"Sessiz bir geminin, kör kaptanıyım..."

1966 Words
Küçük çocuk toprağa düşüp de birkaç kez yuvarlandıktan sonra derince nefes aldı. Minik tırnaklarına dolmuş toprak parmak uçlarını sızlatıyordu. Ağlamaklı bir hâli olsa da şaşkınlıktan ağlayamıyordu çünkü "canavar" dedikleri şey onu vicdansız insanların elinden kurtarmıştı. Asıl vahşi olan insanlardı... Küçücük ellerini toprağa dayayıp da kalktığı sıra kızın yerde süründüğünü görerek şaşkınca ona baktı. Sanki az önce labaratuvarı yerle bir etmemiş, onca insanı öldürmemiş gibiydi... Güçsüz, bitkin ve hasta... Tank içerisinde bulunan suda, aşırı tuz olduğu için zehirlenen kız ise acı içinde öğürüyor, kusup duruyordu. Gözlerinden akan yaşın haddi hesabı yoktu. Nico, olduğu yerden telaşla koştu ve etrafa baktı. Şu an bu kızdan başka hiç kimse ona yardım edemezdi ve o da ölmek üzereydi. "İyi misin? Lütfen kendine gel?" Bir iblis yavrusunun kendisine dokunmasından son derece iğrendiği için elinin tersiyle ittirmeye çalışsa bile midesiyle birlikte boğazı aşırı yanıyordu. Tuz onu mahvediyordu... Nico büyük labaratuvardan yükselen alarm sesleri ile iyice panikledi ve etrafa bakmaya başladı. O sırada gördüğü küçük dere yatağı ile heyecanla yerinde sıçradı. Çünkü bildiği tek şey "canavara su vermeyin" bağırışlarıydı. Nico, kızın ayaklarını tutup dereye doğru çekmeye başladı. O ise bir iblis yavrusuna bile karşı çıkamayacak kadar güçsüz ve hastaydı... Nico, en sonunda kızı küçük dere yatağına yatırdığı sıra duyduğu bağırışla olduğu yerde sıçradı. "Ekipler! Her yere dağılın!" Nico korku dolu gözleriyle kıza bakarken ağlayarak yanaklarına vurdu. "Lütfen kendine gel, özür dilerim! Daha ne yapabilirim ki?" dedikten sonra ağlaya ağlaya ormanın çıkışına doğru koşmuştu... "Küçük bir şanstı seninkisi, kim bilebilirdi kırılmaz camı patlatabilecek kadar güçlü ve aptal olabileceğini?" diyen Dr.Cody son derece alaylıydı. "Elbette sana aptal demek için bayağı bir cesaretli olmak gerek. Ama görüyorum ki sen de saklanacak kadar korkaksın..." Allia hiçbir şey anlamasa bile kulaklarına dolan sesin iyi bir şey söylemediğini anlayabiliyordu. Kevin ise genç kızı sarıp sarmalarken yaşlı kaçığın ne saçmaladığını düşünüyordu. "Elma dersem çık, armut dersem çıkma..." Parmak uçlarından beynine doğru çıkan bir sızı vardı. Evet, intikam almak istiyordu. İblislerle birlikte kendisine aynı işkenceyi yapan kendi toplumunu da öldürmek, hepsini güneşte kavurmak istiyordu. Sessiz sessiz bekledi, avının kişisel alanına girmesi ve saldırmak için onu kışkırtması gerekiyordu. Saldıracaktı, tabii ki paramparça edecekti. Ama her şeyin olduğu gibi, vahşiliğin de bir usulü adabı vardı... Kollarını tutan iblise dönüp ufak bir tebessüm gönderdi. Onlarla bir derdi yoktu, tüm derdi biraz sonra yanlarına varacak olan iblislerleydi. Sessizliğin bir an sonsuza kadar süreceğini düşünen adamlar ise saldırı ya da emir için an kolluyorlardı. Ama beklenilenin dışında bir durum gerçekleşti. Dr. Cody tabiri caizse"canavar"ın dikkatini dağıtırken onu bayıltmak için etrafa dağılan ekip şaşkınca birbirlerine baktılar. Bu adamlar da kimdi? Korumalar ise kendilerine bakan adamlarla bakışırlarken sonsuz bir sessizlik yemini edilmiş ve sanki herkes hayatını masaya koymuş gibi kimse konuşmaya tenezzül etmiyordu. Bunların hemen uzağında duran bıyıklı bir adamın doğrulttuğu silahın ucundaki patronunu görün Dany ise bir anda ateş edince olay patlak vermişti. Büyük bir çatışma başlayacak, heryer yerle bir olacak, kan gölü oluşacaktı... Tahminlerce... Ama hiçbir şey düşünüldüğü gibi olmadı. Zaman sanki herkes için durmuştu. Bedenleri, ruhlarıyla birlikte asılı kalmış ve hiçbir şekilde kıpırdayamamışlardı. Allia... Sessiz birkaç adımıyla keyifli bir hâlde yaslandığı ağacın arkasından çıkarken elindeki boş içki şişesini döndürüyordu. Birkaç sarhoş adım ve hâlinden memnun bir iki kıkırtı... Hiç kimse korku yerine nefes çekemedi ciğerlerine. Allia ise üç yaşında bir kız çocuğundan farksız tavrı ile ormanın tam ortasına bağdaş kurup oturmuştu. Sanırım bir tek eğlenen oydu. Sanırım mı? Allia kesinlikle eğleniyordu... Elindeki şişeyi havaya attı ve tekrar tuttuktan sonra etrafa baktı. Korumalar bu sefer ağaçların arkasına saklanamadıklarından oldukça mutsuzlardı. Kevin ise karşısındaki adamları izliyordu. Bunlar kimdi ve ne için bu saatte buradaydı? Sessizliği bozan şey herkesin birden bire donduğu yerden hareket etmesi olmuştu. Allia'nın çevresini saran adamlar, bir çember oluşturmuşlardı. Allia elindeki şişeyi yere koyduktan sonra önü açık kürküne çeki düzen verdi ve Dr.Cody'e bakarken pişkin pişkin güldü. "Oyun oynama sırası bende." Ettiği laftan kimse bile anlamasa bile Dany göz ucuyla Will'e baktı. "Rusça gibi." diye mırıldandığında Will gerçekten Dany'e tekme atmak istedi. Bunu aşırı istemişti hatta. "Şu an en dikkat çekici şey de buydu!" Dr.Cody karşısındaki silahlı adamlara ve kendi elemanlarına baktı ve başını eğdi. "Tanrı tüm günahlarımızı affetsin." dediğinde Kevin kaşlarını çatmıştı ki araya Samon girdi. "Bu da ne demek?" dediği sıra Dr. Cody alaylı bir ifadeyle gülümsedi. "Çünkü bu Canavar birazdan hepimizi öldürecek..." dediği sıra birden bile yüzü mosmor oldu. Birkaç saniye sonra boğulduğunu sandıkları adama korkuyla bakarlarken adamın kopup uçan dili ile etrafa fışkıran kan herkesin midesini bulandırmıştı. Kevin bile bu iğrenç sahne yüzünden şaşkınlıktan küçük dilini yutacak bir kıvama gelmişti. "Lanet olsun!" "Çok konuşuyorsun, sevmiyorum kuru gürültüyü." Allia'nın tekrardan konuşmasıyla herkes içinden çığlık atmaya başlamıştı sanki. Saçlarına ak düşmüş adamın ağzından taşıp boğazına akan kanlara bakmamak, iniltisini duymamak için gözlerini kaçırıp duruyorlardı. Genç kız elindeki içki şişesini havaya attı, havada birkaç kez dönen şişe beklendiği gibi yere düşmedi. Allia'nın bir metre yükseğinde asılı kalırken genç kız sırt üstü yere uzandı ve kollarını başı altında topladı. Onun bu hâlini şaşkınlıkla izleyen erkek topluluğu ise cesaret edip de çıtını çıkaramadı. Çünkü herkes dilini seviyordu... Allia ise halinden oldukça memnun bir hâlde gökyüzüne bakarken zamanın ne kadar hızlı geçtiğini düşünüyordu. Güneş birkaç saat önce batmamış mıydı? Keyifli birkaç dakikasını gökyüzünü izlemek için kullandı. Sonrasında ise derince bir nefes alıp ürkütücü bir şekilde, siyahtan neon mavisine dönen gözleriyle , havada asılı kalmış adamlara baktı. Dr. Cody hâlâ boğazından aşağı akan kanı ile can acısıyla inliyordu. Ancak kimse çıtını çıkarmaya cesaret edemiyordu. En son havada duran içki şişesi birden bire kendi ekseninde dönmeye başlayınca Kevin kahverengi gözlerini kıstı. Birkaç saniye sonra yavaşlayış duran şişenin ucundaki Kevin ile Allia muzipçe gülümsedi. Kevin keskin bakışlarını kendisine bakan kızın insanlık dışı gözlerine bakıyordu. Bu korkunç gözleriyle bile güzel olmayı başarabilecek tek canlı sanırım oydu. Bir an sonra serbest kaldığını hissettiği bedeni yavaşça yere indi ve biraz da çapraz ilerleyerek genç kızın önünde durdu. Ayaklarının toprağa basmasıyla kızın gülümseyerek kendisine uzattığı ele bakması bir oldu. "Hayır! Sakın tutm-ah---" Kevin'ı uyarmak için bağıran Dr.Cody'nin adamlarından biri acı içinde ölmüştü. Kopup gökyüzüne uçan başının tekrar yere düşmesini gerçekten beklemişlerdi. Kevin, tutarsa ölebileceğini düşünse de karşı çıkarsa zaten öleceğini bildiğinden sessizce genç kızın elini tutunca Allia daha da gülümsedi. Genç adamı iyice kendine çektiği sıra yutkunan Kevin kızın gözlerine bakmadan edemiyordu. Sanki bir an gözlerini kaçırsa, göz temasları kopsa onun da kellesi uçacak gibiydi. Ama garip bir heyecan da bedeninde kol gezmiyor değildi... Allia oyundaki yeni takım arkadaşını yanına çektikten hemen sonra sol kolu üzerine başı gelecek şekilde yanına uzandırdı. Kevin sessizce kıza baktığı sıra Allia genç adamın ağırlığı yüzünden ezilen koluyla yüzünü buruşturdu. Bu ifadeyi gören bütün adamlar korkuyla gözlerini kapatmışlardı. Allia ise küçük bir çocuk gibi mızmızlanarak uzandığı yerden doğruldu ve Kevin da onunla birlikte oturdu. Genç adamın gözlerine bakarken başını sağa doğru eğdi ve masumca gülümseyerek adamın geniş omuzlarını kavrayıp geriye ittirdi. Kevin sırtının toprağa buluşmasıyla bedenine yayılan soğuk dalgayı iliklerine kadar hissetmişti. Tüm bedeni gerilirken sessizce karşısındaki kızın kendisini yönetmesine izin veriyordu. En son Allia genç adamın kolunu açtı ve başının altına doğru koydu. Gerisin geri uzanıp da adamın kolu ile göğsü arasına yatınca korumalar da derin bir nefes vermişti. Oysa Kevin nefes alıp da göğsü kalkar, bu durumdan dolayı kız rahatsız olur diye bile çekiniyordu. Allia bulduğu rahat yer ile memnunca gülümsedi ve şişe tekrar havada kendi ekseninde dönmeye başladı. Şişenin ucunda bu sefer Kevin'ın korumlarından biri olan Dany vardı. En küçük ve en espirili olan genç adam korkarak gözlerini kırpıştırdı. İçinden konuşuyordu, dili cesaret edemiyordu ilk kez bir şey demeye. Doğruluk... Allia genç adamı uzun uzun süzdükten sonra başını kaldırıp yanındaki adama baktı. Bu adam kötü değildi sanki? O zaman onun arkadaşları da iyiydi. Tıpkı Brett ve beyaz tüylü yaratığı gibi. Dany bir an sonra yavaşça yere basan ayaklarıyla güzeller güzeli kızın yattığı yerden kendisine tatlı tatlı gülümsediğini görünce içine resmen soğuk su dökülmüştü. Gülümseyerek genç kızın yanına koştu ve hemen yanına uzandı. Allia bu duruma oldukça memnun olmuş bir şekilde dönüp adama baktı ve "şşşş..."diyerek saçlarını okşadığında Dany kendini yavru bir kedi gibi hissetmenin verdiği mutluluk ile gülümsedi. O sırada tekrardan dönen içki şişesiyle tüm dikkatler oraya toplanmıştı ki birden bire duran şişe bir mermi gibi fırladı. Dr. Cody'nin sağ kolu Fred boğazını parçalayıp , kocaman bir delik bırakarak giden şişe yüzünden gözleri kaymış ve bir an sonra bedeni bir çuval gibi düşmüştü. Dany gördüğü manzara ile az önce olanlar ile şükrederek olduğu yere sindi ve hiç sesini çıkartmadı. Şu an olduğu yerden hiç olmadığı kadar memnundu. Allia kıkırdayarak Dany'nin korkmuş gözlerine baktı. Eğleniyor gibi gözükmesi çok daha korkutucuydu. "Korktun değil mi?" diyen Allia sinirle dilini alt dudağı üzerinde gezdirdi. "Korktuğun için sana merhamet etmeyecekler." Derken hiç olmadığı kadar ciddiydi. Sonrasında ise keyfi kaçmış gibi sona kalan iki adamı kendine doğru çekerken ayağa kalktı. Üstündeki kürkün üzerine yapılmış toz ve otları silkeledi. Yüzünü hafifçe buruştururken boynuna sağa sola yatırıp kıtlatmıştı. Siyah saçlarını ellerinin tersiyle omuzlarından geriye ittirdi ve düşmüş modunu geriye yerine getirerek gülümsedi. Bir anda kaldırdığı eline gelen umulmadık bir yerden fırlayıp gelen sopa ile yerde geri geri sürünen Dany, Kevin'ın koluna can havliyle sarılmıştı. Allia elindeki sopayı inceledi ve sağlamlığını kontrol edip çarpıkça gülümsedi. Sopayı avcu içinde birkaç kez çevirdikten sonra bir beyzbol oyuncusu gibi ayağının birini geriye attı ve sıkı sıkıya kavradığı sopayı son gücüyle adamın uyluk kemiğine vurdu. Acıyla bağıran adamın yükselen sesleri iyice sinirini bozunca çenesini ani bir hareketle hava kaldırıp indirince zavallı adamın alt çenesini ve üst çenesi kitlenmiş ve dili arada kalıp kesilmişti. "Ben sevmiyorum gürültü..." Kimse bir halt anlamasa da karşı çıkmaya cesaret edemediğinden sadece sessizce izlemekle yetiniyordu. Allia en son elindeki sopayla defalarca adama vurmuş, resmen tüm kemiklerini kırmıştı... Ağzını açamayan adamın boğuk iniltilerine ormandaki havyanlar bile katlanamayıp kaçmıştı. Zamanında kendisine yapılan işkenceler aklına geldikçe gerçekten kendini vahşi bir hayvandan ayırt edemiyordu. En azından onun emeli belliydi. En sonunda öldürecekti...ama bu iblisler onun ölmesine bile izin vermeyecek kadar şerefsizdi. En son aşırı acı yüzünden bayılan adamı tek bir kafa hareketiyle boynunu kırıp öldüren Allia onun da cesetini az önce öldürdüğü adamın üzerine atmıştı. Kendini "şerefsizler topluluğu" adı altında bir mezarlık açma fikrini beğendirmeye başlıyordu. En sona kalan adama uzun uzun baktı. Sonra bağdaş kurdu ve kendi bedenini de zihin gücüyle kavrayıp adamın yüz hizasına getirdi. Gözü bir yerlerden ısırıyordu ama... "Şimdi çok ilginç bir şey yapacağız..." Dişleri gözüküyordu, bu ifadenin anlamını bilmiyordu. Daha önce hiç bu ifadeyle birine bakmamıştı... Dudakları yukarı kıvrılmış, göz kenarları kırışmış ve dişleri gözükmüştü. Bu ifade ne anlama geliyordu? Belki de defalarca düşünmüştü. Fiziksel bir küfür müydü? "Bugün belirli kesikler atacağız ve bir damla su seni ne kadar iyileştirebilir göreceğiz ucube..." derken garip bir ses tonuyla konuşuyordu. Ne dediğini anlamasa da eline aldığı ucu parlak, keskin bir şey ile kolunda küçük bir kesik açmıştı. Sinek ısırığından hallice... Sonrasında ise bir şırınga ucuyla yara su damlatmıştı. Saniyeler içinde kapanan yarayla yüksek bir ses çıkardı. "*******! Vay anasını satayım! Bu bayağı havalıydı!" dese de bir şey anlamadan koluna çok daha büyük bir kesik açınca dişlerini sıktı. Bir damla su sadece yarısını kapatmaya yetmişti. O yüzden bu sefer iki damla damlatmıştı ve yara kapanmıştı ki birden bire çıkan çok daha büyük bir şey kol kemiğini ortaya çıkartacak kadar etine batıp devasa bir yarık açması bir olmuştu. "Acaba buna kaç damla su gerekir?" Az önce bir silah gibi kullandığı içki şişesi bir anda patlayıp birkaç parça kırık cam parçasına dönüşünce adamın gözlerindeki korku Allia için görmeye değerdi. Hatta paha biçilemezdi. Sonrasında ise genç kız bir ayağını geri attı, birkaç adım da geri gitti. Hayalı bir oku tutarmış gibi kolunu uzattı ve görünmeyen bir yayı tutup çekti. Bir gözünü kapatmış, kaşlarını oldukça çatmıştı. Son derece odaklanmış bir hâlde karşısındaki adama bakıyordu. Kevin ve Dany uzandıkları yerden oturur bir hâl alırken, anın gizemiyle Dr.Cody bile iniltilerini sessizleştirmişti. Allia, açıp baktığı o mavi neon gözüyle karşısındaki adamın tam alnını hedefliyordu. Olmayan okunun, olmayan yayını iyice gererken oldukça heyecanlıydı. Ve parmakları birer birer açılıp da hayali ok yaydan fırlayınca yüzünde çarpık bir gülüş oluşmuştu. Vicdansız adamın zalim cesedi; kırık içki şişesinin camlarıyla, bir tablo gibi , büyük bir ağacın gövdesine asılmıştı...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD