Elinde mum ışığı girdiği evin rutubet kokusu ciğerlerine işlerken bir kez daha iç çekti. Gözlerindeki yaş ha bire yenilenirken sonunda yere eski birazı kırık birazı küflenmeye yüz tutmuş parke üzerine dizleri sertçe vurdu. Zayıftı. Kemikleri acısa da kalbinin acısından bunu duymuyordu.
Mum hala elindeydi. O karanlıktan korkardı. Şimdi tamamen karanlıkta kalmıştı. Annesi ölmüştü. Hayır, annesi öldürülmüştü çünkü ona kaldırımın kıyısında çarpan araba resmen katletmek istemişti.
Aklının almadığı gündüz gözüyle olan bu kazayı nasıl olurdu da kimse görmez herhangi bir kameraya yansımazdı. Polis başından savmak ister gibi konuşmuştu küçük Çiçek’le çünkü reşit bile değildi. Kale alınmamıştı. Arkası sağlamlardan biri olmalıydı ki bir saat içinde annesi kim vurduya gitmiş vefat etmiş hiçbir delil ya da iz bulunamamıştı. Trafik kazası olarak kayıtlara geçmişti. En son “O katili bulacağım. Adalete hesap verecek” diye bağırdığında onu başından savmaya çalışan polisler göz devirip arkasını dönüp gitmişti.
Şimdi ise “Anne!” diye ağlamaya başlamıştı. Mum ışığı bir anda açık pencereden esen rüzgarla sönerken neye uğradığını şaşırdı. Hepsinin kapalı olduğuna emindi oysaki.
Ortalık karardığında yutkundu çünkü en yakın ev beş dakikalık yüzüme mesafesindeydi ve buraya yeni taşınmışlardı. Kimseyi tanımıyordu. Sonra bir tıkırtı duydu.
Şimdiki hali duvarın dibinden onu izliyordu.
“Kaç” dedi.
Genç kız kapı yerine küçük salona bakmak için adımladı.
Başını sallayan kız “Kaç. Oraya gitme. Geri dön.” Diye bağırırken yerinden kımıldayamadı. Küçük salonun kapısından giren kızın boğuk çığlığı kulağına dolduğunda gözlerini kapadı. Ellerini kulaklarına bastırdı ve sadece “Kaç” diye mırıldandı. O iki koltukla bir sobanın zor sığdığı odada bir can yaşayan ölüye nasıl dönülür onu öğrendi. Elleri kulaklarını kapatmış olsa da kulağına dolan iğrenç hırıltılı sesi ve debelenen kızın yerde bıraktığı gürültü sanki zihnine çivi gibi çakılıydı.
“İzin verme kaç. Kurtul. Oradan çık.”
Dudakları sürekli bunları tekrar ederken zaman kavramı yoktu. Boğuk iniltiler ve çırpınışlar durdu. Hırıltılı soluklar yavaşladı. Sertçe çekilen fermuar sesi büyük Çiçek’in midesini bulandırdı. Hala yere çökmüş elleri kulaklarında titrken uğursuz bir gıcırtı ile kapı açıldı ve sert ayak sesleri onu takip etti.
Gözlerini açmadı. Bakamadı. Tepki veremedi. Dış kapının açılıp kapanması ile salona hıçkırık sesleri doluştu. Kısık acı çeken ve ölümü dileyen.
“Hayır. Hayır. Hayır. Hayır. Hiçbir şey olmadı. Olmadı. Olmadı.”
Büyük Çiçek’in sürekli tekrar ettiği cümleler birbiri ardına takip etti. Solukları sıklaştı. Göğsü artık onun nefes alma işlemini gerçekleştirmiyor gibiydi. Kulağındaki elini çekip boğazına götürürken can çekişir gibi nidaları beynini patlatacak kadar kuvvetliydi. Karanlık gece de karanlık kuyuların dibine hapsolmuş bir çiçek. Annesinin gül goncası. Açmamış tomurcuğu. Dehlizlerin görünmez mahkumu.
Nefes alamadığını hissettiği an “Hayır!” diye bağırarak uyanan Çiçek derin derin aldığı soluğu sakince vermeye çalıştı. Yüzünü sıvazlamak istediğinde tenine değen ıslaklık ve demirimsi koku ellerini yüzünden çekmesine neden oldu.
Avuç içleri kan olmuştu. O kadar sıkmıştı ki tırnakları etine girmişti. Hala sık soluklar alırken kalktı ve lavaboya gitti. Elini çabucak yıkarken aynaya bakmıyordu. Bir an, tek bir an gözleri kendi irisleri ile buluştu. O an dişlerini sıktığını fark etmedi. Ya da bunu öyle kuvvetli yaptığının ve başını da ağrıttığının.
Dudakları titrerken üzerinde ne var ne yoksa çıkardı ve suyun altına girdi. Serin su tepesinden ayarken eline aldığı life bolca duş jeli döktü ve bedenini liflemeye başladı. Su serinden ılığa ılıktan neredeyse sıcağa döndü. Teninin kızarması umurunda değildi. Canının acıması ya da ruhunun çığlığı da. Yere oturup öylece bekledi. Karşı fayansa bakarken “Hiçbir şey olmadı” diye fısıldadı.
“Olmadı.”
****
Savaş başladıysa insan her şeyi kazanmak için mübah sayar ya Alin de bunu yapacaktı. Madem Akrep ateş içinde onunla dans etmek istiyordu o da ederdi. Sonunda akrebin kendini sokmasını izlerken alacağı keyfin haddi hesabı yoktu.
Çiçek ile bir süre mesajlaşarak konuştuktan sonra genç kızın uyuması ile o da gök yüzünü izledi. Yıldızlar bu gece nazlıydı. Yeşilleri yıldızların önünü kesmeye uğraşan incecik bulut tabakasında dolanırken bu defa aklına gelenle hemen Yasemin ve Savaş’ın da olduğu ortak bir grup kurdu. Yasemin anına yazdı.
Y - “Sağlam dedikodu ya da olay var.”
S - “Nereden anladın?”
Y - “Kokusunu alırım.”
S - “ 😊 Buruna bak be seni narkotiğe verelim şekerim.”
Y - “Sen bana köpek mi dedin lan lolipop?”
S - “Alin tatlım arkadaşına söyle benim asabımı bozmasın. Memati hallerini sevmiyorum.”
A - “Ya iki dakika durun ve beni dinleyin. Sizin şu anlaşma stilinize hayranım. Ama konu önemli.”
Y – “Sen bize bakma bebeğim dökül dinliyoruz.”
S – “Aynen yavrucuğum anlat bakalım.”
A – “Bu kıçı iğneli bana savaş açtı.”
Y – “Vaşş cesarete bak.”
S – “Kıçı iğneli? Karan mı?”
A – “Başka kim olabilir? Tabi o. Neymiş efendim benim oyunumu fark etmiş de. Kötü olurmuş da. Abim varmış da. Hayır gelmiş bir de demez mi baştan kaybettiğin savaşa hiç girme. Lan yarram sen kim köpek de koskoca direklerin kraliçesi Günah’ı hafife alıyorsun. Ben adamın götündeki iğnesi alır geri götüne monte ederim.”
Y – “Yürü be koçum kim tutar seni.”
S – “Gaz verme gaz verme. Kız iki dakika da payvon fedailerine döndü. Şekerim, Günah’cım kendine gelir misin? Sen elit bir dansçı oldukça hoş da muhasebe müdürüsün. Yakışıyor mu sana bu haller. Rica ediyorum bozma kendini.”
A – “Savaş. Bebeğim arada oluyor böyle sen takılma. Yemin ediyorum adama duyduğum haz istek hırs ve aşk tüm dna mı değiştirdi. Ama benim adım da Alin’se hatta Günah’sa ben onun burnundan fitil fitil getiririm o ilan ettiği savaşı.”
Bir saat kadar konuştular. Sonunda yaptıkları plan ile sohbeti sonlandırdıklarında genç kız serinleyen hava yüzünden eve geçti. Mutfağa girip kendine su şişesi alırken ilaçlarının odasında olduğunu hatırlayıp merdivenlere yöneldi. Karan üzerini giyinmiş telefonda konurken merdivenleri iniyordu.
“Bir dakika” dedikten sonra karşılaştığı kıza “Ben çıkıyorum. Geç gelirim ya da hiç gelme belli değil. Bolca dinlen. Bir süre işe gelmene gerek yok. Maille halledersin.” Dediğinde tek kaşı kalkan kız hiçbir şey demeden basamakları çıktı. Arkasından bakan Karan ise şortun kıyısından görünen kırmızı dantel iç çamaşırı ile yutkundu.
Birkaç basamak kala duran kız yan dönüp adama bakarak “Yarın Çiçek ile buluşacağım. Sonra da iki arkadaşım yanıma gelecek. Sen zaten işte olacaksın sorun olmaz diye düşünüyorum. Hoş evde de olsan beni bağlayan bir şey yok.” Dedi.
“Kim gelecek?”
“Arkadaşım.”
“Hangi arkadaşın?”
“Yakın ve özel iki arkadaşım.”
“Yakın? Özel?”
“Hani erkekler kadınları anlamıyor diyorlar ya bu gerçek. Bak ne söylersem de bana geri dönüyor. Farklı bir cümle kurma yeteneğin yok.”
“Alin, giderayak delirtme istersen he. Yoksa elime alacağım birini soluğunu kesene kadar” demişti ki alaycı bir tebessüm sunan kız “Düzersin değil mi?” deyip göz devirdi.
“Neyse ne uzatmaya lüzum yok. Sorun oluyorsa kendi evime geçerim. O zaman yatılı ay da oturmaya arkadaşlarım gelebilir.”
Dişlerini sıkan adam “Gelsinler.” Dedi. Evden çıktığında “Sikerler arkadaşını. Kim lan bunlar.” Diye homurdandı. Alin ise odasına girdiğinde ilacını içti. Ardından duşa girip üzerine sadece beyaz bir şort ve bol bir tişört giydi. Dolgun göğüsleri ve kalçası sıradan şort tişört kombinini çekici göstere bilirdi.
Yatağa girdiğinde uyku pozisyonu aldı ama bacak arasına bir yastık daha sıkıştırmayı ihmal etmedi. Alışkındı. Yapmasa uyuyamazdı.
Karan ise gittiği cehennem de karşısına çıkan iki rakibi de ikinci dakika da nakavt etmişti. Son çıkan ise zorluyordu. Bir an yan tarafında dikilen genç kız “Savaşma seviş” cümlesini kurarken yumrukları daha da sıkıldı ve adama yağmur gibi yumruk inemeye başladı.
“Kim yatacak lan? Kiminle sevişeceksin sen he? Sikerim lan böyle iş. Kimse dokunamaz sana.”
Adamı haşat ederken artık bayıldığına kanaat getirdiğinde bıraktı. Ringden indiğinde ise fark ettiği detayla başını sağa sola sallarken gülüyordu.
“Seni bacaksız seni. Fena gaz verdin amına koyim.”
Alin, bir şeyde çok iyiydi. Manipüle etme. Haksız olsa da bile bir anda haklı olur ve karşı tarafı özür diletirdi. Karan onca zaman tanımasına rağmen yeni çözüyordu. İşi zor olsa da savaşı kendi ilaç etmişti. Sonuçlarına da kendi katlanacaktı.