6. Bölüm

1211 Words
Polis ve jandarma arabalarından yükselen siren sesleri boş ovada yankılanıyordu adeta. Kırmızı-mavi ışıklar dört bir yanda parlarken toprak yolda hızla ilerliyordu arabalar. Suçluyu sonunda bulmuşlardı, tüm Türkiye' nin aradığı Eda GÜNEY sonunda bulunmuştu... Dengesiz Gardiyan Bir AlYud yapımıdır "Geçmiş aslında geçmezmiş efendim. Hep bir köşede yerinden çıkmak için geceyi beklermiş." 19 sene önce Bütün çocuklar mahallede saklambaç, yakalambaç, el kızartma gibi oyunlar oynuyorken 11 yaşındaki Sarp tek başına top oynuyordu. Tüm çocukların neşeyle ve bir arada cıvıldamasının aksine o hep kendi kendine oynuyordu. Yalnızdı, yalnızlığı ile başbaşaydı hep. Şu koskoca dünyada kimse yoktu yanında. O küçücük kalbine devasa acılar sığdırmıştı. Topa ayağıyla vurarak yolda öylece götürüyordu. Yüzünde ise her zamanki gibi bir keder vardı. Hep üzgündü, hiçbir zaman gülmezdi. Hayat bir çocuğun gülümsemelerini çalacak kadar acımasızdı. Çocuk demek hataydı gerçi, o küçücük yaşında kocaman bir adam olmuştu. Hayat acımasız yüzü ile karşısına çıkmıştı hep. Karşıda, bir ağacın arkasında gizlenen bir kişinin gözleri Sarp'taydı. Kömür gibi kapkara gözleri Sarp'ın her hareketini izliyordu. Keskin bakışları insanın tüylerini diken diken edecek cinste ürperticiydi. Birden topa sert bir vuruş yapınca boş araziye, yeşilliklere kaçtı top. Peşinden koşturdu... Hızlı adımları topun yanında durduğunda bir adamın arkasından kendisine seslendiğini duydu: "Hey, çocuk." Bir an kaşları çatılsada bu hiçte tanıdık gelmeyen sesin sahibini oldukça merak etmişti. İçinde büyüyen meraka yenik düşerek ağır haraketler ile arkasına dönüp adama baktı Sarp; esmer kıro bir adamdı. "Merhaba." Dükkatle baktı bir süre adamın sakallı yüzüne... Bir yerlerden çıkarmaya çalıştı lakin bu adam Sarp'a hiç tanıdık gelmemişti. Mahallenin yabancısı olduğu kesindi. "Sen de kimsin?" Bu afamı daha önce hiç görmediğine emin olmuştu. Adam 32 diş sırıtarak Sarp'a baktı. "Annenin eski bir görüştüğü diyelim." Bunu duyan Sarp zihnine akın eden o telefon konuşması ile çok sinirledi, kaşlarını çatıp arkasını döndüğünde hızlı adımlarla oradan uzaklaşmak istedi... "Dur dur dur." Durduğunu gören adam gülümseyerek cebinden sigarasını alıp yakınca dudaklarının arasına koydu. "Kötü bir niyetim yok gerçekten. Sadece eski yılların hatırına sana ve annene bir hayırım dokunsun diye buradayım." Adamın dedikleri zihninde yankılanırken geri dönüp birkaç adım atarak adamın tam önünde durdu. Söyledikleri dikkatini çekmişti. Her ne kadar bir yabancıyla konuşmasının doğru olmadığını bilsede bu afamın gözlerinde çözemeği farklı bir şey vardı. Gözleri gülen gözlerinin içine ilişti cesurca. "Ne hayırı?" Sigarayı ağzından çekip dumanı sağa üfledi. "Yıllardır sizi izliyorum. Çok zulüm çekiyorsunuz. Annen dokuz yıldır pencereden bile başını çıkartamıyor, şiddet görmediği bir günü yok. Sen de babana çok kızgınsın." Adam duraksayıp babasının ismini duyan çocuğun gözlerinde beliren alevlere baktı bir süre. Her şey bu çocuğun gözlerinden okunuyordu. "Baba" kelimesini bile duymaya tahammülü yoktu bu çocuğun. "Gözlerinden okunuyor, ona nefretle, öldürmek ister gibi bakıyorsun..." Çok iyi gözlemleyerek her şeyi bilen yabancı adam gözleri sıkıca yumruklaşan Sarp'ın minik ellerine kaydı. "O kadar nefret ediyorsun ki, ondan konuşmak bile çok sinir ediyor seni..." Bir süre durup güldü. "Ben de aklınca babana zarar vererek sizi kurtarmak için buradayım. Ama bir türlü cesaret edemedim ve düşündüm ki, bu işi sen yaparsın." Sarp'ın kaşları iyice çatılırken meraklı bakışları bu yabancı adamın üzerindeydi. Gerçekten onu ve annesini o adamdan kurtarabilir miydi? En azından ona yardım eder, bir yol gösterebilir miydi? Yerdeki poşete eğilip, içinden bağlı olan tişörtü aldı ve Sarp'a uzattı adam. "Silah içinde. Hızlıca eve götür ve çiftçi babanla işe giderken işini bitir." Bir silaha bir adama baktı bir süre... Ne diyordu bu adam? Yükselttiği sesle itiraz etti. "Hayır! Ben sizinle anlaşma yapmam! Annemi siz bu hale düşürdünüz!" Belki annesinin kendi suçuydu lakin bu adamların payı büyüktü, annesinin bu hale düşmesinin baş rolünde bu adamlar vardı. Arkasını dönüp hızlıca yürüdü... Belli etmesede iki arada kalmıştı. Annesini kurtarmak istiyordu ama yapabilir miydi? Birini, demeye her ne kadar dili varmasada kendi öz babasını öldürebilir miydi? Adamın kulaklarına dolan bir lafı adımlarını durdurmaya yetmişti. "Peki, ama bu söyleyeceğimi unutma..." demişti. "Annen bir gün gözlerinin önünde şiddet göre göre ölecek! Bir gün bu olacak senin yüzünden. Sırf benimle anlaşma yapmadığın için. Daha kim olduğumu bile bilmiyorsun..." Bu sözler kulağına öyle bir dolmuştu ki, kafasında yankılanmıştı. Annesine bir şey olursa hiç dayanamazdı, hele bir kendini sorumlu tutsaydı. Yapabilirdi, annesini kurtarmak pahasına katil olabilirdi. Her şeyi göze alabilirdi. Yeter ki annesi daha fazla acı çekmesindi. Bu sefer kararını vermişti, annesini ne pahasına olursa oldun kurtaracaktı. Annesi onun bu hayattaki en değerlisi idi, küçücük boyuna rağmen kendinden büyük bir işe bulaşacaktı. Tekrar adama dönüp hızlı adımlarla yanına giderek silahı öyle bir elinden çekip aldı ki, seri katil sanki. Kararlı bir şekilde evine koştururken adam şaşkınca peşinden bakakalmıştı... * * * Sabahtı. Dokuz yaşındaki, elinde "sadece oyuncak" içeren poşeti tutan Sarp, babasıyla ıssız bir ovada yürüyordu. Aklından biraz sonra yapacwğı şey geçiyordu. Yapabilir miydi? Annesi için evet... İçini telaş ve korku ele geçirmişti. Çünkü birkaç saniye sonra acımasızca bir şey yapacaktı. Bu, hayatında yapacağı ilk acımazlığıydı ve daha dokuz yaşındaydı. Ne yapsın ki? Ona hiç güler yüzünü göstermeyen hayata gülümseyebilir miydi? Birdenbire adımlarını durdurdu. Babası birkaç adım daha devam ettikten sonra yanında olmadığını gördü. Durdu, yavaşça arkasını dönerek yarattığı eserini gördü. Bu çocuk onun eseriydi. Adamın kendi acımasızlığı yansıyordu bu çocuğun gözlerinde. "S-Sarp ne yapıyorsun?" İki eliyle silahı babasına doğurtuyordu. Acımasız gözleri korku dolu gözlerdeydi. Şimdi o acımasız adamın gözlerinde saf korku vardı. Kemeri genç kadının sırtına her indirişinde kadına nefretle bakan göz bebekleri şimdi titriyordu. "Silahı nereden buldun?" "Seni öldüreceğim! Annemi kurtaracağım!" Adamın gözlerindeki korku büyüdü büyüdü ve büyüdü... "Lütfen yapma oğlum. Lütfen yapma." Yalvaran gözleri Sarp için hiçbir şey ifade etmiyordu. Parmağı tetikteydi. Her an katil olabilirdi... Tam ateş edecekken aklına iki yıl önce kömürlükte söylediği şeyler geldi, yankılandı zihninde Sarp'ın. ___ "İşte biz böyleyiz oğlum..." dedi. "İyi gözlem yaparız, birinin kusurunu görünce hemen cezasını keseriz gardiyanlar gibi... Hatta sende aynı benim gibi olacaksın, aynı baban gibi." Sırıtarak sözlerini sürdürürken son cümlesinde donuklaştı bakışları. Küçük oğlunun ağlayışları, yakarışları umrunda dahi değildi. "Yoksa benim gibi ihanete uğrarsın, ihanetten korkacaksın. Hatta, yanında duracak kadının kusurlarını görmemek için çok sıkı önlemler alacaksın. Burnunu bile evinden çıkartamayacak." Acımasızca sözlerine devam ederken karısının kendisine yaptığı ihanetin aklına gelmesi ile siniri katlanmıştı. "Çıkartırsa bir herifin koynuna gider annen gibi. Babanın kaderini yaşarsın..." ( Şimdi tam da babası gibiydi, babasının yıllar yıllar önce sarf ettiği sözleri bir bir gerçekleştiriyordu.) ___ Elindeki silah az seydelendi, gözleri kapanıp açıldı, dengesi bozuldu biraz. Zihnine doluşan bu sözler onu tekrar ona âna götürmüştü. Babasından hep korkardı lakin şimdi tüm bu yaşadıklarına bir son verecekti. Kurtulacaktı, annesini özgürlüğüne kavuşturacaktı. Gözleri babasının gözlerine iliştiğinde, yanlışları doğru gibi öğreten babasına acıdı. Yani tam öldürmek üzereyken kandı. Silahı biraz yere indirdikten sonra elini açtı. Silah yerle temas ettiğinde çıkan büyük gütültü eşliğinde babası öfkelice kendisine koşturdu. "Ne yapıyorsun lan!" Bir tokatla oğlunu yerle yatırdı. "Babanı mı öldürecektin?" Dokuz yaşındaki oğlunu ayaklarıyla öldüresiye darp etti. Küçük Sarp bedenine inen darbeler ile acı içinde gözlerini kapattı ama tek bir çığlık, tek bir gözyaşı yoktu. Sesini çıkartmıyordı çünkü biliyordu; konuşmak, yalvarmak ne çare? Tam aksine ona daha çok hırs yapıyordu. Sessizce bitmesini bekledi. Alışıktı zaten tüm bunlara. Alışmıştı bavasının acımasız tokatlarına, tekmeleeine. İnsan bir süre sonra her şeye alışıyordu. Her ne kadar canı hep yansada sonunda öğrenmişti acıyı zihninden saf dışı etmeyi. Adam acımasızca Sarp'ın küçük bedenini tekmelemeye devam etti. Birkaç dakikanın ardından ardından silah sesi duyuldu... Babası ağzı açık dizlerinin üzerine düştü oğlunun yanına. Biri arkasından beyninden vurmuştu. Sarp hemen yerden kalkıp babasına şaşkın gözlerle bakmaya başladı. 6. Bölümün sonu Yapım: AlYud Yapım Kurgu: Ali Umut SEÇKİN Hikaye: Ali Umut SEÇKİN Yudum TATAR İnstagram: alyudyapım #DengesizGardiyan
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD