Kardeşi yapılacak en güzel şeyi yapmış ve aileden tamamen uzaklaşmıştı sanırım. Bu konuda pek konuşmak istemiyor gibiydi. Zaten benimde onunla uzun uzun sohbet etmek gibi bir niyetim yoktu.
Yemeğe geçtik. Masada çiçekler vardı. Mumlar ne kadar yanıyor olsa da kırmızı güller değil siyah ve beyaz laleler seçilmişti masa için. Masanın siyah beyaz örtü seçimine uygundu. Tabaklar ve bardaklarda aynı şekildeydi. Sanırım lale seçilme nedeni bardaklarında lale şeklinde olmasıydı. Kırmızı gül olmaması hoşuma gitmişti. Sevgili yemeği gibi olmayacaktı.
Onunda bir an yiyelim bitsin yemek diye düşündüğüne inanıyordum. Az önce beni karşılayandan başka bir kadın gelip servisleri yaptı. Konuşmuyorduk. Bende söze nasıl başlayacağımı bilmiyordum. İnsan pat diye birinin yüzüne bunu nasıl söylerdi? Tamam onunda istemediğine hatta sevineceğine inanıyordum ama yine de gurur kırıcı bir şekilde söylememek gerekirdi. Son derece nezaketle karşılanmıştım ve öyle de ağırlanıyordum. Karşılık olarak kabalık yapmak olmazdı.
Ana yemek servisi sırasında Kaan ayağa kalktı ve kendi doldurdu şarabımı. Onu kırmak istemedim. Biraz sonra söyleyeceklerim yeterince olumsuzdu. Hakkında bahsedildiği gibi birine de benzemiyordu. Şu ana kadar son derece nazik davranmıştı. Gerçi mafya nasıl olur bir fikrimde yoktu ama hayal gücüm kaba saba ve kimseyi konuşturmayan adamlar olarak tasvir ediyordu. Şarabım bitince yeniledi. Kendine başka bir içki koymuştu benden müsade isteyip. Kibarlıktan sorduğu için olmaz dememiştim. Ayrıca içmesi beni ilgilendirmezdi. Hızlı içmiyordu. Şarap sevmiyorsa sırf bana eşlik etmek için içmesi gereksizdi.m Onunda benim gibi ikinci kadehiydi. Sonuçta gecelerin prensi gibi bir adamdı. İçip dağıtacak birine benzemiyordu.
Tatlılarda gelince konuya bir yerden başlamam gerektiğini düşündüm. Düşündüğümden fazla zaman geçirmiştim burada. Evde yalnız olmamakta beni rahatlatıyordu. En az iki kadın vardı evde.
' Kaan. ' dediğimde başını kaldırıp bana baktı. Masa uzun sayılmazdı ama yine de aramızda mesafe vardı.
' Baban benimle konuşmak istediğini söylediği zaman bunun pek iyi bir konuşma olmayacağını tahmin ettim Alina. '
Konuya benden hızlı giriş yapmıştı.
' Sanırım öyle denebilir. Sende biliyorsun ki birbirimizi hiç tanımıyoruz. '
Neyse ki egolu biri gibi görünmüyordu. Onu istemediğimin farkındaydı ve bu onu hiç rahatsız etmiş gibi değildi.
' Sen beni tanımıyorsun Alina. 17 yaşındasın. Özel Çağdaş Lisesi son sınıf öğrencisisin. İç mimar olmak istiyorsun. İstanbul doğumlusun. İki ay sonra 18 yaşında olacaksın. Boğa burcusun. En yakın arkadaşların Eray, Nesrin ve Batu. Aslında çok arkadaşın var. Neredeyse sınıfın tamamıyla arkadaş gibisin ama yine de kendini herkese açmıyorsun. Diğerlerine daha çok yardımcı olmaya çalışıyorsun. Gerçek bağ kurmak konusunda seçicisin. Bir erkek kardeşin var. Hayatında en değer verdiğin insan o. '
Eray arkadaşım değil sevgilim diyemezdim. Hakkımda bu kadar şeyi nerden bildiğini düşünüyordum. Konuşmaya devam etti.
' Ve benimle evlenmek istemiyorsun. '
Son cümleyi söylerken ses tonuda bakışları da değişmişti. Ürkütücü bir hal almıştı bu durum.
' Hakkımda bu kadar şeyi nereden biliyorsun? '
' Benim soyadım Karatan. Bir şeyi bilmek istersem bilirim ama asıl sorun nereden bildiğim mi, yoksa neden bildiğim mi? '
Evet asıl soru nedendi. Bütün iyi niyetlerim bir bir yıkılıyordu sanki.
' Haklısın. Asıl merak ettiğim neden bildiğin. Ben seni de bu evliliğe mecbur ettiklerini düşünüyordum. Yanlış anlama tabii ki beni. Bu seninle ilgili değil. Yani özünde iyi biri olabilirsin ama... '
Geveleyip duruyordum ki otoriter bir ses tonuyla lafımı kesti.
' Beni kimse hiçbir şeye mecbur edemez Alina. Ayrıca neden mecbur olayım? Sana göre zengin bir ailen olabilir. Belki babam ve baban arasında bir ortaklık nedeniyle çıktı bu konu sanıyorsun ama senin baban benim ailemle herhangi bir konuda ortak olacak seviyede değil. Üç kuruşluk işlerinizle bizimle aynı masaya bile oturamazsınız. '
Tam olarak öyle düşünmüştüm. Ailemin maddi durumu iyiydi. Evet bir Karatan ailesi olmayabilirdik ama zengindik. Kaan ailemden tiksiniyor gibi bahsediyordu. Sanki gözünde bir böcekten farkımız yoktu. Bu tavrı beni sinirlendirmişti. Omuzlarımı dikleştirip gözlerimi ona diktim. Başım ağrıyordu ama sanırım sinirdendi.
' Ailemi küçük göremezsin. Ayrıca evlenmek istemediğimi madem biliyorsun konuşacak bir şey kalmadı demek ki. Buraya boşuna gelmişim. Ailem beni merak eder. Müsadenle. '
Müsaade etse de etmese de burada kalacak değildim. Onu kinayeli bir şekilde söylemiştim. Kendini bir şey sanıyordu.
' Seni kimse merak etmez Alina. Herkes, pardon sen hariç herkes nerede olduğunu ve neden burada olduğunu gayet iyi biliyor ama yine de gitmek istiyorum diyorsan buyur kapı orada gitmek istiyorsan git. '
Ailem elbette buraya yemeğe geldiğimi biliyordu. Zaten babamla konuşmuştu. Bu imalı lafını anlayacak kafada değildim. Sinirden sanırım ellerim ayaklarım uyuşuyordu. Ayağa kalktım. Başım döndü. 1.5 kadeh şarap içmiştim sadece. Bu kadarına alışıktım, sarhoş olmazdım. Başımın dönmesi stresten olmalıydı. Bir kaç adım attım. Yere yığılacağım sırada birinin beni tuttuğunu hissettim. Son hatırladığım kulağıma gelen fısıltıydı.
' Ben bir şeyi istersem onu alırım Alina Eser. '
Ona cevap veremedim. Gözümü açamadım. Hiçbir şey anlamıyordum. Bütün gücüm çekilmiş gibiydi.
...
Gözüme gelen güneşle gözlerimi kırpıştırdım. Gözlerim yanıyordu. Zorlukla araladım ve nerede olduğumu anlamaya çalıştım. En son Kaan' la yemek yiyordum ve burası benim odam değildi. En son... En son bayılmıştım ve beni Kaan tutmuştu.
Panikle yanıma baktım. Kaan üzeri çıplak yatıyordu. Kendi üzerime baktığımda kıyafet olmadığını gördüm. Elbisem yerdeydi. Lanet olsun düşündüğüm şey olamazdı değil mi? Olmamalıydı. O bile bu kadar şerefsiz olmalalıydı. Hızla yataktan kalktığımda kasıklarımda acı vardı. Yorganı kaldırdım ve yataktaki kanı gördüm. Kaan yorganı hızla çekmem nedeniyle uyanmıştı. Yatakta doğruldu.
' Günaydın Alina. '
Sanki burada onunla kendi isteğimle kalmışım gibi rahattı. Ona doğru yürümeye çalıştım ama çıplak olduğumu hatırlayınca yerdeki elbiseyi alıp vücudumu kapatmaya uğraştım. Onu parçalamak istiyordum. Bana bunu nasıl yapardı? Ben bunu Eray' a nasıl açıklardım?
' Utanmana gerek kalmayacak kadar çok şey yaşadık Alina. Şu an hatırlamıyor olabilirsin ama evliliğimiz boyunca her gece itinayla yaşayacağımız için bunu dert etme. '
Utanmadan evlilikten bahsediyordu. Kendince beni mecbur bırakmak için yapmıştı ama ona boyun eğmek gibi bir niyetim yoktu. Bu benim suçum, benim utancım değildi.
' Hayvan herif. İçkime ilaç koydun değil mi. Adi pislik seninle asla evlenmeyeceğim asla. Seni şikayet edeceğim. Bu yaptığın yanına kalmayacak. Duydun mu beni? '
Umursamaz bir şekilde bakıyordu ama onu şikayet edecektim. Bu olayı öylece kapatacağını, ya da para verip beni susturacağını sanıyorsa yanılıyordu. Ailem paragöz olabilirdi ama ben değildim. Beni susturamazdı.
' Ne bileyim ben senin içeceğini. İçkine ilaç falan koymadım. Tatlıya koydum. İşimi garantiye almayı severim. Kadınlar tatlıya pek hayır demezler de. Evlilik konusuna gelince öyle bir seçim şansın yok Alina. Ben bir şeyi istersem alırım. Ah bunu dünde söylemiştim ve ondan sonra tam üç kez aldım. Yani ispatlı bir durum boşa şansını zorlama.. Ayrıca beni şikayet etmeyi de aklından çıkar. Gecenin bir saatinde, böyle ıssız bir yere kendi isteğinle geldin. Bunun şahitleri var. Bedeninde hiçbir zorlama yok. Neyi ispat edebileceğini sanıyorsun? '
Suratına tükürmeye bile değmezdi. Pişkin pişkin konuşması bu konuda ilk olmadığımı düşündürüyordu. Her şeyi en baştan ince ince planlamış gibiydi ama benim umrumda değildi.