''Bunun sana söylediklerimle ilgisi olmadığını söyle.'' dedim. Ona 'Sen de onun gibisin.' demiştim ve Ahmet'in bana dokunmasını istemeyeceğimin farkındaydı. Onunla kıyaslanmak hoşuna gitmemişti. Aramızda yaşanan şeyin onun gibi olmadığını kanıtlamak için yapmadığına inanmak istiyordum.
Yerdeki pantolonuna uzanıp cebinden aldığı sigarayı yaktı ve yanımda çıplak bir şekilde yatmaya devam etti. ''Alakası yok.''
Yattığım yerde yan dönüp örtüyü üzerime sardım. ''Ama yine de geri göndereceksin.''
Sigarasını içmeye devam etti. ''Neden bunu konuşuyoruz?''
''Çünkü bu hayatımın gerçeği.''
Sigarasını komodinin kenarında söndürüp bıraktı ve bana doğru döndü. Parmağı yüzümde gezinmeye başladı. ''Şu an buradasın ve gerçek bu. Bana düşünebilmem için zaman ver.''
Yanından kalkıp kıyafetlerime uzandım. ''Sen o zamanı kullanırken birbirimizden uzak durmamız daha iyi olur.''
''Buraya gel.'' Kolumdan tutup geri çektiğinde yatağa yanına düştüm.
''Seninle bir anlaşma yapalım Ela. Bir süre bu konuyu açma ben de ne yapabileceğime bakayım. O yerden asla vazgeçmeyeceğim ama diğer yandan sen aklımı karıştırıyorsun. Seni gördüğümde mantığımı ön planda tutmakta zorlanıyorum.''
''Can...'' dediğimde parmağını dudağıma bastırdı.
''Benden öyle romantiklik falan bekleme çünkü öyle bir insan değilim. Ne düşünüyorsam açıkca söylüyorum ve sen de sadece sözlerime inan.''
Ne diyebilirdim ki? Bırak gideyim desem bırakmayacaktı ki ona baktıkça aklım karışıyordu. Kalbim hızlanıyordu. Suat ile evlendikten sonra ölüp giden bir sürü duygum vardı ve Can onları yeniden hayata döndürmüştü.
Yüzüne doğru hafifçe yaklaştım. ''Yine de bir fırsatını bulursam kaçıp gideceğim.'' dedim.
Üzerine doğru çekip dudaklarıma yapıştı. Birkaç ısırık içeren öpücükten sonra ''Deneyebilirsin ama başarılı olacağını sanmam.'' derken gülüyordu.
''Göreceğiz.'' dedim ve geri çekildim.
Kıyafetlerimi alıp banyoya girdim ve kendimi tekrar suya bıraktım. Yaptıklarımı düşünmek istemiyordum. İçinde bulunduğum durum normal değildi ve Can'a karşı olan duygularımın sağlıklı olmadığının farkındaydım yine de kendime engel olamıyordum.
Mantığım bu yaptığımın içinde olduğum durumdan kaynaklı tutunacak bir dal aradığım olduğunu haykırırken kalbim hayır ondan hoşlanıyorsun diye çığlık atıyordu.
Banyodan çıktığımda oda boştu. Geriye bıraktığı tek iz komodinin üzerinde duran sönmüş sigaraydı.
Sabah uyandığımda yine Can'ın odasındaydım. Tadilat işleri bitmemişti ve Can'ı dün odadan çıkıp gittikten sonra bir daha görmemiştim. İş için şehre gittiğini söylemişlerdi ve gecede dönmemişti.
Ali şefin pankeklerinden sonra biraz bahçede yürüyüşe çıktım. Adamlar hala yanan yerlerle uğraşıyordu. Bahçeye gelen arabadan malzemeleri indirirken varlığımı tamamen unutmuş gibiydiler.
Bir köşede onları izlerken arabanın ön kapısının açık olduğunu fark ettim ve adamlar ellerindeki malzemeyi eve götürüyorlardı. Bu benim için bir fırsat olabilirdi!
Eve girdiklerinde arabaya doğru koştum ve oturup kapıyı kilitledim. Nöbet tutanlar yaptığımı fark etmiş arabaya doğru gelmeye başlamışlardı.
Şansıma anahtar üzerindeydi. Çalıştırıp gaza bastığımda hepsi arkamdan koşmaya başladı. Gaza iyice yüklendim. Yolda ilerlerken ne tarafa gideceğimi bilmiyordum ama önemli olan uzağa gitmekti.
Karşıdan gelen araba yanımdan geçerken içindekiyle göz göze geldik. Mavilikler şaşkınlıkla büyürken daha çok gaza yüklendim ve arkamdaki arabanın korna sesi kulaklarımı doldurdu.
Duramazdım. Fırsatım varsa kaçacaktım. Aramızda yaşananların bir önemi olmamalıydı. Arabaya arkadan çarptığında öne savruldum ama gaza basmaya devam ettim.
Virajı dönerken arabası yanımdan arabama sürterek geçti ve önüme kırınca ani bir fren yapmak zorunda kaldım. Arabayı geri vitese takarken arabadan inmiş silahını üzerime doğrultmuş yürüyordu. Geri gitmek için gaza bastığım an silahı iki kez ateşledi ve araba sağa sola yalpalayarak durdu.
Hedefi tutturmuş iki lastiği de vurmuştu. Arabadan inip koşmaya başladım. Peşimden koşarak takip ediyordu. ''Ela, dur!'' diye bağırdı.
''Asla!'' dedim.
''Durmazsan durduracağım ve canın yanacak.''
Bağırışlarını görmezden gelerek koşmaya devam ettim. Bir silah sesi daha duyuldu ve bir kaç adım sonra bacağımdaki ağrıyla koşmam yavaşladı. Sonra tamamen durmak zorunda kaldım.
Ağrıyla yere çöktüğümde bacağımdan aşağı akıp pantolonu boyayan kırmızılığı gördüm. Yanıma geldiğinde eli dizime uzanınca kendimi geri çektim. ''Bırak!'' dedim.
''Sana dur demiştim.'' Bacağımı tutup çekti ve pantolon paçasını zorlanmadan yırttı. ''İyi nişancıyımdır. Sıyırıp geçti.''
''Sevinmeli miyim?'' dedim yüzüne öfkeyle bakarak. Öfkem hissettiğim ağrıya ağır basıyordu.
''Kendin için evet çünkü kaçmana izin verenler senin kadar şanslı olmayacaklar.''
''Onlara bir şey yapmayacaksın!'' dedim korku dolu sesle. Kendi acımı unutmuştum.
Yüzüme baktığında arkadan gelen iki araba durdu ve adamlar koşarak içinden indiler. ''Bakın kimler gelmiş!'' diyerek bakışlarını adamlara çevirdi. ''Partiye katılmaya mı karar verdiniz?''
Saçımdaki saç bandına uzandı ve çekip alarak bacağımdaki yaranın üzerine bağladı. ''Suçlu belli mi yoksa hepinize birden mi ceza keseyim?'' Kolumdan tutup kalkmam için zorlayınca karşı koyamadım. Öfkesinin sıcaklığını fazlasıyla hissediyordum.
Adamlardan biri öne çıktı. ''Benim suçum anahtarı arabanın üzerinde ben unuttum.''
Kolumu bırakıp adama doğru ilerlediğinde silahı havadaydı. Ağrıyan bacağıma aldırmadan bir kaç adım atıp silahın önüne geçtim. ''Benim yüzümden biri zarar görsün istemiyorum. Bir ceza kesilecekse bana kes.'' Gözlerimi yaşlar zorluyordu ama akmaması için kendime engel oldum.
Kolumdan tutup bir kez daha yana çekti. ''Karışma.'' diyen sesi sert ve emir doluydu.
Silahı ateşlendiğinde küçük bir çığlık attım. Adamı kolundan vurmuştu. ''O eline unutmaması gereken konularda sahip çık yoksa bir dahakine unutan beynini dağıtırım.''
Kolumdan tutup çekiştirerek sonradan gelen arabalardan birine doğru yürüdü. ''Buraları temizleyin.'' Arabaya zorla oturttu ve kendide şoför koltuğuna geçip gaza bastı.