"Allah'ım o çok güzel ama kokmuyor, gülümsüyor ama hissetmiyor..."

2476 Words
Genç kızı nazikçe kucağına aldıktan sonra cesaret verircesine gözlerine baktı. Gerçekten kim kime cesaret vermeliydi? Burada üç buçuk atan sadece Brett ve köpeğiydi. Gelen bir cesaret ile genç kızı banyodaki küvete tekrardan oturttu ve musluğu açıp ılık suyu ayarladı. Şofben başlığını genç kızın eline verdiğinde kızın garip ifadeler ile eline akışına baktı ve şampuan alıp saçlarını köpürtmeye başladı. Akan sıcak suya uzun bir müddet bakıp içip içmemesi gerektiğini düşündükten sonra sıcak olduğu için içmemeye karar verse de bu garip adamın kafasına ne yaptığını merak ediyordu. Tenine değen ılık suyun verdiği muazzam his ile olduğu yerde gevşedi ve huzurla gözlerini kapattı. Burada sonsuza dek durabilir miydi? Brett nazikçe saçlarını köpüklerken kızın gözlerini kapatmış haline baktı şaşkınca. Siyah kirpiklerinin gölgesi elmacık kemiklerine düşmüş, naif naif titriyordu. Dudakları gerçekten nasıl bu kadar kırmızı olabilirdi? Bir an alıcı gözüyle bakınca, kız çok güzeldi. Başını iki yana sallayıp uyuklayan kızın elindeki şofben başlığını aldı ve kenardaki havluyu alıp ıslattı. "Uyumaya gelmedik." diyerek çenesini kaldırıp da boynunu açığa çıkardığında gördüğü derin yaralara baktı. İğneler kim bilir ne kadar zamandır oradaydı. Oluşan morluklar neredeyse boynundan yüzüne kadar çıkacaktı. Mide bulandırıcı gözüktüğü kadar insanın acıma duygusunu da dürtüyordu. "Bunu sana kim yaptı böyle?" diyerek buruşturduğu yüzüyle içi acıya acıya boynundaki siyah kanını nazikçe temizlemeye başladı. Temizledikçe ortaya çıkan ezik ve çürükler içinden küfür ettikçe etmesine sebep oluyordu. Boynundaki tüm kan gidip de derin yaralar ve defalarca açılıp kanamış kabukları kalınca şofbeni alıp küvetin dışına sarkıttığı saçlarını nazikçe durulamaya başladı. Tanrı sonunda cenneti ellerine mi vermişti? Huzur, bedenine bağımlılık yaptıracak bir mutluluk getirmişti. Asla bundan vazgeçmek istemeyeceğini düşündü ama önünde sonunda bunun biteceğini bildiğinden kırık ve kırgın hissediyordu. Saçlarından akıp giden ılık su ve fanyanslara vuran sesi... Gerçekten büyüleyiciydi. Brett, işi bitince elindeki şofben başlığını tekrardan kızın kucağına koydu ve gülümsedi. "Sana annemin kıyafetlerinden getireceğim. Bekle." dedikten sonra odadan çıkınca genç kız tereddüt ile etrafa bakındı ve oturduğu yerden ayağa kalktı. Kendini kurutup kurutmamasını gerektiğini düşünse de önce iblis yavrusunun ne yapacağını merak ettiğinden sadece öylece durdu ve bekledi. Brett kurcaladığı dolabın içerisinden annesinin bir tek elbiselerinin olacağını anlayarak dudak büzdü. "Anne, senin neden doğru dürüst elbiselerin yok?" diyerek sinirle homurdandıktan sonra eline gelen çiçekli beyaz bir elbiseyle ayağa kalktı ve çekmeceden açılmamış bir çift iç çamaşırı aldı. Gergince öksürdükten sonra içeri döndü. Genç kızın ayakta durmuş kendisini beklediğini görünce bir müddet onu inceledi ve istemsizce gülümsedi. Bedeni büyük ama kendisi küçücük gibiydi. Dilini anlamadığını da fark etmişti. "Bunları giy." diyerek elindeki kıyafeti kenara koyarken bir havluyla gelişini güzel bir şekilde kıyafetinin üstünden kuruladı. "Ben dışarıda bekliyorum." İblis yavrusu çıkıp kapıyı kapatınca getirip bıraktığı kıyafetleri inceledi. Üzerindeki şeyi zihin gücüyle parçalayıp üzerinden çıkardıktan sonra koyduğu kıyafetleri havalandırdı. Böyle bir kıyafet hiç görmemişti. Sadece bedenini hafifçe kurutup etrafa buhar saçılmasına sebep olduktan sonra iç çamaşırları giydi. Sonrasında garip kıyafeti de giydikten sonra aynanın karşısına geçti. Dizlerinin bir karış üzerinde biten krem rengi elbisenin üzerinde pembe çiçekleri vardı. Omuzları açıkta kalırken omuzlarından aşağı sarkıyordu. Islak saçlarını ellerinin tersiyle geriye attığında ilk kez kendisini böyle gördüğü için biraz garip hissetti. "Bir şey yok oğlum. Korkma." diyerek Pascal'ı seven Brett arada bir banyo kapısına bakıyordu. Uzun bir süre olmuştu. Acaba bir şey mi oldu, diye meraklanmıştı. Neon gözleri ile göz göze gelince içindeki karanlık taraf yavaşça ayaklanmaya başlamıştı. Evrene, ölüm getirmek istiyordu. Üzerindeki elbisesiyle ne kadar da masum duruyordu böyle? Oysa aklından geçen onca katliam, acı çığlıklar hiç de masum durmuyordu. "Burayı yerle bir edeceğim gün seni gökyüzüne asacağım ki şaheserimi izleyebilesin..." "Ne diyorsun sen?" diyerek üzerine gelen adamın anlamaz bakışlarına kendisi de çok farklı bakmıyordu ama az önce bedenine saldıkları o zehir yüzünden öfkeden gözü dönüyordu. "Bu kendi dünyalarının dili olmalı efendim." Araya karışan iblisin kuyruğu ile gözlerinin karardığını hissetti. İçi intikam ateşiyle kavruldukça kavruluyordu. "Seni neden dünyaya attıklarını çok merak ediyorum." diyerek önüne geçen adama anlamsızca baksa da iyi bir şey dediğini düşünmüyordu. "Ne kadar da değerlisin oysa ki? Senin genlerinden çok muazzam bir ırk yapabiliriz..." Mide bulandırıcı ifadesi ile yüzünü buruşturduğu sıra bir çığlık duydu. Küçük bir kız çığlığı... Kaşları çatılırken aklına dolan küçüklüğü ile bir anda yaşadığı intikam hissinin damarlarında dolandığını hissettiği sıra gözlerinin parıldadığının farkdaydı. "E-efendim!" diyerek geriye kaçan adama baktı bir müddet. "Efendim! Bu- bu...bir şeyler ters gid-" son sözlerini söyleyemeden bir yaprak gibi uçan bedeni son sürat beyaz duvara çarpmıştı. Kendisine dönen bakışlar üzerine sıkışan damarlarındaki kan avuçlarımda toplanıyordu. "Biraz da ben kan görmek istiyorum." Korkuyla birbirlerini ittirip kapıya koltuklarında avazı çıktıkları kadarıyla bağırıyorlardı. "Kapıları açın!" "İmdat!" Canavar gülümsedi..."mutluluk çığlıkları..." Parmaklarındaki damarları şişip patladığında dehşetle kırılmaz cama vurdu. Ellerinin camda bıraktığı kandan yollar ile birkaçı öğürerek gözlerini kaçırmışlardı. Dışarıdakiler bile dehşete kapılmıştı ama kapıları açarlarsa herkes tehlikeye gireceğini düşündükleri için onları kurban ediyorlardı. Vahşi bir hayvan gibi kana susamış hissediyor, sanki koku burnuna doldukça bu koku çok daha fazlasını istiyordu. "Sizin kadar zevk aldığımı düşünmüyorum." Ne caniler onu anlıyordu ne de o canileri. "Dur!"diyerek duvardaki demir boruyu söken biri can havliyle sopayı kafasına vurmak için kaldırmıştı ki canvarın neon gözleri ile göz göze geldiğinde sanki biri onun için zamanı durdurmuş gibi öylece donup kalmıştı. Önce elindeki sopa uçup yaratığın arkasına geçmişti sonrasında etraftaki tüm keskin şeyler havalanmış ve bir silah gibi namlularını alınlarına çevirmişleri. "Ben de beyninizde delikler açmak istiyorum..." dedikten sonra vahşice güldü. Siyah kanı beyaz dişlerini karaya bulamıştı. Artık tam anlamıyla bir canavardı..."Benimki kadar acıtmayacağına yemin ederim." Demir boruyla vurmak isteyen adam, yaratığın bir anda çenesini hızla yukarı kaldırmasıyla, bedeni fırlayıp tavana yapıştı. "Aaa!" Acıyla bağırdığı sıra neşterler ateşlenmiş gibi etraftaki herkesin bedenine saplanmış, bedenlerini delik deşik etmişti. Ruhlarını teslim etmiş bedenler havalandığında yaratık gözlerini kapatmıştı. Yüzündeki vahşi gülüş ile başını geriye atıp tavandaki son avını korkunç gözleriyle izlemeye başladı. Nasıl da korkmuş ve titriyordu... Aman Tanrım... Gözüne öldürmek için çok tatlı gelmişti... "Gerçekten de zevkliymiş..." dese de onu anlamadığını bildiğinden biraz sinirlendi. "Beni anlamanı o kadar çok isterdim ki..." dedikten sonra yüzünde çok daha değişik bir gülüş oluştu. Kan donduran bir gülüş... "Bağışla! Bağışla beni ! Yalvarırım yapma! Ölmek istemiyorum!..." Hızlı hızlı konuşan iblisin, dediği tek kelimeyi bile anlamadığı için derince nefes aldı ve havada tuttuğu cesetlerin arasından birinin kolunu koparttı. "Belki şimdi beni anlarsın?" Bir kalem gibi kullandığı kolun mürekkebi olan kanla yere muazzam bir resim çizdi. Nefes nefese kalmıştı, tüm kanı alnında birikmiş gibi hissederken çenesinden aşağı damlayan terlerin ardı arkası kesilmiyordu. Hangi filmin zavallı rolüydü bu? Sonrasında yere çizilen şeyi fark etti. Tıpkı canavarın yüzündeki şeytani gülüş gibiydi... Aynadaki aksine bir müddet baktı ve kendisiyle uzun uzun konuştu. Eskisinden çok daha güçlü olmasına rağmen bir müddet zamana ihtiyacı vardı. Bedenine enjekte edilmiş aşırı yabancı madde olduğu için tam anlamıyla eski gücünü bulamıyordu. Aslında hiçbir zaman tam anlamıyla gücünü bulamamıştı ama şimdi... emeline çok yakındı. "İyi misin? Çok uzun zaman oldu?" Dışarıdan gelen ses ve kapıya vurulmasıyla gözleri kapıya döndü. Bu adamın ne yapmaya çalıştığını öğrenmesi iyi olacaktı... Brett, bir müddet kapıda bekledikten sonra kapı kolunun hareket etmesiyle bir adım geri çekilip genç kızın gelmesini bekledi ama kızın metrelerce öteden sadece kendisine baktığını görünce derince bir nefes aldı. "Tanrım...cadı falan mısın? Gerçekten ürkütücü." diye mırıldandıktan sonra yavaşça içeri girdiğinde ilk kez genç kızı alıcı bir göz ile inceledi. Bacaklarında, özellikle diz kısımlarında, derin morluklar olmasına rağmen elbise üzerinde çok güzel durmuştu. Biraz zayıftı ve annesinin elbisesi ona bol gelmişti ama beyaz tenine pembe çiçekler çok yakışmıştı. Özellikle kıpkırmızı olan dudakları gerçekten de şaşırtıcıydı. Böyle bir kırmızılık için şimdiki genç kızlar bir ton ruj sürmek zorundalardı. Genç adam derince nefes aldı. Karşısındaki bir insan değildi. Sadece kendisine benzeyen bir türdü. "Acıkmış olmalısın." diye mırıldandı ağzı içinde. Sonrasında gözleri ıslak saçlarına kaydı. Az önce kendisi kurutmamış mıydı? Şimdi neden ıslak duruyordu. "Neyse, önce saçlarını kurutalım." diyerek gergince gülümsedi ve tedirgince bir nefes aldığı sıra genç kızın gözlerinin siyah olduğunu vardı. "*******!" Ettiği küfürü nasıl olsa anlamıyordu bu yüzden ilk başta utansa da sonradan saldım çayıra mevlam kayıra, der gibi kendi kendine şu ana kadar içinde tuttuğu bütün küfürleri sanki iyi bir şey söylüyormuş gibi gülerek söylemeye başladı. Genç kızın omuzlarından nazikçe kavradı ve odasına götürdü. Korkmuyor değildi ama bir olsa şu ana kadar olurdu, değil mi? Nazikçe kızı yatağına oturttuğunda derince nefes alıp saç kurutma makinesini almaya gitti. Hiçbir şey anlamıyordu ama anlamak için kafa da yormuyordu. Gözleri kapı eşiğindeki tüylü yaratığın üzerindeydi. "Dilimizi anlıyor musun?" dedi ama yaratığın ciyaklama gibi garip sesler çıkardığını duyarak dişlerini gösterdi. O sırada gözleri kapıdan giren adama kayınca elinde tuttuğu makine benzeri şeyi görerek hızla ayağa kalktı. Daha yeni siyaha döndürdüğü gözleri neon mavisi olmuştu. Bu da onlar gibiydi işte! Beynini patlamalı ve buradan bir an önce kaçmalıydı. Brett bir anda ayağa fırlayan kızın gözlerinin renginin değiştiğini görünce korkuyla elindekini havaya kaldırdı. "Şşşşşşii, şşşşşşoooo, piiiiiişşşş..." Çıkarabildipi en garip sesler ile kendini anlatmaya çalıştığı o anlar o kadar komikti ki... "Saçını kurutmak için, silah değil bu! " dedi. Zavallı adam iki büklüm olmuş elindeki masum aleti tanıtmaya çalışıyordu. Ellerini saçlarını götürüp daha fişe takmadığı aleti saçlarına tutmuştu. Ağzıyla çıkardığı "wwuuww" sesi ise cabasıydı. Genç kız adamın komik hâline bir müddet baktıktan sonra tehlikeli olmadığını düşünerek tek kaşını kaldırsa da tektikte durarak yavaşça kalktığı yere geri oturdu. Brett ise korkudan bağı çözülmüş dizleri yüzünden bir sarhoş gibi yürüyordu. Uzatma kablosunu yatağın üzerine koydu ve makinenin fişini taktı. Çıkan gürültüyle neon gözleri içindeki elektriksel halkalar genç adamı birazdan fazla ürkütmüştü... Genç kızın kendisine öldürmek ister gibi baktığını görünce derince nefes aldı ve Pascal'ı çağırdı. "Pascal gel oğlum!" dediğinde zavallı köpek korkudan iki üç kıvransa da sahibinin hatrı için poposuyla birlikte kuyruğunu sallaya sallaya geldi. Brett çalıştırdığı saç kurutma makinesini Pascal'ın beyaz tüylerine tutup salladığında genç kız köpeğin uçuşan tüylerini görerek ne yapmak istediğini anladı. Olduğu yerde hafifçe dikleşti ve saçlarını geriye attı. Bunu gören Brett rahatlayarak gülümsedi ve temkinli bir şekilde makineyi genç kızın saçlarına çevirdi. Ilık , yapay havanın saçları arasından sızıp saç diplerine değişiyle bedeni hafifçe irkilse de verdiği rahatlık genç kızın hoşuna gitmişti. Hafifçe gözlerini kapattı ve genç adamın nazik parmaklarını saçları arasında hissetmenin zevkini çıkardı. Daha önce hiç tatmadığı bu duygu şu ana kadar kaçırdığı en güzel şeylerden biri gibiydi. Brett, genç kızın kendisini tamamıyla ellerine bıraktığını görünce istemesizce gülümsemişti. Sonunda bir güven belirtisi görmek en azından korkudan titreyen ellerine bir yardımı olmuştu. Uzun uzun saçlarını okşayarak kurttuktan sonra ayağa kalkan iblis yavrusuna baktı. Elindeki garip makineyi kenara koyup fişini çekmişti. Kahverengi gözleri bu sefer ayaklarına döndüğünde genç kız da başını eğip ayaklarına baktı. Bembeyaz teni üzerindeki kırmızı ve mor çürüklerin bazı yerleri yeşile bile çalıyordu. Ayak parmaklarını oynattı. Artık böyle şeyler onda küçücük bir acı hissi yaratıyordu. "Ayaklarına pansuman yapmalıyız." diyen adamın tek bir lafını bile anlamamış olmasına rağmen ayaklarını oturduğu yerde sallamıştı. Konunun ayakları olduğuna emindi çünkü. Brett, elindeki ilk yardım setinin kilit kapaklarını kavrarken yatağın kenarına oturmuştu. Açılan ilk yardım seti içerisinden tentürdiyot çıkardı ve bazı kesik yaraların etrafını temizlemek için kulak pamuğu aldı. Gözleri istemsizce labaratuvarın her yerinde olan garip malzemelere gitti. Ancak bu kutunun içerisinde keskin veya yaralayıcı bir şey yok gibiydi. Tepeden tepeden adama hissettirmeden göz ucuyla içindekileri inceliyordu. En son elindeki küçük çubuğu bir şişeye batırıp çıkardı ve kavradığı ayak bileğini bacakları üzerine koydu. "Yani...asla..." dedi kaşlarını kaldırıp gözlerine kısa bir bakış atarken "...asla çirkin değilsin, hatta yüzün ve fiziğin çok güzel..." dedikten sonra tekrar kaşlarını kaldırıp omuzlarını silkti. "...sakın! Asla sapık da değilim ama..." dedikten sonra dudaklarını ısırdı. "... ayakların biraz kötü gözüküyor..." dediğinde derince nefes alıp verdi. Hiçbir şey anlamamıştı ki! Bir müddet adamın nazikçe ayaklarına sürdüğü yakan şeyi izledi. Parmaklarının dans edermiş gibi hareket edişini, yüzünün bazen buruştuğunu, bazen sıkkınca veya rahatlayarak nefes verişini izledi. Acaba diğerleri mi normaldi, yoksa bu adam mı anormaldi? Kötülük her canlının kanında vardı ,peki bu adamın? Gözlerini istemsizce kaçırdı. Bu adamın dünyasını yok etmek için yaşıyordu, peki bunu bilseydi yine kendisine yardım eder miydi? Peki ya adalet? Sırf içlerinden biri iyi niyetli diye iblislerin yaptıklarını yanına mı bırakacaktı? Sadece dünya değil, kendi gezegeninden de alması gereken bir öc vardı. Çakan şimşeğin ardından gelen yüksek gök gürültüsü ile olduğu yerde resmen sıçramıştı. Brett resmen kızın iki ayak bileğini de alçıya alırmış gibi sarmıştı. Resmen bandajlardan dolayı teni gözükmüyordu. Yaptığı şahesere içinden kıskıs gülerken kızın bir anda olduğu yerden sıçramasıyla gidip gelen elektrik yüzünden telaşa kapıldı. "Dur! Dur! Sakin ol, şşşiiittt..." Kolunu beline sarıp kızı birazcık daha kucağına çektikten sonra yavaş yavaş saçlarını okşamaya başladı. En azından artık onu nasıl sakinleştireceğini bildiğinden rahattı. "Zaten birçok masraf çıkarttın başıma, şartelleri falan yakma bir de." diyerek gözlerine baktı. İlk kez böyle bir gürültü duyuyordu. Labaratuvar ses geçirmez duvarlar kaplı olduğu için asla dışarıda ne olup ne bittiğini bilemezdi. Onun gibi güçleri olan başka birileri mi vardı acaba? Çıkıp bakmak ve tehlikeyi tanımak isteyen yanı adamın saçlarını okşayıp çıkardığı ninni gibi sesinden dolayı sessiz duruyordu. Brett sakinleşen kız ile derince nefes aldığı sıra gözleri etrafta gezindi. Plastik süsten yapılmış, yapboz parçaları gibi olan, avizesinin parçları yere saçılmıştı. Parçalanmış kravatların kumaş parçaları da her yerde olmakla birlikte, düşen biblolar ve çerçeveler de cabasıydı. Ortalık gerçekten çok dağınıktı. Derince nefes aldığı sıra kapı eşiğinden kendisine bakan köpeğine üzgün bir ifadeyle baktı. Bu ifadeyi kaçırmayan genç kız hemen gözlerini yaratığa çevirmişti. Zararsız olduğunu düşünmeye başlamıştı. Bu zamana kadar hiç saldırmaya teşebbüs etmemişti. Kısık gözlerle yaratığı incelerken adamın aldığı derin nefes ile gözlerini tekrardan ona çevirdi. Sıkıntılı bir şekilde etrafa bakıyordu. Genç kızın donuk bakışları bu sefer etrafta gezindi. Kırıp döktüğü şeyleri görünce ilk defa yaramazlık yapmış bir çocuk gibi hissetmişti. Doğru, biraz etrafı karıştırmıştı... Uzun uzun dağınık çevreye bakarken adamdan gelen huysuz ses ile gözlerini gözlerine çevirdi. "Tamam bakalım, hadi sen kalk ve uzan. Ben etrafı temizleyeceğim." Kendisini kucağına alan adama ters ters bakarken yatağa yatırılıp da üzeri örtülünce daha da kaşlarını çattı. Neden bırakmıştı şimdi? Brett sıkıntılı bir ifadeyle etrafa baktıktan sonra kollarını sıvadı ve ilk önce etraftaki plastik avize parçalarını toplamaya başladı. "İnanmak başarmanın yarıs-" Genç kız adamın etrafı toplamak için kendisini bıraktığını anlayınca sinirle kaşlarını çatmıştı. Şu an etraf önemli olan en son şeydi... Sinirle önce adamın topladığı parçaları, sonra kumaş parçalarını zihin gücüyle havaya kaldırdı ve havada bir yumak hâline getirdi. Brett uçan şeyler yüzüne geri geri giderken gözleri masmavi olmuş kıza bakıyordu. O gerçekten süper güçleri olan bir kızdı... Bir an sonra açılan pencereden yüzüne vuran rüzgar ile elini gözünü siper etmişti. Sonrasında havadaki yumak hızla pencereden çıkıp ormana uçmuştu. "Vay *********!" Ardından etraftaki havlular , ilk yardım seti kendi aralarında gruplanıp sol taraftaki üçlü koltuğun üzerine uçtuğunda genç adam gergince yutkundu. "Şimdi sen bana...yardım mı ediyorsun?" dediği an genç kızın kendisine dönen gözleriyle olduğu yere resmen mıhlanmıştı ki birden bedenini saran manyetik bir güç ile ayakları yerden kesildi. "Hav! Hav!" Pascal havaya uçan sahibi ile havlamaya başladığı sıra Brett sesinin içine kaçtığını düşünüyordu ki hızla kızın üzerine doğru sürüklendi. Sırtı yatak başlığına geldiği sıra genç kız uzanıp battaniyeyi yavaşça açtı ve havadaki adamı bıraktı. Brett sertçe yatağa düşünce şaşkınca nefes koyvermişti ki üzerine doğru uzanan kızın battaniyeyi üzerine örtüşüyle şaşkınca yüzüne baktı. Kalpten gitmeye ramak kalmıştı. Genç adam aklını kaybetmeye o kadar yakınlaşmıştı ki yabancının başını karnına yakın bir yere koyup tuttuğu elini saçlarına koymasıyla nefesini tuttu. Kızın ilk söylediği şey ise resmen genç adamı şoka sokmuştu. "Şiiiişşşş..."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD