Bütün gün başka ziyaretçim olmadı. Akşam çöktüğündeyse kabuslarımın mimarı geldi ve hiç kalkmadan oturmaya devam ettiğim balkonda karşıma oturarak elindeki paketi masanın üzerine bıraktı.
"Ev yemeklerinden sıkılmışsındır diye pizza aldırdım."
Cevap vermedim. Her zamanki gibi sessizdim. Yaktığı sigarasının dumanını havaya üfledi. "Soğutma istersen." deyince pizza kutusunu poşetten çıkardım ve kutunun kapağını açtım.
İştahım yoktu ama karşımdakinin bakışları üzerimdeydi ve o bakışlarda çok fazla anlam vardı.
İçinden bir dilim alıp ısırdım ve yutabilmek için uzun bir süre çiğnemek zorunda kaldım. Pizza dilimini kutuya bırakıp yüzüne baktım. "Bir şey isteyebilir miyim?" dedim titreyen sesimle. Muhtemelen kızacaktı ama Yaralı'dan istesemde yine onun onayı olmadan vermezdi.
"İste bakalım." dedi ikinci sigarasını yakarken.
"Uyku ilacı." Söylemekten vazgeçmemek için bir anda söylemiştim. Son bir aydır doğru düzgün uyuyamıyordum. Her gece Ahmet ile dolu kabuslarla boğuşuyordum ve gündüz karşımda gece kabuslarımda görmek tamamen bitkin düşürmüştü.
"Seni ilaçlarla uyuyan bir bağımlıya dönüştürmeyeceğim." dedi. Kızmamış onun yerine sakince söylemişti.
Daha fazla üstelemedim. Şansımı denemiştim ama olmamıştı. Israr edip öfkesini çağırmaya gerek yoktu.
"Pizza için teşekkür ederim." dedim.
"Sadece bir ısırık aldın." Bakışları bedenimi delip geçiyordu.
"Aç değilim."
"Bu pizzanın hepsi bitecek Ela ve sen hepsini bitirene kadar bekleyeceğim." Üçüncü sigarasını yaktı. Hiç durmadan içiyordu. Belki o ciğerleri yakında iflas ederdi de kurtulurdum. "Biraz daha kilo verirsen yatağa bağlayıp damardan mamayla besletirim."
Sözleriyle bakışlarım yere indi. Konu ne olursa olsun şaka yapan biri değildi. Pizza kutusunu önüme doğru iteklediğinde istemesem de uzanıp bıraktığım dilimi aldım ve yavaşça yemeye başladım.
Ağzıma aldığım her lokmayı çiğneyip yutmam dakikalarımı alıyordu. Ahmet uzun süreceğini fark etmişti ve beklerken boş durmamaya karar vermişti.
Elinde tableti vardı, dikkatlice onunla ilgilenirken arada yanına aldığı içkiden yudumluyordu.
Yaklaşık bir saat geçmişti ama ben yarısını bile yiyememiştim. Midem bulanmaya başlamıştı. "Bu kadar yeter mi?" diye sorduğumda bakışları tabletinden önce pizza kutusuna sonra bana kaydı.
"Hepsi bitecek emrim hala geçerli."
İçimden pizza kutusunu kafasına geçirmek gelse de hareketlerim düşüncelerimin zıddıydı. Bir dilim daha alıp kendimi yemek için zorlamaya başladım.
Ben ağzımdaki lokmalarla boğuşurken o telefonla birini arayıp çağırdı ve çok geçmeden Yaralı içeri geldi.
Ahmet'in yanında durduğunda tablete bakmaya başladılar. "Gitmeden Can'dan aldığım yerle ilgili planları anlat." dedi.
Yaralı'nın gidecek olması beni oldukça endişelendiriyordu. Tableti eline alıp birkaç şeye dokundu ve Ahmet'e gösterdi.
"Alanın krokisi bu." Bir noktayı yavaşça yaklaştırdı. "En korunmasız nokta burası." Tablette parmakları ustaca geziniyordu. Onlar işle ilgili konuşurken ben hala önümdeki pizzalarla savaşıyordum.
"Oradan vazgeçmeyek patron." dedi Yaralı. "Koruma noktaları iyi ayarlandı ama aldığım duyumlara göre Can Bey orayı geri alacağına emin konuşuyormuş."
Ahmet içki bardağını kafasına dikti. "Şu şerefsize bey deyip durma sinirlerim bozuluyor." Bardağı masaya sertçe bıraktı. "Sence ne planlıyor? Mekanların korunmasını iyi ayarladık saldırsa da geri alamaz. Zamanında korumayı becerseydi de elinden kaptırmasaydı."
"Bence oraya saldırmayacak."
"Kafamı karıştırma koçum açık konuş." Ahmet'in sözleriyle Yaralı'nın bakışları bana yöneldi. "Bence evdeki adamları artırsanız daha iyi olur."
Şu an tam olarak neden bahsediyorlardı? Ahmet'te bana doğru kısa bir bakış attı. "O an tehdit etmiş olabilir ama kadınıma silah çekmeye cesaret edemez. Ona açıkca Ela'ya zarar verdiği an eceli olacağımı söyledim. Şakam olmadığını iyi bilir."
Kadınımmış! Sanki onun malıydım!
Yaralı hafif uzamış saçlarını geriye itti. "Patron, kurallar gereği kimse kimsenin bölgesine karışmayacaktı ama sen bir başkasının bölgesini ele geçirdin ve o kuralları yıktın. Ayrıca Büyük Abiye müdahale etme diyen de sendin. Yani bu işte kuralsız iki düşmansınız."
Büyük abi dedikleri her kimse belli ki hepsinin üzerinde sözü geçen biriydi. Aksi olsaydı sadece telefon görüşmesiyle Yaralı'yı Ahmet'ten alamazdı çünkü o en iyi adamıydı.
Ahmet kenardaki şişeden bardağına tekrar içki doldurdu ve tek dikişte içti. "Sence ne yapmayı planlıyor?"
"Öldürmeyi düşünmediğine eminim."
Bu sözlerle rahatlamalı mıydım? Ben burada yokmuşum gibi hakkımda konuşuyorlardı.
Yaralı devam etti. "Öldürürse elinde koz olmaz ama eğer Ela'yı senden almayı başarırsa sana karşı kullanacağı bir kozu olur."
Onlar benim hakkımda konuşmaya devam ederken ben de son pizza dilimiyle boğuşuyordum.
"Ev geniş bir alanda koruması zor." dedi Ahmet. "Gitmeden güvenli bir yer ayarla ve Ela'yı oraya götür."
"Yarın ayarlamaları yaparım öbür gün yerleştiririm sonra da giderim. Büyük abinin adamı sürekli arayıp sıkıştırıyor."
Ahmet bir bardak daha içki içti. "Seni onlarla iş yapmaya göndermeyecektim. En iyi adamımdan oldum." Elindeki bardağı masaya bıraktı. "Şimdi git kalan işleri de sana söylediğim kişiye devret."
Yaralı odadan gittiğinde Ahmet bana döndü ve boş pizza kutusuna memnun gözlerle baktı. Kolumdan tutup kendine doğru çekti ve dizine oturttu. Kolu belime dolanmıştı. Diğer eli bacağımı okşuyordu.
Benim aklım hala yaptıkları konuşmadaydı. "Korkmalı mıyım?" diye sordum.
"Hayır, sana kimsenin zarar vermesine izin vermem." Eli yavaşça bacak arama kaydı.
"Ya Ateş'in dediği gerçek olursa?" Aslında merak ettiğim Can dedikleri o adamın kim olduğuydu. Ahmet'ten kötü müydü, yoksa iyi mi? Eğer iyiyse ve burada zorla tutulduğumu bilmiyorsa belki o zaman bana yardım ederdi.
Düşünceler aklımda dolaşıp duruyordu.
"Ela!" sesiyle düşüncelerden sıyrıldım. "Sen bunları düşünme ve yarın benim için bir pasta yap."
"Emir mi, rica mı?" dedim. Sanki arada fark varmış gibi!
"İsteğinle yapacaksan rica, reddedeceksen emir."
Cevap vermedim. Bu isteğin ardında nedense bugün Yaralı ile yaptığım konuşma olduğunu hissediyordum.
Parmakları çenemi kavradı ve tutup kendine çektiğinde dudakları dudaklarıma kapandı. Öpüşü sertti. Geri çekildiğinde "Bugün yorucu bir gün oldu odama gidip dinleneceğim ama yarın geceyi yapacağın pastayı yedikten sonra birlikte geçirelim."
Yine sessiz kaldım ve odadan gidişini mutlulukla bekledim.