Sabah gözlerimi açtığımda gece deliksiz uyumama şaşırmıştım. Uzun süredir ilk defa bu kadar dinlenmiş hissediyordum. Üzerimde garip bir enerji vardı. Yataktan kalkıp banyoya gittim ve sıcak suyun altına girdim. Kaslarım tek tek gevşedi. Uyumak hem vücuda hem zihne iyi geliyormuş yeni fark ediyordum.
Banyodan çıktığımda havluya sarınıp odaya geçtim ve elbise dolabına baktım. Çok fazla seçenek yoktu ama yine de bedenime uygunlardı. Siyah pantolonu alıp üzerime geçirdim ve üzerine de yeşil bir gömlek bulup onu giydim.
Dolabın alt tarafında birkaç ayakkabı vardı. Spor olanı alıp ayağıma geçirdim. Saçlarımı tarayıp kuruttum ve ön tarafı balık sırtı şeklinde örüp taç şeklinde diğer tarafa tutturdum.
Gece güzel bir uyku çekmiştim, yanıma gelecek bir Ahmet yoktu ve ben bu şekilde gayet iyiydim. Can onlardan biriydi ama şuana kadar kaçırmak dışında bir kötülük yapmamıştı ki kaçırdığı için ona teşekkür bile edebilirdim.
Ahmet olur da o yeri geri verirse ben geri dönmek zorunda kalacaktım. En azından o zamana kadar bu rahatlığı kendime zehir etmeden nefes alabilirdim. Zaten geri dönecek olursam beni bekleyen bol acılı günler olacaktı.
Odadan çıkıp merdivenlere ilerlediğimde bekleyen gardiyanıma aldırış etmeden alt kata indim. Sonra arkamdan gelene döndüm. ''Mutfak nerede?'' diye sordum. Dün hiçbir şey yememiştim ve acıkmıştım. Son zamanlarda hissettiğim bir duygu değildi biraz tuhaf geliyordu.
''En alt katta.'' deyince tekrar merdivenlere yöneldim. En alt katta tek bir yer vardı; mutfak. İçeride sadece bir kişi vardı o da erkekti. Kadın bekliyordum ama yanılmıştım.
Gardiyanım kapıda bekledi, mutfağa girmedi. İçerideki adam bana baktı. Üzerinde beyaz şef gömleği vardı. ''İstediğiniz bir şey mi vardı?''
''Biraz acıktım.'' Buzdolabını açtım ve paketinde duran peyniri çıkardım. ''Tost makinesi var mı?''
''Tost mu?'' diyerek bana baktı. ''Yaptığım pankeklere karşılık tost mu yiyeceksiniz? Hakaret sayarım.'' dedi gülerek ve tabaktaki pankekleri önüme itekledi.
''Reçel?'' dediğimde ilerideki bir dolaba uzandı ve kapağını açtı.
''Çilek, incir, gül?''
''Çilek.'' Küçük kavanozu alıp pankeklerin yanına bıraktı.
Kenarda duran küçük yemek masasına baktım. ''Burada yesem senin için sorun olur mu?''
''Rahatına bak.'' Küçük bir bıçak, çatal ve tabağı masaya yerleştirdi.
Oturup yemeye başladığımda bir bardak çayı da önüme bıraktı. ''Şeker.''
''Hayır, teşekkür ederim.''
Pankeklerin hepsini yiyip bitirmiştim. Zorla yediğim pizzadan sonra ilk defa bu kadar çok yiyordum. Ahmet'in olmamasının etkileriydi bunlar. Tabi birazda Can'ın verdiği rahatlık vardı.
''Eline sağlık, çok güzeldi.'' dedim çayımdan son yudumu içip. Oturduğum yerden kalkıp boşalan tabakları musluğun kenarına bıraktım. Musluğu açtığımda engel oldu. ''Ben hallederim.''
''Teşekkür ederim.'' Mutfaktan ayrıldığımda arkamda gardiyanımla bahçeye çıktım. Hava serindi. Koca bir yaz mevsimini kaçırdığıma inanamıyordum.
Geçen akşam oturduğum salıncak koltuğa oturdum ve hafifçe ileri geri sallandım. Yüzüme çarpan rüzgar çok güzeldi. Özgürlüğü hatırlatıyordu.
''Günaydın.'' Mavi gözün sahibi yanıma oturdu. ''Erkencisin.''
Sadece omuz silktim. Her zamanki gibi sade giyinmişti ve üzerinde de spor bir ceket vardı. En fazla beş dakika geçmişti ki mutfaktaki şef elindeki tepsiyle geldi. İçinde iki kupa bardakta kahve vardı. Birini Can'a uzattı diğerini bana.
Şef gittiğinde Can'a baktım. ''Güne kahveyle başlayanlardan mısın?''
''Evet.'' Cevap kısaydı. ''Seni daha iyi gördüm.''
''Ahmet'siz hayatın tadını çıkarmaya karar verdim.''
''Hayat çok tuhaf.'' Kahvesinden bir yudum içti. ''Seni kaçırmamın tek sebebi Ahmet'e karşı koz olarak kullanmak istememdi ki Ahmet senin için eninde sonunda oradan vazgeçecek çünkü sana değer veriyor ama sen onun elinde tutsak olduğunu ve geri dönmek istemediğini söylüyorsun. Seni kaçırdığım için neredeyse teşekkür edeceksin.''
''Evet, beni kaçırdığın için teşekkür ederim.'' Sözlerimle sesli bir kahkaha attı. ''Ve umarım Ahmet anlaşmaya yanaşmaz.''
''Uzun sürecek ama anlaşmaya mecbur kalacak. Şu an bu evi aramakla meşgul. Bölgemi bana geri vermeden seni almaya çalışacak.''
''Bu evi bulacak olursa haber ver seve seve beni bulmaması için kaçarım. Yani adamlarının öyle gelip bayıltmasına falan gerek yok.''
Bir kez daha güldü. ''Olur.'' dedi.
Esen serin rüzgar bedenime çarparken elimdeki sıcak bardağa parmaklarımı sararak ısınmaya çalıştım. Can bardağını yere bırakıp ceketini çıkardı ve omuzlarıma bıraktı. ''Hasta olmanı istemem. Sana iyi bakacağımı söyledim.''
''Bir dahakine bana bir iyilik yap ve Ahmet seni aradığında intihar ettiğimi falan söyle.''
''Yapamayacağım şeyler isteme.'' Tekrar bardağını almış kahvesini içmeye başlamıştı.
Sessiz kalıp kahvemi içmeye devam ettim.
''Ahmet'ten önce nasıl biriydin?''
''Sana hayatımı anlatmayacağım.''
Bitirdiği kahvesinin bardağını yere bıraktı ve cebinden çıkardığı sigarasını dudaklarına yerleştirirken olduğu yerde bana doğru yan oturdu. ''Hayatınla ilgili bilgi toplamak istesem bunu sana sorarak yapmam.'' Sigarasını yaktığında dumanı havaya doğru süzüldü. ''Sadece Ahmet'in sana neden bu kadar değer verdiğini anlamaya çalışıyorum. Hayatında bir kadın olmasını isteseydi bunu kolaylıkla elde ederdi ama o senin için neden bu kadar uğraşıyor?''
''Çünkü psikopatın teki. Tam bir ruh hastası.''
''Anlatman için zorlamayacağım.'' Sigarasından bir nefes daha çekti ve söndürüp ayağa kalktı. ''Dışarıdan istediğin bir şey var mı?''
Mavi gözlerine baktım. ''Özgürlüğümü vermeyeceğin sürece bana bir isteğin var mı diye sorma.''
''Aklımda tutarım.'' Yanımdan uzaklaştığında elimdeki bardağı yere bıraktım ve salıncakta bağdaş kurarak oturdum. Hava iyice serinlediği için omuzlarıma koyduğu cekete sıkıca sarıldım. Kokusu üzerine sinmişti. Ahmet gibi sigara ve içki kokmuyordu. Onun kokusu oldukça hoştu.