Karşılaşma

1221 Words
“Benim güzel hatunlarım,” dedi Peri mest olmuş sesiyle. “Yine muhteşemsiniz. Böyle bir hareme sahip olduğum için çok mutluyum. “ onun bu tavrına gülmeden edemedik. Hepimiz beyazlar içerisinde kuğuyu andırıyorduk. Gitmekte olduğumuz partinin konsepti beyaz renklerden oluşuyordu. Beyaz giymeyenin girmeyeceğim bir partiydi ve her hafta farklı konseptler olurdu. Biz ise eğlenmeyi çok seven, gece hayatına atılmaktan zevk alan üçlü olarak bu partileri asla kaçırmazdık. Fakat bugün belki de ilk kez, partiye gitmek istemedim. Nedensiz bir şekilde ruhum çekilmiş gibi hissettiğim bir gündeydim ve tüm gün bu durgunluğumu onlardan gizlemek için her şeyi yapmıştım. İkisinin de gözünden kaçmadığının farkındaydım ama irdelemiyor olmaları beni memnun ediyordu. Aramızdan biri, herhangi bir durumda kendisi anlatmak istemediği sürece baskı yapmazdım. Tabi bu, kendini çok yıprattığını fark edene kadardı. Aksi halde müdahale kaçınılmazdı. “Acaba bugün hangi yakışıklıyı ağına düşürsem! “ diye şakıyan Peri’ye boş gözlerle baktım. “Hangi yakışıklı derken? Sen bir kişiyle yetinmezsin Peri. “ diyen Ayşenur’un lafına parmağımla okey işareti yaparak onayladım. Her partide mutlaka birkaç kişiyi ayarlıyor, tüm hesabı onlara kitleyi toz oluyordu. Başka zamanlarda onlardan biriyle karşılaştığında ise ‘hayallerini kurduğun o güzel kız olabilirim ama o gün orada bulunan kız değilim tatlım’ diyerek sıvışıyordu. Düşman başına. “Ay doğru, pardon.” Ayşenur’un arabayı kaplumbağa hızında sürmesine tek gıcık olan biz olmadığımızı arkadan kornaya aban bir sürücü sayesinde fark ettik. “Az yavaş bas hayvan!” diye bağırdıktan sonra inadına daha yavaş sürmeye başladı. Araba daha çok kornaya bastığında bizi sollayıp geçemiyordu da çünkü Ayşenur yolu sürüye inat ortalamıştı. “Selektör yakana şuna, “ dedim Sinirle, onun araba sürmesine sadece biz sinir olabilirdik. Başkası değil. “İneyim de bir güzel döveyim. “ Ayşenur dediğimi yapıp selektör yaktığında araba sağa çekip durdu. Aynı şekilde bizde sağa çektik ve hızla kemerlerinizi çözüp arabadan indik. Bizden önce inen Peri olmuştu. “Tabakhaneye bok mu yetiştiriyorsun? Ne bu acele?” Diyerek sinirle söylendiğinde hemen arkasındaki yerimi almıştım. Olası bir fiziksel şiddete karşı tetikteydim. Artık bu devirdeki erkekler ne yazık ki kadın falan dinlemiyordu. “Az daha yavaş giderseniz, gideceğiniz yere üç gün sonra falan varırdınız. Yol verseniz ölür müydünüz?” “Asıl sen bir kez kornaya basıp yol isteseydin ölür müydün? “ diyerek sertçe çıkıştı Ayşenur. Karşımızdaki adam muhtemelen bizden en az 6 yaş büyüktü. Kahverengi düzgün kesim saçlara ve temiz sakal tıraşına rağmen salaş giyimiyle biraz serseri görüntüsü çiziyordu. Kaşında çizik vardı, oldukça yakışıklı biriydi ve duruşunda bile küçük dağları ben yarattım havası vardı. Onunla atışmamıza ön koltukta oturan arkadaşı kayıtsız kalamamış olacaktı ki hemen çıktı. Açık kahverengi saçları sokak lambasının altında parlıyordu. Düzgün giyinimli, elit aile çocuğu havası veriyordu. “Kaya, hıncını kızlardan çıkarma. Bazen fazla abartıyorsun. “ anlaşılan Kaya isimli çocuk bir şeylere sinirlenip günah keçisi olarak bizi seçmişti. Fakat yanlış duvara tosladığının altını çizmek isterim. “Aranızda akıllı biri varmış, sevindim.” Dedi Ayşenur sahte tebessümüyle ikisini de süzerken. Onlar kendi aralarında atışmaya girerken benim gözlerim arabanın içerisinde, arka koltukta bizi izlediğinde emin olduğum kişiye takıldı. Yüzünü göremiyorum ama gölgesi oradaydı ve delici bakışlarını tam üzerimde hissediyordum. Vücudum aniden ürperirken kollarımı etrafıma dolama hissiyle dolup taştı fakat buna engel oldum. Tam o sırada Kaya isimli çocuk elini gelişigüzel sallarken az kalsın yanlışlıkla Peri’ye vuracağını fark ettiğimde refleksle bileğinden tutup ters çevirdikten sonra hızla arabasına doğru ittim. Kısa bir iniltiden sonra hızlıca bana döndü. Şaşkın görünüyordu. “Bu ne güç? “ Orantısız bir gücüm olduğunu biliyor olsam da sebebini bilmiyordum. Bu nedenle gözlerine ifadeden yoksun bir şekilde baktım. “Elini sallarken nereye geleceğine dikkat et. “ dediğimde iki arkadaş aralarında bakışıp tekrar bana döndüler. Enteresandır ki, fazla garip bakıyorlardı fakat ne anlama geldiğini çözememiştim. İkisi de hiçbir şey demeden arabaya binip gaza kökleyerek yanımızdan geçtiler. Son gördüğüm, hemen yanımdan geçerken filmle kaplı camın ardından bana bakan gözlerin verdiği delici bakışlardı. “Ne oldu şimdi?” Ayşenur’un şaşkın sesini duyduğumda omuzlarımı kaldırıp indirdim. “Dayak yiyeceklerini anladılar herhalde. “ diyerek dalgaya aldığımda onlar da fazla üzerinde durmadan arabaya yöneldi. Ardından partinin bulunduğu mekana doğru ilerledik. Alana geldiğimizde kapının önünde rengarenk, her model araba vardı. Bugünün konsepti beyaz olduğu için herkes beyazlar içerisindeydi. Bu eve daha önce hiç gelmemiştim. Genelde partileri belli kişilerin evlerinde düzenliyorlardı. Oldukça gösterişli ve büyük olan bu ev ise diğerlerinden çok daha görkemliydi. Acele etmeksizin içeri girdik, şöyle bir etrafa bakındım. Herkes kendi halindeydi. “Partinin en güzel kızları, sizi görmek ne güzel. Gelmeyeceksiniz sanıyordum?” aniden sağ tarafımdan gelen ses ile şaşırarak o tarafa döndüm. Berke. Partilerin playboyu. Kendisini severdim, eğlenceli ve iyi bir çocuktu. Eğlenmeyi, gezmeyi ve kadınları severdi. Tabi kadınlar da onu. “Ama geldik.” Dedi Peri homurdanır gibi. Ona biraz gıcık oluyordu. Hatta biraz değil çok gıcık oluyordu çünkü okuldan bir arkadaşını kullandığını söylüyordu. Aralarında ki husumete karışmak bana düşmezdi o nedenle ses etmedim. “Bende seni seviyorum canım.” Diyerek sırttı Berke. Gözleri bana döndü. “Sen iyi misin? Betin benzin atmış gibi.” Sesi ilgiliydi. Benimle arkadaş olmak istediğini ama sert karakterinden ötürü çekindiğinin farkındaydım. Açıkçası insanların bana yaklaşmak istememelerinin en büyük nedeni buydu. Ne yazık ki insanı öldürecekmiş gibi sert olan suratım benim değil genlerimin suçuydu... Yoksa ben gayet eğlenceli ve sakin biriydim. Belli ölçüde tabi. “İyiyim, üzerimde bir kırgınlık var sadece.” Diye geçiştirdim onu. Bana ne olduğu hakkında benim bile bir fikrim yoktu çünkü bugün, ruhumun bir parçasının eksikliğini fazlasıyla yaşadığım bir gündü. Nedeni yoktu ama öyle hissediyordum işte. “Eğer bir şeye ihtiyacınız olursa genelde havuz başındayız.” Dediğinde onu kafamla onayladım ve gidişini izledim. “Ben yakışıklı birini bulmaya kaçar.” Dedi Peri ve saniyeler içerisinde ortadan kayboldu. Ayşenur ise boş boş etrafa bakındı. “Ben biraz içeceğim, eşlik etmek ister misin?” diyerek bana döndü. Onu kafamla onayladım ve peşine takıldım. Ayşenur’un ciddi bir ilişkisi vardı ve yakın zamanda aldatıldığını öğrenmişti. Ruh halinin berbat olduğunun farkındaydım ama bize yansıtmaya niyeti yok gibiydi. O zaten sorunlarını yansıtmayı ya da anlatmayı seven biri değildi. İçine ağlar, içinde yaşar ve bazen içinde öldürürdü. Alkol standından birer kadeh viski alıp hız kesmeden içtik. Sonrasında ise gözüm şaraba takıldı ve ona yöneldim. Tam kadehi elime aldığım sırada bir kızın ayağının burkulup üzerime yalpalayarak kadehi üzerime dökmesi bir oldu. Şaşkınlık beyaz elbisemin kırmızıya boyanışını izledim. Kız özürler dilemeye başladığında sorun olmadığını, isteyerek yapmadığını gördüğümü söyledim. Kız üzgünce yanımdan ayrılırken ben de Ayşenur’un yanına döndüm. “Üzerime şarap döküldü. Ben bir lavaboya gidiyorum.” Üzerime bakıp gözlerini irice açtı. “Şarap demeden biri bir şey yaptı sanacaktım. Sen git ben de elbise bulmaya çalışayım.” Dediğinde kafamla onayladım ve alt kattaki tuvalete gittim ama dolu olduğunu görünce üst kata yöneldim. Buralarda kimsenin olmaması şaşırtıcıydı. Aşağıda ki lavabonun hizasın da olan kapıyı araladığımda doğru yere geldiğimi fark edip kendimi içeriye attım. Işığı açmaya çalışsam da açılmayınca bozuk olduğunu düşünüp lavabonun önüne geldim. Biraz fazla karanlıktı. Telefonun ışığını açıp yüz üstü kenardaki dolabın üzerine koydum. İşimi görürdü. Üzerimdeki elbiseyi çıkarıp iç çamaşırlarımla kaldım. Elbisenin lekeli kısmına biraz el sabunu dökerek çitilemeye başladığımda çıkmadığını görünce yüzümü buruşturdum. “Lanet olsun ya, her terslik beni bulmak zorunda mı?” Sanki bu bir kuraldı. Kendime uğursuz derken ciddiydim. Uğursuzun tekiydim. Muhakkak gittiğim her yerde başıma bir bela açmakta üzerime yoktu. Daha Parti’nin ik saatlerinde başıma böyle bir şey gelmesinden ne kadar uğursuz olduğum belliydi. Kendi kendime homurdanırken aniden arkamdan gelen sesle buz kestim. Bir erkek sesiydi. Sesi boğuk ve soğuk bir o kadar da ürpertici bir tondaydı. Söyledikleri ise beni duruma uğratmaya yetti. “Güzel kalçalar.”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD