“Dün neredeydin sen?”
Emir Ali koltuğundaki rahat tavrını bozmadan içeri bir hışımla giren babasına cevap verdi.
“Gönderdiğin yerde, o salak kızla yemekteydim…”
“O zaman Sezgin neden sabahın köründen beri benimle görüşmek için on kere aradı lan? Kıza ters bir şey mi söyledin?” Orhan Bey gerçekten kızgın duruyordu.
“Kız tek kelime etmeme izin vermedi ki… İki saat gelinlik, çiçek, böcek muhabbeti yaptı. Düğünü de Çırağan’da istiyormuş…” Orhan Bey bunu bekliyordu zaten. Sezgin neydi ki kızı ne olacaktı…
“Usulen he, tamam, diyemedin mi?” dedi.
“Diyecektim… tam demek üzereydim aslında…” dedi Emir Ali sırıtarak.
“Delirtmeden anlatsana, diyecektim ne? Ne oldu?”
Emir Ali sırıttı. “Bu Sezgin’in bir yeğeni var. Bilmem duydun mu?”
“Yeğeni falan yok. Bir de yeğeni mi varmış?” dedi Orhan Bey. Kaşlarını çatmıştı. “Öldür öldür bitmiyor bu adamın da sülalesi. Sırası gelince onu da öldürürüz,” dedi sigarasını yakarken.
“Bunu öldürmeyeceğiz,” dedi Emir Ali.
“Sebep?” diyen Orhan Bey oğlunun lafı evirip çevirmesine ayar olmaya başlamıştı.
Emir Ali çapkın bir şekilde göz kırptığı babasına sırıttı. “Çünkü çok güzel.”
“Ne?” dedi Orhan Bey. Her tansiyonu yükseldiğinde olduğu gibi eli boynuna gitti. Kravatını çözmeye başladı. Sesi dışarıya kadar ulaştığı için yardımcısı koşarak içeri girdi. Bir elinde Orhan Bey’in ilaçlarını, diğerinde dumanı tüten çay bardağını tutuyordu.
“Orhan Abi, tansiyonun yükselecek, az sakin ol,” diyerek adamın önüne çayı bıraktı. İlaç kutusunun kapağını açarken Emir Ali’ye adamı delirtme dercesine bir kaş göz işareti yapmayı da ihmal etmedi.
Orhan Bey ilacını içerken dişlerinin arasından “Kız güzeldi diyor bu şerefsiz,” dedi Orhan Bey.
Hiçbir şeyden haberi olmayan Necati, “Ne kızı? Sezgin’in kızı mı?” diye sordu.
“Lan ne kızı? Yeğeni varmış Sezgin’in. İşi batırıp gelmiş, bir de kız güzeldi diyor.” Orhan Bey, çayından bir yudum alırken Emir Ali hala sırıtıyordu.
“Yeğeni güzel kız Allah için de… İşi batırmış derken?” dedi Necati.
Emir Ali hala sesi çıkmayan kızı düşünüyordu. Kız ayılınca fikrinden caydı mı diye düşünüyor, asıl söyleyeceği yere gelemediği için adamı oyalayıp duruyordu.
“Senin de mi haberin vardı yeğeninden?” dedi Orhan Bey.
“Yani…” dedi Necati. “İş yaptığımız herkes Sezgin’in yeğenini bilir. Sezgin’in kızının onunla bununla düşüp kalktığı için bir piyasası var ya hani… Yeğeni de işlerini çözdüğü için bir bizim piyasada bir isim yaptı yani… Son bir senedir boşuna mı çenesi açıldı bu Sezgin’in. İşi kız çözüyor, bu da havasını atıyor.”
Orhan Bey çayından bir yudum daha aldı. Hızlı sinirleniyordu ama bir o kadar da çabuk sakinleşiyordu. “Şimdi anlat bakalım,” dedi oğluna. “Dün ne oldu?”
Emir Ali bacaklarını üst üste attı. “Gittim, kız erkenden gelmiş bekliyordu. Masaya oturdum başladı işte, az önce de demiştim. Sonra baktım yeğeni geldi.”
“Eee,” dedi Necati.
“İşte baktım, bakınca da beğendim. Babam da Allah’ın emriyle isterse alacağım.”
“Ulan Sezgin’i öldürelim diyorum, bu gitmiş beni elin satılmışıyla beni dünür yapacak… Elimden bir kaza çıkacak Necati,” dedi Orhan Bey, elini yüzünden geçirirken. “Bu yaştan sonra evlat katili olacağım.”
Necati sakince “Orhan Abi bir sakin ol,” dedi. Sonra Emir Ali’ye hitaben “Oğlum biz seni gerçekten evlendirmeyecektik… Sezgin’den kız almaya niyetimiz yoktu, numaradan görüşüyordun… Bu detayları unuttun mu?”
“Abi ne desem anlamayacaksınız, kızı görünce ne dediğimi anlarsınız. Bu kız Sezgin’e falan benzemiyor. Öyle işten mişten de anladığı yok. Ben size söyleyeyim, evrakları bu kızın üzerinden çeviriyorlar, o kadar. Kız ne işi yaptıklarını bile bilmiyor. Gece ne var ne yok anlattı. Temiz kız işte.”
Orhan Bey elini yeniden kalbine götürdü. “Gece diyor bu eşek sıpası Necati.”
Necati belindeki silaha uzanan adamın elini tuttu. “Orhan Abi, madem pis işlerini bu kızın üzerinden çeviriyor… Kestirip atma, gel, şu kızı bir görelim. Belki Sezgin’in elinden almak işimize bile gelir. Ali saf salak değildir. Kıza temiz diyor, kandırılacak değil ya…”
“Gece… Kısmını atlıyorsun Necati!” dedi Orhan Bey.
Emir Ali sıkılmıştı. “Gece dediysek koynumuza almadık. İçirdik, sarhoş ettik, çözüldü işte... Evdeki manyaklar kafası bir milyonken kızı götürseydim ona ne yapardı? Zaten kuş kadar canı var,” deyip telefona baktı. Numarasını kızın telefonuna kaydetmişti kaydetmesine ama kız bunu fark etmiş miydi emin değildi.
“Sen ne diye telefona bakıyorsun? Haber mi bekliyorsun bir yerden?” dedi Orhan Bey. Emir Ali her konuştuğuna daha çok sinirleniyordu.
“Bu saat oldu hala gelinin aramadı.”
Orhan Bey, sinirden gülerek kül tablasını eline alıp oğluna atmaya niyetlendi. O sırada Emir Ali’nin telefonu çalmaya başladı. Emir Ali, babasına bir el hareketi yapıp “Çocuk musun baba,” deyip telefonu açtı.
“Emir Ali,” diyen kızın sesi telaşlıydı.
“Bu kimin numarası?” diye sorup duraksadı. “Neyse Eylem, bu saate kadar ne işin vardı da aramadın sen beni?” dedi Emir Ali, der demez pişman oldu. Kızı merak ettiğini fazla belli etmişti.
“Fazla vaktim yok. Sorun var…” dedi Eylem. “Dün verdiğin sözden caymadıysan, ben ölmeden önce gel, beni kurtar.”
Emir Ali kaşlarını çattı. Kravatını gevşetme sırası ondaydı. “Bekle, geliyorum ben!” Telefonu kapatıp ayaklandı.
“Nereye?” dedi Orhan Bey. Oğlunun yaptıklarına anlam veremiyordu. Aralarında her zaman iş ile ilgili tartışma çıkardı, ilk defa bir kız hakkında konuşuyorlardı. Şimdi oğlu, bir kız için, ki bu kız kaçakçı Sezgin’in yeğeniydi, başına buyruk hareket ediyordu. Bundan hiç hoşlanmamıştı.
Emir Ali telefonu cebine sokup babasına ciddi bir şekilde baktı. “Ben bu kızı alacağım,” dedi.
Orhan Bey, birkaç saniye boyunca oğlunun ifadesine baktı, baktı. Sonra eliyle kış kışladı. “Git ne halin varsa gör.”
O gittikten sonra Necati, “Bir çay daha?” diye sordu.
“Sezgin’den kız istetecek bana…” dedi Orhan Bey.
“Sevmiş beli ki,” dedi Necati. “İsteyeceğiz mecburen.”
Orhan Bey, “Kızını kakalayacak diye seviniyordu, şimdi gidip yeğenini isteyeceğiz… O herif kızı vermezse ben onu vururum. Beni rezil etti diye döner ibreti alem için Ali’yi de vururum,” dedi. “Sezgin şerefsizi ölünce sırtını dayadığı abileri ortaya çıkar herhalde…”
“Abi, bir kere de düğüne gidelim, hep cenaze hep cenaze…” dedi Necati.
Orhan Bey, Necati’ye kafa salladı. “Sen de haklısın Necati… Belki kızın huyu amcası gibi pis değildir. Ben de torun severim bu vesile ile…”
Necati, “Çocuklara haber vereyim mi?” dedi. “Peşinden gitsinler mi?”
“Gerek yok,” dedi Orhan Bey. Sonra duraksadı. “Aslında… Vazgeçtim, gönder lan; müsait kaç kişi varsa hepsi gitsin, kapıya dikilsin. Korkar o Sezgin. Kızı isterken kem küm de edemez.”
Necati, “Gittiklerinde bir şey desinler mi? Tatsızlık çıkarsa sıkın diyeyim mi?” diye sordu odadan çıkmadan önce.
Orhan Bey, “Ne sıkması… İçeride oğlum var, görünen o ki gelinim de var…” deyip burnunun kemerini sıktı. “Ali’ye kızı bana getirmesini söylesinler. Şimdi kızacağım diye telefonunu da açmaz o akılsız.”
“Tamam abi,” diyerek dışarı çıkan Necati, oyalanmadan adamları Emir Ali’nin peşinden gönderdi.