Günler geçti. Fırat yeni kendilerine yetecek ve yakışacak bir konak bulup içinin tadilatını yaptırmaya başladı. Berivan hanım ise onu almaya gelmeyen oğlu ile gerçekleri öğrendiğini ve işin büyümediğini anladığında deliye döndü. Yüsra'ya lanetler yağdırıp beddualar okudu.
Yüsra ise Berzan onu ne zaman görmeye gelse peçesi yüzünde her daim sivri dili ile cevapladı. Genç kızın en önceliği ise normal odaya alınan ve tek kelime etmeyen Esme'ydi. Hastaneden çıkabilecekken genç kız için kaldı birkaç gün daha.
Yine onunla konuşmak için kapısını tıklatıp içeri girdi. Yine ses çıkmayan kızın mavilerinin kızıla çalan hali sessizce ağladığının kanıtıydı. Yanına yanaşıp yatağın köşesine çektiği koltuğa oturdu. Yaraları iyileşmeye başlasa da ruhu bedeninden çıkmış gibiydi.
"Esme" dedi sakince.
"Bugün nasılsın?"
Cevap yoktu. Ama maviler koyu kahvelere çevrilmiş acı içinde bakıyordu.
"Biliyorum canın yanıyor. Bedenin değil ruhun acır farkındayım ama toparlanman lazım Esme. Anacığın için ne kadar üzgün olduğumu bilemezsin. Ben kendi ana babamı hiç görmedim. Kokusunu bile bilmem ama sen en azından onların yüzünü kokusunu hatırlıyorsun. İnan bazen buna bile şükreder insan. Sende şükret. İyi bir evlattın ve anacığın asla sana küskün ya da kızgın göçmedi ebediyete."
Şakaklarından damlalar süzülen genç kız araladı duraklarını ve kısık pürüzlü acı yüklü sesiyle "Ben de yanmalıydım" dedi. Sonrasında kaçan hıçkırık ile göğsü havalandı.
"Yapma böyle ne olur. Anan baban seni görüyor Esme. Onları yattıkları yerde üzmeye hakkın yok. Sen şimdi ayağa kalkmalı daha sağlam bir şekilde hayatını kurup yaşamalısın. Onlara yakışır evlat olmalısın."
"Bırakmazlar ki? Benim tertemiz anama kötü dediler bana mı acırlar. Hem ben nefes bile almak istemiyorum ki."
"Kimin ne dediğine bakma. Sen ananı biliyorsun hep bildin. Üç beş kendini bilmezin attığı çamur leke dahi bırakmaz inan bana."
Onlar konuşmaya devam ederken birazcık sıkışan Yüsra "Ben bir lavaboya gireyim çıkayım da konuşalım olur mu?" değip kızın baş sallaması ile odadaki lavaboya girdi. İşini halledip çıkacaktı ki bir erkek sesi ile duraksadı küçükçe araladığı kapıdan Esme'nin başında duran ellili yaşlardaki adamı fark etti.
Esme karşısın da durup sırıtan adam ile kusmak istedi. Hem de içi dışına çıkana kadar.
"Niye geldin?" dedi boğazına kadar çıkan safrayı geri göndermeye çalışıp.
"Niye geldin bilirsin topal Esme. Bak anan olacak kadın da geberip gitti. Artık inat etme."
"Anamın adını o leş ağzına sakın alma."
"Bana bak, seni şuracıkta tek kurşunla anana kavuştururum. Benim asabımı bozma. Sen hala yapabileceklerimi anlayamadın galiba."
Esme'nin kaşları çatıldı ve aklına gelen şey ile gözleri irileşti. Bağırmaya çalışsa da sesi çıkmasa da odada duyulacak yüksek bir şekilde haykırdı.
"Kulübeyi sen yaktın. Anamı sen öldürdün. Beni bu hale sen getirdin. Allah belanı versin senin."
"Aferin yeğenim doğru tahmin ama anlaşılan senin de gebermen gerekiyormuş hala bana karşı gelebildiğine göre."
"Katilsin sen. Annemin babamın katilisin. Hayatımın katilisin. Rabbim seni cehenneminde yaksın inşallah. Katil, katil."
Adam yatan kızın boğazına yapışıp "O sesini kes önce. Sonra da Kardar'ları başından defet. Hastaneden çıkınca oğlumla evleneceksin. İtiraz etmeye ya da tek kelime etmeye kalkarsan bu odadan sağ çıkmamanı sağlarım. Hem kim sana inanır ki. Düşünsene kötü kadın denen anası ölmüş babası kim vurdu ya gitmiş topal yaralı bir kızın sözlerine karşılık benim sözüm. Yani Esme her türlü kazançlı ben çıkarım. En fazla sokaklara düşer milletin orospusu olursun. O zamdan da seni vurmak bana zevk verir. Sırf oğlum istiyor diye sana tahammül ediyorum ya neyse" diye hırlarken genç kız zorla "Ölürüm de senin ırz düşmanı oğluna karılık etmem. Seni şikâyet edeceğim. Hesabını adalete vereceksin" diyebildi.
Boğazından elini çeken adam elini kaldırıp tokat atmak için hazırlanırken dişleri arasından yine tısladı.
"Senin sözüne karşılık benim sözüm. Kimse sana inanmaz küçük orospu" demişti ki sertçe çarpan banyo kapısından çıkan Yüsra "Bir daha düşün istersen. Senin sözüne karşılık Esme'nin ve benim sözüm." Deyip hızla kapıyı açtı ve dışarıdaki adamlardan birkaçına seslendi. O sırada koridorda ilerleyen Ercan komutan ile adamın kurduğu tüm hayaller ve planlar bozulmuştu.
Derin bir sessizliğin içinde sürüp acı çığlıklar sağır eder duyan kulakları. En azılı düşmanlar içi cehennem ateşleri ile besleneneler gün gelip hazin son ile çıkar Yaradan'ın karşısına. Kötülerin kazandığının düşünüldüğü anlarda bile aslında en büyük kaybedenler olduğu bilinmez mahşer gününe kadar.
Ercan komutan kollarında tutulmuş adama bakarken yaşlı adam bağırıyor irin dolu ağzından salyalar akıyordu.
"Neler oluyor Yüsra Hanım?" diye soran komutan ile yaşlı adam söze atıldı.
"Ne olacak komutan, yeğenimi ziyarete gelmişim bu kız beni zorla adamlarına tutturur. Ben böyle terbiyesizlik böyle hayasızlık görmedim"
"Önce sakin olun" deyip bırakın adamı diye tutanlara sertçe konuştu komutan. Koridora giren Samet ve babası Hamit ağa odanın önünde komutanı ve Yüsra'yı görünce adımlarını hızlandırdılar.
Adamlar bırakmak için genç kıza bakınca o sadece gözlerini açıp kapadı ve adam bırakıldı.
"Hele şükür" deyip üzerini düzelten yaşlı adam gitmeye yeltenmişti ki karşısına dikilen Samet ile duraksadı. Hamit ağayı görünce hırsla "Hamit ağa, yeğenini yetiştirememişsin. Karşısında büyüğü varken nasıl davranacağını bir erkek ile nasıl konuşacağını bilmiyor" dedi demesine ama kendi ayağına sıktığını bilmiyordu. Yavuz hırsız ev sahibini bastırır düşüncesi ile saldırıya geçse de aldığı cevap ile dumura uğradı.
Hamit ağa göğsünü gere gere "Ben yeğenime ADAM olana nasıl davranması gerektiğini öğrettim. Demek ki senin adamlığında sorun var" deyince sinirli olan komutan bile anlık gülmek istese de bastırdı bu isteği.
Yüsra amcasına minnetle bakıp oradakilere hitaben konuşmaya başladı. Ama hedefi komutandı.
"Bu adam yeğenini öldürmekle tehdit etti. Kulübeyi yaktığını Esme'nin anasının ölümüne neden olduğunu ve babasının dahi ölümünde parmağı olduğunu kıza söyledi. Üstelik zorla oğluyla evlenmesini bunu yapmazsa iftira atıp törenin arkasına sığınarak öldüreceğini söyledi. Kızın boğazına sarıldı. Ben odadaki lavabodan çıkmasam daha da zarar verebilirdi"
"Yalan söylüyor yok öyle bir şey"
"Yalan söylüyorum öyle mi? İçerideki kıza soralım istersen"
"O topalın lafına mı inanacaklar. Üstelik anası iffetsiz kızı yollu. İftira etme bana"
O an elleri yumruk ola diğer adamlar yaşlı adamı yere sermemek için kendilerini tutuyorlardı.
Ercan komutan "Efendi dilinden çıkana sahip ol. Laf ettiğin senin ölmüş yengen ve yeğenin. Üstelik bu iddiaları araştırmamız gerekiyor" deyip telsiziyle dışardaki askerlere bilgi verdi.
Yaşlı adam sıkışmıştı köşeye.
"Yalan diyorum size nesini anlamıyorsunuz. O kahpe yattığı yerden hanemi dağıtmaya uğraşıyor. Oğlumla oynaştı yetmedi ocağıma ateş düşürecek"
Adamın sözleri üzerine dişlerini sıkan Yüsra elindeki telefonun ekranında parmaklarını kaydırdı ve o an herkes sustu. Adamın kin dolu sesi telefondan yankılanıyordu.
"Niye geldin?"
"Niye geldim bilirsin topal Esme. Bak anan olacak kadın da geberip gitti. Artık inat etme"
"Anamın adını o leş ağzına sakın alma"
"Bana bak, seni şuracıkta tek kurşunla anana kavuştururum. Benim asabımı bozma. Sen hala yapabileceklerimi anlayamadın galiba"
Anlık sessizlikten sonra genç kızın sesi devam etti.
"Kulübeyi sen yaktın. Anamı sen öldürdün. Beni bu hale sen getirdin. Allah belanı versin senin"
"Aferin yeğenim doğru tahmin ama anlaşılan senin de gebermen gerekiyormuş hala bana karşı gelebildiğine göre."
"Katilsin sen. Annemin babamın katilisin. Hayatımın katilisin. Rabbim seni cehenneminde yaksın inşallah. Katil, katil"
O an bir adamın elleri kızın boğazını buldu.
"O sesini kes önce. Sonra da Kardar'ları başından defet. Hastaneden çıkınca oğlumla evleneceksin. İtiraz etmeye ya da tek kelime etmeye kalkarsan bu odadan sağ çıkmamanı sağlarım. Hem kim sana inanır ki. Düşünsene kötü kadın denen anası ölmüş babası kim vurdu ya gitmiş topal yaralı bir kızın sözlerine karşılık benim sözüm. Yani Esme her türlü kazançlı ben çıkarım. En fazla sokaklara düşer milletin orospusu olursun. O zamdan da seni vurmak bana zevk verir. Sırf oğlum istiyor diye sana tahammül ediyorum ya neyse"
Esme'nin sesi zor çıkıyordu.
"Ölürüm de senin ırz düşmanı oğluna karılık etmem. Seni şikâyet edeceğim. Hesabını adalete vereceksin"
Oluşan küçük sessizlikten sonra adam nefret kusarak hırladı.
"Senin sözüne karşılık benim sözüm. Kimse sana inanmaz küçük orospu"
Demişti ki kapı sesinden sonra Yüsra'nın,
"Bir daha düşün istersen. Senin sözüne karşılık Esme'nin ve benim sözüm." Demesi ile adamları çağırması duyuluyordu.
Herkes kıza bakarken telefonu yaşlı adama çevirip "Bunlar da mı yalan. Karaktersiz olman yetmiyor bir de katilsin de. Şimdi soruyorum senin sözün mü bu kanıt mı?" dediğinde yaşlı adamın yüzüne inen darbe Samet'ten geldi.
"Senin olmayan şerefini sikerim lan. Ne istedin o kadından? Nasıl kıydın çocuğunun gözü önünde Allah 'sız"
Genç adam gürleyip ikinci yumruğu da geçirdiğine Ercan komutan tutup adamdan uzaklaştırdı. Gelen askerlere "Alın yerdeki adamı tutuklayın. Sorgusuna ben gireceğim" demeyi de ihmal etmedi. Yaşlı olabilirdi ama duyduklarını sindirecek değildi.
Adam yerden kaldırılıp tutuklanırken içeriden acı acı feryat eden Esme "Ana! Ana kıydılar sana. Engel olamadım" diye bağırıyor muhtemelen sinir krizi geçiriyordu. İçeri giren Yüsra ve arkasından gelen hemşireler yatakta çırpınan kızı tutmaya çalışırken ağzından ve burnundan kan akan adam bağırdı bu kez. Sesinin her bir tonunda kinin nefretin ve intikam yemininin kokusu tadı vardı.
"Gebereceksin orospu. Duydun mu beni Esme. Topal Esme. Ölümün yakın"
Ağzını kapamaya çalışan asker ile götürülürken bu defa da Fırat ve Berzan çıktı asansörden.
Kargaşayı gören adımlarını hızlandırıyordu.
Hemen Hamit ağanın yanında gelen iki genç adamdan Fırat "Amca hayır olsun inşallah ne oldu?" diye sordu. Samet dişleri arasında "Ne olacak kansız orospu çocuğu çok. Geçen yangından kurtardığım kızın amcası kızı tehdit etmiş. Üstelik yaşlı kadının öldüğü yangını da o çıkarmış. Pezevenk" diye hırladı resmen.
Yüsra odadan çıkıp dolu gözlerle kimseye bakmadan amcasına sarıldı. Koyu kahvelerinden damlalar peçesinde kaybolurken konuştu. Sesi hüzün acı ve derin bir minnet yüklüydü.
"Amcam baba yarım, Allah senden razı olsun. Bir gün of demedin kaş çatmadın. Evlatlarından ayırmadın. Merhametinle şefkatinle sevginle büyüdüm. Bu kızcağız gibi eziyet görmedim zorluk çekmedim. Tepemde çatım soframda aşım sırtımı dayadığım dağ oldun. Rabbim senin gibi yüreği güzel içi merhamet dolu insan nasip etsin öksüzün yetimin başına"
Hamit ağa sulanan gözünü silerken "Âmin" dedi sadece. İçeride "Ana" diye feryat eden çirkin sözlere baba yarısı amcasının kötülüklerine maruz kalmış yavru için yüreği sızladı. Anasız ya da babasız çocuklar dünyadaki diğer insanlara emanettir ya Hamit ağa o an suçluluk duydu. "Bu yavrucağa da bilip kol kanat gereydim keşke" diye içten içe kendini yedi. Kollarındaki kızın siyah saçlarını öptü şefkatle.
Berzan olan biteni duyunca sinirlendi elbet ama gözleri yüzünde peçesi yüreğinde acısı amcasına sığınmış kızdaydı. Kaç gündür hep gördüğü manzara sabitti. Yüzünde peçesi gözlerinde meydan okuma. Açık açık demişti zaten. Yaralarımı sar peçemi aç.
Yüsra geri çekilip amcasına ve sinirden kuduran ağabeyine bakarak "Kızı bırakmayalım kendi haline. Koruyalım. Bu adam bunları yapmaya cesaret ettiyse, alenen kızı tehdit edebildiyse zararı elbet dokunur. Konakta yaşasın. Zühre ablalara yardım eder. Ya da ne isterse onu yapması için ön ayak olalım. Babam, ağabeyim. Esme'ye sahip çıkalım" dedi olumlu yanıt almak ister gibi.
Samet'e kalmadan "Olur evladım. Gözümün çiçeği sen ses etmesen de ben bırakmam zaten mazlumu. O amca denecek şerefsiz için de hapse girmesi için elimden geleni yaparım. Gönlün rahat olsun. Hadi kızım bugün çıkış yapalım hastaneden. Nedim amcan ile konuşalım eğer sorun olmazsa Esme'yi de çıkaralım. En güvenli yer bizim konak onun için" diyen Hamit ağa ile kollarını yeniden boynuna saran kız sevinçten kocaman gülümsemişti.