"Yıldızlar kadar uzak olsan bile, gözlerimi alamayacak kadar güzelsin..."

2073 Words
"Patron?" diye fısıldayan Dany ile Kevin kaşlarını çatarak adama baktı. "Sessiz ol Dany! Tekrar havada uçmak mı istiyorsun?" dediğinde Dany korkuyla yutkunup kucağındaki kıza baktı. "Öyle değil patron." diye fısıldadı tekrardan"üşümüştür herhalde, baksanıza nasıl da kıvrılmış?" dediğinde Kevin gözlerini kucağındaki kızın minik beyaz ellerinde gezdirdi. "Tamam, arabadan bir iki şey bak gel." dediğinde dediğinde aralarından Samon hemen kalkıp kaçarcasına arabaya koşunca Kevin sinirle nefes aldı. "Bir de en büyüğünüz olacak!" dediğinde diğerleri sessizce, bıyık altından gülüşmüşlerdi ama herkesin gözleri pür dikkat genç kızdaydı. "Abi, uzaylı nasıl oluyor?" dediğinde Kevin sinirle nefes alıp sabırla verdi. "En son tanıştığım uzaylı arkadaşımın numarasını vereyim o anlatsın, ister misin?" diyerek Will'e baktığında koruma gözlerini utanarak kaçırmıştı. "Ama efsanevi bir şey değil mi? El kadar kız bizi yerden yere vurdu..." diye Brein ile Dany dudaklarını yana kıvırdı. "Biraz gurur kırıcıydı..." Bu homurtuyu duyan Will sinirle göz devirdi. "Şaka mısın sen? Kız kurşunu elinin tersiyle itti, gelmiş gururum kırıldı diyorsun?" dediğinde diğer korumalar da ona hak vermişti. O sıra sessiz bir koşma çabasında olan Samon elindeki kürk ceketi Kevin'ın kucağında uyuyan kızın üzerine örttü. "Abi, oradakiler hep böyle güzel midir dersin?" diyen Will ile Kevin iyiden iyiye sinir olmuş bakışlarını ona çevirmesiyle diğer korumalar da ürkerek geri çekilmişlerdi. "Onu bunu geçin de..." diyen Samon merakla etrafa bakındı. "...yemi kaçırdık." dediğinde Kevin derince bir nefes verdi. "Hâlâ yakınlarda olabilir, bu yüzden farklı davranmayın." diyerek uyardığında hepsi sözsüz bir anlaşma ile başlarını sallamışlardı. Genç adam kucağında sessiz sessiz uyuklayan kızın nazikçe saçlarını okşuyordu. "Ne yapacağız kızı abi?" dedi Dany yine merakla. Kevin düşünceli kahve gözlerini genç kızın beyaz teninde gezdirdi. "Hiçbir fikrim yok ama şu anlık varlığını ifşa etmesek çok daha iyi olur gibi. Bir uzaylı oluşu bırak ülkeyi dünyayı sarsacak bir haber." dediği sıra genç kızın uykulu bir hâlde mırıldanmasıyla birlikte hepsi dönüp ona bakmışlardı. "Şşşşşş...şşşş..şşşş.." Kendi kendine çıkardığı sesler bitince hepsi birbiriyle bakışma yaşamıştı. "Dilimizi de bilmiyor bence." dedi Samon düşünceli bir hâlde olduğu herhalinden belli olan oturuşuyla. Elini çenesinin altına koymuş, olduğu yere çömerek oturmuş, üstelik işaret ve baş parmağıyla sakallarını okşayıp duruyordu. "Evet, bence de bilmiyor ama iki bir şey söyledi. " diyen Dany ile Kevin sessizce konuşulan muhabbetti dinledi. "Ama çok güçlü, yanımızda götürmek bizi tehlikeye sokar. Bence ormana bırakıp gidelim." dediğinde Kevin'ın agresif bakışlarını Samon'a çevirince koca adam yüzünü çevirmişti. "Yanımızda götüremeyeceğimiz çok belli. " diyen Brein ile Kevin derince iç çekti. "Bir uzaylı öylece bırakıp da gidemeyiz ama, bunu bildirmeliyiz. "dediğinde Dany sıkıntıyla patrona baktı. "Patron, bildirirsek beyninde delik açarlar biliyorsun değil mi?" Bir müddet kendi arasında bakışan erkeklerden en çok içerlenen Samon agresif bir şekilde konuştu. "O da bizi öldürüyordu ama, güzel yüzüne bakmayın. Medusa'dan farkı yok." dediğinde Dany sinirle yüzüne baktı. "İki sakin ol, bir saç okşanmasına da hepimizi yere bıraktı. Ona bakarsan zaten, eğer bir uzaylı olmasaydı, sıktığın o kurşunla nefes alamazdı(!)." dediğinde Samon erken yenilginin verdiği acıyla yüzünü çevirdi. Kevin ise güneşin doğmaya başladığını görmüştü, uyanır mıydı acaba? "Bence bırakalım Patron, bakalım nereye gidecek? Bizimle mi gelmek isteyecek, öğrenmiş oluruz." diyen Brein ile Will de onu destekleyince Kevin başını salladı. "Şu ana kadar duyduğum en mantıklı şey." diyerek homurdandığı sıra bambaşka bir mekanda bambaşka bir mevzu alevleniyordu. Brett, yüzünde gezinen ıslak ıslak bir şey yüzünden suratını buruşturup eliyle geriye ittirmeye çalışmıştı. Parmaklarını gıdıklayan tüyler ile kaşlarını çatarak gözlerini açtığında önce etrafı görememişti. Şekilli çenesini esnediği için biraz gerildi ve gözleri doldu. Sonrasında etrafına bakınmıştı ki yataktaki boşluğu fark etti. Telaşla yataktan fırlamış, deli bakışları odasının içerisinde gezinmişti. "Allia?" diye fısıldadı korkuyla. Gece kalkıp Bella'yı duvardan duvara vurmuş olabilir miydi? Tam odasından çıkarken birden bire tenini ürperten rüzgar ile kaşlarını çatarak ağır birkaç adımla arkasını döndü. Açık pencerenin perdesi dalgalanırken içerde kol gezen rüzgar genç adamın aklıyla oynuyordu resmen. "Olamaz... hayır hayır..." dese bile koşarak açık camdan aşağı atlamış ve telaşla etrafa bakınmıştı. "Nereye gitti kim bilir?" Brett, kızgındı ama neye kızgındı, ne için kızgındı bilmiyordu ama kesin bir şey vardı ki gerçekten kızgındı... Evden uzaklaştıktan hemen sonra ellerini iki yana yaslayıp bağırdı. "Allia! Buraya GEL!" Telaş içerisinde orman yoluna doğru ilerleyip endişeli bir hâlde nefes alıp verdi. Başına bir şey gelmiş olamazdı, o kılını kıpırtmadan herkesi öldürebilirdi ama ya kaçtığı yerdeki insanlar tarafından yakalanırsa? Onu bulduğu zamanki gibi, boğazında şırıngalı bir tasmayla düşünmek istemiyordu. Sinir ve gerginlikten titreyen ellerini pantolonuna sürttü. "Allia! GEL!" Sonrasında ise uyurken dağılmış saçlarını düzeltirken on beş dakika boyunca ormanda yürümüştü ki bir kıpırtı sesi duydu. Merak, korkusuna ağır basınca parmak uçlarında çalıların arasına girdiğinde bir grup adamın hararetli bir şekilde konuştuğunu gördü. "Ne kadar geç yakalarsak o kadar çok güçlenmiş olacak." Diyen sinirli bir adama cevap veren daha sıska biriydi. "Efendim, bizden çok güçlü bir varlığı nasıl yakalayabiliriz ki?" dediğinde sinirli adam daha da korkunç bir ifadeyle elindeki feneri yanındaki adamın yüzüne tuttu. "Dikkatini dağıtıp uyuşturucu tabancasıyla vuracağız." dediğinde gözüne gelen ışık yüzünden elini gözüne siper eden tekrar merakla konuştu. "Peki ya vuramazsak?" dediğinde sinirli adamın arkasındaki adamlar bile duraksamıştı. "Öyle bir seçenek yok..." Brett, ellerinde garip silahlar ve fenerler ile birlikte oldukça da garip giyinmiş adamlara dehşet içerisinde bakıyordu. Bizden çok güçlü garip bir varlık... Bu cümle çok da yabancı gelmiyordu kendisine. Yutkunamamıştı bile. Öyle bir kal gelmişti ki sadece sessizce durmuş ve gizli gizli dinlemişti. "Zaten, ilk işimiz bu sefer onu öldürmek olacak." diyen adam öfkeyle yanındakilere döndü. "Ne kadar çok zarara uğrattı bizi lanetli yaratık!" derken Brett net göremese bile ağzından, sinirinden dolayı, tükürük saçarak konuştuğuna yemin edebilirdi. "Ölünce DNA'sı değişecek değil ya!" dedikten sonra homurdanarak önüne döndü ve elindeki feneri ormanın derinliklerine çevirdi. "Lanetli uzaylı; Tanrı tarafından sevilseydi dünyaya hiç düşmezdi..." Oysa Brett'in duymadığı çok önemli bir kısım vardı. Bu uzaylının 15 yılda 100 küsür bilim adamını vahşice öldürdüğü gerçeği... . . . Kulağına dolan tanıdık ses ile yarı uyanık uykusundan aniden kalktı. Siyah gözlerinin irisi küçülüp de göz bebeğinin etrafını elektrik mavisi bir renk sarınca etrafındaki bütün erkekler korkuyla geri çekilmişti. "Gelll..." Mırıltısını duyanlar cevap verememiş olmakla birlikte ona en yakın olan patronlarına bakmışlardı. Kevin kucağındaki kıza zoraki bir gülümsemeyle baktı. Gözleriyle kendisini çarpabilecek gibi bakarken nasıl samimi olabilirdi ki? "Yok, öyle bir şey denmedi. Uyu sen uyu." dese de tek bir kelime anlamayan Allia kulak kabartı. Brett, uyanmış mıydı? Gözleri hemen gökyüzüne gitti. Hava aydınlanmaya başlamıştı. Yemek zamanı mı gelmişti yoksa? Bu düşünce ile gözleri heyecanlandığı için eskisi gibi simsiyah bir hâl aldı ve gülümseyerek etrafını saran adamlara baktı. "******!" Dany'nin küfürünü kimse düzeltme gereği bile duymamıştı çünkü gerçekten de tam küfür edilecek bir andı. "Bu lanet uzaylı neden bu kadar güzel!" diyerek geriye doğru gizli gizli kaçan Brein gözlerini yine de genç kızdan çekemiyordu. Allia, yemek vaktinin geldiğini düşündüğünden iyice keyiflendi ve uyuduğu kucaktan bir çırpıda kalktı. Kıyafetinin belini sıkan kısmını huysuz bir hareket ile çekiştirip yerdeki şeye baktı. Sanki bu tüylü şey daha rahattı? Üzerindeki kırmızı tişörte odaklanarak baktığı sıra Dany korkuyla patronuna yaklaştı. "Şimdi neye kızdı ki bu?" dediğinde bir anda parçalanan tişört ile koca koca, adamlar çil yavrusu gibi, bağıra bağıra ağaçların arkalarına koşmuş, saklandıkları ağaç gövdelerinin arkasından gizlice genç kıza bakmışlardı. "********* ******!" Bambaşka , çok başka bir küfürdü bu. Alışıla gelmedik ve belki de akla bu zamana kadar hiç uğramamış bir kombinasyondu... Kevin diğerleri gibi kaçamamış, sırtını yaslayıp oturduğu yerde kendisine sunulan manzarayı şaşkınlıkla izlemişti. Allia yerdeki kürkü zihin gücüyle uçurmuş ve sanki biri onun için kürkü havada tutuyormuş gibi, bir çırpıda giyip elleriyle üstünü düzeltmişti. "Ba-bari fer-fermuarını...çekseydin..." diyen Will ile Allia anlamayarak onlara baksa da hafifçe gülümsemiş ve arkasını dönüp ormana doğru bir iki adım atmıştı ki Kevin telaşla olduğu yerden kalktı. "Bekle! Nereye gidiyorsun?" Allia anlamadığı için kafasını yana eğip hafifçe gülümsedi. Kötü bir şey söylemeyeceğini düşünmüştü. Kevin daha ne olduğunu anlayamadan Brett'in telaşla koştuğu için çıkardığı sesleri duyan Allia gözlerini ormanda gezdirdi. İnsanların aksine gözleri çok daha güçlüydü ya da fonksiyonel olarak daha üstündü. İnsanların gördüğü aralıktan birkaç fazlasını görebiliyordu. Bu da kızılötesi görüş sağlıyordu ancak bu durum o kadar da kolay değildi. Allia gözü dönmemişse, aşırı tehlike altında hissetmemişse asla böyle bir gücü kullanma gereği duymuyordu. Çünkü bunu kullandığı zaman insanlar ve hayvanlar, her ne olursa olsun sadece kırmızı-sarı lekeler hâlinde gözüküyorlardı ve bu yüzden kişileri tanımak ve ayırt etmek zordu. Isıyı görebilmek ise baş ağrıtabiliyordu. Ama sanki Brett, bir şeylerden kaçıyordu... Bir müddet ne yapacağını düşündü. Eğer bu gücünü gerçekten bir iblis için kullanacaksa suya ihtiyacı vardı ve birazda glikoz. En sonunda bi elini kaldırıp da arkasına uzattığında korkuyla geriye çekilen adamlara ters bir ifadeyle baktı. "Su..." Bir anda açılan araba kapılarıyla bir kız gibi çığlık atan Dany, Samon'un arkasına saklanmıştı. Samon ise titreyen koca bedenini Dany'e yaslamış devrilmemek için dua etmişti. Açılan kapılardan sonra dışarı fırlayan şeylere korkarak bakanların yanı sıra Allia içecek bir şey arıyordu ki duyduğu su sesiyle yüzünde bir gülüş oluştu. Kaportadan çıkan birkaç kuru mendil, ıslak mendil, ceket, cüzdan , tabanca, çakı, yara bandı gibi şeyler bir anda yere düşünce patlayan silah yüzünden hepsi bağırışarak yere yatmıştı. Allia çıkan yüksek sesle olduğu yerden sıçradığı sıra peşi sıra yanına koşan Kevin hemen genç kızı kolları arasına almıştı. "Tanrım! Herkes iyi mi?" diyerek nefes nefese kolları arasındaki kıza bakıp milleti kontrol etmişti. "E-evet patron! " diyen Will etrafa korkulu gözleriyle bakıyordu. Genç kız bir fil sürüsünün arasına girmiş fareden farksızdı... O sırada aradığını bulma umuduyla hâlâ yaramazlık yapan Allia duyduğu su sesiyle garip şişeyi kendisine çekti ve kapağını açıp ormanın bir ucuna fırlattı. "Dur!" diyen Kevin onu durdurmak için kollarını tutmuştu ki Allia sinirle genç adamı havaya uçurdu, patronlarının bir bayrak gibi havada dalgalandığını gören korumalar ise yerlerine sinmişti. Allia ise garip şişedeki su sandığı şeyi bir nefeste içti. "Abi o senin yıllanmış içkilerinden biri değil miydi ya?" Dany, merakı korkusuna ağır bastığından Samon'nun arkasından çıkmış uzaylıya şaşkınca bakıyordu. "Evet..." diye homurdanan Kevin bir anda yere düşünce sinirle nefes aldı. "Gel gelelim bir dikişte onu bitirme mevzusuna?" diyerek ellerini çırparken genç kıza baktı. Oysa Allia'nın kafası Zeus'un şimşeklerinden hallice... Bir anda etrafın garip bir hissiyat ile döndüğünü ama içindeki enerjinin hat safhaya çıktığını hisseden genç kız önce kaşlarını çattı ama hemen ardından gevşek bir ifadeyle gülümsedi. Etraftaki küçük çakıllar, odun parçaları hafif hafif uçup oraya buraya vurmaya başlayınca korumalar yine saklanmak zorunda kalmışlardı. "Tanrım! Sen bizi koru!" Dany'nin lafı üzerine koşan Will ise Samon'un arkasındaki Dany'i ittirip kendisi Samon'un arkasına saklanmıştı. "Hain!" Bu bağırış üzerine etrafı turlayan ekip pür dikkat etrafı dinlemeye başlamışlardı. "Efendim, bu taraftan geldi!" diye bağıran yardımcısına dönen Dr.Cody hemen el fenerini o yöne doğrulttu. Onun peşi sıra takip eden ekip bir yana dursun olaylardan çok farklı bir yere doğru giden Brett bir yana... Brett, herkesten oldukça uzaklaştığı sıra Kevin sinirle saçlarını geriye attı. Keskin kahverengi gözlerini çevreleyen karizmatik kaşları biçimli bir şekilde çatılmıştı. "Uzaylı olması yetmezmiş gibi şimdi bir de sarhoş oldu." dediğinde Dany derince nefes aldı. "Patron bence hazır sarhoşken elini ayağını bağlayıp bagaja atsak?" dediğinde Samon dönüp Dany'nin sırtına sağlam bir vurdu. "Saçma salak konuşma gerizekalı, yol üstünde uyanıp da ağzına *****sa ne yapacaksın?"dediğinde Dany yanan sırtı yüzünden ağlamaklı bir ifadeyle Samon'a bakarken Allia çakır keyif bir hâlde kıkırdadı. "Tanrım! Çok güzel, zalımın uzaylısı!" Brein'in lafıyla Kevin ters bir şekilde ona baksa da gözüne ilişen başka bir ışık süzmesi ile kaşları çatıldı. "Birileri var, herkes yerini korusun!" diyerek elini beline attı ve silahının kabzasını kavradı. "Gel, buraya Allia." diyerek tek koluyla genç kızın belini sarıp sarmaladı. Kevin'ın yönlendirme çabasından ziyade, yine aklı 'gel' kelimesine takılan masum uzaylımız ise hemen kucağına atlamıştı. Kevin birkaç adım geriye gittiği sıra bastığı kurumuş çalı parçaları yüzünden yüksek sesli bir çatırtı oluştu. Bunun üzerine korumalar şaşkınca dönüp patronlarına bakmışlardı ki kucağındaki kızı görerek hepsi yüzünü astı. "Uzaylının da anca delisi bizi bulurdu zaten." diyen Will ile Dany silahının kabzasını sıkıca kavradı. "Canavar'ım..." Alkol yada uyuşturucu, hiçbir şey beyne kazınmış bir acıyı insana unutturamazdı. Belki de fiziki bile değildi, ruhuna yapışmıştı bu ses... Durmak yada durdurulmak istemedi. Hatta herkes savaşına, onuruna ve şerefine şahitlik etsin, yanında yer alsın istemişti. Çünkü şu vicdan denen illet, birilerinde mutlaka olmak zorundaydı. "Burada olduğunu biliyorum..." diyen Dr. Cody ile Dany kaşlarını çatarak yanındaki koruma James'a döndü. "Bu ne saçmalıyor?" diye fısıldadığında yeşil gözlü adam anlamadığını belirtircesine omuzlarını silkmişti. "Önünde sonunda her türlü yine ayrı deliğe gireceğini biliyor olmalısın. Tanrı tarafından bile kovulmuş bir canavarın nasıl gururu olabilir?" diyerek alay ettiği sıra genç kızı sımsıkı tutan Kevin sessizce nefes alıp verdi. Dillerini anlamadığı belli olsa bile adamın sesini tanıdığı belliydi. Çünkü kolları arasındaki narin bedeni gerilmiş, alkollü olsa bile yüzündeki gülüş silinmişti. Artık mızmızlanmıyordu... Allia gözleri kararmış bir hâlde karşısındaki ağaca baktı bir müddet. Alkol kanını karıştıkça saçma bir güç zihnini ve fikirlerini kontrol ediyormuş gibiydi. Ama elbetteki zihni ve fikri ne olursa olsun, vahşi bir hayvan neyse yine odur...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD