"Ruhum,  cehenneme giderken bile ses etmedi."

2141 Words
Sabahın ilk ışıklarıyla vücudunu ele geçiren garip sıcaklığa ev sahipliği yapan Brett derince nefes aldı. Her tarafını sarıp sarmalamış olan sıcaklığın verdiği garip huzur ile yüzünde oluşan gülüşten haberi yoktu. O sırada garip bir kıpırtı hissetti. Karnı üstünde hafifçe bir şey gezinmişti. Yüzünü buruşturdu ve sol gözünü açıp önce çadırın tavanına baktı. Giderek uykusunun açıldığı sıra göğsü üzerinde hissettiği ağırlık ile başını eğip de Allia'yı görünce birden bire put gibi kalmıştı. Kasları taşa dönüşmüş, damarları elektrik kablosu gibiydi. Belki de gözlerinde de lamba yanıyordur? Sessiz sessiz genç kızın uyurken karnında ve göğsünde gezdirdiği eline baktı. Beş saniye... Sadece beş saniye bekliyor sonrasında tekrardan elini itinayla gezdiriyordu. "Uzaylının da sapığı makbuldür." Brett biraz daha izlemek istese bile birazdan herkesin kalkacağının bilinciyle gözlerini kırpıştırdı. Genç kızın siyah saçlarını nazikçe okşarken gülümseyerek uyuyan yüzüne bakıyordu. "Allia." dedi fısıltıdan farksız bir ses ile."...Allia..." diyerek hem ismine alıştırmaya çalışıyordu hem de nazikçe uyandırmak istiyordu. "Uyanman gerek Allia." dedi tekrardan. Allia ise küçük bir kız çocuğu gibi ellerini çekti ve yumruk yapıp havaya kaldırdı. Havaya uçurdu bedenini esnetebildiği kadar esnetmek için bacaklarını ve kollarını açmıştı. Brett bir anda üstünden giden ağırlığa ve genç kızın havada süzülüşüne şaşkınlıkla bakarken bir anda kendisini üstüne bırakmasıyla nefesi kesildi. Üstüne düşen bedenin beline kollarına sararken inlemişti. "Beni böyle mi öldüreceksin?" diyerek acıyan göğüs kafesi yüzünden yüzünü buruşturmuştu. Allia biraz daha kendine geldikten sonra, az önce genç adamı ezen kendisi değilmiş gibi, gülümseyerek kalktı. "Tanrım, aklıma mukayyet ol." Brett delireceğini artık biliyordu. Bu kız onu delirtecekti. Uzandığı uyku tulumunun üstünden kalkacağı sıra Allia'nın pür dikkat kendisine baktığını fark edince kaşlarını çattı. "Sakın beni uçurma!" dediği sıra Allia gülümsedi. "Brett." Brett şaşkınca gözlerine bakarken yüzünde garip bir gülüş oluştu. "Allia?" Allia biraz durdu ve tekrardan, "Brett." deyince olaylar orada kopuverdi. Brett gülerek Allia'ya sarılırken bir yandan da deli gibi konuşuyordu. "Dünde teşekkür etmiştin. Sonunda birkaç şey öğreniyorsun!" diyerek genç kızın belini sıkıca sarıp sarmalamıştı ki birkaç ayak sesi duydu. Çadırın fermuarını kavrayan elin sahibi bir yandan bağırıyordu. "Ne uyudunuz be? Hadi kahvaltıya!" diyerek bağıran Billie bir an sonra acıyla bağırmıştı. "Ah! *********! O da neydi öyle. " diyerek elini ayağını çadırın yakınlarından çekmişti. "Ne oldu Bill!?" diye bağıran Troy'un peşi sıra Billie de o tarafa yürümeye başlamıştı. "Bilmiyorum ki? Sanırım ayak bileğimdeki damarlar üst üste geldi ya da ben yan bastım." dediğinde Brett'in kahverengi gözleri merakla Allia'ya döndüğünde onun masmavi gözlerini görünce yarım bir gülüş attı. "Sakın belli etme kendini." dedikten sonra kendisine boş boş baktığını görünce derince nefes aldı. "Bu iletişim meselesini nasıl halledeceğiz?" diyerek derince nefes aldı ve dağılmış saçlarını düzeltti. "Aslında aklıma bir fikir geldi." dedikten sonra telefonunu çıkarıp bir film açtı. "Bunları izle." Allia bir an ekrana boş boş baksa da sonrasında küçük ekranda dönen şeyler dikkatini çekti. Meraklı bir ifadeyle sanki üstün bir alet tutuyormuş gibi telefonu parmakları arasına aldı ve şaşkınlık içerisinde kendisini kitledi. Brett defalarca seslenmesine ve genç kızı kaldırıp çadırdan çıkarmasına rağmen bir tepki alamayınca şaşkınlıkla etrafa bakındı. Allia'yı da böyle kaybetmişti... . . . Zorla açılan ağzına farklı tatlara sahip bambaşka yiyecekler tıkıştırılırken ekranda dönen sahnenin heyecanı ile gözlerini dahi kırpmıyordu. Hatta bazen o kadar çok heyecanlanıyordu ki oturdukları masayı falan sallıyordu. "Deprem mi oluyor?" diyen Bella'ya zoraki bir ifadeyle gülümseyerek bakan Brett başını iki yana salladı. "Hayır, ben bacağımı sallıyorum." diyerek yalandan dizini titretirken gözü pür dikkat Allia'ya bakan Billie'ye kaydı. "Ne oldu Bill? Bir problem mi var?" derken krem peynir sürdüğü ekmeği Allia'nın dudakları arasına götürüyordu. Billie, masmavi gözlerini bir an için genç kızdan ayırdı ve Brett'e baktı. "Çok yazık değil mi? Bu kadar güzel bir kızın böyle bir hâlde olması?" Bunun üzerine sinirlenen Amly kaşlarını havaya kaldırdı. "Neden, çirkin kızlar hasta olunca canları yanmıyor mu?" dediğinde Billie dönüp Amly'e baktı. "Onu kast etmediğimi biliyorsun." dediğinde Amly yamuk bir ifadeyle gülümsedi. "Biliyorum, zaten eğer öyle bir durum olsaydı senin hiç canın yanmazdı." diyerek kahvaltısına dönünce Bella bile sokulmuş lafın acısını hissetmiş gibi dudaklarını birbirine bastırmıştı. Allia kendisi üzerinden yapılan hiçbir konuşmayı anlamadığından dönüp bakmıyordu bile. Zaten üçüncü kolunun kendine ait bir beyni olduğundan dolayı hiç durmadan ağzına yemek veriyordu. Ekrandaki adamların olaylarını konuşmalardan dolayı anlamadığından bazen sinirleniyordu ama sonra daha sonra ne olacağını merak ettiğinden susup izlemeye devam ediyordu. Brett ,tam bir telefon bağımlısı gibi duran kızın elinden telefonu bir anda çekip alınca şaşkınca açılmış siyah gözlerin kendisine döndüğünü görmüştü. Gülümseyerek elindeki çikolatalı ekmeği ağzına sıkıştırdı ve maviye dönmek üzere olan gözleri bir anda simsiyah oldu. Ağzının her yerine dağılmış tadın verdiği muazzam his ile resmen sevinç çığlıkları atacak hâle gelmişti. Ellerini kaldırmasıyla masadaki herkesin dikkatini garip kızın garip hareketleri çekmişti. İşaret parmağını masadaki her şeyin üzerinde değmeden gezdiren Allia Brett'in gözlerine bakıyordu. Az önce hangisini yediğini öğrenmek için resmen deliriyordu. Bunu gören Brett keyifli bir ifadeyle güldü ve telefonu arka cebine sıkıştırdı. "Bak şimdi." dedikten sonra genç kızın belini sağ kolu ile kavradı ve zayıf bedenini kendisine doğru çekti. Sol eline aldığı çatal ile masadaki her şeyi ona tanıtmaya başladı. "Peynir." dedi bastıra bastıra. Allia kaşlarını çattı ve önündeki beyaz şeye uzun uzun baktı. "Peynir". diyerek tekrar eden Brett ile başını çevirip de genç adama bakınca burnu burnunu sürtmüştü. İki çakmak taşı gibi, tenlerinin birbirine sürtüşmesiyle etrafa saçılan birkaç kıvılcım resmen göz kamaştırıyordu. Allia bir şey olmamış gibi tekrar önüne döndüğü sıra Brett gözlerini kaçırdı. Şu an arkadaşlarının kendisine tip tip baktığının farkındaydı. Allia ise eline aldığı çatalı peynire sapladı ve bir lokmada ağzına attı. Tuzlu süt tatı diline yayılırken şaşkınlıkla diğerlerine bakıyordu. "Pey-nir." Lafının hemen ardından Brett gülümseyerek başını salladı. "Evet peynir." dedi heyecan ile. Bal kasesini çekti ve genç kızın önündeki peynirin yerine koydu. "Bal." dedi uzata uzata... . . . "Gerçekten sinir oluyorum Amly." derken sinirden sesi titriyordu resmen. "Kız bırak konuşmayı insan gibi bile davranamıyor. Gördün, sen de gördün dün gece resmen bakışlarıyla işkence etti." Ormanda olmasına rağmen tarzından hiçbir zaman ödün vermediği için ayağında topuklu terlikleriyle yürüyordu. "Anlıyorum Bella. Ama ilişkiniz uzun zaman önce bitti. Neden bunu kabul etmiyorsun? Bu kadar acı çekmezsin." diyen Amly ile sinirli bakışlarını ona çeviren Bella hiç de unutmaya meyilli değildi. "Ne diyorsun Amly? Biz hâlâ birbirimizi seviyoruz. Sadece iş hayatlarımız bizi bir araya getirtmiyor. Üstelik o deli saçması kızı sevdiğini düşünebilir misin? Delilik!" diyerek elindeki zavallı otu beş altı yerinden ayırdı. "Bella..." Amly üzgün gözlerini arkadaşında gezdirdi. "...bu sabahki hâlleri pek de arkadaşça değildi sanki." dediğinde sinirinden gözleri dönen Bella yumruklarını sıktı. "O deli saçması kısa gününü göstereceğim!" . . . "Onun iyi olduğuna emin misin?" diyen Troy ile hamakta sallanan Allia'nın pür dikkat telefondan film izleyişine baktı. "İyi iyi merak etme." dediğinde Troy kaşlarını kaldırdı. "Aranız bayağı sıkı fıkı Brett." dediğinde Brett kahverengi gözlerini yavaş yavaş,bir miskin gibi, Troy'a çevirdi. "Yani iyi anlaşıyoruz." diye geveledi. "Bunu kast etmediğimi biliyorsun." Son üzümünü ağzına attıktan sonra doğruldu. "Aslında çok güzel bir kız. Hatta dünyaya ait olamayacak bir güzelliği var. Bunun sende farkında olmalısın." dedikten sonra arkadaşına gülümseyerek baktı. "Ama onunla benim aramda hiçbir şey olamaz. Aramızda bir milyar ışık yılı kadar uzaklık var." dedikten sonra ağzındaki üzümün bıraktığı sulu ve şekerli tadın zamanla ekşidiğini hissetti. "Fazla ciddi konuştun. Kara sevda mı?" diyerek güldüğünde Brett saçlarını karıştırdı. "Yok, bu uzaylı sendromu." dediğinde Troy anlamaz bir ifadeyle Brett'e baktı. O sıra Bella telaşlı bir heyecan ile yanlarına geliyordu. Yaramaz bakışlarından Troy da Brett de bir işler karıştırdığını anlamıştı. Kırmızı ruj sürdüğü şekilli dudakları naif bir endam ile kıvrıldı. "Buradaki görevliler ile bir anlaşma yaptık..." diyerek suç ortağı olan Amly'e baktı. Amly masum bakışlarını kocasına atarken dudaklarını büzüyordu. "...klasik bir hazine avı oynamak için bazı yerleri kutular ve görevler yerleştirdiler." diyerek heyecanlı bakışlarla onlara bakıyorlardı. "Bana uyar. Zaten canım sıkılmaya başlamıştı." diyen Billie ile Brett dönüp kısa bir bakış attı ama hemen sonrasında dikkatini telefon ekranına ölümcül ifadelerle bakan Allia çekmişti. "Harika! Siz de gelin hadi." diyerek ortamı gaza getirmeye çalışan Bella ile Brett sıkıntıyla nefes çekti. Şu an bu durum pek mantıklı değildi. Allia telefonu gelen aşırı gürültü yüzünden bir an kaldırdı ve karşıdaki kalabalığı çatık kaşlarla inceledi. "Nasıl olur ya!?" diyerek sinirle bağıran Bella'yı sakinleştirmeye çalışan Amly şaşkınca Brett'e bakıyordu. Brett ise Allia ile eşleştiği için oldukça memnundu. Diğerleri ile eşleştiğini düşünmek bile korkunçtu. "Bella, bu oyunu sen istedin ayrıca Allia benden başka kimseyle iletişim kuramıyor. Bu oyunu böyle oynamayacaksak ben yokum." dediğinde Billie öne geçti. "Brett haklı gençler. Kızın durumunu hepimiz biliyoruz. Mantıklı ve sağduyulu davranalım." dediğinde Bella bir kere oyuna başlamıştı. Geri çekilirse saçma bir insan gibi gözükür ya da niyetini aşırı belli etmiş olurdu. Sessiz sessiz kaderine boyun eğdi ve Billie'nin yanına geçti. Olayların bu seyri en çok Allia'yı etkilemişti. Elindeki telefonun alınmasıyla dış dünyayla kesilmiş olan tüm hatları yeniden kuruldu. Siyah gözleri maviye dönmeden önce Brett elidneki gofreti genç kızın açık ağzına soktu. Allia şaşkınlıkla gofreti çiğnerken enerji bombası yediğini falan düşünüyordu. "Bir oyun oynayacağız." diyerek elini uzattığı sıra Allia gülerek dilini dışarı çıkardı ve mide bulandırıcı gözüken çiğnenmiş ve erimiş olan çikolatayı gösterdi. "Çi-ki-lito." Brett bu telaffuz üzerine kısa ama yüksek bir kahkaha attı. "Çok yakındı ama çi-ko-la-ta." diyerek onu düzeltmişti. Allia başını sağa yatırarak gözlerini adamın hareket eden dudaklarına dikti ve kendi dudaklarını da onunki gibi hareket ettirdi. "Çi-ki-la-ta..." . . . "Bak şimdi, bu A-ĞAÇ." derken elleriyle karşısındaki ağacı gösteriyordu . Allia, Brett'i taklit ederek iki elini açtı ve başka bir ağacı gösterdi. "Ğığaç!" dedi hevesle. Bunun üzerine karnını tuta tuta gülen Brett Allia'nın sağa sola koşup her gördüğü ağaca "ğığaç" deyişine gözleri gülmekten yaşarmış bir hâlde baktı. "Çi-çek." diyerek bir papatyayı gösterince Allia gözlerini kıstı. "Şi-şeg." Brett daha fazla gülerse öleceğini falan düşünmeye başlamıştı. "Seni tebrik ediyorum Allia, yeni bir dil kurdun." dediğinde Allia anlamasa da kendisine gülerek bakan adam ile kıkırdadı. Yol boyu gördükleri her şeyin ama her şeyin isimlerini tek tek defalarca söyleyen Brett'in laflarını tekrar etti. Şu ana kadar hiç doğru söyleyememişti... Bir ağacın dalına asılmış kırmızı kese ile Brett kaşlarını çattı. "Şunu görüyor musun?"diyerek işaret parmağını havaya doğrulttuğu sıra Allia kafasını kaldırıp ağaç dalına baktı. Allia o kesenin ne olduğunu, neden orada olduğunu, Brett'in neden heyecanlandığını düşündüğü sıra kollarını sıvayan Brett çoktan ağaca tırmanmaya başlamıştı. "İnanmazsın ama aşırı atletik olduğum için birkaç dakika içerisinde kesey-..." Kesenin kırmızı rengi Allia oldukça cezbetmişti. Keseye attığı iki kısa bakış sonrası eline gelen kese ile Brett tırmandığı ağaç gövdesinde şaşkınca kala kaldı. Artık Allia'nın "koala" lakabını alabilirdi. "Yani, evet bu da güzel taktikmiş işte ama..." diyerek kendini gerisin geri yere atarken sıkıntıyla ellerini çırptı. "Hani efor yok, emek yok...heyecansız..." falan dedi. Brett'in hallerinden hiçbir şey anlamayan Allia ise kesenin içinden çıkan pusulayı salladı. Bu da nesiydi? "Pusula mı çıktı?" diyerek yanına gelen Brett merakla elindeki keseyi aldı ve içini kontrol etti. "Sadece kuzeye doğru." "Beni takip et." diyerek genç kızın elini tuttu ve diğer eline de elindeki pusulayı aldı. İki tarafa ayrılan patika yoldan biri tam kuzeye doğru gidiyordu. O yolu seçtiler ve biraz da bayır aşağı yürümeye başladılar. Engelebeli bir yola girdiklerinde artık yol lastik izlerini belli eden toprak kısmı çimenlerle kaplanmıştı. Giderek ormanla birleşiyordu. "Sanırım çok geldik. Gözden bir şey kaçırmış olmalıyız." diyen Brett endişeli bir ifadeyle etrafa bakarken genç kızın elini sıkıca tutuyordu. "Geldiğimiz yöne gidelim." dediği sıra Allia birden elini tutup çekti. "Ğığaç." Duyduğu kelime yüzünde hafif bir gülüş oluşturduğu sıra genç kızın elini tutup çekiştirdi. Bir çocuğun aklındaki düşünceyi savuşturur gibi savuşturmak istemişti. "Boşver ağacı Allia ,acele et." dediği sıra Allia garip bir ifadeyle yüzüne baktı. Sonra dönüp arkasına baktı. Büzmüş olduğu dudaklarına bir de kalkan kaşları eklenince Brett genç kızın neye baktığını anlamayarak arkasına baktı. Genç gövdeli bir ağaçtan başka bir şey yoktu. "Hadi Allia! Dikkatimi dağıtıyorsun." diyerek tekrar çekiştirdi. Birkaç metre yürüdüklerinde Allia'nın sürekli meraklı meraklı arkasına bakması, arada bir kaşlarını kaldırıp çatması Brett'in iyice sinirini bozmuştu. "Ya Allia! Niye beni zora sokuyorsun?" diye bağırdı sinirle. "Önünde de tonlarca ağaç var! Neden arkadaki ağaca bu kadar kafayı taktın!?" diye avazı çıktığı kadar bağırıp sinirle havada salladığı elini arkaya doğru savurdu. Bir an gözü arkaya kaymıştı ki...bir ayının burnu ucunda duran parmaklarının arasına nemli bir nefes üflendi. Kelimeleri bir bir boğazına dizilen Brett'in beti benzi atmış, bir an gözleri kararmıştı. Hatta tam bayılacağı sıra ayının kükremesiyle çığlık atarak koşmaya başladı. Allia bir anda deli danalar gibi koşmaya başlayan Brett'in peşi sıra koşarken şaşkınca bir arkasına bir önüne bakıyordu. Brett can havliyle koşarken bazen ayağı takılıyor bazen düşüp ölmekten son anda kurtuluyordu. Şaşkın şaşkın koşan ikilinin arkasından bambaşka bir dünyada yaşan ayı ise sırf Brett az önce ona bağırdı diye onu kovalıyordu. En son Brett'in kendini can havliyle ormanın içine atmasıyla dik bir bayırdan aşağı yuvarlanmaları bir olmuştu. Allia daha durumu kavrayamayadan kafasına çarpan kaya parasıyla bilincini kaybetmişti. Brett birkaç yuvarlanışın ardından düz bir çimenliğe düşmüştü. Allia da peşi sıra göğsü üzerine düşmüş, siyah saçları bedeni üzerine saçılmıştı. Derin derin nefes alıp veren Brett rahatlamış bir ifadeyle gökyüzüne bakarken sinirli bir kahkaha attı. "Az kalsın ayı tarafından yeniyorduk."diyerek bağırdıktan sonra genç kızın saçlarını okşadı. Genç kızın kıpırdamayışı ile yan bir gülüş attı. "Uyudun mu yine?" diyerek genç kızı sırt üstü çimlere yatırmıştı ki yüzü bembeyaz oldu. Yüzünün sol tarafı sanki siyah bir balçıkla kaplanmış kızın cansız bedeni geriye düştü...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD