Annem babam geldikten kısa süre sonra gittiler. Eray ortalıktan kaybolmuştu. Sanki hiç gelmemiş gibi birdenbire üstelik. Aklımı mı kaçırıyorum diye düşünüyordum. Delirmek bile bütün olanlardan daha mantıklıydı. Eray daha az önce hiçbir şey olmamış gibi gülümsüyordu. Eray böyle biri değildi. Evet kardeşim için yapmıştı ama Eray duygusal biriydi. Hislerini böyle gizleyemezdi. Beni Suna Hanım' ın yanına götürdüler. Kadın perişan haldeydi. Bana sarıldı. Öyle sıkı sarılıyordu ki nefes almakta zorlanıyordum ama bir şey diyemedim. Acısından hiçbir şey anlayacak halde değildi. ' Oğlum gitti ama en azından emaneti bizimle.' demişti. 'Tek tesellim bu. ' Bir anne olarak tutunacak bir dal arıyordu.
Cenaze hemen kalkacaktı. Beni Dağhan' ın eve götüreceğini söyledi Mehmet Bey. Demek ki Eray hala buralardaydı. Ne kabustu ne de aklımı kaçırmıştım. Adamlardan birinin eşliğinde aşağıya indim. Beni kapının önünde duran Rand Rover' a yönlendirdiler. Arka kapıyı açtılar, bende geçip oturdum. Sürücü koltuğunda Eray vardı. Dağhan dediklerinde başka biri gibi geliyordu. O Eray' dı. Sevdiğim adamdı. İlk ve tek aşkımdı. Eray' ı böyle lüks bir araba kullanırken görmek tuhaftı. Aslında ehliyeti olduğunu hatta araba kullanmayı bildiğini bile bilmiyordum. Tabii bu konu açılırsa ehliyet üzerindeki Eray Dağhan durumunu nasıl açıklayacaktı.
Eray hareket etti. Yol boyunca hiç konuşmadık. Mehmet Bey' in evinin önünde durduk. Arabadan indik. Eray öylece eve bakıyordu. Uzun zamandır gelmiyor olmalıydı. Aiesini bu acı günde yalnız bırakmamıştı ama tanıdığım Eray gibi değildi. Çok tuhaf bir enerjisi vardı. Sanki ayakları geri gitmek istiyor gibi bir süre evi izledi.
Bahçede orta yaşın üzerinde bir adam vardı. Galiba bahçıvandı. Yanımıza geldi.
' Başın sağ olsun Dağhan oğlum. Seni yıllar sonra böyle görmek varmış. Hoş geldin' dedi.
' Seninde başın sağ olsun Hüsnü Amca. '
Adama hüzünle bakıyordu. Sanki çok eski ve özlediği birini görmüş gibiydi ama sarılmıyordu. Hiçbir sevgi ya da saygı gösterisinde bulunmadı.
' Ah be evladım. İçim yandı. Daha dün gibi şu bahçede koşup oynamanız. Sen artık gelecek misin? Ara sıra olsa da gel olmaz mı? Yıllar geçti ama ben bu bahçenin sessizliğine alışamadım.'
Adam Eray' ın çocukluğunu biliyordu belli ki. Bir an gözünde koşup oynayan küçük bir Eray canlandı bütün sevimliliğiyle. Kim bilir çocukken ne kadar sevimli, ne kadar şirindi. Tam olarak hayal edemiyordum aslında çünkü çocukluğuna dair hiç fotoğrafı yoktu. En azından öyle söylemişti. Belki bu evde vardı ama şu an bunu sormanın sırası değildi. Bir süre öncesine kadar son derece normal, sıradan olan hayatım birden çok garip bir hal almıştı. Burnumda geçmeyen bir kan kokusu vardı.
' Gelirim Hüsnü Amca. Sen kendine dikkat et. İlaçlarını ihmal etme '
' Hiç içesim gelmedi bugün evladım. Dağ gibiydi abin. Ben bu yaşımda yaşarken hala... '
' Hiç öyle söyleme Hüsnü Amca. Kader. Bazı şeylerin sırası olmuyor. '
Adamın gözleri buğulandı. Sesi titredi.
' Evladım sizide tuttum. Hava soğuk geçin siz içeri. Ben size meyve toplayıp göndereyim. Abinle diktiğiniz ağaçlardan. Hiçbir şey yiyememişsinizdir siz şimdi. '
Eray hüzünlendi. Belki de o günler gelmişti aklına. İçeri girdik. İçeride bizi karşılayan kadın yukarı yönlendirdi. Bir odanın önünde durdu.
' Odanız hazır Dağhan Bey. Bir isteğiniz olursa seslenirsiniz. '
Dağhan cevap vermeden, teşekkür bile etmeden odaya girdi. Normalde çalışanlara karşı hep kibar olurdu ama şu an elbette bunu düşünecek halde değildi. İki oda ileride durduk.
' Burasınıda size hazırladık. Mehmet Bey dinlenmeniz gerektiğini söyledi. Eşyalarınız sonra getirilecekmiş. Misafir için olanlardan koydum yatağın üzerine. Başka bir şeye ihtiyacınız olursa ya da bir sorun olursa seslenin ismim Ayşe. '
' Teşekkür ederim. '
Odaya girip uzandım. Ama gözümü kapatınca gördüklerim rahatsız ediyordu. Olayın nasıl olduğunu görmemiştim ama beynim ne kadar silmeye çalışıyor olsa da oradan çıkarken gördüğüm kan içindeki yaralılar, ölüler gözümün önüne gelmişti. Çıktım ve Eray' ın kapısını çaldım.
.....
Cevap beklemeden içeri girdim. Eray elleri başının altında gözleri tavanda yatıyordu. Beni görünce doğruldu. Ona doğru yürürken panoda resimleri gördüm. Eskiydi ama tanımak zor olmamıştı. Yalnız fotoğrafları vardı. Annesiyle vardı ama en çok abisiyle fotoğrafları vardı. Boğazımda düğüm oluştu. Az önce hayal edemediğim çocukluğu şu an gözlerimin önündeydi. Ne kadar nefret etsem de Kaan' da bir zamanlar çocuktu ve masumdu.
' Neden geldin? '
Sesindeki sertliğin beni durdurmasına izin vermeyecektim.
' Eray konuşmamız gerekiyor. ' dedim. Sesim onunki kadar keskin çıkmasa da netti.
' Bunun için geç kalmadın mı? Neden dediğimde en azından zengin biriyle evleniyorum diyebilirdin. Bence o kadarda zor bir cümle değil. '
' Diyemedim. Öylece anlatılacak bir şey değildi çünkü. '
' O zaman söylemedin şimdi de söylenecek bir şey kalmadı yengeciğim.'
İnadına vurgulaya vurgulaya yenge diyordu ve canımı yakıyordu.
' Ben evli değilim. Kaan imzayı atmadı. ' dediğimde gerçek yüzüme vurdu. ' Atamadı. ' olarak düzelttim cümlemi. Ölmeseydi atmış olacaktı çünkü.
Eray yataktan kalktı. Bileğimi tuttu. Hiç görmediğim kadar öfkeli görünüyordu.
' Derdin bu mu yani? Evlenemedin diye mi üzgünsün? Bir kardeş olmadı diğeri mi diyorsun? '
Beni odadan peşinden sürükleyerek çıkardı. Nasıl bu kadar acımasız olabiliyordu? Öfkeli olması normaldi ama bu tavırları hiç Eray' a göre değildi.
' Odan neresi?' diye bağırdığında önce cevap veremedim.
' Odan neresi dedim? Cevap ver! '
Sesim çıkmadı. Odamı işaret ettim. Onu ilk kez bu kadar sinirli görüyordum. Odama doğru yürürken diğer odanın önünde durdu.
' Bu oda kimin bakmak ister misin? '
Durdu. Yutkundu ve devam etti. Böyle sorduğuna göre kimin olduğu belliydi. Umarım beni o odaya sokmazdı. Görmek istemiyordum ama sesim çıkmıyordu.
' Senin ve benim odamın arasında abimin seninle evleneceği gün ölen abimin odası var. '
Böyle söyleyince çok ağır oluyordu.
' Ben mecbur kaldım. Niye beni dinlemiyorsun Eray? Mecbur kaldım. Çünkü...'
Eray lafımı kesti.
' Sana bana Eray denemeni söyledim. Bu evde Dağhan Karatan' ım ben. Sen benim aydınlığımdın Alina. Kaçtığım karanlıktan sonra yüzüme doğan aydınlıktın. İsminin anlamının aydınlık olduğunu öğrendiğim gün dünyaya beni aydınlığa çıkarmak için geldiğini düşünmüştüm. Geceleri çalışmak için iş bulmuştum biliyor musun?'
Bilmiyordum. Söylememişti ki nereden bilecektim. Beni omzundan tutup duvara yasladı. Konuşmaya devam etti.
' Hayallerimizi gerçekleştirebilmek için uykusuz kalmaya razı olmuştum. Mecburdum diyorsun ya. İnanmıyorum ama inansam bile.'
Durakladı. Yutkundu. Sözlerinin ne kadar sert olduğunu fark ediyor muydu bilmiyorum ama konuşmaya devam etti.
' İnansam bile ne olacak sanıyorsun! Sana öfke dolu olduğum, terk ettiğim, kaçtığım babama güvendiğim kadar güvenmiyorum ama güvensem inansam ne olacak sanıyorsun? '
Demek ki Eray babasıyla sorun yaşadığı için evi terk etmişti. Buna şaşırmadım çünkü Eray Mehmet Karatan gibi bir adamla yapamazdı. Mehmet Karatan ne kadar acımasızsa Eray o kadar vicdanlıydı. Mehmet Karatan ne kadar paraya, güce düşkünse, Eray için o kadar önemsizdi. Zaten bütün bu imkanları elinin tersiyle itip kendine bir hayat kurmasındanda belliydi.
' Eray. Lütfen. ' dedim. Sözlerindeki zehir dursun istiyordum.
' Aramızda abimin odası var . Bu sana hiçbir şey anlatmıyor olabilir. O zaman daha açıklayıcı olayım Alina. Şimdi aramızda bu kadar az mesafe var ya. '
Bana doğru bir adım daha attı. Aramızda sadece bir kaç cm mesafe kalmıştı. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Bir an nefesim kesiliyor gibi oldu. Şu an ne kadar sinirli olursa olsun o benim sevdiğim adamdı.
' Bu kadar değil mi? Bu kadarcık. Elimi uzatsam elini tutmaya yetecek kadar. Sarılsam sarmaya yetecek. Peki ya o ne olacak Alina? '
Eliyle karnımı işaret etti.
' Sana sarılsam aramızda abimin bebeği olacak. Bu yüzden zengin koca hayallerini unut ama evlenmediniz diye üzülme. Sen abimin emanetini taşıyorsun. Artık bir kraliçe kadar itibarın olacak. Bir dediğini iki etmezler ama bir daha bana yaklaşma. Bir daha sakın yanıma gelme. '
Gözümden yaşlar akmaya başladı. Elimi kaldırdım ama ona dokunamadım. Gözleri sakın diyordu. Sanki dokunsam onu yakacaktım.
' Eray. '
' Eray yok Alina. Sen Eray' ı terk ettin. O da seni kalbine gömdü. Annem için bir kaç gün buradayım. Sonra ne yüzümü göreceksin ne de sesimi duyacaksın. Gideceğim. Bu şehirden belki ülkeden bile gideceğim. '
' Okulun var. Hayallerin... '
' Seni gördüğüm o beyaz gelinlik var ya Alina. O hem abimin hem de hayallerimin kefeni oldu. Mehmet Karatan' ın bana ulaşmasını tek engelleyen abimdi. Ona yurt dışında okuduğumu söyleyen. Şimdi gerçekten yok olacağım. Mehmet Karatan' ın bile elinin ulaşamayacağı bir fare deliği bulurum elbet. '