bc

Sır Tutsağı

book_age18+
1.3K
FOLLOW
7.1K
READ
contract marriage
badgirl
police
drama
sweet
bxg
city
model
passionate
like
intro-logo
Blurb

Kitap şu an için askıda, çok yakın bir tarihte yazmak planım yok.

Ömer..

Hep çatık duran kaşlarını bir hançer yarası gibi bölen keder çizgisi, alayına isyan der gibi dimdik duran omuzlarına binmiş kader yüküyle bir garip adam.

Cemre...

Bir kar küresi gibi ışıl ışıl hayatında hiç örselenmemiş, ertelenmemiş, hiç el değmemiş, ama gerçekten hiç sevilmemiş, yavru bir ceylan.

Apansız kopan fırtınayla savrulan fanusu, hayatına kalkan olmak  yerine ayaklarına batan cam kırıklarına dönüştüğünde tutunduğu el yaralarına merhem olacak mı?

(Eylül ayı boyunca her gün kilitsiz yeni bölümler)

chap-preview
Free preview
1. Crash
Leş gibi geçen bir gecenin daha sonunda biraz olsun ayılmak için arabamı sahile çektim. Annem beni böyle gördükçe çok üzülüyor. Defalarca anlattımsa da fayda yok, hala her duası beni çıktığım yoldan döndürmek üzerine. Bilse ki ben bu yoldan dönmek istesem bile artık dönüş yolum kapalı. Umudunu kaybederse hepten üzülür diye ses etmiyorum. Çok yakında her şey bitecek diyorum o da sanıyor ki kurtulacağım. Ölüm de bir kurtuluş, kimisi için. Özellikle kardeşime kıyanlar için. Onlara bu dünyada rahat yüzü vermemek benim görevim, gerisi Allah’la aralarında. Ben kim miyim? Ömer. Liseden mezun olup babasının demir doğrama atölyesinde çalışmak hayallerini askerdeyken önce babasını, sonra da kardeşini kaybedince polis olmakla değiştiren bir zavallı. Zavallılığım mesleğimden değil yanlış anlaşılmasın. Bu mesleğe savruluş sebebimden. Babam atölyede iş kazası geçirince oracıkta can vermiş. Ben yaşım on sekiz olunca bir an önce hayata atılayım diye askere gitmiştim o zamanlar. Bir haftalık iznimde ne kendi yasımı yaşayabildim, ne anamı kardeşimi toparlayabildim. Gözüm arkada kala kala döndüm kışlaya. Atölyedeki elemanlar ellerindeki yarım işleri bitirmeden iş bırakmamışlar Allah razı olsun, yine de toptancısıydı, dükkan sahibiydi derken alacaklılar kapıya dayanmış. Biraz da annemi sahipsiz bulmuşlar. Ben doğuda o dağ başı senin bu dağ başı benim hain avlarken arayıp akıl fikir de soramamış. Babamın otuz yıllık emeği yağmaya gitmiş. İki kadın bir emekli maaşı ile kalakalmışlar. Babam bize geçim sıkıntısı hiç göstermemişti, rahmetli. idare nedir bilmezdik onun vaktinde. Annem babamın acısı ile zaten dünyasından geçmiş. Ama kardeşim öyle değildi. 15 yaşındaydı daha babamı kaybettiğinde. Biz onu kaybettiğimizde 16. Ah ulan... Tazecikti, hayat doluydu. Gözlerini kırpıştırıp iki sırnaştı mı babama da bana da yaptıramayacağı şey yoktu. Aramızda dört yaş vardı ama ben de tıpkı babam gibi onu şımartmaktan zevk alıyordum. Hepimizin göz bebeğiydi. Tek bizim de değil. Babamın yan tarafındaki oto servisin oğlu Kerim yanıktı buna. Son zamanlarda konuştuklarını biliyordum. Kızar gibi yaptım ama kızmadım, Kerim dürüst çocuktu. Elinden dilinden zarar gelmezdi, gelmedi de zaten. Hatta babam vefat ettiğinde karşıma çıkıp dürüstçe konuştu. Çiçek de, Ayşe teyze de bana emanet gözün arkada kalmasın dedi. Sonradan öğrendim çok dayak yemiş Çiçeğime sebep olan zibidilerden. O da bir garip oğlan, gücü yetmemiş. Siz şimdi ne odu bu Çiçek’e diyeceksiniz. Olan belli. Babamdan sonra kötü arkadaşlar edinmiş, yanlış işlere bulaşmış. Annem baş edemedikçe beni aramış, yine ulaşamamış. En sonunda da bir barın arka sokağında cesedini bulmuşlar, yüksek dozda uyuştucud... Oof ulan of! Bağıra çağıra ağlasam da ne fayda. Aklıma geldikçe aklım gidecek sanıyorum. Nasıl kıydılar gülüme benim, dalında soldurdular. Ciğerim yanıyor ama ne çare. Teskereme yirmi iki gün vardı haberini aldığımda. Komutanlarım bir çaresine bakıp kalan günlerimi rapora saydılar, cenazeden kışlaya dönmedim daha. İlk kapısına dayandığım Kerim oldu tabi, az da ben hırpaladım ama çocuk en az bizim kadar acılıydı. Ellerimin arasından kaydı, tutamadım sevdiğimi diye omuzumda ağladı. Kendi acımı unuttum neredeyse. Kardeşimin telefon kayıtlarını temizlemişler cesedini sokak köşesine atmadan önce zaten iletişim kurduğu hatlar hepten sahteymiş, oradan bir şey çıkmadı. Son zamanlarda kimlerle görüştüğünü Kerim biliyordu ama babası ifade vermesini yasaklamış, tehdit etmişler belli belalı adamlar hepsi. Kerim ifade vermedi ama Çiçeğimle olan konuşmalarını gösterdi bana. Sen Atakan’ın aldığı Bershka montu bana alabilir misin diyordu. Yazdım tek tek isimlerini. Atakan, Çağatay, Egemen, Fulin. Hepsi de soy ismi kallavi zengin p.çleri. Kardeşimin başına gelenlerden sonra yurt dışına uçurmuş aileleri. Eteklerine taş bile değmeden toz olmuşlar. Anamla oturduk, ben bu şerefsizleri yaşatmam dedim. Önce öldürür sonra ölürüm dedim. Yaşım on dokuz. Elimde bir sen kaldın, bırakmam, sütümü haram ederim dedi tabi. Günler geçti, Çiçeğimin hayaleti uykularıma dadandı. Kanımı yerde koyma abi diye diye zehir etti geceleri. Benim matematiğe kafam çok çalışır, öbür dersleri neme lazım diye sallamamıştım. O sene oturdum uyuyamadıkça sabahlara kadar soru çözdüm, konu çalıştım. Beş sene sonra narkotik komiser yardımcısı atandım. Üç sene geçti üstünden, komiserliğe terfiim geldi. Yaşım oldu yirmi sekiz. Kardeşime sebep olanlara ulaşamadım ama gözüm üzerlerindeydi. Çağatay denen çocuk yardakçısıymış Atakan’ın. Ben peşine düştükçe ailesi geldi el etek öptü. Bizimkini de yoldan o çıkardı dediler. Mahkemede şahitlik yapın dedim, yemedi tabi. Egemen gönderildiği yere yerleşmiş. Gittim gözümle gördüm o parti senin bu parti benim baba parası yiyor. Kolları şırınga izini kapatayım diye dövmeyle dolu. Elimi bile sürmeden döndüm geri, Allah’ından bulmuş zaten üç güne geberir bir köşede. Atakan yurt dışında eğitimini tamamlamış, şimdilerde patron olmuş babasının fabrikasında. S.tiğimin büyük iş adamı. Attığı her adımda takibindeyim. Alışmış kudurmuştan beterdir, biliyorum illa bir falso verecek işte o gün acımadan ağzına s.cağım. Ama iş onlarla bitmiyor. Bataklığı kurutmak lazım. Ben ömrümü bu yolda harcamaya karar verdim. Öleceğim, ama kendimle beraber onları da götüreceğim. Anama her duasında göz yaşı döktüren de bu işte. Başıma bir iş gelirse diye ölüyor korkusundan. Hala evlenip barklanıp yuva kuracağımı zannediyor. Her akşam önüme koyduğu iyi aile kızı fotoğraflarının haddi hesabı yok. Öğretmen mi istersin hemşire mi. Halbuki ben evlenemem. Hele bir çocuğun babası asla olamam. Ne gecem var ne gündüzüm, hayatım gece kulüplerinde avlanmakla geçiyor. İki çeteyi çökerttik şimdiye kadar. B.k gibi ürüyor şerefsizler, iki çeteyi çökertsen ne olacak demeyin. Elimizden fazlası gelmiyor işte. Yeri geliyor güvenlerini kazanmak için vücudumu zehirliyorum, bulaşmadığım pislik kalmıyor. Rahmetli babam halimi görse mezarında ters döner. Beş vaktin üzerine beş daha kılardı o. Bu günleri görmüş mü nedir akıl baliğ olunca yemin verdirdi, harama uçkur çözmeyeceğim. Bir de sabah namazını kılmadan güne başlamak yok. Alkollüyken namaz olmaz bliyorum, zorda kalmadan ağzıma da sürmüyorum zaten de bu hap map işi kafamı kurcalıyor. Allah affetsin, babama söz verdim deyip kusurumla duruyorum huzura. Harama uçkur çözme işi ondan da beter. Yirmi sekiz yaşındayım kimseye isteyerek elimi sürmedim, ama bu zamana kadar da ellenmedik yerimiz pek kalmadı. Yine de bir yerden sonra korudum iffetimi. Gülmeyin, babam kızıyor. Şu sıra sızmaya çalıştığım çeteden de sağlam çıkarsam karada ölüm yok bana derim. Kuryeliği vesikalı eskortlar yapıyor. Lan zaten birinin altına yatmadığınız gün yok, benden ne istiyorsunuz. Yüz vermeyince adımı ibneye çıkaracak oldular, baktım o daha tehlikeli. Postu kurtarmak için ağızlarını kapatacak kadar idare ediyorum. Fazlasını sormayın, düşündükçe midem bulanıyor zaten. Düşünmesem de bulanıyor midem. Haptan sonra içtiğim serum işe yaramış anlaşılan. Ne kadar azı kanıma karışırsa mücadele etmek için o kadar uzun zamanım olur. Yoksa yaşamakla zaten işim yok. Arkamdan ağlayacak bir anam var, onun da çilesi sevdiklerini tek tek kaybetmiş. Arabayı batırmamak için hızlıca dışarı çıkarak kayalıklara elimle yaslandım. Bir iki öğürmeye midem pırıl pırıl oldu, bu günü de atlattık şükür. Bagajdaki suyla elimi yüzümü yıkayıp iyice açıldım. Normalde bu kadar kolay olmaz da biz koruyucu takviye alıyoruz görev icabı. Üzerimi başımı şöyle bir kontrol edip tekrar direksiyona oturdum. Uyu desem de uyumaz, eli böğründe beni bekler anam. Daha fazla uykusuz kalmasın diye hızlıca yola koyuldum. Sabaha karşı olduğu için iyice tenhalaşan sahil yolunda ilerlerken kayalıklarda gözüme bir kız silueti çarptı. Bir taraf orman bir taraf deniz, burada kız ne arar, halüsinasyon gördüm dedim ama serde polislik var emin olmadan yoluma devam edemem. Tuzak da olsa göze alırım, yarın sahile vurmuş ceset haberi almaktan iyidir her şey. Bu saatte buradaki kız ya ölmeye gelmiştir ya da tuzaktır çünkü. Torpidodan silahımı alarak arabayı kilitledim. Bu arada kız hafif yüksekçe bir kayanın üzerine çıkıp daha görünür oldu, halüsinasyon olmadığı kesin artık. Ben yoldan kumsala atlarken az evvelki kayayı basamak yapıp bir yükseğine tırmandı. Atlamadan yetişsem bari, gece gece buz gibi duş canım çekmiyor. Arada beş altı metre kaldığında dalga sesleri yüzünden hala varlığımı fark edemedi. Dalgınlığından yararlanıp adımlarımı hızlandırdım. Arka taraftan bulunduğu kayaya tırmanırken bir gözüm üzerindeydi hala. Her an atlamaya karar verecek bir hali var çünkü. Burana sonra çok dikatli olmalıyım çünkü beni fark ettiği an panik yapıp atlamayacaksa da atlayabilir. İkimize de zaman vermek için atlasa da yakalayabileceğim mesafeye gelince bir an soluklandım. “Baba bir masal anlat bana” Göz yaşları içinde söylediği şarkıyı anlamam kolay olmadı ama sürekli aynı şeyi tekrar ettiği için sonunda çözdüm. Neredeyse otuz kırk saniye geçirdik aynı kayanın üzerinde, atlayıp atlamayacağını görmek için bekliyordum. Eğer vaz geçer de atlamazsa ailesine teslim eder çıkardım işin içinden yok atlamaya kalkarsa mecbur şubeye götürmem gerekiyordu, ya da şu durumda yakınlardaki bir devriye arabasına teslim ederdim. Öylece neredeyse bir dakikadan fazla bekledik sonra kız olduğu yere çöktü. “Kimsin?” Bu soruyu teknik olarak benim soramam gerekirdi ama maalesef. Kız varlığımı fark etmiş şimdi de kim olduğumu soruyordu. Ben daha ağzımı açamadan bağırdı. “KİMSİN DEDİM SANA!” Bu esnada ağır ağır başını benden yana çevirerek ay ışığında bile belli olan delici gözlerini üzerime dikti. “Zekeriya beyin köpeği misin?” O sordukça benim sessizliğim uzuyordu. “Ya da karısı yollamıştır. Öldüğümden emin olmak mı istiyor? O mu gönderdi KONUŞSANA!” Zekeriya bey ve karısını aklıma not edip dudaklarımı araladım. “Kimse göndermedi, eve dönüyordum. Seni fark ettim. Arabam orda.” Bu bir çeşit zihin kontrol yöntemidir. İnandırıcılığı arttırmak için mümkün olduğu kada çok doğru söylersin, konuyla alakalı olması gerekmez. "Bu saatte mi?” Söylediğime inandı ama emin olmak istediği için sorduğunu biliyorum. Öte yandan söylediği kişiler tarafından gönderilmediğim için gardını almak istedi. Ayağa kalkmasından anladım bunu. Her an kendini atmaya karar verebilir, çok dikkatli olmalıyım. “Evet, gece kulübünde çalışıyorum. Hatta mesaimiz bitmedi ama bu akşam kalabalık değildi, patron erken çıkmama izin verdi.” Ben gelişine salladıkça biraz gevşer gibi oldu kız. “Tamam, burada senlik bir şey yok, yoluna devam edebilirsin.” Sesindeki ukala tınılar ve kıyafetlerine bakacak olursam zengin züppesi olduğu belli, tek anlamadığım etrafta tek bir araç bile yokken buraya nasıl geldiği. “Rahatça kendini öldürebilmek için mi yolluyorsun beni? Saçmalama, gel inelim şuradan. Gideceğin yere götüreyim. En azından durağa falan bırakır..” Daha sözlerimi tamamlayamamıştım ki atletik bir hareketle kendini yarım metre ötedeki boşluğa attı. Bu kız bu ustalıkla boğulmayı başaramaz ama riske giremem. Botlarımın ipini çözmüştüm zaten, hızlıca ayaklarımdan sıyırıp diğer eşyalarımı da yanına bırakarak arkasından atladım. Tahmin ettiğim gibi kız suya aşinaydı. Dibe çökmüş, ellerini dizlerine sarmış ölmeyi beklediğine göre kendini nasıl boğacağını bilecek kadar profesyonel hatta. Burada durup nefesini en uzun kim tutuyor diye onunla yarışmak isterdim ama çivi gibi suda benim de fazla şansım yoktu. Üzerime yapışan kıyafetler enerjmi iyice tüketmeden yanına yüzdüm. Yine tahmin ettiğim gibi elimden kurtulmaya çalıştı ama fiziksel olarak bana karşı hiç bir şansı yok. Tek kolumu beline dolayıp karga tulumba yüzeye çıktım. Sığ sanıyordum ama derinlik nereden baksan dört metreye yakındı. Hızlıca kayalara yüzerken bile bile su yüzüne çıkarmadım cadıyı. Az nefessiz kalsın da ölmek neymiş görsün. Kayalığın yanına geldiğimde önce kızı koydum üstüne. Bayılır sanıyordum ama derince nefes aldı. Ciğerleri düşündüğümden de sağlammış. Ben de çıkana kadar üç beş kez öksürüp toparlandı. “NAPTIĞINI SANIYORSUN SEN. BENİ KURTAR DİYEN Mİ OLDU!” Sesi kulaklarıma dolan su yüzünden epeyce uzak geliyordu ama yine de sinirlendim. Bu kıza konuşmaya çalışmanın anlamı yoktu. Bir an evvel en yakın karakolun önüne atıp kurtulacaktım. Daha ben nefesimi düzene sokup ayaklanamadan hızla tekrar atlmaya kalkınca ayağından yakaladım, yüz üstü kapaklandı. “Bana bak tepemin tasını attırma. Uslu dur canın yanmasın.” Bunu söylerken hızla kolundan çekip ayağa kaldırdım. Dizleri kan içinde kalmıştı, içim ezildi ama bu cadıya belli etmeye gelmezdi bunu. “SANANE YAA SANA NE! BIRAK DEFOL Gİ..” Daha fazla konuşamadan elimi ağzına bastırıp boynunu kolumun altına aldım. “Beynimi s.meye devam edeceksen arabada bant var. Ağzına yapıştırmaktan çekinmem haberin olsun.” Elimin altından bir şeyler söylemeye çalışması hiç umurumda olmadı. Tuttuğum boynundan sürükleyerek önce eşyalarımı aldım, sonra arabaya doğru yürümeye başladım. Beni kendi etrafındaki fino köpeklerinden sanmakla hata etmişti. Bunun gibi kaç tanesini tepeliyordum ben her gün. Arabanın yanına geldiğimde çıplak ayaklarıyla tekme atmaya çalışıyordu. Bu kadar üşümesem haline gülerdim ama ıslak kıyafetlerden g.tüm donmuştu. Tek elimle bagajı açıp öce koli bandını aldım elime. Belli ki beni uğraştırmaya niyeti vardı. Kolumun altından çıkarıp ağızını açtığım anda bağırmaya başladı. “HAYVAN HERİF, EŞKİYA” Sanki benimle konuşmuyormuş gibi el çabukluğu ile ağzını bantladım. Gözlerini pörtlete pörtlete hım hımlamaya devam ederken ellerini de vücuduna yapıştırıp komple bantladım. Tövbe elbisesi üzerine yapışmış neyi var neyi yok belli oluyordu ama bakacak halim yoktu. Kaçamayacağından emin olunca hızlıca üzerimi soymaya başladım. Koca gözleri daha bir açıldı. Şu an aklından ne geçtiğini deli gibi merak ediyordum asında. Sıra pantolonuma geldiğinde yüzüne baktım, gözlerini bile kırpmıyordu cadı. “Daha bakacak mısın?” Benim için sakıncası yoktu da babam kızıyordu işte. Bir an ne dediğimi anlamakta gecikti sonra da ıslak saçlarını savurarak arkasını döndü. Seyir keyfini bozmuştum hanımefendinin. Ne olur ne olmaz diye kendimi arabanın biraz arkasına alıp öyle çıkardım çamaşırımı. Hızlıca da bagajdaki yedekleri alıp üzerime geçirdim. Islaklık kaybolunca soğuğun etkisi de azalmıştı. En son bir de kapüşonlu alıp başımdan geçirerek giyinme işini tamamladım. Kirlileri hazırda tuttuğum boş çantaya doldururken kızın hali aklıma geldi. Bu haliyle kalırsa hem arabamı batıracaktı hem de teslim etiğim görev arkadaşlarım babalarına hiç bir söz vermediği için anlayın işte. Ne bulurum diye bagajı kurcalarken elime uzun yağmurluğum geldi. Üşümesine mani olmazdı ama en azından canlı yayını kesebilirdi. Kapalı çıtçıtları ile hiç uğraşmadan başının üzerinden geçirdiğimde debelene debelene kafasını çıkardı. Bu kadar cadı olmasa sevimli kızdı aslında. İçime gelen merhametle ağzına yapıştırdığım banda uzandım. “Bağırmayacaksan çıkarıyorum.”

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

HÜKÜM

read
170.2K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
132.9K
bc

Dilsiz Yürek

read
11.7K
bc

ÇINAR AĞACI

read
4.8K
bc

PERİ MASALI

read
6.1K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.3K
bc

Leyl Tutkusu

read
439.0K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook