AK-5

777 Words
Saatlerce hareketsiz olduğum yerde oturdum. Göremiyordum, konuşamıyordum ve hareket edemiyordum. Yaşayacaklarımı bilmememin verdiği korku göğsümü sıkıştırıyordu. Yediğim birkaç kek ve çikolatanın etkisi bünyemden çoktan silinmişti ve midem açlıkla kasılıyordu. Gözlerimi bağlayan kumaş gözyaşlarımla sırılsıklam olmuştu. Şu an yaşadıklarımı hak edecek ne yapmıştım? Ahmet’i tanımıyordum bile. Sadece bir kaç kez karşılaşmıştık, bu takıntı nedendi? Araba durduğunda daha fazla korkuyla doldum. Görememek kötüydü. Adamlardan biri kolumu kavradı. ‘’Başka arabaya geçeceğiz, in.’’ dediğine kolumu çektiği tarafa doğru yöneldim. Arabadan inip başka bir arabaya bindik ve tekrar yola çıktık. Bir süre sonra bir el gözlerimdeki bağı çözünce birkaç kez gözlerimi kırpıştırdım. Etraf karanlıktı, gece olmuştu. Bindiğimiz araba minibüs tarzı bir arabaydı. Adam bu defa ağzımdaki bandı çıkardı. Elindeki sandviçi ağzıma uzattığında başımı çevirdim. ‘’İstemiyorum.’’ ‘’Neden sürekli bize zor kullandırtıyorsun?’’ Silahını belinden çıkarıp yanıma bıraktı. ‘’İstersen bir daha düşün.’’ ‘’Yememi istiyorsan ellerimi çöz. Ellerinden tek lokma yemeyeceğim.’’ En azından bu kadar özgürlüğe hakkım vardı. Adam Yaralı lakabını taktığım kişiye baktı. Arka koltuklar karşılıklıydı ve Yaralı önde oturduğu için onu göremiyordum ama onaylamış olacak ki adam sandviçi kenara bırakıp ellerimi çözmek için iplere uzandı. Ellerim serbest kalınca bileklerimi ovuşturdum. İplerin olduğu yerler kızarmış hafif kesilmişti. Sandviçi uzattığında alıp yavaşça yemeye başladım. Kaçmaya çalışmak gibi bir niyetim yoktu. Hareket halindeki bir arabada bunu yapamazdım. Sandviç bittiğinde verdikleri sudan birkaç yudum içtim. ‘’Tuvalete gitmem gerek.’’ dedim. Gerçekten gitmem gerekiyordu. Saatlerdir arabadaydık ve kendileri mola verdiklerinde bile beni indirmemişlerdi. Karşımdaki adam yüzüme öfkeyle baktı. ‘’Tekrar kaçasın diye mi?’’ ‘’Siz bilirsiniz.’’ dedim. ‘’Patronunuzla karşılaştığımda yaptığınız muameleyi de anlatmayı aklıma not edeyim.’’ deyince sinirle eli havaya kalktı ama kendine hakim olmayı başardı. Önde oturan yaralının sesi duyuldu. ‘’İlerideki benzinliğe gir.’’ Araba yavaşlayıp durduğunda karşımdaki ayak bileğimi saran ipleri çözdü. Yaralı arka kapıyı açıp kolumdan tuttu ve arabadan aşağı çekti. ‘’Bir kez daha kaçmayı denersen bu defa sadece sana zarar vermekle kalmam bu benzinlikte ne kadar insan varsa hepsini öldürürüm ve sebepleri sen olursun.’’ ‘’Mesaj alınmıştır.’’ dedim. Onlarla bu şekilde konuşmamdan hoşlanmıyorlardı. Yüzlerinden rahatça anlaşılıyordu ama tepki veremiyorlardı çünkü aldıkları bir emir vardı. Gerçi zor durumda kaldıklarında emirleri çiğnemekten de kaçınmıyorlardı. Birlikte binaya içeri girdik ve tuvaletin olduğu yere ilerledik. Kapının önünde durdu. ‘’Söylediklerimde ciddiyim. Kaçmaya çalıştığın an buradaki tüm insanlar ölür.’’ deyince bakışlarım market tarafındaki insanlara kaydı. Kimseye sebep olmaya niyetim yoktu. Karşımdakinin dediğini yapacağını biliyordum. Gözleri öfkenin ateşiyle doluydu. Cevap vermeden tuvalete girdim. İşimi halledip dışarı çıktım. Tuvaletlerin olduğu taraftan ayrıldığımızda market kısmına yöneldim. Kolumdan tutup geri çekti. ‘’Yolu şaşırdın galiba.’’ deyince gözlerinin içine baktım. ‘’Verdiğiniz o küçücük sandviçle doyacağımı düşünmedin heralde.’’ dedim ve tekrar market kısmına yöneldim. Bu defa engel olmak yerine yanımda geldi. Raftan çokça çikolata aldım. Tatlıya ihtiyacım vardı. Stresliydim, korkuyordum ve kafayı yemek üzereydim. Çikolataları kasaya götürürken gözüm Yaralı’nın üzerindeydi. Sürekli tetikteydi. Her an belindeki silahı çıkarmaya hazırdı ve onun bu halleri korkutucuydu. İçeri girip çıkanlarda bu korkudan nasibini alıyordu ve işlerini hızlıca halledip gidiyorlardı. Çikolataların ücretini ödeyince dışarı çıktık. Eli yine kolumu sıkıca tutuyordu ve çekiştire çekiştire hızlıca arabaya götürüyordu. Arabaya bindiğimizde Yaralı’ının telefonu çaldı. Cevap verdikten sonra telefonu bana uzattı. Alıp almamakta tereddüt etsem de öfkeli bakışlardan kurtulmak için alıp yavaşça kulağıma götürdüm. ‘’Alo,’’ dediğimde karşımdakinin sesi duyuldu. ‘’Yolculuğun rahattır umarım.’’ Bu Ahmet’in sesiydi. ‘’Bunu neden yapıyorsun? Beni tanımıyorsun bile.’’ Kahkaha attı. ‘’Seni sandığından daha uzun süredir tanıyorum ve sana istediğim her şeyi elde ettiğimi söylemiştim.’’ ‘’Senin yaptığın elde etmek değil; zorbalık, adam kaçırmak, rehin tutmak. Hangisini istersen onu seç.’’ ‘’Geldiğinde görüşürüz Ela.’’ dediğinde telefonu kapatmaması için ‘’Dur.’’ dedim. ‘’Lütfen, adamlarına söyle bıraksınlar gideyim. Konuşmak istiyorsan bir yerde buluşup konuşuruz ama bu şekilde beni sadece korkutuyorsun.’’ Ağlamamak için kendimi zorluyordum ama yaşlar gözlerimde çoktan birikmişti. ‘’Sen bugün o ilçeden yeni bir hayata başlamak için kaçıyordun. Bende sana yeni hayatını veriyorum ve o hayatta bensiz olmayı düşünme bile.’’ ‘’Lütfen!’’ dedim ama işe yaramıyordu. Adam tam bir ruh hastasıydı. ‘’Pisliğin tekisin.’’ Bu defa bağırıyordum. Tatlı dil bir işe yaramamıştı. ‘’Seni bulduğum ilk fırsatta öldüreceğim. Bana yaptıklarının hesabını vereceksin.’’ Yaralı telefonu elimden almak için uğraşırken ben bağırmaya devam ediyordum. ‘’Hepinizi öldüreceğim. Ruh hastaları sizi.’’ Yaralı telefonu elimden aldığında yanağıma gelen tokatla sarsıldım. Çevredeki insanlar bağırışlarımı duyunca arabanın kapısını aceleyle kapattılar ve tekrar hareket ettik. Çırpınışlarım, hıçkırıklara dönüştüğünde arabanın dar koltuğuna uzandım ve ağlamaya devam ettim. Hiçbiri elimi, ayağımı ya da ağzımı bağlamamıştı. Tamamen kendi halime bırakmışlardı ve ben ağlamaktan başka hiçbir şey yapmıyordum. Uzun bir süre ağladım. Sonrasında yaşadıklarımın ağırlığı üzerime çöktü ve sessizliğe gömüldüm. Adrenalin vücudumdan çekilince kendimi çok ağır hissettim ve gelen uyku ve ağlamanında etkisiyle gözlerim sızlamaya başladı. Biraz olsun içinde bulunduğum anı unutabilmek için gözlerimi kapadım ve uyku denizine doğru yüzmeye başladım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD