Giriş
Giriş
Hayatın beni bir uçurum kenarından çekip almasıyla başladı her şey.
O, hayattı.
Beni düşünmeden çekip aldı.
Önce adımı tutku koydu.
Sonrada o tutkuyla büyüttü beni.
“Şşş, sessiz ol. Duyacaklar.” dedim fısıltıyla karışık inleyen ses tonumla. Bulunduğumuz sessizliğin içerisinde sesim gürültüden ibaretti. Olası en ufak şeyde ifşalanmamız an meselesiydi.
Girdiğimiz temizlik odasındaki dar alanın içerisinde soluklarımız birbirine karışırken, sessiz veyahut sakin olmamız mümkün değildi. Hele de onun öpülesi kırmızı dudakları göğüs aramda dolanırken ve simsiyah geceyi andıran saçları gerdanımı okşarken bazı şeyler imkansızdı.
Çünkü onun adı tutkuydu.
Onun adı her şeydi.
O benim, ben onun her şeyiydim. Nasıl birbirimizi bulduğumuzu anlatsam kalın bir romanın başrolleri olurduk.
Hele ki şu an akıl hastanesinin, temizlik odasında sevişiyor olmamız tamamen delilikti!
“Duysunlar, sikimde değil.” dedi boğuk sesiyle. Edepsizliği karşısında dudaklarım yukarı kıvrıldı. Küfürden asla hazzetmezdim ve o da buna dikkat ederdi. Benim hoşlanmayacağım ve bana zara verecek hiçbir şeyi yapmazdı. Küfretmek de buna dahildi fakat bu anlaşma seviştiğimiz zamanlar haricindeydi. Seviştiğimizde asla bu kurala uymuyor, ne gariptir ki edepsiz sözleriyle beni tahrik edebiliyordu.
“Farkındayım. Şu an oranda başka biri var.” sesim en az onunki kadar boğuktu. Kıkırdayarak büyük eliyle göğsümü avuçladı ve beni sertçe duvara yasladı. Ağzımdan ufak bir inleme firar ederken aniden bir şey oldu.
Hiç beklemediğimiz bir şey.
Arkamızdaki duvar iki yana kapı misali açıldı; biz, hiç görmemiz gereken şeyleri ve kişileri gördük.
İşte o gün ve o saatlerde her şey değişti.
Tüm hayatım, hayatımız.
Bana ait olan tek şey mutluluğumdu ve o gün benden mutluluğumu çalmışlardı.