8. GÜNAH NE OLACAK?

1569 Words
Bu hayat insana hep o ettiği büyük büyük lafları yutturmuş tükürdüğünü yalatmıştır. O nedenle büyük lokma ye büyük laf etme derler. Karan kendince öylesine burnu büyüklük yapmış üstten konuşmuştu ki şu an bir hastane odasında ona göre bacak kadar bir kızı beklerken bu kadar dağılacağını fark edememişti. Yüzünde ve kollarında boynunda morarmalar kızarıklıklar olan Alin kaşları hafif çatık huzursuz bir uykunun içindeydi. Ateş kızılı saç tutamları bir bonenin içine hapsedilmişti. Başını çarptığı için aldığı yara gazlı gezle kapatılmış ve sarılmıştı. Refakatçi koltuğunda oturan adam ise onu bir saniye olsun gözünü kırpmadan izliyordu. Canının ne kadar yandığını ya da korkusunun boyutunu hesap edememekse aşırı şekilde canını sıkıyordu. Ona bunu kim yapardı ki? Daha önce değil eve hırsız girmesi mahalle genelinde bu yaşanmamıştı. Eğilip dirseklerini dizlerine yasladı ve yüzünü sıvazladı. Belirsizlikten nefret ediyordu. Başını diğer tarafa çevirmek isteyen kızın inleyerek ses çıkarması ile kaşları çatıldı. Bu kıpırdanma Alin için de gerçeğe dönüş gibiydi. Gözlerini açmaya çalışırken üzerinden tır geçmiş hissiyatı ile dolsa da ne olduğunu tam hatırlamıyordu. Onun neyi vardı ki? Sonunda birbirine girmiş kirpiklerini ayırmaya çalışarak göz kapaklarını açtığında kadınların kirpik diplerime kadar bedenim ağrıyor lafının beden bulmuş haliydi. Yeşilleri solgunca bakarken bulanık görmesi sinirlerini bozuyordu. Kendini zorlayıp birkaç kez gözlerini kapayıp açtı. Görüntü netleşiyordu. Bildiği bir şey vardı ki odasında değildi. Açık deniz mavisine boyanmış duvarları ve dolap kapaklarını gördü. Boynu acısa da diğer tarafa başını çevirdiğinde camdan gelen ışık gözünü alsa da alışması için saniyeler sürdü. O ara yüzünü sıvazlayan ve dağılmış haldeki Karan’ı görünce bir an durdu ve düşündü. Ne olmuştu? İşte o an hatırladı. Evi, mutfakta gördüğü maskeli adamı, odaya kaçışını, kades uygulamasını kullanmasını Karan’ı aramasını. Gözleri şimdi büyümüştü. Boğuşma esnasında boyun girintisine başını sokan adamın o sıcak hafif içkili halini ve bedenine zorla dokunma hevesini daha net hatırladı. İstemsiz dudaklarından kaçan hıçkırıkla oturmak istedi ama bedeni acımıştı. Sesi duyan Karan ise ellerini yüzünden çektiği gibi kalktı ve kızın baş ucuna gelip eğildiğinde “Sakin Alin kurtuldun sorun yok. Kimse sana bir şey yapamaz. Ben buradayım tamam mı?” dediğinde ona bakan kız ağlaması arasında “Çok kötüydü. Karan, ben çok korktum. Karşı koyamadım. Kurtulmak istedim ama üzerime çullandı. Ben, ben ne yapacağımı bilemedim.” Derken titriyor ağladıkça soluğu kesiliyordu. Biraz daha eğilen adam ona sarıldığında sırtını usulca okşadı. “Tamam, sakinleş. Sorun yok artık bitti her şey. Yanındayım. Hadi ufaklık.” Alin, yüzünü gömdüğü boyun girintisinde adamın kokusunu almayı öyle çok istedi ki. Sıcaklığında rahatlamayı, onunla güvende olduğunu bilmeyi. Ama aldığı tek şey ucuz bir kadın parfümüydü. Bu kokuyu biliyordu. Kulübün mazosiştlerinden birinin kokusuydu. O an anladı ki adamı aradığında kargaşa içindeyken bile işittiği soluk soluğa kalmışlık bundan kaynaklıydı. Sertçe yutkundu. Nefesini tutup serum iğnesini önemsemeden kollarını adamdan çözdü ve geri çekilmeye çalıştı. Karan ne yaptığını anlamaya çalışırken kaşları çatılmış olan kızın gözlerindeki hayal kırıklığı elle tutulur cinstendi. Başını yastığa koyan kız “Teşekkür ederim Karan abi geldiğin için ve özür dilerim. Seni bir kadını becerirken işinden alı koydum. Artık gidebilirsin. Ben gerisini hallederim. Arkadaşlarımı ararsam onlar benimle ilgilenir. Hem şirkete gitmen gerekiyordur senin boşa zaman harcama.” Dediğinde yüzünü camdan tarafa çevirdi ve ara ara iç çekişleri olsa da ağlamayı kesmeye çalıştı. Yaşadıklarından mıdır bilinmez duygusallaşmış hassaslaşmıştı. Kaşları derinden çatılan Karan ise “Bu da ne demek oluyor?” derken sesindeki sinir ve anlamaya çalışma durumu bariz ortadaydı. Gözlerini birer karanlık kuyuya çeviren genç kız “Şu demek oluyor, seni arayıp rahatsız ettim. İş üstündeydin anladığım kadarıyla çünkü ucuz bir kadın parfümü tenine kadar işlemiş. Benim yüzümden yarım kalmış olmalısın. Üstelik şirkete gitmen gerekiyor öğleye geliyor neredeyse. Kalanı bende. Ben hallerim. Sen gidebilirsin.” Derken oldukça ruhsuz görünüyordu. Karan ise gözlerini kapayıp burnundan derin soluk alıp verirken “Benim canımı sıkma Alin. Nereden geldiğim senin sorunun ya da düşünmen gereken bir şey değil. Şu an buradayım ve yardım edeceğim. Kendi şirketime gidip gitmeyeceğim benim sorunum” dediğinde Alin daha da kırıldı ama bakışlarını adama hiç çevirmedi. O sırada kapı tıklandı ve içeri hemşire girdi. “Geçmiş olsun uyanmışsınız. Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?” “Teşekkür ederim. Tır çarpmış gibiyim.” “Anladım. Merak etmeyin. Doktor Bey birazdan burada olacak. O size gerekli bilgiyi verir. Kahvaltı saatinde uyuduğunuz için doktor bey sizinle konuştuktan sonra kahvaltınız getirilecek. Yeniden geçmiş olsun.” Konuşurken bir yandan da tansiyonunu ölçmüş seruma bakmış notlar almıştı. Beş dakika kadar sonra doktor da geldi. Alin, normal şartlarda bu adamla karşı karşıya gelse büyük ihtimalle beğeni dolu bakışlarını ondan çekmezdi. Hatta içinden “Mankenlik ajansı diye tıp fakültesine gitmiş” bile dese de ifadesi sabitti. “Merhaba Alin Hanım. Ben doktorunuz Volkan. Öncelikle kendinizi nasıl hissettiğinizi öğrenebilir miyim?” Bu sırada yüzündeki tatlı tebessümle hasta dosyasındaki son ölçümleri inceliyordu. “Bedenim çok ağrıyor. Boynumu çevirirken ve yutkunurken zorlanıyorum. Başımda da ağrı var. Gözlerim bile acıyor sanki.” Başını sallayan Doktor Volkan dosyadan başını kaldırdı ve Karan’a dönerek “Hastayı muayene etmem gerekiyor çıkar mısınız?” dedi. Elbette Karan bundan hoşlanmamıştı. “Ben buradayken olmuyor mu?” “Beyefendi siz buradayken olsa çıkın demem diye düşünüyorum. Hasta mahremiyeti için lütfen izin verin işimizi yapalım.” Oturduğu yerden kalkan adam sinirli ve asabi bir tutumla odadan çıkarken şaşkınca bakan doktor “Sevgiliniz oldukça sinirli” dedi. Alin ile göz devirip “O benim sevgilim değil. Sadece abimin arkadaşı ve uzun yıllardır bir aradayız.” Demekle yetindi. Volkan anladığını belli eder gibi yine başını sallarken kızın üzerindeki örtüyü kenara çekti ve boynuna karnına bacağındaki küçük sıyrığın durumuna baktı. Sarışın, griye yakın gözlü, bebek cildi gibi bir cilde sahip, güldüğünde yanağının iki yanında çukurlar oluşan, enerjisi yüksek, aynı zaman da gizli bir sakinliği ve otoritesi olan bir adamdı doktor. Alin ise karnının iki yanına elini koyup “Burada acı hissediyor musunuz? Peki ya burada canınız yanıyor mu?” diyen bedenine profesyonelce dokunan adamın sorularını cevaplarken sakin olmaya çalışıyordu. Çünkü içindeki azgın seks düşkünü kadının bacaklarını açıp kendini okşarken “Ah bebeğim biraz daha aşağılara in. Doktor önlüğü içinde seninle sevişmek güzel olurdu” diyor dişlerini sıkmasına neden oluyordu. Sonunda yüzünü de dikkatle incelediğinde doğruldu. Elindeki dosyaya notlar alırken Alin “Bana ne oldu? Yani neyim var tam olarak?” dediğinde Volkan bakışlarını kıza kaldırdı ve yüzündeki tebessümü korumaya çalışarak anlatmaya başladı. “Aldığınız darbeler yüzünden bedeninizin belirli yerlerinde ezilmeler mevcut. Onun haricinde başınız sert bir cisme çarpmış ya da cisimle size vurulmuş. Kafa travması ya da en kötü ihtimalle beyin kanaması korkumuz vardı ama sadece yaralanma var. Onun haricinde başka bir bulgu yok.” Alin yutkundu. Olsa hatırlardı ama bayıldıktan sonra neler olduğunu bilmiyordu. “Peki, şey var mı? Yani o pislik bana” demişti ki Doktor Volkan hemen lafa girdi. “Hayır. Cinsel saldırı yok. Sadece hırpalanmışsınız o kadar. Bu konuda içiniz rahat olabilir.” Genç kız soluğunu verirken istemsiz ağladı. Doktor kızı anlıyordu. Sonrasında aklına yeni gelmiş olacak ki “Alin Hanım kendinizi daha iyi hissediyorsanız polisler ifade için gelecekler. Bekliyorlar.” Dediğinde başını olumlu anlamda sallayan kız “İyiyim” dedi. Karan ise dışarıda yangın merdiveni boşluğunda sigarasını içerken sinir ve korku ile karışık garip bir ruh halindeydi. O da biliyordu tecavüz yoktu ama Alin büyük ihtimalle çok korkmuştu. Abisi Tolga’ya haber vermek için telefonu çıkardı ama sonra durdu. Eğer olanı söylerse oradaki işler bitmeden hemen geri dönerlerdi ve Alin bu durumda sorun çıkarabilirdi. Bir süre sigarasını içti. Ardından telefonla korumaları aradı. Üçüncü çalışta açan adam “Karan Bey” dediğinde “Son durum ne? Eve giren konusunda emniyetten ya da çevreden bir bilgi var mı?” deyip cevap bekledi. “Hayır efendim. Birkaç kameraya takılmış ama hep yüzünde kar maskesi var. Daha sonrasında mobeselerde görünüyor ama yine kayboluyor.” Dişlerini sıkan adam “Sikerler böyle işi” diye bağırdıktan sonra “Bulun. Samanlıkta iğne aramak mı? Samanlığı yakın ama o iğneyi bana getirin” dedi. Telefonu kapadığında doktor çıkmış kapı önünde hemşire ile konuşuyordu. Sinirle soluyarak yanlarından geçip içeri girmek istediğinde “Karan Bey şu an Alin Hanım ifade veriyor” diyen Doktor Volkan’la boynunu oynatıp sinirini sakinleştirmeye çalıştı. Dişleri arasından “Sağ ol doktor ya sen uyarmasan ne yapardım ben.” Dediğinde Volkan tek kaşını kalırdı ama sonrasında yüzüne o kimine pozitif enerji kimine de gıcıklığın kitabını yazdıran gülümsemesini oturtup konuştu. “Alin Hanım bir gün daha misafirimiz olacak. Sonrasında taburcu olacak. Bilginiz olsun.” Karan başını sallarken nefesini bıraktı. İçerideki polis ise sorular soruyor cevaplarla birlikte belli bir profil oluşturmaya çalışıyorlardı. “Peki Alin Hanım, yatak odanıza kaçtığınızda peşinizden gelirken ya da sizinle boğuşurken sesini duydunuz mu? Herhangi bir şey bir isim ya da kendini belli edecek argümanı dillendir mi?” Yutkunan genç kız başını sağa sola salladı. “Hayır. Sesini duymadım. Son hatırladığım bana tecavüz etmek için saldırdığı ve benim tırnak törpüsünü omuzuna geçirmemdi.” Polisler biraz daha konuştuktan ve bilgi aldıktan sonra odadan çıktı. Karan girdiğinde ise Alin yorgun olduğu için uyumuştu. Ertesi gün olup taburcu işlemlerine kadar Alin sesini çıkarmadı. Tekerlekli sandalye getiren hemşire yardım ederken evden ona eşofman takımı getiren Karan sayesinde hastane kıyafetlerinden kurtuldu. Oturduğunda ise kapı eşiğinde onu bekleyen adama iten hemşire “Ben devam ederim” diyen adamla geri çekildi. Asansöre bindiklerinde ev konusunda istemese de tedirgin olan Alin aklına gelen şeyle “Abime bir şey demediğini düşünüyorum” dedi. Bunu sormak için geç kalsa da bilmesi gerekiyordu. Karan oldukça sakin bir tonla “Tolga’nın haberi yok. O gelene kadar benle yaşayacağın için bir daha böyle bir durum yaşamayacaksın. Abin geldiğinde de kendi eve geçersin” dediğinde Alin doğru duyup duymadığı bilmiyordu ama sadece “Seninle mi yaşayacağım?” diyebildi. Şimdi evren Alin için ödül mü vermişti yoksa ceza mı? Peki ya Günah ne olacaktı?
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD