Dışarıdaki silah sesleri giderek artarken içeride tek başıma korkuyla bekliyordum. Odanın kapısı kırılırcasına açılınca korkuyla çığlık attım. Yaralı içeri girdiğinde nefes nefeseydi ve silahı elindeydi. Alnından yüzüne kan akıyordu. Onu gördüğümde anlık rahatlama hissettim.
''Eve giriyorlar. Gitmeliyiz. Hemen.'' Silahı beline yerleştirerek yanıma gelip elimi tuttu ve balkona doğru koştu. Sandalyenin üzerine çıkıp oradan duvara çıktı ve bana elini uzattı. Ne olduğunu anlamıyordum ama ona güvenmeyi seçtim ve uzanıp elini tuttum.
Duvarın üzerine çıktığımızda aşağıya atladı ve bana döndü. ''Atla.'' Kendimi aşağı bıraktığımda belimden yakalayıp düşmeme engel oldu. Elimi sıkıca tuttu ve evin arka tarafına doğru koşmaya başladığında belindeki silahını boştaki eline aldı.
''Nereye gidiyoruz?'' diye sordum.
''Garaja inebilirsek, oradan bir arabayla kaçabiliriz.''
Arka tarafta küçük bir kapı vardı. Kilidine silahın arka tarafıyla vurdu. Kilit kırılınca kapıyı açtı ve içeri girdik. Evin bu tarafına hiç bakmamıştım ve içeride bir garaj olduğundan haberim bile yoktu.
''Bu kilitlerin bana özel olmadığını söyle.'' dedim.
''O zaman yalan söylemiş olurum.'' dedi. ''Arabaları keşfetmeni istemedik.''
Gözlerimi devirdim ve elimi tutan adamın beni yönlendirmesine izin verdim. ''Evde olmadığını anlamaları uzun sürmez. Fazla vaktimiz yok.''
Kenarda duran bir dolaba ilerledik ve oradan aldığı anahtar ile arabaya yöneldik. İçeride yaklaşık beş tane araba vardı. Arabalardan birine bindik ve gaza son sürat basıp garajdan bahçeye çıktı. Adamlar bizi fark ettiler ve bir kaçı arabanın önüne geçti.
Yaralı hızını düşürmeden üstlerine sürdü ve son anda kenara kaçtılar. Bahçe kapısı yere devrilmişti, üzerinden geçip yola çıktık.
Çok geçmeden arkamızda iki tane araba belirdi. ''Arkamızda araba var.'' dedim.
''Farkındayım Ela.'' dedi ve hızını artırdı. Telefonunu çıkarıp birini aradı ve hoparlörünü açıp kenara bıraktı.
Hattın diğer ucundan Ahmet'in sesi duyulunca Yaralı ''Patron baskın yedik.'' diye doğrudan konuya girdi.
''Ne baskını? Kim? Ela iyi mi?''
''Can'ın adamları. Ela'yı evden çıkardım ama peşimizdeler.''
O esnada arkamızda patlayan silah sesiyle küçük bir çığlık attım.
Ahmet ''Geliyorum. Ela'yı koru.'' diyerek telefonu kapadı.
''Ela, beni iyi dinle.'' Sözlerinin üzerine viraja sert bir giriş yaptı ve yana doğru savruldum.
''Sana her zaman dediğim gibi aklını kullan. Seni almalarına engel olamazsam kimseyle inatlaşma. Bu onların meselesi bırak aralarında çözsünler.''
''Beni kullanarak mı?'' diye bağırdım.
''Kullanmak istiyorlarsa kullansınlar.'' Kısa bir an yüzüme baktı. ''Bu söyleyeceklerimi sözlerim biter bitmez unut. Hangisinin yanında tutsak olursan ol bir gün özgür olacaksın. O zaman gelene kadar aklını kullan ve hayatta kal.''
''Neden?'' dedim. ''Neden bana yardım ediyorsun?''
''Sana yardım ettiğimi de nereden çıkardın? Patronum seni korumamı istedi ve ben de emirleri uyguluyorum.''
Yaralı'yı çözemiyordum. Oldukça garip biriydi. Sadıktı ama gerek duyduğunda da bir yolunu bulup onlara karşı gelmeyi biliyordu.
Arkadan bir patlama sesi daha geldi ve araba yolda savrulmaya başladı. ''Lastiği vurdular.'' dedi ve o anda bariyerlere çarpıp takla attık.
Araba ters dönüp durduğunda ''Ateş,'' diye seslendim ve emniyet kemerime uzanıp açtım. Yanımdaki kapının camı parçalanmıştı. Oradan sürünerek dışarı çıktım. Göğsümü vurmuştum ve nefes almakta biraz zorlanıyordum.
Arabanın içine bakıp tekrar ''Ateş!'' diye seslendim ama cevap vermiyordu. Nefesim biraz olsun düzeldiğinde arabanın içine uzandım. Omzunu tutup ''Ateş!'' dedim.
Yüzü kan içindeydi. Gözünü zorda olsa açtı ve bana baktı. ''Kaç, geliyorlar.'' dedi.
''Seni böyle bırakamam.''
''Ela, kaç!'' dediğinde tekrar bayıldı ve o anda biri bacağımdan tutup arabanın dışına çekti.
''Kız burada.'' diye diğerlerine bağırdı. Kolumdan tutup sürüklemeye başladığında kurtulmak için çırpındım. Sonra kolumu tutan eli ısırdım. Acıyla bıraktığında ayağa kalkıp koşmaya başladım. Kazanın etkisiyle bedenimde ağrılar vardı ama şu an son düşündüğüm şey o ağrılardı.
Arkadan gelen araba hızla yanımdan geçip önüme kırdığında durmak zorunda kaldım. Geri döndüğümde bu defa adamlar önümü kesti. Kaçabileceğim bir alan kalmamıştı. Adamlardan biri bana doğru yaklaştığında geriye doğru bir kaç adım attım ama bu defa arabaya çarpıp durdum.
Arabanın kapısı açıldığında içinden inen adam kollarını bedenime sarıp hareket etmemem için sıkıca tutmaya başladı.
''Dokunmayın bana!'' Kurtulmak için çırpınmaya başladım.
Karşıdan gelen adamlardan biri arabaya uzanıp sonra elinde bir iğneyle geri çıktı. İğneyle bana yaklaşırken kurtulmak için daha çok çırpınmaya başladım. ''Bırakın beni!'' Kolumu tutup sertçe çektiğinde gücüne engel olamadım ve iğne koluma saplandı.
İğnenin içinde ne olduğunu bilmiyordum. Beni öldürebilirdi, felç bırakabilirdi ve daha birçok şey yapabilirdi. İğnenin içindeki ilaç bedenime girdikçe vücudum yavaşça gevşedi ve gözlerim yavaşça kapanmaya başladı. Sonra dipsiz bir uçuruma doğru çekildim.