Bir kaç gün sonra Esma’nın türlü kaprisler yaparak gelmeyi zorla kabul ettiği aile arasındaki kahvaltı daveti için evlerinde yapılan hazırlıklar son sürat devam ederken annesinin heyecanına dudak büktü Funda. Altı üstü halası ve teyzesigiller gelecekti bir de arabozucu servet avcısı Esma.
Daha düne kadar evlerine ayak basmasına izin vermedikleri kadın.
Kardeşinin geçirdiği zor günleri fırsat bilerek beynini yıkamış, pençesinden kurtarmaya çalışan ailesine de düşman etmişti. Bir abla olarak Funda, çok çırpınmıştı kardeşi için. Hatta kendisi de bir doktorken görevi başında hemşirelik yapan kadına saldırmıştı.
Benim sizin paranızda gözüm yok deyip duruyordu ama kim inanırdı ki buna? Şimdi el uzatmıyorsa bile elbette bu koca servet zamanı geldiğinde kocasına kalacaktı.
Derdini kimseye anlatamayınca çekip gitmişti Amerika’ya. Kadını eve kabul etmeye başladıklarını öğrendiğinde ailesiyle bile görüşmeyi bırakmıştı.
Görmüyorlar mıydı, kadın böl parçala yut taktiği uyguluyordu resmen ailesine! Önce kardeşine sonra babasına sevdirmişti kendini. Neyse ki annesi epey sağlam çıkmıştı ama kardeşinin ameliyatından sonra o da yelkenleri iyice suya indirmişti.
Güya örümcek kafalı Esma’nın adam yemediklerini gördüğünde aileye katılacağını zannediyordu.
Katılmazdı o karı. Amacı din diyanet değildi, bağcı dövecekti aklı sıra. Hangi kitapta yazıyordu bir insanı ailesinden mahrum bırakmak. Tamam Funda da müftü değildi ama o kadarını biliyordu artık.
Üstelik karmaya da inanıyordu. Nasıl beş yıl önce ailesini unutturmuşsa kardeşine, akış da dönüp dolaşıp g.tünde patlamıştı kadının. Tarık şimdi onu komple silip atmıştı da merhametinden çocukların hatırına duruyordu yanında.
Funda evliliği böyle bir şey olmadığını anlayıp, sırf çocuklar için işkence çekmeyi bırakacağı günleri bekliyordu kardeşinin, o zamana kadar iyi kızı oynayacaktı.
Ha bir de bu çabasının karşılığı olarak Mahir’i araklayacaktı.
Adamın kavruk teninde birer dipsiz kuyu gibi parlayan kara gözleri aklına düştüğünde istemsizce gülümsedi.
Yüzüne feci şekilde yakışan kısa ve gür sakalları teninde iz yaptıkça nasıl zevk alırdı kim bilir. Gözlerini kapayıp adamın henüz bir kez bile dokunamadığı ellerini vücudunda dolanırken düşündükçe aklı çıkacak gibi hissediyordu.
Ellerine dokunamamıştı ama bedenine çarptığında demir gibi gövdesini hissetmişti. Acaba her marangoz da böyle kas oluyor muydu? Şimdiye kadar kas sevdiğini bile bilmeyen Funda, geçen yıllarına yandı. Kimseye güvenememekten kız kuruları gibi bu günlere gelmişti ama hiç kıymetini bilmeyen adam için sulanmadık yeri kalmıyordu şimdi.
Neyse dedi içinden, bir taşla iki kuş vuracağım. Adamı kullan at yaptıktan sonra Esma da gerçek yüzünü ortaya çıkarırdı artık. Yada acele etmezdi o kadar, bu kadar peşinden koştuktan sonra biraz sefasını sürerdi.
Aklına gelmişken yanında bir kaç kondom taşımaya karar verdi. Hangi boy kullanırdı acaba? Ayak numarasına mı bakmak lazımdı, dümdüz ve uzun burnundan mı anlaşılırdı?
Eliyle şöyle bir yoklayıverse..
Aniden ateş basınca saçlarını geri savurdu. İyice kafayı yemişti artık. İşin kötüsü bir kulübe gideyim de şu cinsel açlığımı gidereyim de diyemiyordu. Aklı fikri Mahir’deyken hiç kimse gözüne ilgi çekici gelmiyordu.
Hem de işte ilk olmasıyla ilgili.. Evlenmeden olmazcılardan asla değildi ama karşısındaki adam için de bir yeri olsun istiyordu galiba. Gecede beş yatak dolaşan playboylara harcatmak istemiyordu.
Odasında durmuş düşünürken yalının bahçesinde duyduğu araba sesi ile kafasını pencereden dışarı uzattı. Esma yine kendisinden beklendiği gibi hademe kılığıyla gelmişti. Hiç yakışıyor muydu kardeşinin yanına şu haliyle! Film yıldızları gibi kardeşinin yanında olsa olsa çaycı olurdu bu kadın.
El mecbur istemeye istemeye alt kata inerek mutfaktan geçti. Üç yardımcıları da son hazırlıklar için koştururken arka bahçedeki ailesine doğru yürüdü.
Cam sürgülü kapının önüne geldiğinde epeyce anlamsız bir görüntü karşıladı onu. Tarık karısı ve annesini kolları altına almıştı ve ölümsüzlüğün sırrını bulmuşlar gibi mutlu mutlu sırıtıyorlardı. Hadi anne basını, hatta Tarık’ı da anlardı ama bu kadın neye gülümsüyordu ki. Suratına cici kız formatı yükleyip yanlarına ilerledi.
“Maşallah keyifler de yerinde? Bana sarılmak yok mu?”
“Gel sana da ben sarılayım.”
Kucağını açan babasını ikiletmeden sokuldu, hala annesi ve bu kadının Tarık’ın kolları arasında olmasını anlayamıyordu. Annesine sarılması normaldi, karısına neden sarılıyordu ki, aynı evden gelmemişler miydi?
Annesi de neye bu kadar mutlu olduysa kadınla aynı anda oğluna sarılacağı tutmuştu demek. Neyse ki çok uzatmadan uzaklaştı.
“Ben mutfağa bir bakayım, sen de gelmek ister misin kızım.”
Funda ne zaman mutfağa yardım etmişti de şimdi çağırıyordu acaba annesi, anlayamsa da cevap verdi.
“Yok anne, benlik bir iş yok zaten.”
Annesi yüzüne tebessüm ederek baktı.
“Sen de gelebilirsin tabi, ben Esma’ya sormuştum.”
Tokat yemişten beter olan Funda, annesine ne yaptığını zannediyorsun der gibi bir tonda cevap verdi.
“Sen öyle kızım deyince bana diyorsun sandım.”
Annesi derin bir nefes aldıktan sonra çok normal bir şeyden bahseder gibi konuşmaya başladı.
“Esma bize bir adım attı, ben de büyüğü olarak aradaki mesafeyi kaldırmayı uygun gördüm. Bundan sonra o da benim bir kızım.”
Lanet kadına karşı en önemli müttefikini kaybettiğini anlayan bu yenilgiyi bir kenara yazdı.