Eee ne demek istedi bu şimdi?

1367 Words
Gelen korna sesi üçünün dikkatini de o yöne çekti. Gelen araba ve çekicilerle ayaklandı ikili. Cihangir dizlerinin üstüne çökmüş bir şekilde durduğu için bacakları uyuşmuştu. Arabadan inen polis onlara doğru geliyordu aynı zamanda gözleri yaralarına takıldı başka yaraları var mı diye hızlıca kontrol etti. "Devrem iyi misiniz? Kaza yaptık deyince aklım çıktı." Hale gelen polisin dedikleri ile yanındaki adama çevirdi bakışlarını. Polisin hangisine dediğini anlamadı. "İyiyiz devrem. Ufak bir kaza sadece önemli bir şey yok." "Nasıl oldu peki?" Hale mahcubiyetle yerinde kıpırdandı. Adamın bakışları ona döndü. "Benim yüzümden oldu. Önüme bir anda köpek atladı bende frene bastım. Onlarda bana çarptılar." Polis kafasını sallayarak tutanak tutup prosedür gereği yapılması gerekenleri yaptı. Çekicilere arabaları yerleştirdiler. "Cihangir bey numaranızı verir misiniz? Kendi numaranızı vermek istemezseniz tamircinizin numarası olur." Cihangir tek kaşını kaldırdı. Bu kadar kibar ve narin bir ses tonu daha önce duymamıştı. Dinledikçe dinleyesi geliyordu. "Tabi ki numaramı veririm. Hatta siz bana numaranızı söyleyin ben kaydedeyim. Sizi arayayım." Hale başını salladı. Her ne kadar olayın şokundan dikkat etmemiş olsa da karşısındaki adamın olay karşısındaki sakin tavrı, ona karşı davranışı ses tonu her şeyinden etkilenmişti. Uzun zaman sonra kalbinin bir belirti göstermesi ve varlığını hatırlatması ve bu kibar adam için olması hoşuna gitmişti. Giden çekicilerin ardından gelen polisin aracına bindiler birlikte. Şoför koltuğuna adını yeni öğrendiği polis geçince ona ithafen konuştu. "Selim bey beni herhangi bir taksi durağında bırakabilir misiniz size daha fazla zahmet vermek istemiyorum." Cihangirin kaşları çatılmıştı. Arkadaşından önce konuştu. "Saçmalama takibi biz bırakacağız seni. Ama önce hastaneye gidiyoruz." Bu seferki sözlerini öndeki ikiliye söyledi ama gözleri hala genç kadının üzerindeydi. "Sen bizi hastaneye bırak devrem. Gerisini biz hallederiz." "Beni de eve bırakırsın oradan istediğin yere git." "Uşağın mı var burada lan." "Ne abarttın be sanki sırtında taşı dedik. Ne vicdansızsın oğlum ata ebesinin am-" Cihangir arkasından geleceği bildiği için seslice öksürmüştü. Hale'nin varlığını hatırlatmak içindi bu sahte ve sinirli öksürük. Oğuz' un konuşmasıyla Selim ve Oğuz ağız dalaşına girişmişler. Hale bu durumu biraz eğlenceli ama tuhaf buldu. Tanımadığı 3 adamla bir arabadaydı. Aklından ne yazık ki milyonlarca kötü senaryo yer etmişti bile hatta bazıları gerçek hayatta duyduğu şeylerdi. Bir anda korku kapladı kadının içini davranışları ve polis olduklarını söylemeleri aklına hiç bu şeyleri getirmemişti. Ama aklına düşen sahneler +18 korku filmi sahnelerinden farksızdı. Farkında olmadan kendini yanındaki kapıya iyice yaslamıştı. Küçülmüştü adeta. Daha fazla düşünmemek için dikkatini akıp giden yola verdi. Bir saat kadar süren araba yolculuğu boyunca Hale konuşmamış, Cihangir çoğunlukla Hale'yi izlemiş, Selim ve Oğuz ise aralarında şakalaşmış sohbet etmişlerdi. Arada Cihangir kendisine sorulan sorulara cevap vermiş veya kendi fikrini belirtmişti. Araba durduğunda vedalaşıp arabadan indi ikili. Oğuz kolunun iyi olduğunu sadece bir sıyrık olduğunu söyleyerek eve gideceğini söyledi. Acil servis kapısından içeri giren ikili danışmaya ilerledi. Onları biraz bekleteceğini söyleyerek doktoru çağırmaya gitti. Beraber doktoru bekleyen ikili rastgele boş bir sedyeye oturdu. Hale yanında oturan adamı inceledi dikkatlice vücudu gerçekten çok kaslıydı. Boyu bayağı uzunda kendini yanında kısa boylu hissetmişti.Yüzüne baktı bir sürede. Kirpikleri çok güzeldi. Gamzesi de vardı sanki. Yüz yapısı da ayrı hoşuna gitmişti. Aslında adamın her şeyi ayrı muhteşemdi. İzlendiğinin farkında olan Cihangir asla dönüp ona bakmıyordu. Onu uzun uzun incelemesi hoşuna gitmişti. Daha doğrusu onu beğenmesi onun daha çok hoşuna gitmişti. Daha da dikleşti oturduğu yerde kendini göstermek ister gibiydi. Cihangir dayanamayıp Hale'nin yüzüne baktı. Ne de güzel dedi içinden. Bakışlarını çekmedi ikisi de. Bu birkaç dakika ikisi içinde saatler gibi geçti. Gelen doktor ile Hale bakışlarını ona çevirdi. ##### 1 Saat Sonra ##### Pansumanları yapılan ikili hastanenin önünde ayrı taksilere binerek uzaklaştılar. İkisi de bir daha ki karşılaşmalarını düşünerek akıp giden yolu izledi. Apartmanın önünde turan taksiden indi yavaşça. "Teşekkür ederim. Hayırlı işler." "Sağolun." Arabadan inince apartmana girmeden önce gökyüzüne çevirdi bakışlarını derin bir nefes alıp bakışlarını boş sokağa çevirdi. Sokak saatin çok geç olması nedeniyle bomboştu. Esneyerek apartmana giriş yaptı. Asansör beklerken geceden beri yaşadıkları ve günün yorgunluğu üzerine çökmüştü. Aklında ise hala o yeşil gözler vardı. Cihangir ise yorgunlukla girdi evine anahtarı portmantoya atıp direkt odasına gitti. Günler sonra bir duş alıp kesintisiz ve rahat bir uyumaya ihtiyacı vardı. Duşunu alır almaz yatağın attı kendini karnı açtı ama ne evde yiyebileceği bi şeyler vardı ne de onun bir şeyler hazırlamaya mecali. Eli kaşına gitti yavaşça gözünün önüne yine o kadın geldi. Aklından çıkmamıştı ya neyse. Günlerin yorgunluğu ile rahat bir uykunun kollarına bıraktı kendini. Günler hızlı geçiyordu. İkisi içinde yoğun bir haftaydı. Sadece bir kere konuşmuşlardı. O da arabalarla ilgili bilgi vermek için arayan Cihangir'in sayesinde olmuştu. Konuşmalarının üzerinden geçen 4 günde Hale arabasını almış ve hayatına dönmüştü. Çok kararsız olsa da Cihangir'i aradı. Aramasına her cevap bulamadığı dakika içindeki pişmanlık kemiriyordu. Cevap alamadığı aramayla yüzü düştü Hale'nin. Olay karşısında tavrı, ona yaklaşımı için teşekkür etmek için aramıştı belki bir yemek yada kahve teklif edebilirim diye düşünürken açılmayan telefonla tüm hayalleri suya düşmüştü. Kendi kabul etmek istemese de etkilenmişti o yeşil gözlü adamdan. Derin bir iç çekip hazırladığı kahvesi ile terasa çıktı. Kendini salıncağa bırakıp batan güneşin tadını çıkarmaya çalıştı. Evde canı sıkılan ve acıkan Hale yürüyüşe çıkmaya karar verdi. Dönüşte yemek alıp güzel bir film gecesi yapacaktı. Üzerini değiştirip kulaklığını takıp kendini dışarı attı. Sakin ve uzun bir yürüyüşün ardından eve geçmeden fast-food bir şeyler alarak evine doğru ilerlemeye başladı. Bir yandansa aldıkları için pişman olmuştu. Aç ve morali bozuk bir Hale klasiği yaparak bir sürü şeyler almıştı. Tabi bunda en sevdiği restorana gitmesininde payı vardı. Aklında pişmanlık ve hüzün, midesinde açlıkla dairesine giriş yaptı. Hızlıca bir duş alıp üzerine bunaltıcı havaya göre bir şeyler giydi. Soğuyan yiyecekleri mikrodalgaya atıp onlar ısınana kadar terası hazırladı mikrodalgadan gelen sesle bu sefer diğer tabağa dizdiklerini koyup ısınan hamburgerler ile terasa çıktı. Diğerleri ısınana kadar projeksiyonu ayarlayıp filmi açtı. Diğer tabağı yeni sosları ve içecekleri ile yerleşti ekranın karşısına. Ve uzun keyifli bir geceye başladı. En azından aklından cevapsız çağrıyı atmıştı. Güzel birkaç saatin ardından gözyaşları içinde son sahneleri izliyordu. Bu mutsuz sonlar yasaklanmalıydı dünyada. Gerçekler zaten yeterince üzücüydü birde üstüne izlemek. Bir peçete alıp gözyaşlarını ve burnunu silip kapattı filmi. Ortalığa attığı pis mendillerini topladı önce iki dram filmi üst üste kalbine ve gözlerine hiç iyi gelmemişti. Burnunu çeke çeke topladı ortalığı. Bildirim sesleri ile telefonunu hatırladı. Gelen bildirimlere baktı kaç saat olmuştu telefonu eline almayalı. Hızlıca göz gezdirirken gözü peşkeşe 2 bildirime takıldı. Aramıştı. Cihangir aramıştı. Cevap alamayınca mesaj atmıştı. Hale heyecanla gülümsedi. Hemen mesajları okudu. Cihangir bey (kaza) : Merhaba Hale Hanım beni aramışsınız müsait değildim. Cihangir bey (kaza) : Yeni gördüm. Kötü bir şey yoktur umarım. Hale gelen mesajların sıradan oluşuna bakmadan heyecanladı. Bu adamdan hoşlanmıştı ve en azından onu biraz tanımak istiyordu. Bu yüzden adım atması gerektiğinin farkındaydı. Çünkü ondan bir adım bekletsede istediği adımı Cihangir atmamıştı. Ne yapsın her şeyi de karşıdan beklememek lazım. Şansını deneyecekti. Saate takıldı gözleri geç olmuştu. Ama mesajları yarım saat önce atmıştı. Uyumuş olabileceğini düşünerek oda mesajla geri dönüş yapmaya karar veri. Hale : Selam. Hale : Kötü bir şey yok. Hale : Sadece o gün için tekrar hem teşekkür etmek hemde özür dilemek istiyorum. Yazmaya devam ederken yazıyor görünce yazdıklarını sildi. Ve gelecek cevabı beklemeye başladı. Cihangir bey (kaza) : Lütfen o mevzu kapandı. Teşekkür yada özüre gerek yok. Hale : Peki. Ben sadece o gün ki nezaketiniz ve tavrınız çok naziktiniz. Bunun bir karşılığı olamaz tabi ki ama Hale : Yinede belki bir kahve falan nebileyim. Öyle aklımdan geçince size sormak istemiştm. O yüzden aradım. "Hale kızım kendine gel. Bu sen misin ya? Alt tarafı bir şeyler içelim diyeceksin." Kendi kendine kızıp söylenen hale cevap beklerken öbür tarafta işler pekte güzel değildi. Cihangir'in kafası karışıktı. Kadın ondan bir cevap bekliyordu ama o ne desin bilmiyordu. Daha doğrusu o ne istiyordu? Önemli olan buydu değil mi? Hayatın önüne çıkardığı önüne çıkarrtıkları senin fikirlerin ile örtüşmezse ne yapacağın. Düşünmesi gerekiyordu. Son birkaç günde yaşadıkları alışmaya çalışsada ağır geliyordu her seferinde. Hemde üzerine kat ve kat fazlasını koyarak geliyordu. Cihangir bey (kaza) :Şuan şehir dışındayım. Hale gelen mesaj ile şaşırdı. Yarım yamalak teklifini kabul mü etmişti yoksa red mi etti. Sadece cevap verip geçti. Hale : Peki... Ee ne demek istedi bu adam şimdi? Aklından geçen sorunun cevabını yine kendi verdi. İstemiyordu. Hale'nin bu gece durmayan gözyaşları yine kendini göstermişti. O akşam ki kibar adam içine huzur verirken, bu akşam ki adam içine hüzün ve ümitsizliğin tohumlarını atmıştı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD