Ufak Biz Kaza!!!
"Dursun bey iyi akşamlar ben Hale."
"İyi akşamlar Hale hanım. Evrakları sormak için arayacaktım bende."
"Ben hallettim. Ne evraklarda ne de gümrükte bir sorun yaşamayacaksınız. Ben size attım yine de evrakları."
"Çok sağ olasın Hale Hanım. Ben o zaman sabah hemen yola çıkıyorum. Sana eyi akşamlar."
"Size de iyi yolculuklar. Eğer yine bir sorun olursa direkt bana ulaşın lütfen."
Telefonu kapatınca kafasını araba koltuğuna yasladı ve gerilen bedeninin biraz olsun rahatladığını hissetti. Kaç saattir gümrükte çıkan sorunla uğraşıyordu. Sonunda eve dönecek ve derin bir uyku çekecekti. Uykusu vardı ama eve kadar sabredebilirdi. Arabayı çalıştırarak otobana çıktı.
Şehir merkezine yaklaşmıştı. Camı ve müziği açmış uykusunu kaçırmaya çalışıyordu ama pek başardığı söylenemezdi. Bir anda önüne çıkan köpeğe çarpmamak için sertçe frene bastı. Her şey birkaç saniyede oldu. O frene bastığında arkasındaki araba bu ani frenle önündeki arabaya çarpmaktan kaçamadı. Hale ani fren yapmasıyla direksiyona tutunup şoku atlatamadan arkadan aldığı darbe ile öne doğru savruldu ve kafasını direksiyona çarptı. Hale kendine gelmeye çalışırken arkadaki araçtakilerde kazanın şokunu üzerlerinden atmaya çalışıyorlardı. İlk şoku atlatan ve arabadan çıkan arka arabada yolcu koltuğundaki adam oldu. Direkt şoför tarafına geçerek arkadaşına baktı. Sadece kaşının patladığını görünce derin bir nefes alıp onu kendine gelmesi için sarstı biraz. Gözlerini açtığında hemen olayın farkına varıp arabadan çıktı oda. "İyi misin kardeşim?" "İyiyim ben sende var mı bir şey" Kafasını olumsuz anlamda sallayan adamla derin bir nefes aldı. Hemen öndeki arabaya doğru ilerledi. Arabadan inen olmamıştı çünkü.
O sırada Hale gözlerini açmış ağrıyan başını tutmuş kendine gelmeye ve birkaç dakika içinde olanları anlamaya çalışıyordu.
Aniden açılan araba kapısıyla korkuyla irkildi Hale, oysa kapı endişe ile açılmıştı. "İyi misiniz?" Sadece kafasını salladı Hale hala onun kim olduğunu anlamaya çalışıyordu. Kemeri çıkartıp arabadan indi yavaşça adamda yardımcı olmak içim kolundan tuttu varla yok arası bir dokunuşla Hale gözüyle görmese dokunmuyor derdi. Adam ise kadının narin bedenine zarar vermemek için tetikte bir duruşdaydı.
"İyiyim sanırım. Ne oldu anlamadım bir anda karşıma bir köpek çıktı frene bastım sonra bir şeye çarptım galiba." Adam kadınının arabanın kaputuna yaslanmasını sağladı. Bir yandan da ona olanı kendi tarafından açıklamaya çalıştı.
"Tamam sakin olun. Siz ani fren yapınca arabayı durduramadım ve çarpıştık. Ama hepimiz iyiyiz. Başınız kötü görünmüyor. Belki bir iki dikiş gerekebilir." Hale şaşkınca adamı dinliyordu kafasını salladı sadece, arkasına bakınca araçları gördü. Fazla bir hasar görünmüyordu anının şokunu atlatmak için derin nefesler alıp sakinleşmeye çalıştı. Arkada ise hala şarkı çalmaya devam ediyordu. Ama sesi biraz daha kısıktı. Birkaç saniye çalan şarkı dikkatini çekti. Kafasını kaldırınca karşısında iki iri cüsseli adam vardı ve endişeli gözlerle ona bakıyorlardı. Hale ise olayın farkına yeni varmaya başlamıştı ve olayı beyni yeni kavrıyordu. Gözlerindeki anlamsızlık kendini endişe korku ve mahcubiyete bıraktı. Telaşla konuşmaya başladı.
"Ben ne olduğunu anlamadım. Önüme bir anda çıktı. Siz siz iyi misiniz? Bir şey oldu mu? Ben ben çok özür dilerim. Gerçekten fark etmedim. " "Şşştt sakin olun hanımefendi biz iyiyiz. Sizin de bir şeyiniz yok sanırım. Oğuz arabada su vardı getirsene." Adam kafasını sallayarak arabaya ilerledi. Karşımdaki adam ellerimi tutup gözlerime baktı. "Şimdi derin derin nefes alın hiçbir sorun yok. Şimdi biraz su için sakinleşince ne yapabileceğimize bakalım." Kafamı sallayıp uzatılan sudan birkaç yudum aldım. Birkaç dakika geçtiğinde daha sakindim.
Kafamı onlara çevirdiğimde sigara yakmış biraz ileride konuşuyorlardı. Benden uzaklaştıklarını bile fark etmedim. Ayağa kalktığımda bakışları bana döndü. "Daha iyi misiniz?" "Evet. Ben ne desem bilemiyorum. Polisi ambulansı arayalım hemen yaralanmışsınız." Adam hafif gülümsedi. "Biz aradık geliyor birileri önemli değil ufak bir şey unutmuşuz bile." Şaşkınlıkla kaşından yanağına kadar süzülmüş kana baktım, diğerinin sol kolu kesilmişti derin gözükmüyordu ama yenide kanamıştı.
"Ne demek ufak bir şey sizin kaşınız kanıyor, sizin de kolunuz kesilmiş. " Bunları söylerken iki adamın yaralarında baktı konuşurken. Daha sonra gözlerine baktı. "Özür dilemem bir şey ifade etmeyecek biliyorum ama çok özür dilerim. Benim yüzümden yaralandınız. Daha kötü bir şeyde olabilirdi. Arabanızda hasar aldı. Ama merak etmeyin ben her şeyi karşılayacağım. Hatta -" "Bir nefes al sakin. Sen hep çok mu konuşuyorsun böyle yoksa şimdiye özel mi" Kaşlarını çattı istemsizce ne kadar kaba diye düşündü. Sadece kendini mahcup ve suçlu hissediyordu ve öyleydi de. "Kusura bakmayın ben sadece kendimi ifade etmeye çalışıyordum. Üzgünüm. Polisler ne zaman gelir acaba?" Hemen cevabını alıp yanlarından uzaklaşmak istiyordu. Kaşı yaralı olan yüzüne bakıyordu sadece. Çok dikkatli bakıyordu. Yine diğeri cevap verdi. "İki saate gelir çekici merak etmeyin." Kafasını sallayıp arabadan ceketini aldı. Gece yarısını çoktan geçmişti ve burası buz gibiydi.
Eli önüne gelen saçları geriye atmak isterken yarasına değdi o zaman hatırladı kendi yarasını. Torpidoya koyduğu ilk yardım kitini ve arka koltuktan aldığı iki su şişesi ile indi tekrar arabadan. Adamların yanına gitti yavaşça hala çok üzgündü. "Yaralarınızı temizlemeniz için yapamazsanız yardımcı olabilirim." Yine o adam Oğuz söze atladı. "Ben anlamam ama Cihangir bilir bu işleri o yapar. Ama önce sizin başınıza baksın." Kadın gözlerini adını öğrendiği adama çevirdi. Adam ise hiç çekmemişti gözlerini ondan. Başıyla verdiği onayla birlikte arabanın açık kapısının önüne geldiler. Hale koltuğa oturdu Cihangir ise önünde eğildi. Kiti Hale'nin kucağında açtı ve kurumaya başlayan kanları temizledi. O kadar yavaş ve incitmekten korkarcasına temizliyordu ki pamuk bile ilk kez bir tene bu kadar az ve narin dokunuşlarla temas ediyordu. Yarayı temizlerken bir yandanda konuşmaya başlamışlardı. "Cihangir Demirkan memnun oldum." Hale gülümsedi hafifçe Cihangir'in gözleri bu sefer o gülüşte takılı kaldı. "Emin misiniz?" Adam anlamaz gözlerle baktı kadına "Yani tanışmamıza memnun oldum dediniz ya emin misiniz? Halimize bakın benim hatam yüzünden yaralandınız, arabanız hasar aldı, birde arkadaşınız vardı yanınızda ya daha kötüsü olsaydı Allah korusun." en sonda Allah korusu. derken kulağını çekip araba kapısına vurdu. Adamı gülümsetti bu hareket babannesi de hep yapardı bu hareketi.
"Eminim çok memnun oldum. Ama hala sizinle tanışmadık." Gülümsedi bu sefer Hale "O zaman bende Hale. Hale Cevheri çok memnun oldum."
Onların pansuman yaparken başlayan bu ufak sohbetlerini uzaktan izleyen Oğuz'un dudaklarına ufak bir gülümseme takıldı. Arkadaşının ilk görüşte kadından etkilendiğini anlamıştı şimdilik sessizce köşesinde bekleyecekti. Çalan telefonu ile dikkatini telefonuna verdi. Arayan kişiyi görünce kalp ritmi tekrar hızlandı ufak kaza anındakinden bile daha hızlı daha heyecanla atmaya başladı. Bekletmeden açtı telefonu. "Efendim yavrum.". "Neredesin kocacığım seni merak ettim. Az kaldı dedin ne kadar oldu hala yoksun kötü bir şey olmadı dimi."
Şimdi ne desindi karısına yalan söylemezdi asla.
"Yok güzelim ne kötü bir şeyi ufak bir sorun çıktı yolda o yüzden birazcık gecikeceğim. Sen yat bende sen uyuduktan sonra gelip koynunda dinleneceğim." Sıkıntılı bir nefes sesi geldi karısından ah dedi içinden ah keşke yanımda olsaydım. Kaç gün olmuştu görmeyeli. "Söz mü hemen gelecek misin? Çok özledim seni. Tam 13 gün-" "7 saat 46 dakika" diye tamamladı kocası onu. Kadın kıkırdadı telefonda.
O kendi dünyasına dalmışken Cihangir ve Hale konuşmaya devam ediyorlardı. Cihangir Hale'nin başına geçici bir pansuman yapmıştı. Sıra Cihangir'in yarasına gelmişti. Hale de çok dikkatli ve yavaşça yapıyordu pansumanı. Göz göze geldiklerinde durdu Hale'nin hareketleri sadece gözlerine odaklandı. Yakından ne kadar güzel diye düşündü. Orman misaliydi gözleri içinde birçok tonu barındırıyordu. İkisini de kendine getiren ses irkilmelerine neden oldu. Kafalarını sese çevirdiler.