Komşu?

1192 Words
Beklediği karşılığı alamayan Hale attığı adımı ve adamı yok sayarak hayatının olağan akışına devam etmeye başlamıştı. Tabi red edilmenin kalbinde bıraktığı minik sızıyla. Ama bunun normal olduğunu bilincindeydi . Sonuçta her hoşlandığı kişide ondan etkilenecek değildi ya. Olayı abartıp dramatize etmeye gerek yoktu ona göre. Aslında bu yaptığını bir yandan yanlış buluyordu. Sonuçta hiç tanımıyordu adamı bir ilişkisi olabilirdi. Yada ilgi alanına girmiyordu. Ahh ilişkisi olmasını tercih ederdi. En azından ilişkisine sadık olmasını taktir ederdi. Diğer türlüsünü düşünmek bile istemiyordu. Kafasında bu düşünceler varken Pazartesi sendromuna girmeden bir an önce hazırlansa iyi ederdi. Hafta sonunu kendine ayırmış ve işle ilgili hiçbir şeye bakmamıştı. Saate baktı önce kalan vaktini planlamak için. Saatin 5.48 olduğunu görünce rahatladı. "Güzel bir gün güzel bir kahvaltıyla başlar." diyerek kendine bir şeyler hazırlayıp sabahın ilk güneş ışıkları ile kahvaltı yapmak için terasa çıktı. Her ne kadar çok çalışsa da yazın son günlerinin tadını olabildiğince çıkartmaya çalışıyordu. Kısa tutmaya çalıştığı kahvaltı sonrası kahvesini demledi hazırlanana kadar ancak olurdu. Her sabah olduğu gibi bugünün hava durumunu öğrenip ona göre bir şeyler giyinmeye karar verdi. Bugün bir toplantısı olduğunu hatırlayarak daha şık bir şeyler seçti. Bu görüşme onun için çok önemliydi. Bu şirketi bünyelerine bağlarsa harika olacaktı. Bunun için çok iyi hazırlanmıştı. hazırlanıp arabasına atladı. Öğleye kadar şirkette yapması gerekenleri yapacak öğleden sonra görüşmeye gidecekti. Kendini yine İstanbul trafiğine attı. Playlist fazla boğucu gelmişti bu durağan trafikte o yüzden tekrar değiştirdi. Sesi yükseltip arabanın tavanını açıp kendisi de eşlik etmeye başladı. "Bil ki derdim derin. En soğuk sudan serin." Bir yandan şarkıya eşlik ederken çevredeki arabalara, yürüyen, koşuşturan insanlara bakıyordu.. "Gösterince beni elinle. Ben herkesten daha çekingen. Gözlerinle beni süzersin. Ben göklerden yere düşerken." Herkesin bir sorunu vardı. Küçük yada büyük, çözümü imkansız yada zamana ihtiyaç duyulan. Belki hayatın bizi istemeden soktuğu o akışta birkaç dakika dursak sadece nefeslensek bir şey düşünmeden her şey düzelmese bile güç toplayacağız. İnsanın bazen sadece nefes almaya ihtiyacı vardır. Düşünceli ve düşüncelerine eşlik eden şarkılarla şirkete varmıştı. Arabayı otoparka bırakarak masasına geçti. Yine en erken o gelmişti. Masasına yerleşip erken geldiği bu sürede ajandasını alıp terasa çıktı. Günün ve haftanın planlarını gözden geçirip bugün yapması gerekenlere baktı. Kaç saattir aralıksız çalışmış ve işlerini bitirememişti. Daha bugün hazırlaması gereken 6 teklif vardı. Gözleri saate kaydı. 11:48 olduğunu görünce toplanmaya başladı. Hızlıca toparlanıp arkadaşlarına kolay gelsin deyip kaçtı. Sanki yarın sabah gelmek zorunda değilmiş gibi. Arabasına atlayıp Kadıköy'e sürdü. Toplantıyı Üsküdar da bir restoranda ayarlamışlardı. O yüzden toplantıya kadar arkadaşının yanına uğrayabilirdi. Biraz arkadaşlarıyla konuşmak iyi gelecekti ona. Arabayı bulduğu ilk boşluğa park edip kafeye yakın bir yer bulduğu için kendini günün en şanslı insanı ilan edebilirdi. Yolun karşısına geçip köşedeki kafeye girdi hemen. Gözleri içeriyi taramış istediği kişiyi bulamayınca kasaya doğru ilerledi. "Aaa Hale hoş geldin. Naber ya." "Fena değil Batu sen nasılsın?" Serseri bir gülüş atıp "Harika." " Gıcık. Aydın burada mı?" Kafasıyla arkadaki merdivenleri gösterince kafa sallayıp merdivenlere yöneldi. Alt kata inip kapıyı tıklattı. Cevap gelmeyince bu sefer birkaç defa sertçe vurdu. Yine ses gelmeyince kapıyı açtı yavaşça gözleri kapalı eli duvardaki düğmeleri aradı. Hissettiği düğmeye bastı ve ışık kapandı. "Ne oluyor lan." Adam kulaklığını çıkartmış sinirle arkasına dönmüştü. Rahatsız edilmeyi sevmiyordu. "Sakin şampiyon benim. Bölmek istemezdim ama hem kum torbasına yazık hemde oğlum moralim bozuk konuşalım mı?" Adam gördüğü kişi ile hafif gülümsedi. Kapalı gözlerini görünce kahkaha attı. "Benden etkilenmemek için kendini zorlama fıstığım. Ama sende haklısın anlıyorum seni." Sinirle soludu Hale. "Hahhaha şakacı seni. Ses gelmeyince başka birisi var sandım. Bana masummuş gibi konuşma.""Aç gözlerini." Gözlerini açtı Hale o günü hatırlamıştı. "Ayrıca o günü unutmadım. Onun acısını çıkartacağım senden." "Aaa utanmadan birde." Kafasını salladı yavaşça. "Tamam. Sen çık yukarı geliyorum birazdan." "Hızlı ol. Çok vaktim yok. 15:30 iş yemeğim var. Üsküdar'a geçeceğim." Kafasını salladı. Hale yukarı çıktı. Bu adama imreniyordu. İşi ve iş yeri harikaydı. Kafeye ilk girdiğinde normal bir kafe gibiydi. Ama alt kat çok güzeldi. Biraz büyük diyebileceği bir bahçesi vardi. Alt katta bir ofisi ve rahatça antrenman yapabilmesi için ufak bir salon kurmuştu. Kafenin içinde gözlerini gezdirirken önüne konan tabak ve bardağa sonra getirene baktı. Batu hafif göz kırpmış ve gülümsemişti. "Seviyorum seni ufaklık." "Geri götürüyorum." Gülüp tabağı ve bardağı önüne çekti iyice. Aydın gelene kadar bol çikolatalı pastasının ve bitki çayının tadını çıkardı. Buraya bayılıyordu. Gümüş ve siyahın dünyadaki en muhteşem buluşma yeri bu mekandı. Aydın elinde kahvesi ıslak saçlarıyla oturdu karşısına anlatması için beklemeye başladı. Hale aldığı derin nefes sonrası konuşmaya başladı. Arada çayını içiyor. Ama ara verip yorum yapmasını istemiyordu. En sonunda beklentiyle baktı gözlerine. "Konuşsana be adam. Neden öyle dedi bana halbukisi öncesinde çok tatlıydı yaklaşımı." Derin bir nefes alıp kahvesinden içti sakince. "Ne deme mi bekliyorsun?" "Bir erkeğin bakış açısına ihtiyacım var. Ve arkadaşımın beni mutlu edecek sözlerine." Kafasını sallayıp yerinde dikleşti. Oturuş şekli yine rahattı ama biraz dikleşti göz kontağını kurup konuşmaya başladı. "Bak fıstığım adamı sadece birkaç saat görmüşsün o zamanda şokta sayılırsın. Adamla ilgili hiçbir şey bilmiyorsun tanımıyorsun. Tamam etkilendin ama belki ilişkisi var belki evli bilmiyoruz." "Yüzüğü yoktu." "Peki. Şöyle diyeyim. Erkeklere güven olmaz diyenler yalan söylüyor ama bazı kesim böyle. Harika bir kadınsın, seni biraz tanıdı ve etkilenmemişse ya eksik akıllı yada ölecek son günlerini yaşıyor. Hayatında birsi olabilir." "Yada polis diyorsun bazı asker ve polisler arkasında ağlayacak fazladan bir kişi istemiyor. Yani birisinin onu sevmesi ve ansızın ölüm haberinin sevdiğine gitmesini onu kendisiyle birlikte öldürmek istemiyor. Uzaktan seviyor, vazgeçiyor. Onlarda haklı bir yandan ama." Derin bir nefes alıp arkadaşına baktı. "Ben şimdi unutayım mı yani." "Bence en iyisi oluruna bırak. Zorlama adım atma çünkü sen ilk adımı attın ve sıra artık onun. Ona fırsat tanı eğer seni istiyorsa çaba gösterir yada sıradaki gelir." Onaylar anlamda kafasını salladı. "Peki benim şampiyonumu kim kızdırdı." "Kimse." Kabul etmezce kafasını salladı. Göz temasını kesmeden öylece baktı Hale. "Veteriner sinirimi bozdu." "Neden? Yoksa Argento'ya bir şey mi oldu?" "Yok ya koşuya çıkmıştık beraber yılan soktu demiştim ya ormanda en yakındaki veterinere götürdüm. Kadın uyuz bir şey o sinirimi bozdu. Bugün tekrar karşılaştık. Kızıl bela." Hale gülümsemişti sadece yorum yapmak istemedi. Uzun uzun konuşmuş sohbet etmişlerdi. İyi gelmişti ikisine de. Hale iş yerindekilerden ve Cihangir'den dert yanarken, Aydın ise kızıl veterinerden bahsedip durmuştu. Saatin farkına varan Hale apar topar iş yemeğine gitmiş ve harika geçen bir yemeğin ardından anlaştık sözünü almıştı. Bu haberin mutluluğu ile arabasına atlayan kadın günün son yolculuğunu yaparak evinin olduğu sokağa girdi. Ama sokakta hiç boş yer yoktu. Bir tur daha atmak için sola döndü ilk sapaktan döndü. Dönüşte yine bir yer bulamayınca bir tur daha atmaya ve bulduğu ilk boşluğa arabayı bırakmaya karar verdi. Bu sefer sağa döndü. Biraz ilerlediğinde bulduğu uzun boşlukla rahatladı hemen arabayı park etti. Her akşam bunu yaşamaktan bıkmıştı. Kontağı kapatıp arabadan indi. Arka koltuktan eşyalarını alıp arabayı kilitledi. Arabasının arkasına başka park etmek için bekleyen arabayı görünce arabaya dönmeden bir dakika işareti yapıp bagajdan alışveriş poşetlerini hızlıca alıp kenara çekildi. Diğer arabadaki adam fazla hızlı ve tek seferde park etti. Araba durunca karşı kaldırıma geçmek için sokaka boş olsa bile tekrar kontrol edip Karşıya geçti. Diğer arabadaki adamın indiğini kapanan kapının sesini duydu. Arkasındaki adamın ona seslenmesi ile kal geldi olduğu yerde. Adamın adını söylemesinden çok ses onu şoka uğratmıştı. Bu adamın burada ne işi vardı. "Hale hanım. merhaba." Arkasınındaki adama çevirdi bakışlarını. "Cihangir?"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD