Evin içinde sesten kurtulmak için kendimi bahçeye atmıştım. Adamlar yanan yerleri onarmak için sürekli çalışıyorlardı ve benim için en güzeli artık arkamda dolaşan bir gardiyanım yoktu.
Can bu emri neden geri çekmişti bilmiyordum ama bunun için minnettardım. Salıncakta otururken bakışlarım Can'a kaydı. Bahçenin bir köşesinde telefonla konuşuyordu ve her ne konuşuyorsa oldukça öfkeli görünüyordu.
Ona bakmak bile aklımı karıştırıyordu. Oldukça yakışıklıydı ama daha önemlisi garip bir şekilde anlayışlıydı. Hareketlerimi anlıyordu ve öyle yaklaşıyordu. Neye ihtiyacım olduğunu her zaman biliyordu ama yine de geri göndermeme konusunda tek kelime etmiyordu.
Konuşması bittiğinde bir isme seslendi ve sonra adamlardan biri koşarak yanına geldi. Belinden çıkardığı silahı adamın ağzına dayamış bağırarak konuşuyordu. Yaptıklarıyla hayrete düşmüştüm. Yangın gecesi dışında hiçbir adamına bağırdığını görmemiştim.
Adamın omzuna bastırdı ve dizleri üzerine çöktürdü. Silah bu defa kafasındaydı. Adam bir kaç şey söylediğinde Can konuşmasına engel oldu. Ne konuştuklarını duyamıyordum. Bir anlığına olduğum tarafa dönünce beni gördü. Bakışlarımı fark ettiğinde duraksadı ve sonra adama dönüp bir şeyler söyleyince adam kalkıp hızla gitti.
Salıncaktan fırlarcasına kalkıp eve koştum ve odasına gidip kapıyı kapadım. Ben onu kendime överken onun Ahmet'ten ne farkı vardı? Çok geçmeden kapıya tıklatıldı. ''Ela!'' dediğinde cevap vermedim.
Sonra kapıyı açtı ve içeri girdi. ''Dışarı çık!'' dedim.
''Hatırlatırım, burası benim odam.'' Sözleriyle gitmek için kapıya yöneldiğimde kolumdan tutup engel oldu.
Gözlerine baktım. ''Seninde ondan bir farkın yok.''
''Beni sakın onunla bir tutma.'' dediğinde sesi öfkeliydi.
''Neden? Doğruyu duymak ağır mı geliyor? Adamların gibi önünde diz çöküp sana boyun mu eğeyim? Yoksa çok iyisin falan deyip egonu mu şişireyim?''
''Ela!'' dediğinde gözlerine daha dikkatli baktım.
''Sen de aynı onun gibisin.''
Sözlerimle belimden tutup kendine çekti ve sonra dudakları dudaklarıma kapandı. Başta itmeye çalıştım ama sonra durdum ve ona karşılık verdim. Bunu yaptığım için suçlu hissetmiyordum. Nerede olduğumu iyi biliyordum. Burada onun tutsağı olduğumun açıkca farkındaydım ama yine de öylece teslim olmuştum. Uzun süredir aklımı karıştıran adama sonunu düşünmeden kendimi bırakmıştım.
Dudakları hoyrattı ama aynı zamanda şefkatliydi. Dişleri hafifçe dudağımı ısırdığında karnımdaki zevk dalgasını hissettim. Yıllardır bedenimde hissetmediğim duygular harekete geçmişti.
Beni bu şekilde öpmeye devam ettikçe daha fazlasını istediğimi fark ettim. Belimdeki eli biraz daha kendine çektiğinde vücudunun her noktasını hissettim. Kasları sertti ve yumuşaktı. Oldukça mükkemmeldi.
Dudaklarını geri çekti. "Sonra pişman olacağın bir şey yapmak istemiyorum."
"Muhtemelen pişman olacağım." diye doğruladım.
"Hem de fazlasıyla." diye ekledi.
"Son dört aydır hayatımda doğru olan hiçbir şey yok. Bir yanlış daha eklesem çok mu kötü olur?"
Gözlerime istekle baktı. "O yanlışı seve seve eklerim ama sonuçları ağır olur."
"Durmalıyız." dedim.
"Evet, durmalıyız." diye onayladı ve sonra tekrar öpmeye başladı. Öpüşlerinin arasında "Bir saat sonra da durabiliriz. Ya da iki ya da üç..." dedi.
Karşı koymadım. Ellerim boynundan saçlarına doğru uzandığında onun elleri kalçalarımda geziniyordu. Tek hamlede tutup kaldırdı ve bacaklarımı beline sardım.
Yavaşça yürüyerek yatağa yatırdı. Üzerime uzandığında zevkle kabul ettim. Dudaklarını ayırmasını istemiyordum. Saçlarından tutup kendime çektim ve tekrar dudaklarını buldum.
Dudakları yaz havası gibi ılıktı. Parmakları ise oldukça yaramazdı. Dudaklarını ayırdığında üzerimdeki kazağı tutup hızla çıkardı.
"Ela," gözlerimin içine baktı. "Bana durmamı söyle. Eğer, devam edersem sonrasında istesen de duramam."
"Bir saat sonra durabilirsin. Ya da iki ya da üç..."
Sözlerimle gülümsedi ve bu defa öpüşü bedenime yayıldı. Boynumu, omzumu istekle öpüyordu. Sütyenimin kopçasını açıp çıkardığında avucunu göğsümle doldurdu.
Ellerim gömleğine uzandı ve düğmelerini tek tek açtım. Kollarından aşağı sıyırıp çıkardığımda kaslarında parmaklarım gezindi.
Sonra daha aşağıya kaydım ve pantolonun düğmesini açtım.
Elim biraz daha aşağı kaydığında erkekliği avucumdaydı. Dudaklarından boğuk bir inilti çıktı. "Beni öldüreceksin Ela."
Avucumdakini biraz daha sıktığımda yırtarcasına önce benim üzerimdeki pantolonu sonra kendisininkini çekip çıkardı.
Bedenini en saf haliyle görüyordum. Dudakları göğsümde oyalanırken eli bacak arama kaymıştı.
Çıkardığım zevk inlemelerine engel olamadım. Onu istiyordum ve bu istek beni korkutuyordu. Durmasını söylemek istedim ama yapamadım. Kelimeler oluşmadan yok oldu.
Yaptığı her hareket tatmin ediciydi. Bacaklarımı açtırdı ve tamamen üzerime yerleşti. Sertleşmiş organını içimde hissettiğimde önce bir acı dalgası yayıldı ve tırnaklarım omuzlarına sıkıca tutundu. Sonra acı yerini daha büyük bir zevke bıraktı.
İçimde yavaşça gidip gelmeye başladığında dudakları öptüğü yeri arzuyla yakıyordu. Parmaklarım omzundan aşağı kaydı ve yavaşça kalçalarını buldu.
Hafifçe sıktığımda hareketleri sertleşti. İkimizinde dudaklarından çıkan zevk inlemeleri havada buluşuyordu. Kalçalarım onun hareketlerine uyum sağladı ve birlikte gidip gelmeye başladık.
Kendini tamamen bırakmıştı. Sertti ve bundan kaçınmıyordu. Her hareketi zevkle kıvrandırıyordu.
Aldığım haz zirveye ulaştığında bedenim bir anda gerildi ve sıcak zevk dalgası her hücreme yayıldı. Yanıma uzandığında nefes nefeseydik ve sıcak terimiz birbirine karışmıştı.
Pişman olacağımı biliyordum ama yine de pişman değildim. En azından şimdilik!