YALANI SEVMEM

1430 Words
Tüm bedenim alev almış, beynim durmuş hatta nefes almayı bile unutmuştum. Bu yalan redaktörü gibi sesinin tonunda yalan söylediğini anlayan birine nasıl bir yalan söyleyebilirdim ki? Bu şekilde bakışmaya devam ederken yiğit bey "Saatlerce böyle bakabilirim ama senin saatlerce buna dayanabileceğini sanmıyorum. Onun için yanağına ne olduğunu söyle" dediğinde yutkundum. Lanet olasıca adamın üzerimdeki bu hakimiyetine bir son vermeliydim. Yoksa asıl işkence onun bu soruları olacaktı. Onun için "Küçük bir tartışmanın arasında kaldım. Kazayla yüzüme tokat yedim" dediğimde Yiğit Bey, kaşlarını çatarak, "Tokat yiyeceğin bir kavga küçük değildir Aylin" dediğinde. Bu kadar didikleyici olmasına içimden küfrederek derin bir nefes aldım ve hızla "Metrobüsleri bilir misiniz? en ufak bir kavgada etraftaki insanlarda nasibini alır" karşılığını verince Yiğit Bey, "Öğrencilik hayatımın tamamı metrobüs, metro, otobüs, minibüs ulaşımında geçti ve hiçbirinde kavga arasında kalıp tokat veya yumruk yemedim" dediğinde koltuğunda geriye yaslandı, çayını eline aldı ve bir yudum alarak, gözlerini gözlerime dikerek bana baktı. Bu durum gerçekten canımı sıkmıştı. Ona açıklama yapmak zorunda değildim. Nezaketen sordu ve bende gerekli cevabı verdiğime göre konunun kapanması gerekiyordu. Bunun için derin bir nefes aldım ve "Ben kaldım. Hatta defalarca. Yüzüme kafama koluma sayısız darbeler aldığımı hatırlıyorum. Geçiyorlar sorun yok. Sonuçta yanlışlıkla olan bir şey" dediğimde çay fincanı dudağında duraksadı. Kafasını hafifçe kaldırdığında o sert bakışlarına biraz acı yüklendiğini fark ettim. Sorduğuna mı? Israr ettiğine mi? Bilinmez ama daha fazla bu duruma katlanmak istemiyordum. Onun için hızla "neyse. Bugün iki duruşmanız var biri çağlayan adliyesinde bir diğeri Anadolu adliye sarayında. İkisinin de dosyaları hazırmış ben kontrol ettim ama sizde bir bakın aksilik olmasın" dediğimde kafası ile onayladığında dünkü ukalalığını hatırlatmak istedim ama çenemi tutmak zorundaydım. Hızla odadan çıktım ve masama geçtim. Derin bir nefes aldım. Resmen ayaklarım titriyordu. Kaç yıldır çalışıyorum, kaç kişiye rapor vermiş açıklama yapmıştım ama hepsi işle alakalıydı. Önceki iş yerimde yüzümdeki bu izi asla fark etmezlerdi. Bu adam resmen sanki bu izi arıyormuşçasına hemen fark etti ve oda yetmezmiş gibi hiç çekinmeden açıklamam için baskıda bulunmuştu. Bu konuda defalarca yalan söylemiştim. Ama ilk defa bu yalanı söylerken de sonrasında da tir tir titremiştim. Dosyaları hızla Yiğit Bey'e götürüş, eksik olmadığını söylediğinde bende boş bardak ve tabağı alıp odadan çıkmıştım. Şimdi ise yoğun bir tempoda çalışıyordum. Saat çoktan 11.30 olmuştu ve ilk duruşma için çıkması gerekiyordu. Kahve bardağıma baktım yoğunluktan içmeyi unutmuştum ve çoktan soğumuştu. Yenilemek için tam masamdan kalktım ki Yiğit Bey'in odasının kapısı açıldı. Açılan kapı ile birlikte duraksadım ve saniyesinde dışarı çıkan Yiğit Bey ile göz göze geldim. Yiğit bey yavaşça masama yaklaştı ve "Duruşmalar için çıkıyorum. Ofise geri dönmem. Sende sana gönderdiğim mailleri muhakkak hallet." Dedi ve elindeki küçük bir ilaca benzer kutuyu bana uzattı. Uzattığı kutuya şaşkınca bakmama derin bir nefes aldı ve "Yüzün için iyi gelir" dedi. Ben bu cümle ile bakışlarımı bakışlarına şok içinde çıkarırken Yiğit Bey, yüzüme doğru eğilip şok bakışlarıma o keskin bakışlarını dikti. Sonrasında ise nefesimi tutmamı sağlayan cümleyi kurdu. "Bir daha her ne olursa olsun sana sorduğum soruya yalan söyleyerek cevap verirsen, çalışma hayatımıza son vermiş olursun." Dedi ve sesini sanki özellikle tehdit vari çıkarıyormuşçasına "Yalanı, yanlışı sevmem. İlk gün söylemiştim." Dediğinde şimdi bayılıyorum diye geçirdim içimden biri bu adama ne kadar korkutucu, ürkütücü ve kalbe zarar bir varlık olduğunu söylesin lütfen. Yiğit bey pozisyonunu ve ses tonunu bozmadan "Özel hayatını ilgilendiren bir soru sormuşsam da sadece özel bir durum demen yeterli. Beni ilgilendirmeyen durumlarda yalana başvurman gerekmiyor" dediğinde ciğerlerimde biriken nefesin artık göğsümü yaktığını hissetmeye başlamıştım. Allah aşkına biraz uzaklaşması gerektiğini söylemem mi yoksa anlaması mı gerekiyor? Diye düşünüyordum ki sanki aklımı okumuşçasına masadan uzaklaştı ve "Yarın yokum Pazartesi görüşürüz" dedi ve arkasını dönüp, yavaş ağır ve bir o kadar da sarsıcı adımlar ile çıkıp gitmişti. Üstelik tek kelime etmeme izin bile vermeden. Adam hem yalan söylediğimi, hem bunu görmezden geldiğini, hem de bu durumun özel hayatımla ilgili olduğunu anlamış ve üstelik bunu neredeyse birkaç cümlede söylemişti. Dolaylı da olsa. Tüm bu duygu karmaşasının verdiği ağırlıkla sandalyeme resmen çöktüm. Nasıl bir adam ile çalışıyordum. ....................... Uzun ve yorucu bir günün ardından toparlanıp, çıkmıştım. Şirketten çıktıktan 1 saat sonra evin önündeydim. Derin bir nefes aldım ve çantamdan çıkardığım anahtar ile evin kapısını açtım. İçeriye girdiğimde evde sessizlik hakimdi. O kadar yorgundum ki bu durum gerçekten huzur gibi geliyordu. Rahatça duşumu aldım ve bakkaldan aldığım sandviçi rahatça yedim. Sonrasında ise Rubi ile biraz vakit geçirdim. Artık bedenimin dün ki şiddete, bugün ki yorgunluğa daha fazla dayanamadığını fark ettim ve yatağıma uzandım. O an gözümün önüne gelin Yiğit Bey'in hayali ile bugün söyledikleri kulaklarıma doldu. En fazla 30 yaşında ve cidden çok iyi bir avukattı. İşe başladığımda hakkında birkaç araştırma yapmıştım ve mezun olduğundan beridir Yılmaz Holding'in tek avukatı olarak çalıştığını öğrenmiştim. Ama aynı zamanda sıkı bir Baro avukatıydı ve kendisine gönderilen tüm davalara bizzat katılmış hiçbir asistan avukatı yönlendirmemişti. Adam sertlikte demir ile yarışırdı. Demirin erimesini sağlayacak bir sıcaklık varken, bu adamı bir volkan dağı lavının bile eritebileceğini sanmıyordum. Şirketteki söylentiler doğruydu. Tam anlamıyla bir yalan avcısıydı. Anında keşfediyor, anlıyor ve yakalıyordu. Nedenini bilmiyorum ama ilk defa bir adamın hislerinden, söylediklerinden ürküyordum. Garip ama Yiğit Bey sanki çok farklı biriymiş gibi görünüyordu. Sanki yıllardır karanlıkta kalmış ve o karanlıkta sayısız yalan ile karşılaşmış, güveneceği hatta ona yalan söylemeyeceğine güveneceği bir ışık arıyormuş gibiydi. Kızlardan öğrendiğim kadarıyla kadınlar ile hiç arası olmamış. Bugüne kadar yanında bir sevgilisi veya takıldığı biri olmamış. Derya'nın söylemine göre Aşka ve birliktelikler cidden önem verir ve ona göre davranırmış. Peki ya bu kadar mükemmel bir adamın karşısına onu mutlu edecek biri çıkmamış mıydı? Kesin başka bir şey vardı, başka bir neden. Ben bu düşünceler içerisinde dolanırken Rubi eğlenceli bir ses tonunda iyi geceler dercesine havlayınca ona gülümsedim. Yaklaşmakta olan uykuya kendimi teslim ettim. ............................... sabah uyandığımda ağrılarım düne oranla daha azdı ve daha dinç hissediyordum. Rubi'nin tavşan terliklerim ile giriştiği savaşı gülümseyerek izledim ve yataktan kalktım. Rubi beni fark ettiğinde havlayarak, tüm tatlılığıyla kuyruğunu sallayarak benim ile oyna demeye çalışıyordu ama benim işe yetişmem gerekiyordu. Hızla elimi yüzümü yıkadım ve kıyafetlerimi giydim. Saçımı makyajımı ayarlayıp hızla odadan çıktım. Koridorda hızlı adımlar ile ilerlerken karşılaştığım kişi ile duraksadım. kadir mutfak kapısının pervazına omzunu dayamış ve anlamını çözemediğim bir tarzda beni izliyordu. Onu önemsemeden hızla yanından geçmeye kalktığımda Kadir "Kahvaltı yapmayacak mısın?" diye sorup olduğum yere çivilenme mi sağladı. kahvaltımı dedi o. üstelik bana söyledi yani. Her zamanki gibi 'paraya ihtiyacım var' demek yerine Kahvaltı yapıp yapmayacağımı mı sordu o diye içimden geçirdim ve yavaşça ona dönerek, "Annen ile uğraşmak istemiyorum" karşılığını verdim. Kadir derin bir nefes aldı ve bana yaklaşırken sert çıkarmaya çalıştığım sesim ile "Lütfen daha kendimi yeni toparladım ve annene her ay vermem gereken bir haraç var ve beni her gün döverseniz çalışamam. şu işi bir kaç ay ara ile yapsak" dediğimde anda kadir duraksadı ve "ben sana hiç vurmadım Aylin" diye söylendi ve yanıma gelip kolumdan kavrayarak, meni mutfak kapısına kadar götürdü ve hazırlanmış olan kahvaltı sofrası ile gözlerim kocaman oldu. Tamam, öyle mükemmel bir sofra değildi ama Kadir'in bir kahvaltı sofrasını bırakın dolaptan bir su aldığını görmemiş olan ben, bu durum karşısında oldukça şok olmuştum. Kadir, "Hadi ama Aylin zehir koymadım" diye söylendiğinde hızla onun ile göz göze geldim ve "Ne istiyorsun? yani param yok daha maaşımı almadım. Benden beklentin ne?" diye sorduğumda Kadir'in ilk defa içten bir kahkaha attığını gördüm. aptal gibi ona bakarken, kadir "Paranı istemiyorum ve galiba bundan sonra senin parasal ihtiyaçlarını benim karşılamam gerekiyor" dediğinde engel olamadığım bir şaşkınlık ses tonu ile "Neden?" diye sordum. Bu soruyu soran tek kişi olmadığımı arkamdan yükselen ikinci bir ses "Evet neden?" diye soran Ayşe mikrobu oldu. Kadir gözlerini öldürecekmiş gibi annesine dikti ve ben tereddüt ile Ayşe cadısına baktım. Sonra ise ikimizinde sorusunu cevaplaması için Kadir ile göz göze geldim. Kadir derin bir nefes aldı ve annesine ölümcül bir bakış atarak, "Senin oğlun değilim ama Aylin'in abisi olabilirim. Sen kimseye söylemiyorsun ama senin öz oğlun olmadığımı ikimizde biliyoruz. Sadece bana gücün yetmiyor." dediğinde şok olarak baka kaldım. Annesi titreyen sesi ile "Ben seni hep oğlum olarak gördüm" dediğinde Kadir, sert çıkan sesi ile "Sadece benden korktuğun ve seni koruyabilecek tek kişi olduğum için" dediğinde sendeledim. Bu kadarı fazlaydı. Kadir benim ile göz göze geldi ve "Kahvaltını yap ve işe o şekilde git" dediğinde ne yapacağımı şaşırarak bir sofraya bir Ayşe cadısına baktım kadir bu bakmama derin bir nefes aldı ve "Aylin bu sofra senin ve babanın parası ile alınan şeyler ile hazırlanıyor. Onun sana bir şey söylemeye hakkı yok otur da kahvaltını yap dediğinde yerimde sıçradım ve sırf ilk defa Ayşe cadısına karşı beni koruyan birinin arkasında güvende olduğumu hissettim ve derin bir nefes alarak masaya oturdum. Kadir'e de güvenmiyordum. Her ne oluyorsa benim bu durum ile ilgili herhangi bir fikrim yoktu ama elbette ortaya çıkacaktı....
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD