Yorgun bedenimi dinlendirmek için üzerimi değişip yatağa uzandım. Ne kadar tutsak olursam olayım burada kendimi güvende hissediyordum. Kaçma fırsatım olsa düşünmeden kaçardım ama dışarıda Ahmet'ten nasıl saklanırdım?
Ben tek başımaydım ama onun her yerde bir adamı vardı. İki yıl gizlice takip etmiş ruhum bile duymamıştı. Kaçsam beni bulamaz mıydı? Bulması büyük ihtimaldi. Tek umudum o yerden vazgeçmemesi ve Can'ın beni geri göndermemesiydi.
Yorgun bedenim yatakta gevşerken gözlerimi kapadım ve buradaki huzuru düşündüm. Bu şekilde uykuya geçmek daha kolaydı ara ara kabuslarım devam etse de genel olarak daha iyi uyuyordum.
Ne kadar uyudum bilmiyorum. Dışarıdan gelen seslerle uyandığımda nefes almakta zorlanıyordum. Gelen öksürükle elim ağzımı kapadı. Ne olduğunu anlayamıyordum. Dışarıdaki sesler gittikçe daha da artıyordu. Ayağa kalktığımda başım dönmeye başladı. İçerisinin karanlığına bu defa kararan gözlerimde eklendi.
Kapıya doğru uzanıp elimi kapı koluna attığımda sıcaklıkla küçük bir çığlık atarak elimi geri çektim. Durmadan öksürüyordum. Pijamamın üstünü çıkarıp kapı kolunu onunla tuttum ve açtım.
Kapı açıldığında yüzüme sıcak hava çarptı. Her yer gündüz gibi aydınlıktı. Alevler evin içindeydi. Uzaktan gelen ''Ela!'' sesini duydum. Öksürüklerim arasında ''Buradayım!'' diye bağırdım.
Merdivenlere ulaşmaya çalışıyordum. Nefes almak çok zordu. Birkaç adım daha attım. Başım gittikçe daha çok dönüyordu. Önüme sıçrayan büyük alev parçasıyla geri doğru düştüm.
Ayağa kalkmaya çalıştım ama nefes almak daha da zor hale gelmişti ve gözlerim tamamen kararmıştı. Her şeyin bittiğini düşünüyordum. Yaşadıklarım, çektiğim acılar, esaretim hepsi buraya kadardı. Ölecektim ve arkamdan gelemeyecekleri bir yere gidecektim.
''Ela!'' sesi tekrar kulaklarımı doldurdu. Ses bu defa daha yakından geliyordu. Cevap vermek istesem de sesim çıkmadı. Bedenim üzerindeki kontrolü kaybetmiştim.
Birinin omuzlarımdan tuttuğunu hissettim. ''Ela!'' dedi tekrar ama cevap veremedim. Bedenim yerden havalandığında gözlerimi açmak için kendimi zorladım. Kısa bir an açtım ama tekrar geri kapandı. O kısacık anda ateşler içinde parıldayan mavilikleri gördüm.
Yürüdükçe bedenimde onunla hareket ediyordu. Hissediyordum. Bir süre sonra kollar yere bıraktı. ''Ela, gözlerini aç.'' dese de bunu yapamadım. Bedenimi hala kontrol edemiyordum ama nefes almak artık daha kolaydı. Yüzümde ve saçımda dolanan eller ıslaktı.
Temiz hava bedenimde dolaştıkça bulanık olan bilincimdeki sisde yavaşça geri çekilmeye başladı. Zorlansam da gözlerimi açtım. ''Ela!'' dediğinde suyla doldurduğu eli hala yüzümde saçlarımda geziniyordu.
Gelen öksürükle sırtımdan tutup doğrulttu. ''İyisin, geçti.'' dedi ama üzerimden tır geçmiş gibi hissediyordum.
Şişedeki suyu dudaklarıma yaklaştırdı. ''İç biraz.'' küçük bir yudumdan fazlasını içemedim.
''Çok yorgunum.'' dedim kısık sesimle. Bedenim çok ağırdı.
''Sadece nefes al. Çok fazla duman soludun.''
''Tamamen söndü patron.'' diye biri uzaktan bağırdı.
''O yangının o katta nasıl çıktığını hemen bulun!'' sesi fazla sertti. Yüzünü tekrar bana çevirdiğinde yanaklarındaki is lekeleri gözüme çarptı.
Temiz havayı soludukça kendimi daha iyi hissediyordum. Başımın dönmesi de durmuştu. Bakışları yüzümden aşağı indiğinde, ''Siktir!'' diye bir küfür savurdu. ''Neden yarı çıplaksın?'' Hemen üzerindeki uzun kollu badisini çıkardı.
Pijamamın üstünü çıkarınca üzerimde sadece sütyen kalmıştı. ''Giy şunu.''
Badisini başımdan geçirdiğinde engel olmadım. Kollarını da giymeme aynı şekilde yardım etti. ''Sen üşüyeceksin.'' dediğimde çıplak göğsüne kısa bir bakış attım.
''Beni düşünme.'' Dağılmış saçlarımı eliyle arkaya doğru topladı. ''Hemen döneceğim.''
Kalkıp gittiğinde arkasından ona baktım. Belden yukarısı çıplaktı ama soğuktan etkileniyor gibi görünmüyordu. Adamların yanına gittiğinde onlarla konuşmaya başladı.
Karşısındaki adam gece odama giderken bana gardiyanlık yapandı. Adama sertçe tokat attığında sesi iyice yükselmişti. ''Bir daha görev başında uyuyan, sigara içen olursa kendine mezar yeri baksın.'' Sonra adamın yakasına yapıştı. ''Seni şurada öldürmediğime şükret.'' Sonra adamı geri iterek bıraktı. ''Defol, gözüm görmesin. Güvendiğimiz adamlara bak.''
Konuşmalardan aklıma gelen tek şey adamın nöbet tutarken sigara içtiği ve o şekilde uyuyakaldığıydı. Yangında bu şekilde çıkmış olmalıydı ki buradan eve baktığımda sadece çatı katı etkilenmişti.
Sonra eve girdi. Soğukta oturmaya devam ettim. Olayın etkisi geçtikçe bedenim soğuğu daha çok hissediyordu ve yavaşça titremeye başlamıştım.
Can evden çıkıp geri geldiğinde bana uzandı. ''Hadi, soğuktan donmadan eve girelim.''
''Güvenli mi?''
''Evet,'' Kalkmam için yardım etti. ''Sadece üst kattaki eşyalar ve birazda döşemeler yanmış. Neyse ki büyümeden farkedildi.'' Ayağa kalktığımda başım yine hafifçe dönünce gözlerimi kapadım. ''İyi misin?''
Gözlerimi tekrar açtım. ''İyiyim, sadece biraz başım döndü.''
Sözümle kolu belime dolandı ve kendine doğru çekti. ''Bana yaslan.''
Yürürken ağırlığımın çoğu ondaydı. Eve girdik ve ikinci kata çıktık. Odalardan birinin kapısını açtığında büyük bir alan bizi karşıladı. Buraya daha önce girmemiştim.
Geniş bir yatak, büyük bir elbise dolabı vardı. İleride bir kapı daha vardı. Onun dışında boştu. ''Burası?'' dedim.
''Üst katta kalamazsın. Diğer odaları da adamlarım kullanıyor.''
''Ama burası?'' diye üsteledim. Burası onun odasıydı.
''Sorun mu var Ela?'' dediğinde sessiz kaldım. Odaya girdiğimizde kapıyı arkamızdan kapadı. Yatağa yattığımda üzerimi örttü. ''Uyuyup dinlen.''
''Sen?'' diye sordum.
Ayak ucuma yatağa oturdu. ''Bu gecelik muhafızın olacağım.''