne var canım? Bu yüzümü değil, ikinci yüzümü boyadım. Atahan'a gösterdiğim ve ondan hoşlanmaya çalışan.)
Aahahha süper 14:48
Kaan daha önce gelmişti ama bir sorun olursa ara beni 14:48
Tamamdır 14:49
Görüşürüz 14:49
İlk golde bulurum seni ;) 14:50
Göz kırpıyor değil mi o ifade? İşi bu olduğu için değil de benim için gol attığını falan iddia edip sevinmemi bekleyecek bir de. Ah. Ah!
"Kaan!"
İrkilip bakışlarını yoldan bana çeviriyor, "Ne oluyor kızım? Manyak mısın, ne bağırıyorsun dibimde?"
Beter ol. Yüzüme gıcık bir ifade yerleştirdiğimden emin olup öyle konuşmaya başlıyorum, "Isınıyorum Kaan. Isınıyorum. Tribüne çıkacağız ya birazdan."
Neyi kastettiğimi anlıyor, onun da yüzüne benimkine eş bir gülümseme yerleşiyor.
"Hadi hadi, kaptın sayemde futbolcu manitayı. Hala daha burun kıvırıyorsun."
Ona hak ettiği cevabı yapıştırmama arka koltuktan atağa kalkan Gamze engel oluyor,
"Ayy, Premier Lig'den falan arkadaşları var mıdır acaba? Şöyle asla Türk olmayan, iki metre boyunda, sapsarı..."
Konuşturuyor insanı, "Adam ikinci ligde oynuyor Gamze."
Bu sefer de kırmızı ışığı fırsat bilip öz iradesiyle bana dönüyor Kaan efendi, "Hakkını yediler benim kardeşimin, yoksa ondan iyi tek sol ayak Messi."
Öyle büyük uçuyor ki kimse Kaan'ı haklı bulmasa da hepimizi derin bir hıı, ondan ondan sessizliği alıyor. İkna edemeyeceğini bilmenin vaz geçmişliği. Ama yine de, Çamlıca Kulesini de Eyfel Kulesi ile kıyaslamazsın be güzel kardeşim.
Camı sonuna kadar açıp tüm bu saçmalıklara rağmen sakin kalmaya çalışıyorum. Atahan iyi bir insan. İyi bir insan, önemli olan bu. Futbolcu olması ve futbola aşık olması onunla evlenmemem için geçerli sebepler değil asla. Neler neler var, Allah korusun. Alkol bağımlıları, uyuşturucu kullananlar, kumarbazlar, hovardalar, sünepeler, asalaklar... Futbol nedir ki? Alt tarafı ileride çocuğumuzun adını; Rıdvan, Fatih, Şenol falan koymak istediğinde onu uykusunda yastıkla boğmam gerekebilir. Neyse, erken daha bunlar için. Doğmamış çocuğumuzun babasını öldürmek yerine işimize bakalım. Neydi şu marş? Dur bakayım..
Aşığım sana doyamıyorum.
Ne de güzelsin bakamıyorum.
Seni sevmeye... çabalıyorum.
Bu ne biçim aşk, anlamıyorum!
Of. Of! Kaç yaşında kadınım ama ben ya?!
*
Daha düdük çalmadan başlıyor benim mesaim. Isınmak için sahaya çıkıyor bunlar, Atahan sanki buraya geçmeden görüşmemişiz de bizi ilk kez tribünde görmüş gibi abartılı tepkiler veriyor. Genç adam sonuçta, heves etti herhalde diyorum. Ama daha bunu hoş görmem bitmeden o tutuyor şortunun paçalarını kıvırmaya başlıyor. Allah! Ay, yapacak bu bana bunu. Neden ya? O senin bacak hareketini engellese, yeteri kadar ergonomik olmasa, bu spor bin yıldır yapılıyor, milyon tane sektörle birlikte çalışılıyor; adamlar değiştirirdi herhalde şort boyunu. Yapma. Yapma, gözünü seveyim yapma. Yapma; sen lisede değilsin, eteğini katlayamazsın. Yaptı. Panikle Gamze'nin elini tutuyorum. Biraz fazla sıkıyorum sanırım tam bana çemkirecekken baktığım yeri fark ediyor, ağzı aralanıyor. Koca bir o şeklini alıyor önce, sonra yapay bir sempati konduruyor gözlerine bana dönüyor.
"Şşşt. Sakin. Yavrum görmediğimiz şey mi? i********:'a da boy boy story, post atıyor bu adam sonuçta... Bak şöyle düşünelim, sen bunu yendin aslında. Bu asla şimdinin sorunu değil, geçmişteki Hale'nin sorunuydu. Bitti, gitti."
Psikolojiymiş, kişisel gelişimmiş fayda eder mi bana şu an? Yakında vurabileceğim sert bir şey ya da yer olmadığı için kafamı iki yana sallayıp kendime bu anı unutturmaya çalışıyorum. Olmuyor. Bir yandan da insanlar delirdiğimi düşünmesin diye sözde Gamze'ye açıklamaya çalışıyorum. "Hayır, hayır, hayır! Anlamıyorsun. Canlı görmek bambaşka bir deneyim." Ay göğsüm mü daralıyor? Slip-atak mı geçiriyorum?
Derken olanlar olmaya devam ediyor. Tükürmek denemez buna, lamalar falan kendinden utandı. Atahan adeta tükürük bezlerini sahaya kusuyor. Balgam tuttu beni, bayılıyorum. "Ay!"
Acı feryadıma kayıtsız kalamıyor ve Pınar da yönünü bize çeviriyor. Ne oldu demiyor, neden demiyor; elimi tutup fısıldıyor.
"Geçti. Geçti, bebeğim."
Geçmiyor. Hem o geçmiyor hem yüz dokuz dakika. Evet, yetmezmiş gibi dört dakika daha uzattılar bu saçmalığı. Kaan da coştukça coştu, meğer koskoca doktor bey oğlunuzun içinde bir amigo kız varmış teyzemler. Eşime mi yanayım, dostuma mı yanayım, eşe dosta rezil olduk ona mı yanayım? Öyle bir hale geliyorum ki artık duyduğum düdük sesi hakeme değil de İsrafil'e ait deseler inanırım. Öldüm çünkü. Her bir pasta, yavaş yavaş.
Zilin sesini duyunca soyunma odasına koşturuyor bunlar. Ben ne güzel uslu uslu arabamıza geçip Atahan'ın iş ve aşk hayatını daha fazla birbirine karıştırmaması için bir şans veririz sanıyorum ama Kaan müsaade etmiyor. Öyle olur muymuş? Teselli etmemiz lazımmış. Neden güzel kardeşim, sen bir doğumda başarısız olunca odana geliyorlar mı diyecek oluyorum? Öyle bir bakıyor ki hiç cevap vermese daha az ayıp olurdu. Siz de bunun götünü kaldırıyorsunuz ya, size de yazıklar olsun hemşirelerim.
Ayaklarımı sürüye sürüye gidiyorum o soyunma odasının bulunduğu, buram buram testosteron kokan koridora. Atahan'cığım oyuna benden çok katkın olsaydı ne iyi olurdu, keşke karşı takımın golleri birlikte izlemeseydik demek yerine teselli ediyorum adamı. Canın sağ olsun ya diyorum. Bizim şampiyonumuz sensin boş versene TFF'yi falan canım. Ama aslında tüm bu süre boyunca tek bir şey düşünüyorum. Tek bir soru dur durak bilmeyen zikzaklarla dönüyor beynimin içinde.
Bu kadar terlemesine gerek var mıydı gerçekten?
*
Cık. Krokanlı çok dişe dudağa bulaşıyor, sonra tüm selfielerimiz ziyan gider. Antep fıstığı çok dede doğum günü gibi. Çikolatalı boğucu. Bunlar olmaz. Bunlar değil!
"Çilekli bir şeyler yok mu? Sever misin, Simay?" Sonra beni başkası davet etmiş gibi, görümcem de geldi yedi içti kendi beğendiğini yaptırdı defoldu gitti deme arkamdan.
Bana dönüp hızlıca onaylıyor, bizimle ilgilenerek tüm günahlarının bedelini ödediğine inanan hanımefendiye dönüp devam ediyor. "Ayy, severim Hale abla... İçi çilek, yaban mersini ve çikolata olsun. Dışını yine beyaz kaplarsınız, olmaz mı öyle?.." Yaban mersininden çok emin olamasam da efendi efendi susuyorum. Hayır Hale, ananın evinde de yaban mersini mi yiyordun diyemeyiz. Ne ayıp şey. Cık, cık. Bu sırada konu konuyu açmış, ucundan köşesinden yakalıyorum. Şeker hamurları falan konuşuluyor artık. Bizim ailemizin bazı kırmızı çizgileri vardır yalnız, güzelim.
"Şeker hamuru yapmayalım istersen; taze güzel bir krema ile süslesinler. Hamur o sıcakta eğiliyor bükülüyor, böyle kalıp gibi... kötü olabilir canım." Ölsem izin vermem.
Dudaklarını eğip büküyor bir süre Simay, ama sonra yine bana hak veriyor. Seviyor beni yine de be, iyi kız iyi. "Doğru söylüyorsun abla ya, o zaman öyle yapalım. Değil mi Eren?"
Bizim küçük öküz de zahmet edip telefonundan kafasını kaldırıyor nihayet.
"Hıı.. Olur aşkım." Yani şunu koca diye alıyorsun ya Simay. Atahan'ı bana koca diye aldırma ihtimalini bir yana koyduğumda bile içim el vermiyor bunu yapmana, kendimden bağımsız üzülüyorum. Üzülüyorum ve bana abla demeni bile affediyorum. Allah zaten belanı vermiş çünkü.
"Of ama Eren ya! Bakmadın bile."
Belli ki buralar karışacak ben hızlıca bulduğum bir Atahan'ı arama bahanesiyle uzaklaşıyorum. İkinci çalışta açıyor telefonu,
"Alo?" O benim repliğim ya! Ne diyeyim ben şimdi, hı? Arayan senmişsin gibi efendim mi diyeyim Ata?
"Atahan, nasılsın?"
"İyiyim bebiş, sen nasılsın?" Bir de bebiş vardı, değil mi? Yok, benim karnımda değil. Atahan'ın minnoş kalbinde yaşıyor. Bebiş Hale.
"İyiyim ben de. Erenlerle pasta tadımına gelmiştim, o da bitiyor gibi. Sen n'apıyorsun, akşam görüşelim mi müsaitsen?"
"Ah be güzelim ya, off günü olunca bugün. Biz de bizimkilerle rakı balık yapalım dedik. Arnavutköy'e geçeceğim ama alayım seni de istersen, kaynaşırsın hem çocuklarla da." Daha biriyle zor kaynaşıyorum, çarpı on bir mi? Kalsın.
"Yok, ben bozmayayım şimdi hiç. Hem sıkılırım da... Sonra yaparız o zaman bir şeyler."
Sıkıntılı bir soluk alsa da hak veriyor bana, "Tamam o zaman, böyle de aklım sende kalacak ya."
"Yok, yok kalmasın. İyi eğlenceler size."
Sen kendine iyi bak, ben daha çok bakayım falan filan derken kapatıyoruz nihayet telefonu. Bir hala tartışan Eren ve Simay'a, bir telefonuma bakıyorum.
6+1 (Pınar, Kaan, İrem, Gamze, Hilal, Yasemin, Siz)
Kimler müsait? 16:42
Gamze
Ben 16:43
Hilal
Bir neye diye sorar insan be? 16:44
Gamze
Canım gerçek DOST neye demez, hemen kardeşim canım yoluna paspas olsun der 16:45
Hilal
Hııı ondan 16:46
Bir de şey mi 16:46
Gerçek DOST sır verdiğinde kime diye sormaz, herkese söyler 16:46
Gamze
İğrençsin 16:46
Hilal öpüyorum aşkım, bu ne güzellik16:47
Akşam Kaan'a gidelim mi diyecektim? 16: 47
Hilal
Nöbette o 16:47
Ondan dedim ben de işte 16:47
Hilal
Okay 16:47
Var bende yedek anahtarı, gelin 16:47
Kaan
Dağıtmayın evi çok 16:48
Kocaman bir gülümseme ile telefonu arka cebime atıp kumru dövüşüne doğru yürüyorum. Kaan bebeğim ya. Tek kötü huyun yanlış arkadaş seçimin. Halı sahada.
*
"Kalk, kalk, kalk!"
Aaa? Ne oluyor ya? Çok azıcık açtığım gözlerimle tepemde dikilen Yasemin'i seçiyorum. Yat, yat, yat.
"Uyuyorum."
"Ayakta uyuyorsun hem de, kalk be kızım."
"Ay hala mı ama? Hale!" İrem? Hafifçe doğrulmak istiyorum ama yok çekiyor beni, yastık çekimi kanunlarına karşı gelemiyorum.
"Kalk çabuk! Aldatıldın."
"Yuh!"
Gamze ve Pınar da ekleniyor, e Hilal? Derken zil çalıyor, he doğru o uyumaya eve geçmişti. Kalkıyorum artık mecburen. Daha tam açmayı beceremediğim, acılı ve kısık gözlerimle burnuma dayanan telefondaki fotoğrafı seçmeye çalışıyorum. Atahan ve arkadaşları. İyi tamam, afiyet şeker olsun.
"Ne var be bunda? Söyledi çocuk dün bana meyhaneye gittiklerini."
Ben öyle diyince çok bilmiş Pınar gelip telefonu elimden alıyor, ekranın üzerinde fıt fıt oynatıyor o sıska parmaklarını. "Hah! Onda bir şey yok zaten, al bak seninkinin storysine."
Okuduklarımı ilk kez okumuyorum ama böyle bir akşamın sabahında böyle bir mecrada okumak bende hep aynı şok etkisini yaratıyor. Siz buna hikaye demişsiniz ama bu düpedüz masal.
"Ayet mi paylaşmış bu? Doğru mu görüyorum, hala uyuyor muyum?"
"Hıı... İçtiğini inkar edenlerden olmuş." Kendi söylediklerine öyle neşeyle gülüyor ki Gamze, bir süre sonra hepimiz gülmeye başlıyoruz. Oh be! Yemin ediyorum, ferahladım. Allah'ım çok şükür. Çok şükür! Hemen kendi telefonumu şarjdan koparıyorum, bitsin artık bu çile. İ.Mansız'la olurdu, imansızla da belki olur, ama yanar döner adamla işim olmaz. Artık arama kapanacak diye korkmaya başlarken açılıyor telefon,
"Efendim?" Uyuyor muydu bu ya? Neyse canım uyansın. Yapacak bir şey yok! Acil durum.
Selamı sabahı boş veriyorum, hatırladıklarım yüzümü buruşturmama sebep olsa da midemin kalkmasına müsaade etmeden anlatmaya başlıyorum hemen. "Bana bak; o şortu slip olana kadar büktü sustum, bütün o balgamını kustu sahaya hadi dedim ihtiyaçtır. Ama içtiği içki ile olmayan imanının şovunu yapamaz Kaan."
"Hale?"
"Bakmadan mı açıyorsun Kaan ya? Hale tabi. Bitti bu iş, haber vermeye aradım. Allah affetmez, ben de acımam."
Biraz daha kendinde geliyor artık sesi, "Kızım sen niye giriyorsun Allah'la kul arasına ya? Sanane!"
"Ne demek sanane? İleride çocuklarımın babası olacak bu adam, o yanarken ben nasıl rahat edeyim? Olmaz bu iş, bitti. Hadi yoluna eyvALLAH. Aynen böyle iletirsin kendisine; artık paşa gönlün nasıl isterse ister story ister post, o alışık zaten. Yapıştır elini korkak alıştırma." Birileri din üzerinden şov yapmak istiyor, onun da en iyisi bizde rahat olsunlar.
"Hale! Çıldırtma insanı ya, ben niye ayrılıyorum çocuktan? Git, konuş, kendin bitir. Beni karıştırma kızım, arkadaşım adam benim." Ha ha, komik seni.
"Aaa olur mu Kaan'cığım? Sen halledersin, hadi öpüyorum. SENDE!"
Kaan'ın cevap vermesini beklemeden telefonu kapatıyorum. Tam rahat rahat yatağıma döneceğim sırada Gamze işaret parmağını havaya kaldırıp saçma sapan zıplamaya ve bunun sevimli olduğunu sanmaya başlıyor.
"Örtmenim, örtmenim! Benim sıram geldi mi artık?" Cevap vermek yerine başımı ellerimin arasına alıp karnıma doğru bükülüyorum.
Öğrencinin sınav yaptığı nerede görülmüş ama ya?
*
Beğenirseniz kalp bırakın!
Sevgiler, saygılar, yaldızlar ve öpücükler :*