"Donuyorum, ayaklarımda saplanmış acılar  var."

1138 Words
Yaklaşık bir hafta olmuştu. Gidip geldiği yol üstünde sürekli birilerine rastlamak ve iblislerin vebalıymış gibi kendisinden uzaklaşmasını anlamlandırmak istemiyordu. Bu aptal insan topluluğun arasına düştüğünden beri gün içerisinde üç beş kişiyi dövüp duruyordu. Tanrı biliyor ya, güçlerini kullanıp hepsini bir yumak yaparak fırlatmak istiyordu. Üniversitenin kapısından geçeceği sıra kapı ağzında duran tanıdık bir adam ile tek kaşı havaya kalktı. Kevin. Elindeki sigarasını parmakları arasında döndürürken diğer elini siyah kumaş pantolonunun cebine sokmuştu. Uzun zamandır genç kız ile karşı karşıya gelememiş, onun yerine peşindeki psikopat heriflerin izini sürmüştü. Deli gibi kızı arıyorlardı ve Kevin bu adamların kız ile ne yapmak istediklerini öğrenmek istiyordu. En son sigarasından derince bir nefes çekmiş, is kokulu dumanı ciğerlerinde gezdirmişti. Dumanı üflediği sıra simsiyah saçları görmüştü. Kıpkırmızı dudakları, bembeyaz teni hiç değişmemişti. Zaten sadece bir hafta olmuştu. Ne kadar çok değişmesini bekleyebilirdi? Hayır, neden yıllarca onu görmemiş gibi davranıyordu? Bunu da anlamıyordu. Elindeki sigarayı çöp konteynerına bastırarak söndürmüş ve içine fırlatmıştı. "Allia." diyerek birkaç adım attığı sıra genç kızın da kendisini fark ettiğini ve yanına geldiğini görmesi hoşuna gitmişti. "Nasılsın?" dedi yalandan bir şekilde. Kendisine cevap veremeyeceğini bildiğinden rahat bir tavırla ellerini ceplerine sokmuş ve çapkınca gülmüştü. Allia siyah gözlerini kıstı ve karşısındaki adamın gülüşüne baktıktan sonra düşünür gibi yapıp o da güldü. "İyyeyim." dediğinde Kevin genç kızın cevap vermesine şaşırmışken Allia devam etti. " Sen, nasissın?" demişti. Kevin, bu geri dönüş ile kendini tutamamış ve gülmeye başlamıştı. Tanrım, genç kızın bir şeyler öğrenme çabası ve bunu göstermeye çalışması gerçekten çok tatlıydı. "Hadi gel sana içecek bir şeyler alayım." diyerek uzandı ve elini tuttu. Böylelikle o "malum" kelimeyi söylemekten kaçınmış ve kızın herkesin içinde kucağına atlama olasılığını ortadan kaldırmıştı. Allia, genç adamın elini tutarken etraftaki şeylerin isimlerini söylemeye çalışıyordu, yine... "Bang..." diyerek kenardaki bankı gösterdiğinde Kevin başını iki yana salladı. "Ateş mi ediyorsun? Öyle değil, bank." dedi. Allia, Kevin'ın kendisini onaylamadığını anlayınca kaşlarını çattı. "Bang!" dedi inatla. Kevin şaşkınca kızın yüzüne baktı. "Burası benim gezegenim Allia sonradan gelip bana artistlik taslayamazsın. " dediğinde Allia anlamayarak yüzüne bakınca derin bir nefes verip boştaki eliyle bankı gösterdi. "Bang!" dedi pes edip onu taklit ederek. Allia bu cevap ile sesli bir şekilde güldüğünde Kevin onun bu tepkisine birkaç saniye şaşkınlıkla baktı. Gerçekten, elin uzaylısı ne kadar da tatlıydı. Güzel bir kafeye girdiklerinde birkaç saniye düşündü. Acaba neyli severdi. Masaya oturdular ve Allia bu seferde salondaki ekranı gösterdi. "Telefiso." dedi. O sırada gelen garsona Kevin uzunca baktı ve derin bir nefes aldı. "Bize üç çeşit meyve suyu getirir misin? Bir de dondurma alalım, özel yapılmışlardan ve karışık meyveli olsun." dedikten sonra Allia'ya döndü. "Acaba ne zaman dilimizi tam anlamıyla çözebileceksin?" derken kahverengi gözleri aheste aheste genç kızın siyah gözlerinde gezinmiş, dokuz yaşındaki bir kız çocuğunun öğrenme aşkıyla etrafa attığı bakışlarını izlemişti. Kevin, onunlayken kendisinin ne işler yaptığını unutur oluyordu. Kötü bir adam değildi ama iyi işlerin içinde de sayılmazdı. Hep kan vardı, savaş vardı, asker vardı... Şimdi ise hiç olmayacak bir şey olmuş, gökten bir yıldız düşmüştü. Öyle sağa sola da değil. Tam kafasının üstüne. "Buyrun Efendim." diyerek taze meyveler, çikolata sosu ve fındık-fıstık ile süslenmiş büyük bir dondurma kasesi bırakmıştı. İkisinin önüne peçeteye sarılmış iki tatlı kaşığı koyduktan sonra tepsisindeki meyve sularını sırasıyla masaya dizmişti. "Afiyet olsun." diyen garson ile Allia elini kaldırdı. "Meheaba,tesekkur edegim, bayy bayyy..." dedikten sonra başını kaldırıp Kevin'a güldü. "Apiye dolsun." Kevin ve garson bir an bakıştıktan sonra ikisi de istemsizce gülmüşlerdi taki Kevin gülen garsona tek kaşı kalkık bakıncaya kadar. Garson tatlı kızın, çarpık konuşmasına mest olmuş bir şekilde güldüğü sıra kendisine bakan mafya kılıklı adamın bakışıyla olduğu yerden resmen koşar adım uzaklamıştı. Tanrı biliyor ya kafasının en yakıştığı yer, iki omzunun arasıydı! Kevin, kızın tatlı tatlı dondurma yeyişini izlediği sıra çalan telefonu ile derince bir nefes aldı. Will arıyordu. Kalkıp gitme gereği duymadı, zaten Allia pek bir şey anlamıyordu. "Patron, bugün ikinci devriye geçti evin önünden. Kızın burada olduğunu biliyorlar bence. " dediğinde Kevin kıza uzun uzun baktı. "Kaç kişilerdi." dedi merakla. Sayılar az ise bir şeyler yapamazlardı ki zaten kızın özel güçleri vardı. Kaçıramazlardı öyle kolay kolay. "2 araba, 3 motor. Arabayı dörtten , motorları birden sayarsak en az on bir kişi olmalılar." Kevin, kahverengi gözlerini kıstığı sıra Allia'nın bir çileği ağzına attığını görerek gözlerini kıstı. "On bir kişi bu kız için oldukça az. Onun yerine siz Brett ile nasıl iletişim kuracağımızı düşünün." diyerek telefonu kapatmıştı ki Allia kafasını kaldırıp karşısındaki adama soran gözler ile baktı. "Brett?" dediğinde Kevin istemesizce kaşlarını çattı. "Sen benim ismimi biliyor musun?" dediğinde Allia anlamayarak kaşlarını çatmıştı. "Hı?" Kevin, garip bir sinir ile sırtını sandalyeye yasladı ve kıza elini uzatarak dondurmayı yemesi için işaret verdi. Kafeye giren üç kişilik bir grup ile Kevin başını kaldırmıştı ki, iki kız bir oğlanın, tegzaha yürüdüklerini gördü. "Birer külah dondurma alabilir miyiz?" Allia, duyduğu ses ile başını kasesinden kaldırdı ve arkasını döndü. "Rosiii!" Rose, Allia'nın sesini duyarak gülümsemiş ve arkasını dönmüştü ki gülümsemesi yüzünde dondu. Allia, pek de tekin olmayan bir adam ile oturuyordu. Tanışıyorlar mıydı acaba? Görevlinin dondurmasını vermesiyle yanındaki arkadaşlarına baktı ve Allia'yı, son derece yakışıklı ancak ürkütücü görünen adamın yanında, yalnız bırakmak istemeyerek yanına adımldı. "Merhaba." dediğinde Kevin karşısındaki kızı süzdü. Gözlüklü, dağınık saçlı, garip giyinimli... Ya sanatçı ya da bir inekti. "Merhaba." diyerek soğukça karşılık verdiğinde sesindeki garipliği hemen fark eden Allia Kevin'ın gözlerine bakınca Kevin dönüp kendisine bakan kıza baktı. Genç kız adamı uyarırcasına siyah gözlerini bir anlığına neon mavisine çevirmiş ve resmen arkadaşına kibar davranması için onu tehdit etmişti. Kevin bu bakışmanın ardından şaşkınca Allia'ya baksa da birinin görme ihtimaline karşı etrafa bakınmış ve sonrasında gülmeye başlamıştı. "Cidden, sonradan edindiğim arkadaşın için beni mi tehdit ediyorsun?" dediğinde Rose hiç kimsenin konuşmamasına rağmen adamın ne söylediğini anlamayarak Allia'ya baktı. Allia, omuzlarını silkeren dondurmasını yerken Kevin yan taraftaki kıza baktı. Acaba bu sevimli uzaylının kalbini nasıl kazanmıştı? "Merhaba, ben Kevin." dediğinde Allia göz ucuyla Rose'un gözlerine baktı. Kevin'ın sesinin tonu az öncekine nazaran çok daha ılıktı. Rose, gülümsedi. "Ben de Rose, Allia'nın sınıf arkadaşıyım." dediğinde Kevin gülümsedi. "Umarım, her şey yolundadır." dedikten sonra dikkatlice düşündü. Öyle bir cümle kurmalıydı ki, hem kendini belli etmemeli hem de kızın ağzından merak ettiği konu hakkında birkaç laf almalıydı. "Allia, umarım bir sorun çıkarmamıştır. Kendisi biraz yaramazdır." dedikten sonra gözlerini kısıp düzeltti. "Biraz da agresif. " dediğinde Rose karşısındaki adamın Allia'nın bir yakını veya akrabası olabileceğini düşünerek gülümsedi. "Hayır, hiçbir sorun çıkarmadı. Sadece birkaç kez..." dedikten sonra gergince dondurmasını ısırdı. "Birkaç kez?" diyen Kevin tek kaşını kaldırınca Rose karşısındaki adamın hem yakışıklı hem de ürkütücü gözükmesine anlam veremedi. Kendisini bir mafya babası tarafından sorguya çekiliyormuş gibi hissediyordu ve ağzına ne gelirse dökme derdindeydi . "Sadece birkaç kişi ona sataştı ve Allia da onlara güzel bir ders verdi. " dediğinde Kevin şaşkınca kıza baktı. "Nasıl bir ders?" dedi merakla. Güçlerini kullanması işten bile değildi. "Dövdü." Ne? Dövdü mü? Kevin aldığı cevap ile gülerek sırtını sandalyesine yasladı. Hem süper güçleri var hem güzel hem de dövüşebiliyor. Tanrım...tam dişine göre bir kadın...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD