"Övünmüyorum ama seni de övemiyorum..."

1279 Words
"Biraz daha dikkatli olmasın." diyerek çantasını açan Brett içine koyduğu tost ve meyve suyunu çıkarıyordu. "Hayır yani iki erkeği dövmek...çok dikkat çekici Allia."dediği sıra Allia her şeyi boşvermişti. Sıranın üzerinde emekleyerek genç adamın üstüne tırmanmıştı. "Hayır, başka erkeklere de böyle yapı-" elindeki tostun poşetini açarken kucağına oturan kızın ellerini saçlarına sokmasıyla derince bir nefes aldı. "Sakinim..." Allia, yüzünü adamın boynuna yaslarken huzurla gözlerini kapattı. İnsanların evi vardı, Allia'nın ise Brett'i. "Bunu başkalarına yapmamalısın..." derken Brett zar zor nefes alıyordu. Elindeki tostu açar açmaz başını eğip kızın dudaklarına uzattı. Allia bir yandan uyukluyor bir yandan ağzına gelen tosttan bir ısırık alıyordu. Keyfine diyecek yoktu. "Gerçekten sevgili olmalılar..." Zack kapı ağzına Jacob'ı ittirdi. "Ama az önce Mike da böyle sarıldı. " dediğinde Tom tek kaşını kaldırdı. "Belki de kazanın yan etkilerinden biridir. Sarılmak ve uyumak. Çünkü orada da uyumuştu." dediğinde Zack ve Jacob aynı anda dönüp ona bakmışlardı. "Saçma sapan konuşma. " Allia dışarıdan gelen sesleri duyunca derin bir nefes aldı. Şurada iki dakika mutlu olamayacak mıydı? "Allia sana bir kez daha söylemem gerek, güçlerini kullanma. İnsanlar bunu fark ettiklerinde sana zarar verebi-" Brett her zamanki gibi anlamasa da anlatma çabasındayken Allia kapıya doğru dönüp baktı. Yine o garip üçlüydü. O sırada koridordan gelen ses ile tek kaşı havaya kalktı. Tekerlek sesleriyle birlikte su sesi geliyordu. İşte o zaman yüzünde yaramaz bir gülüş belirdi. Gözleri bir an siyahtan maviye döndü ve sonrasında gülümseyerek Brett'e baktı. "O gürültü ne?" Zack kapının camından başını çekmişti ki temizlikçinin temizlik arabası üzerlerine geliyordu. "Lan!" Arkadaşlarının kolunu tutamadan arabanın Tom'a çarpıp devrilmesi ve pis suyun üzerlerine dökülmesi bir olmuştu. Jacob kusarcasına öğürürken düştüğü yerden deterjanlar yüzüne kalkamıyordu. "Ne oldu?" diyen Tom da en az Jacob kadar öğürüyordu. Allia dışarıdan gelen gürültü ile iyice gülümsedi. "Bir şey mi oldu?" diyerek doğrulan Brett'in çenesini tuttu ve kendine çevirdi. Brett bu hareket ile kızın simsiyah gözlerine baktı. Eğer uzaylı olmasaydı şu an ona sövebilirdi. Neden bu kadar güzelsin? Uzaylılar hep böyle güzel mi? Hepiniz siyah saçlı, beyaz tenli misiniz? Gözleriniz hep siyah mı? Onlar da senin kadar...tatlı mı? Ellerinden birinin istemsizce kızın beline gittiğini fark edememişti. Allia ise sırtında gezinen el ile genç adamın kucağında doğruldu ve gözlerine baktı. "Kahretsin." Brett hızlıca ayağa kalkarken poposu üstüne düşen zavallı Allia sinirle kaşlarını çattı ve kaçmak üzere kapıya koşan adamı durdu. "Bir daha kahretsin!" Brett olduğu yerde donup kalırken derince nefes alıp verdi. Bu kız başına bela açacaktı. Böyle giderse belki de "o" kızın başına bela olacaktı. Allia, kapı ağzında dona kalan adam çok normalmiş gibi yarım kalan tostunu aldı ve sekerek Brett'in yanına gitti. Brett, elinde tostuyla karşısına geçen kıza baktı. Allia ise sessizce tosttan bir parça kopardı ve Brett'in dudaklarının arasına sıkıştırdı. "Sen sürekli konuşuyorsun ve ben hiçbir şey anlamıyorum. Sen bana bir şeyler öğretmek istiyorsun ama hiç senin öğrenmen gerektiğini düşünmüyorsun. " Brett kızın konuşarak etrafından dönmesi ve bedeninin asla hareket etmeyişinin verdiği gerginlikle duruyordu. Zaten istese de kımıldayamıyordu. "Daha önce hiç kimseye veya hiçbir şeye sahip olamadım. Güçlerim yüzünden bu hallerdeyim zaten. " Bir ayin yaparmış gibi etrafından dönüp dururken bazen adamın ellerine , boynuna ve bazense çenesine dokunuyordu. "Ama bu dünyada ilk kez bir şeye sahip olduğumu düşünüyorum." Tam karşısında dururken dağılmış siyah saçlarını geriye attı. "Bundan sonra, sen bana aitsin." Sonrasında ise sessizce gülümsedi. "Ben de sana..." Brett ne olduğunu anlamadan yüzüne bakınca Allia gülümsedi. "Bu dili öğrendiğim de seni de alıp bu gezegeni terk edeceğim." Brett, genç kızın güzel şeyler söylediğini düşünerek gülümsediğinde Allia adamı serbest bıraktı. Tostu bitirince Brett, Allia'yı sınıfa bırakmış ve sonrasında istemese de eve dönmüştü. Allia ise yine garip bir toplumun ortasında kalmanın sıkıntısını yaşıyordu. Sinirle nefes aldı ve çevresini saran iblislere ters bir bakış attı. "Ders atölyede gençler!" diye bağıran biri elindeki kutu gibi şeyi cebine koyunca Allia tek kaşını kaldırdı. Herkes toplanıp da dışarı çıkmaya başlayınca etrafa baktı. Şimdi ne yapacaktı? Mike dilini dişlerinin üzerinde gezdirip gergince nefes aldı ve az önce kendisini duvara yapıştırmış olan kızın karşısına dikti. "Sen ne ayaksın?" dedi ellerini ceplerine sokarken. Allia, karşısına geçen garip tavırlı olan adama yan bir bakış attı. "Hayırdır, konuşamıyor musun?" Alayla güldüğü sıra arkasına geçen Jackson karşısındaki kıza dikkatle bakıyordu. "Doğru, sana 'hasta' diyorlardı." dediğinde Allia hiçbir şey anlamamış olsa da güzel şeyler söylemediğinin farkındaydı. Bu alaylı ifadeleri yıllar boyunca küçücük bir odada misafir etmişti. Ellerini dizlerine koydu ve oturduğu yerden sıkıntıyla ayağa kalktı. "Allia gel, ders atölyede." diye bağıran Tom gergince nefes aldı. Mike ve çetesinin bu kıza bulaşması pek de istediği bir şey değildi. "Gel..." L'yi uzatarak tekrar eden Allia sıradan çıkıp iblisin yanına gidecekti ki birinin bileğini tutmasıyla başını çevirip arkasındakine baktı. "Ben seninle konuşuyorsam, dinlemek zorundasın." diyerek tehdit eden Mike kızın siyah gözlerine öfkeyle bakıyordu. Hiç kimse ona böyle bir saygısızlık yapamazdı. Üstelik zayıf ve narin gözüken bir kız asla. Allia tek kaşını kaldırıp suratına baktı ancak ne istediğini bir türlü anlayamadı. Tekrardan bileğini kendine çekip gitmek istemişti ki Mike bileğini daha da çekiştirmişti. Sinirlenen Allia bu sefer bileğini tutan eliyle, bileğini tutan, elin bileğini kavradığı gibi büküp adamın kolunu çevirdi. Mike, bileğinden dirseğine kadar gelen acıyla hafifçe eğildi. Kahretsin! Boştaki elini kızın eline atmak istemişti ki Allia bu sefer de diğer elini tuttu. "Hayır." dedi. Sonra bir an durdu ve gözlerini düşünceli bir ifadeyle tavanda gezdirdi. "Evet?" kafasını sol omzuna yatırdı. "Lütfen?" en son kafasını iki yana salladı. "Uyku!" Düşündüğü şeyi bulmuş gibi kaşlarını çattı ve adama bakıp , sanki küfür ediyormuş gibi, "Uyku!" diye bağırdı ve itti. Birkaç adım geriye doğru giden Mike şaşkınca kıza baktı. "Bu kız konuşamıyor mu?" dediğinde Jackson başını salladı ve kıza bakıp güldü. "Konuşamıyor, anlamıyor ama çok güzel dövüyor." dediğinde Mike kıza tepeden bir bakış attı. Doğru, buralarda böyle tipte kızlar olmazdı. Sarışınlar ve mavi gözlüler çoktu. Ama bu kızın saçları ve gözleri simsiyahtı. Teni ise bembeyaz. Dudaklarının kırmızılığına da diyecek laf yoktu. Kaşlarını çattı. Ruh hastası! "Defol gözüm görmesin seni!" diye bağırdı birden bire. Allia bir an sonra gelen bağırış ile kaşlarını çattı. İleri gidiyordu. Güçlerini kullanmaması gerektiğini biliyordu. Ama ileri gidiyordu! Siyah saçlarının elinin tersiyle geri attıktan hemen sonra karşısındaki iblisin üzerine gitti. Şimdi bunu burada, yardakçılarıyla birlikte, öldürse... Kim ne yapabilirdi? Mike , deli kızın üzerine attığı cesur ve kendinden emin adımlarla afallasa da belli etmedi. Bir kızdan korktu, dedirtmezdi. Allia, tam bir adım daha atacaktı ki bileğini tutan nazik bir el ile başını çevirdi. "Onları boşver, bizim ile gelebilirsin." diyen mavi gözlü, dişi iblise baktı. Yüzünde sempatik bir gülüş, gözlerinde ise samimiyet vardı. Çok daha cana yakın olduğunu düşününce Allia itiraz etmeden bileğini tutan eli tuttu ve ona baktı. Rose, kendisine bakan bir çift siyah gözle arkasını dönüp arkadaşlarına baktı. Tanrım, kız çok güzeldi ve ona ayak uydurması çok heyecan vericiydi. Boştaki eliyle gözlüklerini ittirdi ve dilini diş tellerinin üzerinde gezdirdi. Güzel kızlar tarafından genelde rencide edilirdi ve bu kız haddinden fazla güzeldi. Gülerek bir iki basamak aşağı inmişti ki kolunu tutan devasa bir el ile acıyla inledi. "Sendeki bu cesaret nereden geldi, sümsük?" diye bağıran Mike sinirle Rose denen kıza bakıyordu. Tipi veya karakteriyle hiçbir şekilde ilgilenmiyordu. Mike için herkes birer bok torbasıydı. Sırf Rose çirkin diye üzerine gitmiyordu. Hatta kolay kolay kimsenin üzerine gitmezdi. Sadece yoluna çıkanlara. Rose, ilk defa kendisine karışan serseri ile korkuyla yutkundu. İnek takımındaki hiç kimse serseriler ile konuşmazdı. Konuşamazdı. Çünkü onların beyni, serserilerin yumrukları çalışırdı. "B-ben..." diyerek arkasındaki arkadaşlarına baktı. Hepsi başlarını önüne eğmiş, korkudan çıt çıkaramamışlardı. Allia ise sinirden gülmeye başlamıştı. Kızın elini tutan iblisin elini tuttuğu gibi büktükten sonra diğer elini boğazına vurdu ve anlık olarak nefesini kesti. Mike, boğuk bir nefes aldıktan sonra iniltili bir ses çıkardı. Peşi sıra ise kolu kavradığı gibi dönmüş ve sırtı sertçe yere vurmuştu. Jackson telaş ile yere eğilip öksüren arkadaşına bakarken Allia gülümseyerek saçlarını geriye attı ve tekrardan Rose'un elini tuttu. Böylece ilk dostunu böyle elde etmişti.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD