Gülümsemeleri yüzlerinden silinirken , hepsi koşar adımlarla odadan çıkmışlardı . Benim gitmem doğru olmazdı . Başkaları beni tanımıyor sonuçta . En iyisi burada kalmak . Kapanan kapının ardından , odada dönüp durdum , sürekli .
Kralın durumu ciddi gibi . Umarım iyi olur . Ailenden birini kaybetmenin ne demek olduğunu biliyorum . Çok kötü bir durum .
Bunları düşünürsem üzülmeye başlayacağım ve kötü olacağım . Kafamdan bu düşünceleri atmaya çalışırken , aklıma bir şey geldi . İstediğim biri vardı . .
Kendime bir hizmetli istiyorum . Her zaman yanımda olacak biri gerek . Bana hep sadık olacak ve her dediğimi yapacak biri .
Gücümü toplamalıyım . Böyle çok savunmasız kalıyorum . Diğer krallığın muhafızları beni arıyorlar ve ben tehlikedeyim . Sürekli Alec ile gezemem .
Kendi muhafızım olmalı ve beni bir dakika bile yalnız bırakmamalı . İnsanlarda böyle bir iş var mı bilmiyorum . Biz doğduğumuzdan itibaren , ailemiz tarafından bir koruyucu seçilir . Bir çok sınavdan geçerler ve kazanan kişi , asıl kanın koruyucusu olmasına hak kazanır . Bu asil bir rütbe . . .
Her insanın karanlık tarafı var . Bazıları onu bastırır , bazıları serbest bırakır . Bazıları zevk alır yaptıklarıyla . Güç insanın başını döndürür . Bu insanların yarın ne yapacakları belli değil . Ben sadece kendimi biliyorum . Yaptıklarımı , yapacaklarımı , kendimden sorumluyum . Başkasının tabiatını tahmin edemem . Bu gün bana iyi olan , yarın düşman ola bilir .
Bunu Alice bana yaşattı . Kimseye güvenemem artık . . . . . . .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Aden üzgün bir şekilde , bitkin olan kralına baktı . Kraliçesi ve oğlu başında duruyordu . Doktorlar durumun kötü olduğunu söylüyorlardı . Tamda altına sevinirken , bir anda bu kötü haber tüm sevinçlerini , kursaklarında bırakmıştı . Şimdi hepsi üzgün bir şekilde , sadece bekliyorlardı . İhtiyaçları olan doktorların iyi bir şey söylemesiydi ama durumun kötü olduğunu diyerek , beklenen iyi haber bir şekilde gelmedi .
Alec sessizce içeri girdi . Kapıyı öyle sessiz açtı ki , kimsenin onun içeri girdiğinden haberi olmadı . Aden’ e yaklaşarak kulağına fısıldadı .
“ Şeytanlar toplandı . John’u bekliyorlar . “ dedi . İçindeki nefreti sesine ve yüzüne yansımıştı . Şeytanlar dediği kişiler bu 3 ailenin büyüklerinden oluşuyordu . Kralın sağlık durumundan haberdar olup , hemen işlerini bırakıp , saraya dolmuşlardı .
Bu onlar için bir fırsattı . Prense baskı yapıp , evliliği erkene alacaklardı . Bununla birlikte tüm hayallerine kavuşacaklardı . Krallığın hazinesini toplamışlardı , ordu onların kontrolündeydi .
Kral ya da prens onlara karşı gelemez durumdaydı . Kral mecbur kalıp , vergileri yükseltince , onlara gün doğdu . Halkı isyana teşvik ettiler . Olurda prens Kras ailesinin kızıyla evlenmeyi kabul etmese , onu tahttan indireceklerdi . Halkın ve ordunun yardımıyla bir gecede yok ederdiler prensi ve ana kraliçeyi .
Gözlerini hırs bürümüş ve acımasızlıklarıyla biliniyordu bu aileler . 3 nesildir , krallara eziyet edip , onları kullanıyorlardı . Taktikleri hiç değişmiyordu . Önce hazineyi boşaltıp , sonra orduyu ele geçiriyorlardı . Yüksek mevkiden rütbelere yerleşiyorlardı . Sonrasında halkı , krala karşı dolduruyorlardı .
Aden yutkunarak kardeşine döndü .
‘ Gitmelerini söylemedin mi ? ‘ diye sordu . Şuan prensi babasının yanından ayırmak doğru olmazdı .
“ Söyledim ! Beni dinleyeceklerini mi sandın ? Derhal prensi görmek istiyoruz diye isyan ediyorlar sarayda .”
“ Pislik bunlar . Hepsini öldürmek istiyorum . “ Dedi Aden ve arkadaşına yaklaştı .
Elini omuzuna koyarak yutkundu . Nasıl anlatsın bilmiyordu .
“ Prensim . . . .” dediği gibi , Prens ayağa kalktı ve kapıya doğru yürüdü . Annesini ve babasını rahatsız etmek istemiyordu .
“ Toplandılar mi yine ? “ diye sinirle fısıldadı . Dişlerini sıkarken , boynunda ve yüzünde damarları belirginleşmişti .
Aden derin bir nefes alıp , gözlerini kapatıp bir saniye sonra açtı .
“ Ne yazık ki . Israrla sizi istiyorlar . Sizi görmeden gitmeyecekler . “
Prens sinirle saçlarını karıştırıp etrafına baktı . Hepsinden bikmisdi . Şuan kimseyle konuşmak istemese de , buna mecburdu . Sinirlerini kontrol altına alıp , odadan sessizce çıktı . Aden ve Alecde onu sessiz bir şekilde takip ettiler .
Salonun kapılarında durup bir kaç derin nefes verdi Prens . Sinirlendirmeye geldikleri belliydi . Sakın olmalıydı . . . .
Kapıları açıp , dik bir şekilde içeri yürüdü . Her ne kadar kendinden emin bir şekilde yürüse de , aslında öyle değildi . Hep karşı gelmek istese de , haykırmak , kovmak istese de salondakileri , yapamazdı . Şuan için güç onun elinde değildi . Sakın ve sabırlı olmalıydı .
Konuşmalar yükseliyordu , her geçen dakika . Baskılar artıyordu ve Prens daha ağzını açıp bir kelime söylememişti , bu ailelerin isteklerine karşı .
Prens Elini hafif kaldırınca , Aden “ Sessizlik !” diye bağırdı . Bir anda tüm gözler prense döndü .
“ Kralınız şuan ölüm döşeğinde . Sizin Kralınız ola bilir ama benim , aynı zamanda babam olur kendisi . Doktorlar durumunun kötü olduğunu söylüyorlar . Belki de son saatleri . Şuan sizinle tartışmak değil de onunla birlikte zaman geçirmek istiyorum . Merak etmeyin eninde sonunda Leydi Lily ile evleneceğim . Bir yere kaçtığım yok . Şimdi çıka bilirsiniz . “
Salondakiler mırıldanarak çıkarken , derin bir nefes aldı , kapanan kapıyla birlikte . Gözlerini kapatıp , kafasını tahta yasladı .
Küçükken hayal ettiği kesinlikle böyle değildi diye düşündü . Emir almak değil , emir vermek zorundaydı . Ama öyle güçsüzleştiler ki , son yıllar içinde , şimdide istemediği bir evliliğe zorlanıyordu .
Savaşta ölmeyi arzu etmişti ama daha beteri oldu . Hapsedildi ve işkence gördü . Hep krallığın çıkarını düşündü ailesi . Ve artık sona geldiğini hissediyordu . Kaçamazdı bu sorumluluklardan .
Aklına Vivi gelince ayağa kalktı . “ Alec , odama gidin . Vivi yalnız . Bir ihtiyacı varsa karşılayın . Ben babamın yanında olacağım . “
Prensin isteğiyle onlar odaya giderken , o da babasının yanına yürüdü . Odaya girdiğinde , babası yalnızdı . Yatağa yaklaştı ve babasının yanında oturdu . Elini tutup , okşamaya başladı . Adamın soğuk elleri , onu korkutmuştu .
“ John . “ Diye seslendi kral , güçsüz çıkan sesiyle .
“ Baba iyi olacaksın . “ dedi üzgün bir şekilde .
Adam güçlükle elindeki yüzüğü çıkardı . John ne yapacağını merak ederek , onu izliyordu sessizce . Yüzüğü John’ a uzattı ve konuşmaya başladı .
“ Bunu takmalısın . Vasiyetimin başında bu gelir . Babamda bana bunu vasiyet etmişti . Ailemizin hikayesine göre bu yüzük büyülü . Ailemizde doğacak gerçek Kral ile kendini belli edecek . Belki de o sensindir oğlum . “
Kral bir kaç kelime daha etmek istiyordu ama öksürük ile cümleleri yarım kaldı . . .
John ayağa kalkıp , Su bardağını , babasına uzattı . Yardımıyla bir kaç dakika sonra kendisine geldi . Doktorlar odaya dolarken , John yatağın üstündeki yüzüğü parmağına geçirdi . Geçirmesiyle birlikte , bir anda kalbi hızlanmaya başladı . Bir anda etraftaki uğultular kesildi ve oda değişmeye başladı . Eski kralların portreleri gözünün önünden geçmeye başladı .
Doktorun sesiyle kendine geldiğinde , yine her şey eskisi gibiydi . Yüzüğü dikkatle baktığında bir şeyi fark etti .
Babasından almadan önce yüzüğün taşı siyah renkteydi . Şimdi koyu mor rengine bürünmüştü .
Bunun şaşkınlığını üstünden atamazken, babası da gördü bu değişimi ve “ Sen .” deyip eliyle yüzüğü gösterdi .
Yine gelen öksürükle , nefesi kesiliyordu . Ağzından kan gelmeye başlayınca durum ciddi bir hal aldı . . .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Vividen . . . . . . . . . . . . ..
Odada dönüp duruyordum . Plan yapıyordum . Camdan aşağı bakıyordum . İyice sıkılmıştım , beklemekten . . .
Ayağa kalkıp , tam dışarı çıkmayı düşünürken , kapı açıldı . Aden ve Alec içeri girdi .
‘ Kralın durumu çok kötü . Bir kaç günlük ömrü kalmış gibi . Prensin zamanı daralıyor . ’ Dedi Aden mutsuz bir sesle .
‘ Evet baskı yapmaya başladılar şimdiden . ’ Alec bunu deyince ona döndüm .
‘ Evlenmek istemiyor mu ? ’ dedim .
‘ Hayır . Baskı yapıyorlar . 1 hafta içinde evlenmesi gerek artık . ’
‘ Anladım . ’ Dedim . Demek 1 haftam var . Bunun için sabahtan olan yaptım ve bir şeyler yapmak istiyordum . Sevmediği biriyle evlenmesini istemiyordum . Bu yaptığım büyük bir iyilik olacaktı ama bana güçlü bir hizmetkâr lazımdı . Her dediğimi yapacak biri . Ve en önemlisi benden korkmayacak biri . . .
Seni kurtaracağım John . Bana dua edeceksin ve ben iyilik kazanmış olacağım . . .
Bunu düşünürken iyice heveslenmiştim . Evet yapacağım bunu . Ne olursa olsun başaracağım . . .
‘ Krallığa gelirken köle pazarları gördüm . Oraya gideceğim . Bana saraya girmek için izin verin . ’ Dedim .
Alec : ‘ Buradan istediğin kadar hizmetli bula bilirsin . Ayrıca ben senin hizmetindeyim leydim . ’ Dedi .
‘ Ben sana prensi öldür dersem yapar mısın ? ’ Diye sordum . Bir anda ikisi de şaşırarak bana baktılar . Tabi ki böyle bir istekte bulunmayacaktım ama öyle bir hizmetkar istiyordum . Her dediğimi yapacak ve beni sorgulamayacak .
‘ Hayır . ’ dedi Alec .
‘ İşte sen benim hizmetimde değilsin . Her dediğimi yapacak biri değilsin . ’ Dedim .
Bir anda güldü ve ‘ Fazlasıyla altın verirsen yaparım . ’ Dedi .
Bir anda yüzümü güldürmüştü ama ona dünyayı versem yine de yapmayacaktı . Bir birlerini ne kadar sevdiklerini gördüm . Aralarında hizmetkar ve Prensten daha büyük bir bağ vardı . Bir birlerine hiç tereddüt etmeden güveniyorlardı . Gerçi benimde öyle güvendiğim bir arkadaşım vardı ama sonra ne oldu ? Bana ihanet etti . . .
Odama dönüp , üstüme pelerin aldım ve çıktım . Bu düşüncelere dalarsam mutsuz ve umutsuz olarak odama gider uyurdum .
Elimi Aden'e uzatarak ‘ Bana içeri girmem için sembolü ver . ’
Saraya gelirken , ellerinde , tahtanın üstüne yapılmış semboller vardı . Onu göstererek giriyorlardı . Küçücük yuvarlak ve sarı renkliydi .
Aden ceplerini karıştırıp , sembolü çıkardı . Üstüne bir oyma işlenmişti .
‘ Seninle gelmemizi ister misin ? ’ Diye sordu .
‘ Hayır . Siz prensinizin yanında kalın . ’ Dedim ve sembolü alarak odadan çıktım .
Alec saray kapısına kadar yanımda yürüdü .
‘ Gelmiyorum ama aklım sende . Geç olmadan geri dön . ’ Dedi . Küçük bir kese bana uzattı . İçinde altın paralar vardı . Tam da ihtiyacım olan şey bu . Para . . Güç . . .
Erkek makyajıyla , yine erkek gibi gözüküyorum . Bu halimi hiç sevmesem de mecburum .
Keseyi alıp , pelerinimi kapattım ve yürümeye başladım . Yarım saatin sonunda aradığım yeri bulmuştum .
Satıcıyı kenara çekip , konuşmaya başladım . ‘ Bana güçlü , dövüşmeyi bilen . Birilerini öldürmekten korkmayan ve kimsesi olmayan biri lazım . Bir tek bana sadık olacak . ’
Satıcı kölelere bakarak düşünmeye başladı . Umuyorum ki böyle biri var . Yoksa boşuna gelmiş olurum buraya kadar . Yalnız biri olması , hep yanımda olması demekti .
‘ Aslında böyle biri var Lordum ama çok altın isterim . ’ Dedi sırıtarak .
‘ Bende çok altın var . ’ Dedim karşılık vererek .
‘ Bekle burada . Hemen getireceğim onu sana . ’ Dedi ve yürümeye başladı .
Ben diğer kölelere baktım . Yara bere içinde yalvarıyorlardı . Baktıkça kötü olmaya başlamıştım . Yüzümü diğer tarafa döndürüp , kulaklarımı sağır etmiştim bağrışlara . . .
Bir kaç dakikanın sonunda , zincirle bağlanmış bir erkek getirdi bana . İşkenceden bedeni kötü durumdaydı . . .
‘ Bir suikastçı . Çok tehlikelidir . Zincirlerini size teslim ediyorum lordum . ’ Dedi ve anahtarlarıyla bana uzattı . Siyah gözlerinde hiç bir duygu yoktu . Esmer teni , ona tehlikeli bir görünüş sergiliyordu .
Anahtarlarla zincirlerini açtım , vakit kaybetmeden . Çok yakışıklıydı . İnsan olsam kendimi kaptırırdım ona diye düşünmeden edemedim . Kendine gel Vivi , diye iç sesimle kavga ederken , satıcının sesi beni durdurdu .
‘ Lordum çok tehlikeli bu . Neden zincirlerini açtınız . ’ Diyen satıcıyı dinlemeden , belimden küçük hançeri çıkardım ve ona uzattım .
‘ Öldür onu . ’ Dedim satıcıyı göstererek . Suçu beni düşüncelerimden ayırmak oldu . . .
Yada bilmiyorum ölmesini istiyorum , varlığı beni rahatsız ediyor . Bende acımasız biriydim . Birinin ölüm emrini verirken , kafamda sürekli bahaneler üretirdim . . Benim doğam da bu . Yok etmek . . .
‘ Ama lordum . . . Lordum . . ’ diye geveliyordu satıcı . Siyah gözlerini , bir müddet gözlerime diktikten sonra , saniyeler içinde hançeri aldı ve satıcı yere serdi .
İşte bu . Hızlı , acımasız ve sadık .
Ölen satıcının cebinden anahtarları çıkarırken , diğer adamlar üstümüze gelmeye başlamıştı .
Ben kölelerin zincirlerin açarken , o adamları , tek tek yere seriyordu . Harika tam istediğim gibi birini bulmuştum .
Bir kötüyü cehenneme göndermiştim ve diğer insanları kurtarmıştım . Bu umarım büyük bir iyilikti . . .
Teşekkür edip koşmaya başlamıştı köleler . Evet yaptığımdan hiç pişman değildim . Hava kararmıştı , umarım daha da uzağa kaça bilirler . Elimde olan paraları da onlara vermiştim . . .
Gidenlerin arkasınca bakarken o erkek yanıma yaklaştı ve yere eğildi . Verdiğim hançeri bana sundu .
‘ Özgürsün . İstediğin yere gide bilirsin . ’ Dedim . Tabi gitmesini istemiyordum . Sadece son bir kez şans tanıyordum . Benim hizmetime girdikten sonra kaçmasını istemiyordum . Onu zorla yanımda tutmayacaktım . Bunu istemedi gerekirdi .
‘ Ben sizinle kalmak istiyorum leydim . ’ Dedi . Demek kız olduğumu anlamış . Ne kadar zekiydi böyle . İstediğimi elde etmiştim . Kendi isteğiyle yanımda kalacaktı . Hiç bir zorlama yok . Bu çok iyi .
‘ Sana son kez şans veriyorum . Çok tehlikeli bir yoldayım ben . ’ Dedim ve ne yazık ki bu dediklerim gerçekti .
‘ Kabul ediyorum . ’ Dedi gözlerini , gözlerimden çekmeden , kararlı bir şekilde .
Hançeri aldım ve yeniden belimde sakladım . Kabul ediyorsan eğer , çok eğleneceğiz . . .
Zifiri karanlık bir yere gelmiştik . Hiç ışık yoktu .
‘ İsmin ne ? ’ Diye sordum .
‘ Jean leydim . ’ Dedi .
‘ Güzel isim Jean . Şimdi gördüklerinden korkmamalısın . Büyücü soyundan geliyorum ve yapacaklarım iyi şeyler olmayacak . ’ Dedim . Planımın birinci kısmı olmuştu . İstediğim gibi bir hizmetkar bulmuştum . Şimdi ikinci kısmını yapmalıyım . Bu karanlık bir büyü olacak . Eski bir ceza yöntemi bu , deniz insanları için . Umarım bir insanın üstünde de işe yarar .
Başını salladı ve ben boş olan keseyi açtım . İçine yerden toprağı doldurdum . Ardından büyülü kelimeleri söyleyip , karanlığın elime dolmasına izin verdim . Sonrasında keseye doğru girmesini sağladım . . .
Duygusuz gözlerinde şaşkınlık vardı . .
‘ Kras ailesinin evini biliyor musun ? . Kızları lazım bana . Leydi Lily . . ’ diye söyledim . Düşündü ve ‘ Evet leydim . Biliyorum . ’ Dedi .
‘ Güzel . Bu toprağı Leydi Lily'nin yemeğine ya da suyuna karıştırmak gerek . ’ Dedim . Uzattığım keseyi eline aldı . Ona , taşlardan altın yaparak uzattım . Bir hana doğru yürüdük önce .
‘ Burada oda tut Jean . Gece bu işi hallet . Yediğinden emin ol . Yarın öğlen burada buluşalım . ’ Dedim .
‘ Bu görevde başarısız olmayacağım leydim . ’ Dedi ve bende yürüyerek ondan uzaklaştım . Umarım başarısız olmazsın . Gerçi evrenden yetenekli bir hizmetkar istedim . Onu buldum ve ne kadar yetenekli yarın öğreneceğim .
Saraya dönmeliyim . Baya geç oldu . Bu benim aklıma şimdi geliyor . Yavaşça yürüyüp düşüncelere dalmıştım ve saray çok uzaktaydı .
Koşar adımlarla saraya döndüm . Muhafızlara sembolü gösterip içeriye girdim . Doğru prensin odasına gitmiştim . Alec ve Aden odada dönüp duruyorlardı . Beni görünce yanıma geldiler . ‘ Erken döneceğini söyledin . Nerelerdeydin ? ’ Diye söylenmeye başladılar .
Tabi onlara yaptığım iyiliklerden bahsetmeyeceğim . . .
‘ Döndüm her şey yolunda mi ? ’ diye sordum . John yoktu odada .
‘ Evet şimdilik her şey yolunda . Kralın durumu iyiye gitmiyor . Yarını göremeyeceğini söylüyorlar . ’
‘ Anladım . ’ Dedim ve odama doğru yürüdüm . Pelerini çıkarıp , banyoya girdim . Elimi , yüzümü yıkadım . Yüzümdeki makyajı sildim . Odaya geri dönüp kendimi yatağa attım . Umarım Jean verdiğim işi halleder ve yakalanmaz . Her şey ona bağlı bu durumda .
Bacaklarımın ağrısıyla uyuya kalmıştım . Sabahın ilk ışıklarıyla gözlerimi açmıştım . İçimden bir ses uyanmamı söylüyordu . Ayağa kalkıp , pelerini üstüme geçirdim . Kafamı kapatıp odadan çıktım . Bir büyü beni çağırıyordu .
Bir aura hissediyordum . Bir ses . . . Bir yalvarma . . . Bu çok can yakıyordu . .
Kulağımı meşgul eden sese doğru yürümeye başladım . Prensin odasından çıktım ve boş koridorda yürümeye başladım . Güneş yeni doğuyordu ve etraf alaca karanlıktı . Sarayın neresinde olduğumu bilmiyordum ve yürümeye devam ediyordum . Büyük bir kapı vardı ve karşısında uyuya kalan insanlar . Kapıyı sessizce açtım ve odaya girdim .
‘ Baba lütfen uyan . ’ Diye sessizce ağlayan Prensle karşılaştım . Elini tutmuş ağlıyordu . Hayatını kaybetmişti yaşlı adam . Yanına yaklaştım ve elinden tuttum . Bana baktı ve sarıldı .
Hayır bu doğru değil . Sadece bir kerelik izin veriyorum Prens . . .
Bir süre sonra geri çekildim ve konuşmaya başladım .
‘ Acını dindiremem ama şunu söylemek istiyorum. Biz de biri hayatını kaybedince , mutlu olurlar . Çünkü bu dünyanın , bitmek bilmeyen acılarından kurtulmuş olur o kişi . Öyle düşün , baban artık rahata erdi . Ama bize bak hayatımız daha bitmedi . Acı ve kötülükler yanı başımızda . Ağla tabi , için ferahlar ama üzülme . ’
Annemi kaybedince kendimi böyle teselli etmiştim .
‘ Teşekkür ederim . ’ Dedi elinin tersiyle yüzünü silerken .
Baş eğdim ve odadan yine sessiz adımlarla uzaklaştım . Kaldıkça boğuluyordum orada . Biraz daha kalsam bende ağlayacaktım . Bu çok garip bir histi .
Bu da neydi şimdi ? Ben neden prensi hissettim ki ? . Ona gerçek ismimi söylemedim bile . Bu bağ neden oluştu ?
Bu özel bir bağdı . Bir yanlışlık olmalı . İsmimizi bilen kişi ile bir bağ oluşuyor normalde . O kişinin hissettiklerini hissedip , çektiği acıların bir kısmını çekiyoruz . Ve bu bağ ölene kadar devam ediyor .
Odaya bile dönmeden saraydan ayrıldım ve Jean’nın kaldığı hana yöneldim . Kalbim sıkışıyordu ve boğuluyor gibiydim . Bu prensin hissettikleriydi ama ben neden hissediyordum ? Bu işte bir terslik olmalıydı . . .
Handa ki odasını bulup , yatağına uzandım . Burada değildi ve bekleyecektim . Beklerken uyuya kalmıştım . Tıkırtılar gelirken bir anda gözlerimi açtım . Bu dünyada en sevdiğim şey uyumak oldu sanırım . Her şeyi unutuyordum ve rüyamda okyanusta oluyordum hep .
‘ Özür dilerim . Uyandırdım leydim . ’ Diye baş eğdi Jean .
‘ Sorun değil . Uyuya kalmışım . Hallettin mi ? ’ Diye sordum merakla .
‘ Evet efendim . Toprağı karıştırdığım suyu içti . ’
‘ Güzel . Aferin . Kurtulmuş olacağız böylelikle ondan . ’
. . .
Olanların üstünden bir kaç gün geçmişti . Artık John tahta çıkıyordu . Evlilik hemen yarın olacaktı ama Lily ortada yoktu . Herkes onu merak ediyordu . Evlilik hazırlığında diye geçiştiriyordu , ailesi . Eminim öyledir .
Karanlığın yaratıklarıyla evlilik hazırlığı nasıl olur merak ettim doğrusu . . .
Prensin odası değişmişti . O artık bir Kraldı . Bana da kendi odasını verdi . Jean'ı saraya yanıma getirdim . Artık böylesi daha iyiydi . Benim kaldığım odada Jean kalıyordu . Beni hep koruya bilecekti böylece . İçim rahattı artık . Prens , kralın odasında kalıyor . Aden ve Alec de ona yakın odalarda kalıyorlar . Nihayet büyük bir odam oldu .
Denizin kenarında otururken düşünüyordum . Prensi kurtardım , sevmediği kadından ve köleleri de kurtardım . Çok büyük iyilikler yapmıştım . Denize döne bileceğimi düşünüyorum artık . Üstümdeki pelerini çıkarıp Jean'a uzattım .
‘ Olurda , yeniden Denizkızı olursam , saraya dön ve odama gir . Eski odamdaki her şeyi John'a bıraktım . Hazinesinde o kadar altın olmadığını söylemişti . Yatağımın altında da sana bir sürü altın yaptım . Kendine yeni hayat kur . ’ Dedim ve arkama bile bakmadan , büyük bir heyecanla denize yürüdüm . Herkese altın bırakmıştım . Mutlu ola bilirler onlarda . Minnettarlığımı böyle gösteriyordum .
Su boğazıma ulaşana kadar yürüdüm . Hala bir değişiklik olmasa da umudumu kaybetmek istemiyordum . İnançlı olmalıydım . Bizleri güçlü kılan , kendimize olan inancımızdı . Başaracağıma inanmam gerekir .
‘Artık beni kabul edin . ’ Diye mırıldandım . Gelen dalgayla suya gömülürken , boğulmaya başlamıştım . Biraz daha dayana bilirim . . .
Şimdi dönüşeceğim . . .
Ama hayır dönüşmedim . İnsan gibi boğulmaya başlamıştım . Umutlarım da bu okyanusta boğulurken , bir anda nefesim kesilmeye başladı . Çırpınmaya başladım . . .
Gözlerim kapanırken , Jean'ı gördüm . Beni çekip çıkarmıştı , denizden . Üşümeye başlamıştım . Pelerini bana sarıp kucağında saraya doğru götürmeye başladı .
Beni hala kabul etmiyorlar denize . Daha ne etmem gerek ? Ne gibi iyilik bekliyorlar benden ?
Bir müddet sonra yatağımda uyanmıştım . Başım da doktorlar ve John vardı .
‘ Bayılmışsın . Biraz ateşin var . Doktorlar üşüttüğünü söylediler . ‘ dedi üzgün bir şekilde ve devam etti bakışlarını benden çevirerek .
‘ Siz çıkın . ’ Dedi doktorlara .
Bedenim de bir ağırlık vardı . Çok halsiz hissediyordum . Sanki elimi bile kaldıracak gücüm yoktu .
‘ Deniz beni kabul etmiyor . ’ Diye mırıldandım .
‘ Belki de böylesi daha iyidir . ’ Dedi yanında otururken .
‘ Hayır . İyi değil . Yapmam gerekenler var . Dönüşmem gerekir . Daha fazla iyilik yapmam gerekir . ’ diye üzgün bir şekilde konuştum .
‘Anlatsana nasıl denizden atıldın ? ’ Diye sordu .
Yutkundum bu sorusuyla . Ona gerçekleri anlatırsam beni sever mi bilmiyorum . Ama bu yükten kurtulmam gerek . Belki ona anlatırsam rahatlarım . . .
‘ Bir zamanlar tahtın tek varisiydim . Sizde olduğu gibi bizde de Kras ailesi gibi aileler var . Senin bir tek lafınla olmuyor her şey . Deniz Kızları sadece bir kez doğurur . Ve ilk kraliçenin kızı ben oldum .
Bir erkek varis istediler ve annemi kraliçelikten indirdiler . Sonra ki kraliçe de bir kız doğurdu . Bir sonra ki ve bir sonra ki . Bir lanet olduğunu söylediler . Artık yeni bir kraliçe olmadı . 4 kardeştik . Tahtan indirilmiş kraliçeler . Hep bir şekilde hayatlarını kaybettiler . Bunun da bir lanet olduğunu dediler . .
Taht benim hakkım oluyordu ama annem artık Kraliçe değildi ve yaşamıyordu . . Tek bir kraliçe vardı . Onu da tahtan indirmeye cesaret edemediler . En küçük kardeşim Ester’in annesi . Ailesi baya güçlüydü ama büyücü soyundan gelmiyordu . İnsan soyundan geliyordu . Kraliçeler arasında sadece ilk kraliçe , yani benim annem büyücü soyundan gelen bir safkandı .
Sınavlara girdik . En son sınavda , kardeşim Ester hile yaptı ve veliaht oldu . Onun için kolaydı . Annesi Kraliçeydi . Babamız da bir müddet sonra hayatını kaybetti . Anneme kazanacağıma dair söz vermiştim . Ben kraliçe olacaktım . Ben denedim . . .
Kardeşlerimi zindana kapattım . Dolunayda ayin yapılacaktı ve tek Kraliçe ben olacaktım . Ama eksiğim vardı . . .
Yanımda kimse yoktu . Bir kaç su ruhu ve anneme sadik hizmetkarlar . Her şey bir anda oldu . Onların daha fazla adamları vardı . Büyük vaatlerle ailelerin güçlendirdiler . Benim annem ve babam asil soydan geliyorlardı . İkisinin de gücünü almıştım . Ama diğer kardeşlerim sadece babamdan güç almışlardı . Benden güçsüzlerdi ama yaptığımın yarısı kadar da yapa biliyorlardı . Yakalandım . Ayin de Ester tahta çıktı . O taht benim hakkımdı .
Büyücü soyundan gelenleri öldüremezlerdi . . .
Öldüren kişi lanetlenirmiş . Sadece o kişi değil ailesi de lanetlenir . O yüzden beni öldürmeye cesaret edemediler .
Ölmem için yer yüzüne gönderdiler beni ama ölmedim . Onlardan çok daha güçlüydüm . . Bu kadar kolay kurtulamazlar benden . Hepsinin cezasını tek tek vereceğim . ’
Bir anda kendimi kaybetmiştim . Sinirle yerimden kalkmaya çalıştım . John beni tutarak , sakinleştirdi .
‘ Sakin ol . Önce ateşini yen . Sonra onları . ’ Dedi .
‘ Yaşadıkların çok ağır şeyler . Bende babama söz verdim . Krallığımızı yeniden eski günlerine döndüreceğim diye ama nasıl yapacağımı hiç bilmiyorum . Yarın Lily ile evlenirsem , her şey daha da kötü bir hal alacak . Benim bir söz hakkım kalmayacak . Hep onlar söyleyecek ben sadece mühürleyeceğim . ’
Derin bir nefes alarak ayağa kalktı ve ‘ Lütfen bir daha emin olmadan denize girme . Öle bilirsin , dikkatli ol . . İyi geceler . ’ Dedi ve üstümü örterek odadan çıktı .
Gittiğini izledikten sonra , kafamı yastığa geri koydum . Sinirlerim iyice bozulmuştu bu duruma . Ağlamak istedim ama ağlayamazdım . Ne insanlara ne de su ruhlarına kendimi güçsüz gösteremezdim . Dudağımı sürekli ısırıp , gelen ağlama isteğimi bastırdım . Ben böyle güçsüz olamam . . .
Sabah olurken sarayda bir karmasa vardı . Dünden daha iyi hissediyordum . Hasta olmak ve iyileşmek çok kolay bir şey insanlar için . Dikkatli olmalıyım . Bu bedeni korumalıyım . Çok narin , insan bedeni gibi . Soğuk etki ediyor ve hasta ediyor . . .
Erkek halime bürünüp merakla gelenleri izlemeye , odadan dışarı çıktım . Koridorlarda yürüyüp etrafa bakındım .
‘ Bu bir felaket . ’ Diye koşuşturan adamı takip ettim . Kralın odasına doğru gidiyordu . Nedir felaket olan , merak ediyordum .
Alec kapıyı açıp bizi içeri aldı .
‘ Kralım öğrendim her şeyi . Siz hâkliydiniz . Leydi Lily delirmiş . Gölgelerde yaratıklar olduğunu görüyormuş . Geceleri etrafını yaratıklar sarıyormuş . Söylentiler böyle . Zayıflamış ve kötü durumda . Sürekli bayılıyor . Sanki 40 yıl yaşlanmış gibi . Çok kötü duruyordu . ’
Herkes şaşkınlıkla habercinin dediklerini dinliyordu . John bir ara gülümser gibi oldu ama sonra kendin toplayıp emir verdi .
‘ Düğünü iptal ediyorum . Leydi Lily evlenmek için uygun bir aday değildir . Delirmiş biri , kraliçem olamaz ! ’
Büyüm işe yaramıştı . İşte bu . Seni kurtardım John . Bu da büyük bir iyiliktir umarım . Gerçi birinin hayatını karattım ama çok değil sadece 2 hafta sürecek bir büyü . Bir haftası kaldı . Lily dayana bilirsin tatlım . . .
Yabancı kişiler odadan çıkınca , ben ve Alec kalmıştık .
‘ Tebrik ederim Kralım . Kurtuldun Lily cadısından . ‘ Dedi gülerek ama kahkahasını bastıramamıştı .
‘ Hiç umudum yoktu ama bu gerçek mi ? . Rüya gibi aslında . Nasıl oldu delirdi bir anda ? Ben ondan kurtulmaya çalışırken . . Tanrım teşekkür ederim . Beni kurtardın . ’ Diye konuşmaya başladı John . Bir anda gözleri parlamıştı mutluluktan .
Gülümsedim ve izin isteyerek yanlarından ayrıldım . Yaptığım iyilikle gurur duyuyordum . Ben harika bir deniz kızıyım . Şimdi yapmam gereken bir şey vardı . Yüzümde gülümsemeyle odama doğru yürümeye başladım .
Odama döndüm , yalnız olduğumdan emin oldum . Sonra aynayı yere uzatıp , üstüne su döktüm . Artık büyüklerle konuşmanın vakti gelmişti . Yer yüzünde yeterince kalmıştım . Ve büyük iyiliklerde etmiştim aynı zamanda . İki kez prensin hayatını kurtardım . Köleleri kurtardım ve en önemlisi Lily gibi bir şeytandan kurtardım prensi . Ve o şimdi bir Kraldı . Büyük krala büyük iyilikler . . .
Yere oturdum ve aynanın üstüne ellerimi koydum .
‘ Duyun sesimi Su ruhları . Beni Matilda ile konuşturun . ’ dedim , kendimden emin bir şekilde .
Defalarca denedim bunu . Hiç durmadan . Her seferinde , daha fazla enerji harcayarak .
Bir anda aynadan sis çıkmaya başladı . Sonunda olmuştu . Benimle konuşmayı kabul etmişti .
‘ Büyük Matilda bana yardım et . İyilik yapmamı istediniz yapıyorum . Bir Prensi esirlikten kurtardım . Köleleri kurtardım . Ve yine prensi , sevmediği biriyle evlenmekten kurtardım . Cezam daha ne kadar sürecek . ’ Diye sordum .
‘ Prenses . . . Bir sürü insanı zehirledin . . Kurtardığın köleler , ya öldüler yolda ya da öldürdüler . Ve bir insana kara büyü yaptın . Onu delirttin . . . Bunlar da büyük günah sayılıyor . Üzgünüm ama artık denize dönemezsiniz . Bu hepimizin ortak kararı . Denizler artık seni istemiyor . Güçlerin kendinde kalacak ama ala bilseydik , senden o güçleri alırdık . Sen bir kötüsün . Artık denize dönme ve yer yüzünde iyi bir hayat kur . Elveda Prenses . Seni artık izlemiyoruz . . . ’
Sis kaybolurken , ayna parçalara ayrılmıştı . Benim kalbimde ayna gibi kırılmaya başlamıştı . Büyük bir güç harcamıştım iletişim için ve şimdi gözlerim kapanıyordu . . .