6. Yalanlar ve Yalancılar

1217 Words
Ömer’den, Adam duyduklarıyla elini kalbinin üzerine koyarak yalpaladı. Nefes almakta zorlanır bir hali vardı. Kollarını tutan arkadaşlar olmasa düşüp bayılacağını düşündüm. “Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu senin Cemre? Ne demek kızın olduğunu unut? Sen baban olduğumu unutacak mısın kabul etsem?” Adsmın perişan haliyle atkestanesi kılıklının kabukları bir an için dökülür gibi oldu ama çabuk toparlandı. “Cemiyete karşı sizi mahcup etmek istemiyorum. Okul için yurtdışına falan gittiğimi söylersiniz herkese. Çağla hanım zor durumda kalmasın.” Sesinde bir mahcubiyet arıyordum ama yoktu. Ailesine karşı yanlışı olmuş teorim de an itibariyle çökmüştü artık. “Annen hakkında nasıl konuşuyorsun öyle kızım? Bizim için hayatta senin mutluluğundan önemli bir şey mi var?” Rengini henüz çözemediğim gözlerinde bir şeyler tuz buz oldu sanki. Bu kız fena kırılmış, şimdi de can yakmak için yalanlar sıralıyordu. Daha fazla sessiz kalmak istemediğim için müdahale ettim. “Kızınızı duydunuz, burada kendi rızası ile bulunuyor. Şimdi evimi terk eder misiniz?” Allah'tan kızım falan olmayacaktı. Ettiğini bulma dünyasında şu yaşattığımı yaşasam var ya daha evin yolunu bile bulamazdım. Adam kızına şefkatle bakan gözlerini hızla bana çevirdi, doğal olarak bir düşmana bakar gibi öfke saçıyordu. “Seni gebertirim! Duydun mu beni? Ellerimle boğarım.” Eğer gerçek bir babaysa yapması gereken de buydu zaten. Ben de kızının bana biçtiği roldeki yavşak bir pisliğin yapacağı gibi polis arkadaşlarıma döndüm. “Duydunuz, tehdit ediliyorum. Kendisinden şikayetçiyim, tutuklayın bunu.” Batakhanelere verdiğimiz baskınlarda bu lafları duya duya ezberlemişim, bir çırpıda ağzımdan çıkıverdi. Tanıdık repliği duyan iş arkadaşlarım bıyık altından gülerken yıkık baba tekrar kızına döndü. “Evimize gidelim. Evleneceğim dersen yine evlen ama böyle olmaz kızım. Ben seni burada bırakıp hiç bir yere gidemem.” Bir odamız daha olsa onu da sana açardık beybaba! “Git baba, beni rahat bırak.” Ah derdi ne merak etmesem babasına git diyen ağzına bir tane patlatmaz mıydım. Hala elimi tutan parmaklarını acıtmak için sıkıştırdığımda inceden inledi. Oh olsun sana! Babayla nasıl konuşulacağını böyle böyle öğreneceksin. Karşı atak olarak tekrar tırmalamaya geçtiğinde hızla elimi kurtarıp babasının yanına yürüdüm. “Bakın, kızınız burada güvende. İstediği zaman tekrar eve dönebilir ama şimdilik kalmak istiyor. Biz kötü insanlar değiliz, kızınıza bizden zarar gelmez.” Adam bir anda kolunu arkadaşımdan kurtarıp göğsümden itti. “KES LAN PUŞT HERİF!” Valla haklıydı. Kızının söylediklerine bakılırsa ben tam bir puşt oluyordum. Gerçek bir baba gibi kızından vazgeçmeyeceğini anladığımda komiser yardımcısı arkadaşıma döndüm. “Gördüğünüz gibi evimde bir suç unsuru yaşanmıyor. Şikâyetimden vazgeçtim. Beyefendiyi de alıp artık gidebilir misiniz?” Burada yapabilecekleri hiç bir şey yoktu. Reşit bir kimsenin beyanı kanunlar önünde esas kabul edilir. “Buyurun beyefendi, evi boşatmamız gerekiyor.” Adamı kolundan çekiştirdiklerinde gözü hala kızındaydı. “Benimle gel Cemre, bu iş böyle olmaz. Seviyorsa gelsin istesin. Gelinliğinle çık evimizden.” Bir baba için belki de en büyük fedakarlıktı ama bizim kestanenin dikenlerine işlemedi bile. “Git baba, daha gelme. Beni unutun.” Adamın gözü geride kala kala götürdüler. Kapıyı arkalarından örttüğümüzde anneme baktım. Hiç bir tepki vermemişti o dakikaya kadar. Ne diyecek, acaba Cemre’ye inandı mı feci merak ediyordum. Nihayet buzları çözüldüğünde iki adım atıp kızın önüne geldi. Torunumun annesi deyip kızı bağrına basmasını beklerken birden elini kaldırıp kızın suratına tokat atıverdi. Acıtacak bir şey değildi ama ikimiz de şok olmuştuk. “Babana yalan söylemeye utanmıyor musun!” Kardeşimden sonra psikolojisi bozuk olduğu için davranışlarını kestiremesem de şimdi babamın vefatından önceki annemi gördüm yüzünde. Babamdan sonra bize yetemediğini düşündüğü için hep bir mahcuptu. Hata yapana bile hatasını söyleyemeyecek durumdaydı. Cemre babasına geri cevap verdiği gibi anneme de terslenir mi diye baktım ama deminden beri cadılık eden kızın gözleri dolmuştu, masum masum bakıyordu. Annem de ben de dikkat kesilmiş ne diyecek diye bekliyorduk. “O adam benim babam değil.” Hayatta inanamazdım, gözleri birebir aynı gibiydi. İçine yeşil hareler düşmüş kehribar gözler ülkemizde pek yaygın olmadığına göre mecaz yapıyordu her halde. Ensesinden yakalayıp kapıyı açtım. “Yeter bu kadar yalan, baban fazla uzaklaşmış olamaz, vereyim o uğraşsın seninle.” Ensesindeki elimi yakalamaya çalışırken anneme döndü. “Bana söz vermiştin, kimsenin eline bırakmam seni demiştin. Beni o adama verirseniz kendimi öldürürüm.” Son söylediğiyle babasına teslim etmekteki kararlılığım kırıldı. Palavra sıkmadığını kendi gözlerimle görmüştüm maalesef. Ensesindeki elimi çekip açtığım kapıyı geri örttüm. “Babana verilmek istemiyorsan yalan söylemeyi kes.” Dik dik yüzüme baktı. “Ne bakıyorsun kızım, suratın adamın fotokopisi gibi. DNA raporu görsem yine inanamam baban olmadığına. Mecaz yapıyorsan söyle onu bilelim.” Omuzları iyice düştü. Demin çatır çatır yalan söylediği için şimdi ne dese inanmam kolay değildi. Beni boş verip anneme döndü. “Kimsesiz olduğum doğru, annemin fahişe olduğu da doğru. Bu adam kendisini benim babam sanıyor ama olmadığını kulaklarımla duydum.” Bana dönüp konuştu bu defa. “Karısından.” Kapı önünde daha fazla durmak istemiyordum. Karşımdakinin sıradan bir ergen şımarıklığı olmadığı belliydi. Kız matruşka bebek gibi kat kat gizemler saklıyordu. Bu işi böyle çözemeyeceğimiz için kolunu tutup mutfağa sürükledim. Uğruna yakayı ele verdiğimiz yemekler ziyan olsun istemiyordum. “Anne hadi gel, karnımız doyuralım. Anlaşılan daha zamanımız çok. Bir daha yalan sıkarsa merdaneyle döversin.” Annem bağrına basmakta acele ettiği kıza kırgınca baktı. “Yemem ben onun yemeğini.” Gelin kaynana çekişmesi gibi bir şey olmuştu sanki. Ağlanacak halimize gülesim geldi. “Anne nimetin suçu ne, yiyelim. Kafamız yerine gelsin. Bu yalancı çobanın ifadesini öyle alırız.” Nihayet inadı kırıldığında mutfağa geçtik. Gastronomi uzmanı şefimiz tavuk grateni soğuk yememize izin vermeyip peyniri eriyinceye dek tekrara fırınladı tabaklarımızı. Zaten dünyadaki en büyük derdimiz beşamel sosun içindeki donmuş kaşarlar olduğundan biz de zaman kazanmaya çalıştığını görmezden geldik. Korkunun ecele faydası yoktu nasıl olsa. Nihayet yemek faslı bittiğinde salona geçtik. Annemle ben yan yana, sanık da karşımıza oturmuştu. Artık başlasın diye konuştum. “Anlat bakalım.” Derin bir nefes alıp tek tek ikimizin gözüne baktıktan sonra söyleyeceği şeyden utanır gibi bakışlarını öne indirdi. “Ben evlatlığım. Dün gece annem sandığım kadınla babam sandığım adam kendi aralarında konuşurken duydum.” Hala aynı şeyi söylüyordu ama fazlasıyla ciddiydi. “Bir fahişeden almışlar beni.” Gözleri dolu dolu yüzüme baktı. “Annem sandığım kadın meğer babamı benden kıskanıyormuş. Beni doğuran kadına çekip babamın koynuna girmemden korkuyormuş.” Duyduğum şeyin iğrençliğinden midem bulanırken ellerini yüzüne kapayıp derin nefesler aldı. Söylediği şey yalansa bile kesinlikle doğru olduğuna inanıyordu. Zaman sonra biraz sakinleşip tekrara yüzümüze baktığında sarı gözlerine kızıllık düşmüştü. “Hayatım boyunca beni babamdan uzak tutmaya çalıştı. O yanımızdayken doya doya hiç sarılamadım, istediğim gibi oynayamadım. Daha küçücük çocukken bile. Bir gün babamla havuza girdik, beraber eğlendik diye oyuncak evimi yaktı. Ben herkesi bizim gibi zannediyordum.” Manyak kadının yaptığına bak! Eğer bütün bu söyledikleri doğruysa uğradığı psikolojik şiddete bu güne kadar çok bile dayanmıştı. “Babalar kızlarıyla baş başa kalmazlar, kızlar babasıyla uyumazlar... Annem sandığım kadın normalde beni hiç kucağına almazdı ama ne zaman babam kucağına alsa çekip kendi kucağına alırdı. Böyle davrandığı için babamın kızdığını hatırlıyorum ama kızlar babasının kucağına oturmaz lafı kulağıma yer etmiş.” Annemin gözleri dolmuş işittiği şeylere usul usul ağlıyordu. “Büyüdükçe bu kuralların sadece bizim evde olduğunu gördüm ama artık ben de ikisiyle arama mesafe koymuştum. Üniversiteyi yurt dışında okumam için destek olduğu dönem babamla büyük kavgalar ettiler. Güya konu benim geleceğimdi ama öyle olmadığını dün gece anladım.” Sahte ebeveyninden babasına hala baba deyip annesine bir kez anne demeyişi dikkatimden kaçmadı ama korkarım kırgınlığının büyüğü de yine onaydı. Derinden iç çektikten sonra gözlerimize baktı. “Meğer babam karısına, biraz büyüsün evden göndeririz diye söz vermiş.”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD