ŞEYTANIN SELAMI VAR:)

2318 Words
Hayat öyle ağır sınavları insanlara sunuyordu ki kimin ne olduğu çözülemediğini anlar geliyordu. Çiçek, sabah ayna karşısında saçlarını ensesinde toparken aynaya boş gözlerle baktı. Sanki gece kabus gören ya da geçmişin perdesini aralayan kendi değildi. Üzerine tişört ve kargocu pantolonu ile öylesine biriydi. Tombul yanaklarına şöyle bir baktı. Buna rağmen yaşadığı kansızlık sorunu yüzünden içtiği ilacı yüzünü buruşturarak ağzına atıp suyla yuttu. Midesi bulansa da derin soluklarla bunu geçirmeye çalıştı. Evin camlarını kontrol ettikten sonra çantasını alıp çıktı. Otobüs durağına geçtiğinde bekledi. Saatine baktığında mesai saatinin başlamasına bir saat vardı. Trafik olmaması için dua etse de otobüsün gecikmesi ile bunun mümkün olmadığını anladı. Durağa taksi yaklaşıp durduğunda içinden biri indi. Yapacak bir şey olmadığı için hemen el edip kendi bindi. Hastanenin adını söylediğinde yola çıktılar. Biraz sosyal medya da dolandı. İnsanların oradaki sahte mutluluklarına bakıp dudak büzdü. Ardından Alin’in sayfasına girdi. Dudaklarında beliren buruk gülümseyiş geçmişe özlemdi. Kimse onunla arkadaşlık etmezken havalı olarak gördüğü Alin onun yanına gelir sohbet eder kendi kötü dersleri konusunda yardım isterken iyi olduğu dersler için de yardım ederdi. Abisini ve onun arkadaşını hatırlıyordu. Onlarla olan resmine baktığında kaşları kalktı çünkü iki adamın da yıllar içinde değişimi muazzamdı. Alin aralarında biraz kısa kalsa da dolgun göğüsleri kalçaları ve yüzünün güzelliği giydiği kıyafetle kat be kat artmıştı. Onun kızın saçlarına hayrandı. Gözlerinin rengi ile uyumu teninin beyazlığı belli belirsin burnunun üzerindeki küçük çilleri ile daha o zamanlar çok canlar yakacağı belliydi. Başını telefondan kaldırdığında kendini düşündü. Lise yıllarında kemikleri belli olacak kadar zayıftı ve gözlük takardı. Şimdi ise şişman ve gözlüklüydü. Hastanenin önüne geldiğinde ödemesini yapıp indi. İçeri girmeden karşıdaki pastaneden kendine simit ve poğaça aldı. Hastaneye girdiğinde hemşire odasına çıkıp üzerini değiştirdiğinde daha on dakikası vardı vardiya değişimi için ve bu bir simidi hemen yemeğe başladı. Arkadaşları geldiğinde onlara tebessüm etti. O kafasını yaşadıklarını resetlemişti. Normal Çiçek olarak devam ediyordu. Vardiyası başladığında ise diğer arkadaşından gece olan durumları ve yeni gelen hastaları öğrendi. Kısa bir odaları dolanma sonrası Arcan’ın odasına kapıyı tıklatıp girdi. Sırtını yastığa yaslamış adam oturuyordu. Yanında başka bir takım elbiseli adam vardı. “Günaydın Arcan Bey. Tansiyon ölçümünüz ve aç karnına olan ilaç kullanımınız olacak.” “Çiçek Hemşire sensin değil mi?” “Evet Arcan Bey benim.” Genç dikkatlice tansiyonunu ölçtü. Seruma baktı. Ardından ilacı verip içmesini sağladı. Gerekli şeyleri hallettikten sonra “Geçmiş olsun” değip odadan çıkacakken üzerinde olan gözlerin rahatsızlığını iliklerinde hissetti. “Teklifimi düşündün mü Çiçek Hemşire?” Duran kadın arkasına döndüğünde “Hangi teklif?” deyip soran gözlerle baktı. Diğer takım elbiseli adam da merakla arkadaşına bakıyordu. “Dün söylemiştim. Benim özel hemşirem olma konusu. Teklifimi düşündün mü? Ücret konusunu asla kafana takma istediğin miktarı alacaksın.” Çiçek göz devirip “Arcan Bey ben size zaten cevabımı söyledim. Kimsenin özel bakıcısı ya da yardımcısı değilim. Görevim gereği sizinle hastane sınırları içinde elbette ilgileneceğim ama hepsi bu.” Dedi. Arcan “Ya ne inatçı bir şeysin sen. Diyorum ki istediğin kadar para vereceğim hala yok diyorsun. Kızım senin paraya ihtiyacın yok mu?” dediğinde Çiçek sert ama saygılı bir tonla “Ben sizin kızınız değilim bu bir. Para ile her şeyi satın alabileceğinizi düşünmeniz sizin sığlığınız bu iki. Bir daha bana tekil şahıs ekiyle laf etmeye cesaret etmezseniz iyi olur bu da üç. Şimdi dinlenin.” Deyip odadan çıktı. En sevmediği tipti parası ile her şeyi yapabileceğini düşünen züppeler. Geride kalan Arcan ise sinirle soludu. “Ben diyorum inat diye. Keçi az kalır yanında katır inadı var kadında.” “Kardeşim bence az biraz dediklerine dikkat et maazallah kadın hemşire sakata gelme.” Başını sağa sola sallayan adam “Yok lan yapmaz bir şey. Yapsa beni öldürmeye gelene engel olmazdı. Millete kaç gündür kan kusturuyorum.” Dediğinde ofladı. Bir sonraki gün taburcu olacaktı ve Çiçek yanında olsun istiyordu. “Bir şekilde onu ikna etmem lazım.” Arkadaşı Şahin kaşlarını kaldırırken “Neden ki? Yoksa şu olay yüzünden mi?” dediğinde Arcan nefesini bıraktı. Ardından başını sallarken Şahin, genç kızın çıktığı kapıya baktı. Mavileri derinleşti. “Onu ikna etmen zor olacak.” “Benim adım Arcan. Ben bu işi hallederim ama biraz canının yanması lazım.” Şahin’in kaşları yeniden kalkarken “O ne demek Arcan? Aklında ne var?” dediğinde “Var bir şeyler” dedi. Akşam çıkışa yakın başhekim Çiçek’i çağırdığında genç kız merakla gitti. Lakin işittikleri canını çok sıkacak türdendi. “Çiçek. Hizmetlerin ve çalışma disiplinin iyi olsa da bazı şikayetler aldık. Ne yazık ki yollarımızı ayırma kararına varıyoruz. Yeni hayatında başarılar.” Çiçek ilk önce doğru duyup duymadığını anlamaya çalıştı. “Nasıl yani? Bu da ne demek şimdi?” “Çiçek Hemşire burası özel bir hastane ve bazı davranışlarınız hastalarımız tarafından hoş karşılanmıyor. Şikayetler birikince yönetim kurulu olarak böyle bir karar aldık. Tazminatınız ve çalıştığınız süre içindeki maaşını hesabınıza aktarılacak. Hastane ile ilişkiniz kesildi.” Kaşları çatılan kız “Ben yanlış bir şey yapmadım. Hiçbir hastaya olması gerektiğinden farklı davranmadım. Arcan Bey’in hayatını kurtardım. Yaşanabilecek kötü bir durumu hastane adına kurtardım. Sonuç olarak işimden oluyorum öyle mi?” derken başhekim çoktan önündeki evraklarla ilgilenmeye başlamıştı. Onu dinlemiyordu bile. Gözleri dolan genç kız sertçe yutkundu. Burnundan derin bir soluk alırken “Bu yaptığınız haksızlık ama uzatmayacağım. Hastaneniz de o beni yok yere şikâyet edenler de Allah’tan bulsun.” Deyip çıktı. Olay çıkarabilir ya da işi yargı yoluna taşıyabilirdi ama çoktan gözden çıkarılmıştı. Bu da demekti ki buradaki işi bitmişti. Odadan çıkıp muhasebe bölümüne uğradı ve işten ayrıldığına dair evrakları imzaladı. Ardından hemşire odasına inip üzerini değiştirdi ve birkaç hastasına veda etti. Fazla samimiyet kurmazdı ama sohbeti olan insanlara bunu yapmak istemişti. Arcan’ın odasının önünden geçerken göz devirdi. Şikayet edenin o olduğuna adı kadar emindi. Bunun için kapıyı çalmadan odaya girdiğinde hala arkadaşı ile sohbet eden adama “Arcan Bey” diye seslendi. “Çiçek Hemşire. İlaç saati mi?” “Hayır. Öyle olsa bile artık sizinle ilgilenmeyeceğim. Çünkü sayenizde işimden oldum.” “Bu da ne demek?” Adamın sahte şaşkınlığı karşısında alaycı bir kıkırtı dudaklarından dökülürken devam etti. “Bu şu demek. Sizin gibi üç kuruş parasına güvenip insanları işinden eden, ukala, narsist, kendini bir bok sanan insanlar yüzünden ben buradaki işimden kovuldum. Haberiniz yokmuş gibi davranmayın her şey ortada. Olsun. Ben yine iş bulurum ama siz hayatınızı kurtarmış bir insana kalleşlik yapacak kadar küçüksünüz. İyi günler.” Arcan’ın ağzına tıktığı laflar sonrası odadan bir hışım çıktığında kapıyı çarparak kapadı. Şahin alt dudağını ısırıp “Kardeşim çok fena kızdı he. Bir de gözlerinden sana ateşler attı ki şu an görüyor olsan az buçuk tırsardın. İyi ama işinden ettin. Yeni iş bulur büyük ihtimalle. O zaman nasıl seninle çalışacak ki? Aklında ne var?” dediğinde dişlerini sıkan adam burnundan sertçe soludu. “Ateşi görmeme gerek yok Şahin duyduklarım bile sinir kat sayımı çoğalttı ama benim adım da Arcan ise bu inatçı keçiyi yola getirmesini bilirim. Oğlum dün doktor baya baya bir yıl kadar bu halde kalacağımdan bahsetti. Çevremde güvendim insan sayısı bir elin parmak sayısını geçmez. Bu kıza can borcum var. Diğer olay da malumun. En azından bir süre yardım edersem üzerimdeki vicdan yükü hafifler. Şu an değil bana yardım etmek bir kaşık suda boğar ama umurumda değil.” Şahin “Ulan o zaman insan gibi davransana. Belki de rica etsen düzgünce söylesen olacak.” Arcan “Şu an bandajlar olmasa ve yüzünü görsem göz devireceğim kardeşim.” Şahin “Bence sen biraz şu ukala hallerine bir son ver. Yoksa bu kız sana bir yıl baksa bile kesin öldürür kim vurduya gidersin.” Arcan istemsiz gülerken aklına verdiği emirler geldi. Çiçek ise mesai arkadaşları ile vedalaşıp hastaneden çıktığında sinirden köpürüyordu. Normalde içmezdi ama sinir öyle bir basmıştı ki evin olduğu mahalleye geldiğinde bir sigara aldı. Ekmek alıp eve çıkarken kapıda ev sahibi olan adamla karşılaştı. Bir sorun olduğunu düşündüğü için sorar gibi “Haldun abi hayır olsun.” Dediğinde bakışlarını kaçıran adam soluğunu bıraktı ve “Kızım evi boşaltman lazım. Tadilat yapılacak sonra da torunum yerleşecek” dedi. Tek kaşı kalkan kız “Abi senin torun kaç yaşındaydı ki? Daha geçen yıl bu çocuğa yürüteç almıştın sen. Yürümeyi öğrendi bir de ayrı eve mi çıkarayım dedin.” Deyip dik dik baktı. “Ya torun dediğime bakma. Kızın durumları iyi değilmiş. Buraya taşınacaklar. Kira vermeden oturacaklar. Bir haftaya çıkarsan sevinirim yoksa bozuşuruz.” Genç kız gözlerini sakin kalmak adına kapayıp açarken “Abi siz bana niye bugün üst üste geliyorsunuz. Biri işten atar diğer evi boşalt der. Şaka mısınız ya?” dediği an adamın gözlerinden geçen ışıkla içten içe “Sıçtık” demeyi ihmal etmedi. “İşten atıldın demek. O zaman çıkarmakta haklıyım zaten önümüzdeki ay zam yapacaktım ben sana. Kirayı veremezsin sen. Uğraştırma beni kızım. Hadi.” Adam çekip giderken “Mahkemeye ver Haldun abi çıkmıyorum.” Dediğinde geri dönen adam “Kontrat yok kızım veririm elbette evimi işgal ediyorsun sonuçta.” Diyerek omuz silkti. Elini alnına vuran kız “Sikeyim ama böyle aşkın ızdırabını. Sana güvenen aklıma da sokayım.” Diye homurdandı durdu. Eve girdiğinde sinirle ellerini sıkıp olduğu yerde tepiniyordu. Sonunda koltuğa oturup yastığı ağzına kapadığı an çığlık attı. Boğuk bir ses çıkarken “Kahretsin” diye bağırdı. Aradan geçen üç saatin sonunda beş dal sigara içmiş bolca öksürmüş beyni hafiften uyuşmuş tüm gerginliği bedenini ağrıtmış bir şekilde yatağına uzandı ve elde olanları hesap etti. “İş. Yok. Ev. O da yok. Yeni iş. Zor biraz. Yeni ev. İmkânsız. Vay anasını avradını çeşme başında gondiklediklerime bak ya. Resmen içimden geçtiler.” Yana dönüp yastığına sarıldığında gözleri dolmuştu. Neyin cenabetliğini yaşıyordu bilmiyordu. Ertesi gün olana kadar düşünmekten beyin göçü yaşasa da güneş yeni bir hayat için doğuyordu. ALİN’DEN… Masum kız ayaklarım onu delirtmişti çünkü salonun kapısından boğa misali soluyarak bana bakıp şirkete gitmişti. Ben de odama çıkıp birkaç kombin yapmaya karar verdim. Tüm bunların arasında evden giysilerimi KADIN yardımcı tarafından aldırmış ve getirmişti. Şaka değil üç büyük bavul eşya gelmişti ve ben en fazla yirmi gün kalacağım bu ev için fazla olduğunu düşünüyordum. Kombinlerimi tek tek denedim. Biri uzun bir tulumdu. Siyahtı ve hem sırt hem de yaka dekoltesi oldukça hoş ve cüretkardı. Diğeri siyah bir etek üzerine kırmızı büstiyer croptu. Etek miniydi ve tütü tarzıydı. Üçüncü kombinim ise balon uzun kol taşlı yakası v şekilde dekolteli kısa bir elbiseydi. En çok bu hoşuma gitmişti. Saçlarımı ensemde topladığımda ise mükemmel görünmüştü. Elbiseyi ve ayakkabıları hazırda kenara koyduğumda ev için siyah kot şort boyundan ve belden bağlamalı crop tercih ettim. Biraz bizimkilerle konuşup vakit öldürdüm. Ardından hazırlık yapacak olan çalışanların yanına inip tatlı yapmalarını da rica ettim. Bahçeye çıktığımda çoktan akşamüzeri olmuştu. Karan’ın aracı giriş yaptığında istemsiz şaşırmıştım çünkü erken geleceğini düşünmemiştim. Bana her ne kadar bizle kulübe geleceğini söylese de ciddi olduğunu düşünmemiştim. Arabadan indiğinde burnundan solur vaziyette eve girmeden bahçeye yanıma geldi. Hasır koltuklarda oturduğum için diğer koltuğa geçip kravatını çekiştirdi. Dişlerini sıkarken “Pazartesinden itibaren bir süreliğine özel asistanım olacaksın Alin. Muhasebedeki işini yardımcın üstlenecek.” Dediğinde şaşırmıştım. “Ne alaka?” “Çok alaka. Siktiğimin asistanı sayesinde büyük bir ihalenin altında kaldık. Karşı firma dalga geçer gibi iş koydu. Bende kovdum. Yenisinin gelmesi işe başlaması öğrenmesi uzun mesele. Bu birkaç ay çok önemli şirket için. Tolga da yok tüm yük bende. Aynı evin içindeysek evde de çalışma durumumuz olur. En azından bildiğim biri işleri takip ederse daha da güvenebilirim.” Kaşlarımı kaldırdığımda sırtımı geri yasladım. Bacak bacak üzerine atarken gözlerinin odak noktası gözlerim değil bacaklarımdı. Hatta kollarımı göğsümde kavuşturduğumda göğüslerim de oldukça belirgindi. Göğsümün oluğundaki siyah papatya ise kendini saklı cennette tutar gibi duruyordu. Bedenim onun dikkatini dağıtmaya başlamıştı. Bu da iyi bir şeydi çünkü kazanmam için bana ekstra silah sağlardı. Belki de bu sayede gönlünü de kazanabilirdim. Belki. Hafiften öksürüp boğazımı temizlerken gözlerinin gözlerime çıkmasını bekledim. Öyle ağır ve şekilde çıktı ki resmen bedenimin ateş almaya başladığını hissedebiliyordum. “Peki benim kabul edeceğim ne malum? Bana sorma gereği bile duymadan direkt dikte ediyorsun. Belki ben senin özel asistanın olmayı istemiyorum. Bunu düşündün mü?” Karan gömleğinin ilk üç düğmesini açtığında gördüğüm teni ağız sulandırıcıydı. Sanki parmaklarım oralarda gezinse dilimle yollar çizsem farklı bir boyuta geçecekmişim gibiydi. hele griye dönük saçları başkasında kötü durabilecekken onda müthiş derecede seksi duruyordu. Bana gözlerini kısarak baktığında “Alin, zaten sana sormuyorum. Emir veriyorum. Yapacaksın.” Dedi. Sesi katı ve baritondu. Sanki bağırmıştı ama bana işlememişti. Dudaklarımdaki o ukala gülüş kendini gösterirken omuz silktim. “Belki yalvarırsan olur. Ya da çok daha basit. Hani tırnak içinde lütfen diyoruz biz ona sihirli bir kelime var. Onu söyleyince insanlar söyleneni yapıyor.” O da geri yaslandı ve bacaklarını yayvan olacak şekilde açarak otururken önündeki kabarıklık dikkatime takılıyor gözüm ara ara oraya kayıyordu. Acaba ne kadar büyüktü. Belki uzun ve inceydi. Kalın uzun ve damarlı da olabilirdi. Küçük olma olasılığını düşünmek bile istemiyordum. O ne öyle bamya gibi. Bir an düşündüğüm şeyler yüzünden kendi kendime gülmeye başladığımda hayalimde Karan’ı karşımda çıplak ve bamya kadar penisle canlandırdım. Cüsseye göre küçücük kalan penisin beni tatmin etmek için verdiği çaba. Ah hayır. Hem gülüyor hem de başımı sağa sola sallıyordum. Kaşlarını çatsa da meraklı bir ifade ile “Neye güldün bu kadar?” diye sordu. Ona p***s boyu ile ilgili düşüncelerimi elbette söylemedim ama sinir etmek açısından “Hiç. Sadece bu asistanlık için ayaklarıma kapandığını hayal ettim de ona güldüm” dedim. Başını eğip tehlikeli bir tonla “Anca hayal edebilirsin zaten” diyerek sakince cevapladı. O sırada bahçeye başka bir araç girdi. İçinden çıkanlar Yasemin ve Savaş’tı. Ben Savaş’ı görünce önce bir vaş diye ağzımdan kaçırsam da Karan’ın bakışlarını umursamadan kalkıp yanlarına koştum. Önce Yasemin sarıldı. Geri çekildiğinde izlere bakıp “Ah be bebeğim neler oldu sana böyle” değip iç çekerken gözlerim Savaş’a kaydı. Gerçek anlamda tam bir afet olmuştu. Siyah takım öyle yakışmıştı ki onu bilmesem yatağa atmak için çabalardım. Yasemin’den ayrılınca Savaş’a sarıldım. Boyu uzun olduğu için belimden tutup kaldırarak sarılırken kulağıma “Şekerim bu ne al. Kızım içinden geçmişler tövbeler olsun. Ve lütfen şu arkandaki boğayı benden uzak tut. Sikecek gibi bakıyor.” Dedi. Ayaklarım yere indiğinde koluna vurup “Dur ya önce ben” derken kıkırdadık. Karan’a döndüğümde ise yüzünün aldığı şekille bu gece çok eğleneceğimizi anladım. Selam tatlım ben Günah. Şeytanın selamı var.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD