bc

Siyah İnci

book_age16+
353
FOLLOW
1.3K
READ
contract marriage
reincarnation/transmigration
fated
second chance
badgirl
bxg
mystery
royal
enimies to lovers
first love
like
intro-logo
Blurb

Denizden kovulmuş bir deniz kızı . Zalim bir kralin eline düşer . Hapse atildiginda bir Prensle tanışır kurtulur hapisten . Uzun macera dolu .

Ama deniz kizi beklenildiği gibi masum değildi . Hükmetme arzusuyla , hırsa kapılmıştır .

Kendini beğenmiş , başkalarını önemsemeyen yer yüzü onun için bir sinav olmuştu .

Cezasını bitirmek için iyilik yapmak zorundadır ama yaptığı kötülükler , yaptığı iyiliklerden fazladır .

Iyilik yapmaya çalıştığında eline yüzüne bulaştıran bir karakter .

Varlığıyla bir kralligin kaderin değişecek peki Prens onun hayatını ve karakterini değiştire bilecek mi ?

Komedi ve macera dolu bir o kadar da gizemli bir hikaye sizi bekliyor 

Başlama tarihi.: 4 nisan 2021

chap-preview
Free preview
1
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Efsaneye göre deniz kenarında siyah inci bulunursa , bir deniz kızı denizden atılmıştır . . . Ve siyah inciler deniz kıyısında bulunmaya başladı . . . . Köylüler gece gündüz bu deniz kızını aramaya başladı . Ne yazık ki bu krallık zalim bir kralındı . Söylentiler zalim kralın kulağına gittiğinde yüzünde bir gülümseme belirdi . Köylülerden daha fazlasını biliyordu , deniz kızları hakkında . Deniz kızı demek sınırsız zenginlik demekti . Mutsuzken ağladığında gözyaşları siyah inciye dönüşüyordu . Mutluluktan ağladığında beyaz inci . Aşkı için ağladığında mor inci . Bunun dışında denizkızlarının önemli bir güçleri vardı . Altın . . . . Sınırsız altına dönüştürme yetenekleri . Kral mutlulukla o sınırsız altının hayalini kurmaya başladı . Dolup taşan hazine odasını düşününce gözleri parladı . Tüm krallıklardan güçlü olurdu böylece . Hep istediği savaşları kolaylıkla çıkara bilirdi . Tüm dünyaya hükmede bilirdi . Muhafızları toplayıp talimat verdi . “ Deniz kenarındaki her ev aranacak . Herkesi tek tek kontrol edeceksiniz . Bana o deniz kızını getirene bir kese altın . ” Muhafızlar ödülün mutluluğuyla bağırmaya başladılar . Kral eliyle hareket etti ve muhafızlar saraydan koşar adımlarla çıktılar . Deniz kızını bulduktan sonra bir kese altın değil , bir sandık dolusu altın verirdi . Tahtına oturup meyvesini yerken altının getireceği gücü hayal etmeye devam ediyordu . . Ordu , zırh , silah ve yenilmez krallık . . . . . . Günler geçerken muhafızlar deniz kızını bulamıyorlardı . Her eve girip bakıyorlardı . Her eşyayı kaldırıp altına bakacak hale gelmişlerdi . Kral günden güne sinirleniyor ve krallığa bir duyuru yapıyor . “ Her kim deniz kızını bulup krala teslim ederse , ona 2 kese altın verecek . ” Artık sadece muhafızlar değil , tüm krallık kızı arıyordu . Neye benzediğini bilmiyorlardı . Tek düşünceleri insana benzeyen ve tuhaf davranan bir kız . Tanımadıkları ve tuhaf davranan kızları takip ediyorlardı . Tuhaf gördükleri kızları , altın almak için krala teslim ediyorlardı . Kral deniz kızı olduklarını ispatlayana kadar onlara türlü işkenceler ediyordu . Sonunda hepsi ölüyordu . Ve bir gün yine dolunay gecesiydi . Umutlar tükenmişti . Deniz kızı denize dönmüş , ya da hayatını kaybetmişti bir yerlerde . Bir muhafız gece gündüz demeden deniz kıyısını gözetliyordu . İnanıyordu onu bulacağına . O zaman gördü . Mağaralar tarafından denizin kıyısına yaklaşan kızı . Üstünde temiz bir elbise vardı . Deniz kızına benzemiyor diye düşünürken , kız dizlerinin üzerine çöktü ve ağlamaya başladı . Ayın ışığıyla parlıyordu bedeni . Önündeki siyah incilerin parlaklığı göz kamaştırıyordu . Sakince saklandığı yerinden çıkıp kıza doğru yaklaştı . Kız duyduğu seslerle kafasını , arkasına döndü ve gelen muhafızı gördü . Silahını çıkarmış ve üstüne geliyordu . Ayağa kalktı ve yeni alışmakta olduğu bu ayaklarla koşmaya başladı . Ama yürümeye çalışan bir bebek gibiydi . Daha henüz doğru düzgün gezemiyordu bile . Koşmaya gelince bir kaç adımdan sonra düşmüştü . Kolay bir avdı , muhafız için . . . Muhafız mutlulukla kızı yakalayıp , kalın bir iple bağladı . Geriye krala teslim etmek kalmıştı . Kız garip sesler çıkarıp bağırmaya çalışıyordu ama onu kimse duymasın diye kumaş parçasıyla ağzını kapattı . Bu kızı arayan yüzlerce kişi vardı . Yerdeki siyah incileri doldurdu kumaşının içine ve beline bağladı . Bu inciler onun deniz kızı olduğunu ispatıydı . Gecenin karanlığında etrafı sadece ayın ışığı aydınlatırken bir kader yazılıyordu . Bir krallığın kaderi . . . Muhafız kızı atın sırtına atıp , kendi de bindi . Koşar adımlarla saraya girdi . Hiç durmadan , kimseye aldırmadan . Alacağı altının mutluluğuyla atı koşturttu büyük salona kadar . Peşinde muhafızlar onu yakalamaya çalışıyorlardı . Atla saraya girmişti , hatta kralın taht odasına doğru koşuyordu . “ Bu ne cüret ! ” diye bağıran kralı görünce durdu . Gür sesiyle tüm sesleri kesmişti . Geride muhafızın kalp atışlarının sesi kalmıştı . Attan inip reverans yaptı ve kızı atın sırtından alıp kralın önüne götürdü . “ Kralım affedin beni . Size deniz kızını getirdim . ” Kızın ağzını eğilip açtığında , kızın baygın olduğunu gördü . “ Ne malum kızın denizkızı olduğu ? ” dedi kafasını yana yapıp kızı incelerken . Günlerdi bir sürü kız getirmişlerdi saraya , bunun onlardan farkı ne diye bakıyordu . Beline bağladığı kumaşı açtı ve siyah incileri kralın önüne serdi . “ Ayın ışığında bedeni parlıyordu ve ağlıyordu . Gözyaşları bu siyah incilere dönüşüyordu . ” Kralın mutlulukla gözleri parladı ve eliyle diğer muhafızlara işaret edip yakınına çağırdı . “ Kızı götürün odaya kapatın . Bu muhafızı idam edin ! Kimse bir daha benim taht odama , atla girmeye cüret etmesin . ! ” Muhafızın yalvarışları artık bir işe yaramıyordu . O artık ölü bir adamdı . Altını düşünüp , kralın ne kadar zalim olduğunu unutmuştu . Kız gözlerini açtığında , yumuşaklık hissetti . Uyuduğu yer denizden çok farklıydı diye düşündü . Güneşin ışığı gözlerini acıtırken , eliyle gözlerini kapattı . Ve yataktan yere düşüp köşeye sindi . Kafasını ellerinin arasına alıp ne yapacağını düşünüyordu . Bilmediği bir dünyada , bilmediği bir yerdeydi . Kapılar büyük gürültüyle açılınca , olduğu yere daha da sindi . Korkuyordu . . . . . Karşısında elinde taşlar olan bir adam vardı . Taşı kızın önüne attı ve “ Altın yap onu .” Dedi . Kız merakla taşı eline aldı ve bakmaya başladı . Sonra taşı kralın üstüne geri fırlattı . Bir şey anlamadığını gösterirse belki onu rahat bırakır düşüncesindeydi . Kralın aksine karşısında zeki bir deniz kızı vardı . Zekası onu yanlış yola sürükledi ve hırslarına kapıldı . Denizden atılmakla cezalandırıldı . Artık bir deniz kızına dönüşemeyecekti . Diğer güçleri kalmıştı ama deniz kızı olamama onlara en büyük cezaydı . Aniden yüzünde hissettiği acıyla yere yığılmıştı . Aşağılık kral ona tokat atmıştı . Sinirle nefes alıp vermeye başlamıştı . Kimse ona böyle davranmazdı. O denizlerin Prensesiydi . Hatta Kraliçe olacaktı . Bu dünyadaki insanlardan daha üstün görüyordu kendisini . Eşsizdi ve özeldi . Hizmetçilerinin yanında rezil olma duygusuyla , Kral sinirini kızdan çıkarmıştı . “ Bunu götürün zindana kapatın . O taşları altın yapana kadar ne yemek , ne de su verin ! ” Bağırmasıyla , hizmetçiler korkuyla kıza yakınlaşıp , odadan çıkardılar ve kollarından tutup merdivenlerden inmeye başladılar . Bir kapıyı açtılar ve bir anda bir gürültü koptu . Yardım çığlıkları etrafı sarıyordu . Kızın gözleri dehşetle açıldı ve etrafa bakmaya başladı . Yaralı bir sürü insan vardı . Hepsi yardım istiyordu . Hepsi kanlar içindeydi. Bu görüntü midesini bulandırmıştı . Gözlerini kapatıp hizmetçilerin yardımıyla yürümeye devam etti . Tabi kulaklarındaki sesleri kapatamıyordu . “ Tüm hücreler dolu . Buraya kapatalım . ” Diyen erkeğin sesiyle gözlerini açtı . Burada bir erkek hapsedilmişti sadece . Denizkızını da bu hücreye kapatıp arkalarına bakmadan dönüp gittiler . Kız bir köşeye sinip bacaklarını kendisine çekerek oturdu . Kafasını dizlerine yaslayıp seslerin kesilmesini diledi . “ Sen de kimsin ? ” diyen ses ona yakınlaşmaya başladı . Bu onunla birlikte hapsedilmiş bir erkekti . Kafasını kaldırıp kirli gözüken , ayaklarından zincirle bağlanmış erkeğe baktı . Bir söz söylemeden yeniden kafasını dizlerine koydu . İlk kez yediği bir tokat ona geçmişini hatırlattı . Kraliçe olmasına az kalmıştı . Hem de çok az . . . Dolunayda ayinle sahip olacaktı denizlere ama ne yaptı ? Kardeşlerini öldürmeyerek hata yaptı . . . Pişmandı yapamadığı için ve şimdi yer yüzünde tutsaktı . Sinirle ellerini sıktı . Burada çıkmalı ve denize geri dönmeliydi . Ama nasıl yapacağını bilmiyordu . İnsan gibi suda boğulmaya başlıyordu . Hatasını telafi etmesi istendi ondan . O zaman cezası bitecekti . Cezası bitene kadar pişmanmış gibi gözüküp , denize geri döndüğünde hatasız bir şekilde hayalini gerçekleştireceği . . . . Her yerden su ruhları tarafından izlendiğini biliyordu . Attığı her adımdan haberdar olacaklardı . Ama karadaki hayatına karışmaya yetkileri yoktu . Ne yaparsa yapsın , ister ölümün kıyısında olsun , onu kimse kurtaramazdı . Denizden hiç bir şekilde yardım alamazdı . Kararlı ve hırslıydı buna . Bu sefer kimseye acımayacaktı . Şuan için tek düşüncesi bu yerden kurtulmak olmuştu . Kafasını toparlayıp gücünü hissettiği an harekete geçti . Yer yüzünde iyilik yapması istendi Deniz kızından . Ayağa kalktı ve etrafına baktı . Parmaklıklardan tutup etrafına bakmaya başladı . Hiç muhafız yoktu sadece mahkumlar vardı . Aklına gelen bir fikirle sırıttı ve arkasında zincirle bağlanan erkeğe döndü . “ Sen kimsin ? ” diye sordu narin bir sesle . Erkek sırıtarak “ Ben Prens John . Gördüğün gibi burada esirim . Duymuşsundur belki beni . ” Diye konuştu . . Kafasını yitirmiş olmalı diye düşündü . Burada uzun süredir esir olmalı . Bir prensi buradan kurtarmak , iyilik yapmak demek . Denize dönmesi için bir şans ola bilirdi . “Bir birimize yardım edelim ve çıkalım buradan . ” “ Hahaha nasıl yapıyoruz bunu ? 1 aydır ben çıkamadım ve sen şimdi gelmiş diyorsun çıkalım ? Öyle kolay olsa çoktan çıkmıştım . ” Alaylı konuşmasına gülmeden edemedi . “ Ben senden daha zekiyim ve güçlüyüm . ” Diye kendini övmeye başladı deniz kızı . “ Öyle tabi canım . Çıkalım hadi . ” Diye ayağa kalktı kahkaha atarak erkek . “ Bana inanıp , inanmamak sana kalmış . Ama çıkmak istiyorsan inanmalısın . Şimdi otur yerine ve çamurlu toprağı toplamaya başla . ” Gayet ciddi bir tonda dediği laflara Prens inanmadı ve gülmeye devam etti . “ Kendin topla toprağı. Hem ne yapacaksın toprakla ? Tünel mi kazdıracaksın bana ? ” Kız yere eğilerek sivri ve büyük bir taşı eline aldı . Dikkatle baktıktan sonra gözlerini kapattı ve o taşın gümüşe döndüğünü hayal etti . Ve saniyeler içinde elindeki taş gümüşe dönmüştü . Prens geri geri giderek yere düştü . “ Büyücü . ” Diye gözlerini şaşkınlıkla ve şokla açmıştı . “ Şimdi toprağı topluyor musun yoksa burada kalmaya devam mı edeceğiz ? ” dedi son derece kararlı bir şekilde , gülümsemesi yüzüne yayılırken . Gümüşe dönüştürdüğü taşı Prensin önüne atıp kendisi geri yerine oturdu . Prens gümüşü alıp inceledikten sonra toprağı toplamaya başladı . İkna olmuştu . “ Ne yapacaksın bu toprakla ? ” Diye sordu merakla . “ Yuvarlak yaparsan gümüşe dönüştürüp ağırlaştırırız . Muhafızlar içeri girince kafasına vurup bayıltacaksın . Gördüğün gibi içerde hiç büyük taş yok . Zincirlerini kırarsın vurarak ve kurtuluruz . Birazcık daha büyüyle güçlü olacak ve zincirlerinden kurtulmana yardım edecek .” Prens hayretle gözlerini açtı . Plan iyiydi ama eksiği vardı . “ Muhafızlar hiç kapıyı açıp içeri girmezler ki , başka bir şey düşünmelisin . ” “ Orasını bana bırak ve işini yap . ” Deyip gözlerini kapattı . Deniz kızı planlamıştı her şeyi kusursuz bir şekilde . O muhafızlar içeri girecekti ! . Buna emindi ve inanıyordu . Güçlerinin kaynağı inançtı . Büyüleri de böyle etkili oluyordu . Olacağını hayal eder ve yaparlar . En önemlisi inanırlar . “ Sen neden yardım etmiyorsun ? ” “ Ellerimi kirletmek istemiyorum . ” dedi ve alayla sırıttı . Son derece de açık sözlüydü . Prens içinden sinirlense de kaçışları ona bağlıydı ve elleri zaten kirliydi , birazcık daha kirletse bir şey olmazdı . O yüzden bir kelime daha etmedi ve kazmaya , toprağı toplamaya devam etti . Nihayet çamurlu toprağı toplamıştı . “ Büyücü bitirdim . ” Diye seslendi . Nihayet kurtulacaktı bu pis yerden . Heyecanla kızın yapacaklarını bekliyordu . “ Nihayet . ” Diye mırıldandı ve gözlerini açıp oraya yaklaştı . Parmağıyla top şeklinde olan çamurlu toprağa dokundu . Dikkatle baktıktan sonra gözlerini kapatıp onu gümüşe dönüştürdü . Toprak bir anda beyazlamaya ve parlamaya başladı. John gördüklerine inanamıyordu . Hayranlık ve şaşkınlık onu ele geçirmişti . “ Şimdi kır zincirlerini . ” Deyip geri yerine oturdu . John mutlulukla gümüşü eline alıp sert zemine doğru yürüdü . . Sert zemine zinciri bırakıp , gümüşle sert bir şekilde vurmaya başladı . Bir kaç vuruştan sonra narin zincirler kolaylıkla kırılmaya başlamıştı . “ Şimdi zincirin kırılmamış gibi yap ve onu da sakla . ” diye seslendi deniz kızı . Nihayet planını böyle yürürlüğe koymuştu . John onun dediğini yapıp yere geri oturdu . “ şimdi ne yapıyoruz ?” Diye sordu gözleri parlarken . Bu sefer içinde bir umut yeşermişti . Sonunda buradan kurtulacaktı . Çamurlu parmağını temizlerken , kendinden emin bir şekilde “ Muhafızın gelmesini bekliyoruz . ”dedi . Önündeki küçük taşların bir kaçını altına dönüştürdü ve etrafa farklı yerlere attı . Hepsi kapıdan uzak ve John’a yakın yerlerdeydi . “ Altın da mı yapa biliyorsun ? ” Prensin şaşkınlığı ve merakı daha da büyümüştü . "Sen nasıl bir büyücüsün ? Burada ne işin var ? .” Sorularının ardı arkası kesilmiyordu . Çok meraklanmıştı ve aklına gelen her soruyu , diline döküyordu . “Ben bir Denizkızıyım ! Bir daha bana büyücü deme . ” Diye tısladı . Bir deniz kızı ve bir büyücü arasında fark vardı . Ve bir birlerini hiç sevmiyorlardı . “ Doğru ya sizi büyücüler lânetlemişti dimi ? ” Kız sinirli bakışlarını prense yöneltti . Tatlı yüzünün korkunçlaşmasıyla prens yutkundu . Deniz kızlarının tehlikeli varlıklar olduğunu da biliyordu prens . Bir çok hikaye duymuştu onlarla ilgili . Balıkçıları kandırıp , denize çekip yiyorlar ya da denize düşenleri boğup öldürüyorlarmış gibi bir sürü hikaye okudu . Öldürmekten zevk aldıklarını ve böylece güçlendikleri cümlesi aklına gelince duraksadı . Karşısında gerçek bir deniz kızı vardı ve okuduğu hikayeler yalan değildi diye düşündü . Sinirlenince nasıl bir hal aldığını görünce , yutkunmaması elde değildi . Sanki karanlık bir aura hücreyi doldurmuştu , deniz kızı sinirlenince . O yüzden sessiz kalıp beklemeye başladı . Kapıların açılmasının , gürültüsü prensi bu işkenceden kurtarmıştı . Adım sesleri onlara taraf geliyordu . Düşündüğü gibi bir muhafız gelmişti . Yere bakınca , sarı altınları görünce , gözleri parladı . “ Ben hemen Krala gitmeliyim . ” Diye mırıldanınca , kız en tatlı sesiyle konuşmaya başladı . “ Dur . Kral senden bir kanıt isteyecek . Ona altınları götür . ” Muhafız içeriye dikkatle baktıktan sonra girip , girmemek arasında kararsız kalmıştı . Deniz kızı kralın nasıl biri olduğunu hatırladı . Az çok bakınca çözmüştü o insanı . “ Kral çok sinirlenip seni idam ettirecek ona altın götürmezsen . ” O zaman muhafız yutkundu ve krallarının ne kadar zalim olduğunu hatırladı . “ Evet götürmeliyim . ” Diye mırıldanıp kapıyı açtı , heyecanla ve içeriye girdi . Farklı yerlerdeki altınları toplamaya başlayınca , sırtını döndüğü John bir hışımla ayağa kalktı ve gümüşten olan kocaman taşı , muhafızın kafasına vurdu . Darbeyle yere düşen muhafız bayılmıştı . Anahtarları alıp ayağında kalan zinciri açtı . Mahkumlar olanları görünce sesleri yükselmişti . Herkes bu yerden çıkıp , kurtulmak istiyordu . John , dışarı çıkınca mahkumlara , sakin olmalarını , herkesi buradan çıkaracağını bildirdi . Teker teker bir kaç hücrenin kapısını açtı . Herkes bir birine yardım ediyordu . Kız bayılan muhafızın kılıcını ve küçük bıçağını alıp , oradan çıktı . Tüm hücrelerin kapısı açıldıktan sonra bula bildikleri silahları kuşandılar . Kız elindeki silahı prense uzattı ve “ Beni koru . Buradan çıkmanı bana borçlusun . !” Dedi kafasını dik tutarak . Prens alayla gülerek kılıcı aldı ve “ Evet kraliçem sizi hayatım pahasına koruyacağım . ” Dedi ve yürümeye başladı . Ne kadar bir insandan yardım istemese de , şuan buna mecburdu . Yaşamak için ona bir koruma lazımdı . En azından buradan çıkana kadar . Sonra yollarını ayıracaktı . Herkes hazır olduktan sonra , dışarı çıkıp muhafızları etkisiz hale getirmeye başlamışlardı . Bağıranlar ve kan etrafı sarmıştı . Kız prensin arkasında durup o ne tarafa gidiyorsa , o taraf gidiyordu . Bir Denizkızı ola bilirdi . Özel güçleri de ola bilirdi ama ölümsüz değildi . Ölmemeliydi , onu bekleyen hedefleri vardı . Diş kapılara koşup nihayet saraydan uzaklaşmıştılar . Onlarla bir kaç kişi de Prensi takip ediyordu . “ Ormana gidelim izimizi kaybettiririz . ” Diye söylenip etrafa bakınca , bir adam küçük bıçağı çıkarıp kızın boğazına dayadı . Deniz kızı bir anda neye uğradığını şaşırdı . “ Ne yapıyorsun ? ” diye tısladı kız . İnsanlar hiç iyilikten anlamaz diye düşünürken , boğazına bıçak dayayan kişi konuşmaya başladı . “ Hücrede neler yaptığını gördük . Sayende zengin olacağız . Şimdi kılıcı bırak Prens ve bize teslim ol . ” Kız sinirle derin nefesler aldı ve başıyla ‘ hayır ’ diye işaret etti prense . Kolunda sakladığı küçük bıçağı çıkarıp hızlı bir şekilde adamın karnına sapladı . Prens diğer 3 kişiyi yere sererken , kız yaranan boşlukta kendini kurtardı . Adamları halledip bir birlerine bakmaya başladılar . İkisinde de gram pişmanlık yoktu . Atlı sesleri gelince koşmaya başladılar . Hava kararmaya başlamıştı . “ Krallığın ne kadar uzaklıkta ? ” diye sordu kız koşarken . “ 1 haftalık yol . ” dedi büyük bir kayanın arkasına saklanırken . “ Peki bu krallıktan nasıl çıkıyoruz ? ” “ Bu da uzun bir yol . ” Umutsuzca etrafa bakıyorlardı . Ormanın etrafında koşuşan mahkumlar ve onları öldüren muhafızlar vardı . “ Hadi gidelim bir mağara bulalım . Burada bizi kolayca öldürürler . “ Etrafta oklar ve koşuşan mahkumlar vardı . Aralarına dalıp onlarda koşmaya devam ettiler . Başka çareleri yoktu . Taşın arkasında bulurlardı onları . Açık bir alandaydılar . Bir anda bir ok kızın sırtına saplandı ve kız büyük bir çığlıkla yere düştü . İşte bu özgürlüğe koşarken , beklediği bir şey değildi . “ Ölmemeliyim . ” Diye son kelimelerini söylerken , acıyla gözlerini kapattı ve kendini karanlık bir boşluğa bıraktı . Etrafta bağıranların sesleri bir uğultu gibi gelmeye başlamıştı ve yavaş yavaş onlarda kesiliyordu . . . . . .

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

ALFABETA (+18)

read
14.3K
bc

ÇAPKIN +18 (365 Gün Serisi)

read
16.6K
bc

Kan Kırmızı (Türkçe)

read
3.6K
bc

Ölüm Yıllıkları

read
1K
bc

Tutku'nun Esiri

read
6.5K
bc

YERALTI KRALİÇESİ +18

read
24.0K
bc

Mafyanın Barbi Bebeği

read
139.9K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook