Bütün gün ve gece bekledim ama kimse odaya gelmedi. Ne Ahmet gelmişti, ne Fatma. Tamamen bir başıma kalmıştım. Sadece bir haber almak istiyordum. Fatma'yı çağırmak için bir kaç kez zile basmıştım ama yine de gelmemişti. Sanırım ben de böyle cezalandırılıyordum. Sabahda aynı şekilde gelen olmamıştı ama öğlene doğru kapı açıldı ve Ahmet içeri girdi.
Koşar adım yanına gittim. ''İyi mi?'' dediğimde eli havaya kalktı ama kendini tuttu ve vurmadı.
''O aklından ne geçiyordu Ela?'' Bağırıyordu ama bu defa haklıydı. ''Beni öldürecektin ve kurtulacaktın. Muhteşem planın bu muydu? Ölsem ne olacaktı? Bu kadar adamın arasından öylece yürüyüp gidebilecek miydin?''
''Mantıklı düşünemiyorum anlamıyor musun?'' Yumruğumu göğsüne indirdim. ''Bu odada kafayı yemek üzereyim.'' Gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı. ''Sürekli korku içinde, dört duvar arasında idamını bekleyen mahkum gibiyim. Sana söyledim. En azından bahçeye çıkmama izin ver diye söyledim ama karşılığında aldığım tek şey buydu.'' diyerek yanağımdaki parmak izlerini gösterdim.
''Ateş ile sadece iki kelime konuştum diye kızıyorsun ama ben insanım Ahmet. Benden ne istiyorsun? Bütün gün bu odada hareketsiz oturayım, kimseyle iletişim kurmayayım ama seni seveyim. Bu sence mantıklı mı?''
Elleri saçlarını karıştırdığında derin bir nefes aldı. Öfkesini dizginlemeye çalışıyordu. ''Bir adamımı göğsünden bıçakladın yukarıda bir yatakta o yatıyor, diğer adamımı merdivenlerden düşürdün kaburgası kırık diğer yatakta da o yatıyor. Senin bunları yapmana izin verdikleri için onlara mı kızayım yoksa bunları yaptığın için sana mı kızayım?''
''Bir kez olsun kızmak yerine anlamayı denesen.'' dediğimde gözlerimin içine baktı. Odadan çıkacakken kolundan tutup durdurdum. ''Onlardan özür dilemem için izin ver.'' Başını hayır anlamında salladığında kolunu tutan ellerim sıkılaştı. ''Lütfen, bir kez olsun senden istediğim bir şeyi kabul et.''
Bir süre düşündü. ''Yürü.'' dedi ve elimden tuttu. Karşı koymadan adımlarına uyum sağladım. Yanaklarımı ıslatan gözyaşlarını sildim. Evin en üst katına çıktığımızda odalardan birinin kapısını açtı ve içeri girdik. İçeride iki yatak vardı. Birinde Yaralı yani Ateş yatıyordu diğerinde merdivenlerden düşürdüğüm adam. İkisininde göğsü sargılıydı. İyi olmalarına seviniyordum ama yine de kendimi oldukça suçlu hissediyordum.
''İkinizden de çok özür dilerim.'' Gözlerimden yaşlar bir kez daha akmaya başlamıştı. ''Ben sizlere zarar vermek istememiştim.''
Merdivenlerden düşürdüğüm adam önce Ahmet'e baktı sonra bana ''Sorun yok.'' dediğinde bunu içten mi söylediğini anlayamamıştım. Bakışlarım Ateş'e kaydı. Bitkindi ama kendindeydi.
''Biz sadece işimizi yapıyorduk. Kendini suçlu hissetme.''
''İyice dinlenin ikinizi de ayakta sağlam istiyorum.'' diyen Ahmet tekrar elimden tutup çekiştirerek yürümeye başladı. Beraber bahçeye çıktık ve o gördüğüm hasır örme sandalyelere doğru ilerledik. ''Otur.'' dediğinde uyum sağladım. Kendide karşıma oturdu ve ''Bize iki kahve getirin.'' dedi.
Çok geçmeden kahveler gelmişti. ''Beni çok zorluyorsun Ela.'' derken gözlerime bakıyordu. ''O adamlarıma bunu bir başkası yapsaydı çoktan canını almıştım. Onlar benim emrimde, onlara kızarım, cezalandırırım ama dışarıdan biri onlara dokunacak olursa intikamım kanlı olur.''
Söyledikleriyle ne düşünmem gerekiyordu? Buraya geleli günler hızla geçiyordu ve ben içinde olduğum durumdan dolayı nasıl davranmam gerektiğini gerçekten çözemiyordum.
''Beni kaçırttığın ilk günden beri sana söylediğim tek bir kelime var.'' dedim yüzüne bakarak. ''O da korktuğum. Beni kaçırttın, bir odaya hapsettin, iznim dahi olmadan bana dokundun. Tüm bunlardan sonra benden nasıl sevgi ve anlayış bekleyebilirsin? Elinden kurtulmak için her yolu denemem normal değil mi?''
Kahvesinden bir yudum içip, çıkardığı sigarayı yaktı. ''Aslında yaptığın şey için seni cezalandırmam gerekirdi ama bir defalık görmezden geleceğim ve bu bahçeye çıkma özgürlüğünü vereceğim.''
Söyledikleriyle kalbimde bir ferahlık hissettim. O odada hapsolmak gerçekten korkutucu geliyordu. Orada Ahmet ne zaman gelecek diye korkarak beklemek beni yavaşça öldürüyordu.
''Teşekkür ederim.'' dedim.
''Kaçmaya çalışırsan ya da bunu düşündüğünü dahi hissedersem o odadan bir daha çıkamazsın.''
''Anladım.''
Fatma olduğumuz yere yaklaştı. ''Ahmet Bey öğle yemeği hazır.'' dediğinde Ahmet başıyla onayladı ve Fatma tekrar eve girdi.
Elindeki sigarasını kahve fincanının içine bıraktı. ''Hadi gel. Yemek yiyelim bu kadar açlık sana yeter.''
Tekrar sinirlendirmemek için bir şey söylemeden kalkıp eve doğru yürüdüm. Daha önce geldiğimiz yemek odasına girdik ve yemeklerin olduğu masaya oturduk. Acıkmıştım ama yine de pek iştahım yoktu.
Açlığımı bastırmak için bir kaç lokma yiyip bıraktım. Ahmet telefonu çaldığında açıp anlamadığım bir kaç şey konuştu. Telefonu kapatınca ''Gitmem gerek.'' dedi. Oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi ve eğilip yanağımdan öptü. ''İşim bitince yanına geleceğim. Beni bekle.'' dedikten sonra odadan çıkıp gitti.
Sözleriyle olmayan iştahımda kaçtı. Engel olmanın türlü yollarını düşünüyordum ama aklıma gelen hiçbir şey yoktu. Dışarıdan bir araba sesi yükseldi sonra tekrar sessizlik geri döndü.
Sandalyeden kalkıp dışarıya yöneldim. Kapıyı açtığımda dışarıda bekleyen bir adam vardı. Adımlarım bahçeye yöneldiğinde engel olmadı. Sadece ne tarafa gidersem gideyim bir kaç adım arkamdan takip ediyordu.
Aklımı dağıtabilmek için gül ağaçlarının olduğu yere yöneldim. Kokularını doyasıya içime çektim. Köklerinin etrafında biten yabani otlar vardı. Üstümün kirlenmesine aldırış etmeden yere oturdum ve yabani otları temizlemeye başladım. Bunu yaparken onları topraktan ayırdığım için özür diliyor ve güllere sevgi sözcükleri gönderiyordum. Kopup yere düşmüş bir pembe gül bulunca alıp kulağımın arkasına sıkıştırdım.
Uzun bir süre bu şekilde toprakla uğraştım. Ruhuma iyi gelmişti. Bir an olsun yaşadıklarımı düşünmeyi bırakmıştım.
''Ela hanım!'' diyen sesle başımı kaldırdım. Fatma arkamda duruyordu. ''Size yiyecek bir şeyler hazırlamıştım. Yorulmuşsunuzdur.''
''Teşekkür ederim.'' dediğimde bir an olduğum mekana geri ışınlandığımı hissettim. Toprakla uğraşırken her şeyden uzaklaşmıştım ve burayı unutmuştum. Oturduğum yerden kalktığımda hem kıyafetlerim hem de ellerim toprak içindeydi. Akşam çökmüş, bahçenin ışıkları yakılmıştı.
Ellerimi birbirine sürterek temizledim ve hasır örme sandalyelerin olduğu yere ilerledim. Gardiyanımda arkadan takip etti. Masanın üzerindeki yiyeceklerin kokusu burnuma doldu. Sıcak çay ve sıcak börek. Nefis kokuyordu. ''Çok güzel kokuyor.'' dediğimde Fatma gülümsedi. ''Afiyet olsun Efendim.''
Hasır sandalyeye oturduğumda Fatma eve dönmüştü. Kenarda duran peçeteyle böreği tutup arkamda bekleyen gardiyanıma uzattım. ''Size afiyet olsun Efendim.'' dediğinde ısrar etmedim. Ahmet'in kurallarını bilmiyordum ve onları zora sokmak gibi bir niyetim yoktu. Börekten bir ısırık aldığımda ağzımı peynirin tadı sardı. Gecede yazın hafif serinliği vardı. O odaya geri dönmek yerine geceyi bile burada geçirebilirdim.
Böreği yemekle meşgulken bahçe kapısının açıldığını duydum ve içeriye siyah bir araba girdi. Adamlardan biri hemen koşup arabanın kapısını açınca içinden Ahmet indi. Beni bahçede görünce yanıma yürüdü ve başıyla işaret verdiğinde bana gardiyanlık yapan adam yanımızdan uzaklaştı.
Geçip karşıma oturduğunda tabaktaki börekten bir tane alıp büyük bir ısırık kopardı. Fatma'nın evden tepsiyle çıkıp geldiğini gördüm. Ahmet için bir bardak demli çay ve bir tabak börek getirmişti. ''Bir isteğiniz var mı Efendim?'' dediğinde. ''Hayır, çekilebilirsin.'' dedi. İçimden 'İnsan bir teşekkür eder.' diyordum.
''Bahçeyle fazla samimi olmuşsun.'' Bakışları toprakla kaplanmış kıyafetlerimdeydi. Sonra uzanıp kulağıma takılı gülü aldı ve kokladı.
''Stres atmak için birebir. Sana da tavsiye ederim. İhtiyacın var gibi.''
Gülü masaya bırakıp cebinden çıkardığı sigarasını yaktı. ''O stresi farklı yollarla atıyorum.''
Cevap vermedim. Adamlarından biri gelip elindeki tableti uzattı. Alıp ekranı dikkatlice inceledi. ''Bu defa olmaz. Erteleme yok.''
Adam, ''Ne yapalım peki?'' diye sordu.
''Süre bittiğinde direkt hesabı kesin.''
''Anlaşıldı Patron.'' Adam uzaklaştığında konuşulanların anlamını bilmek dahi istemiyordum.
Sessizce çayımı içip, böreklerimi yedim.