Hasır koltuklara geçtiğimizde Savaş’ın elindeki kaliteli kırmızı şarap şişesini masaya bıraktı. Karan, ikisi ile tokalaştı. Savaş’ın elini tutarken arkadaşımın yüzünün aldığı ifade kıkırdamama neden olsa da siniri o kadar fazlaydı ki beni duymamıştı. Yasemin ise kolumu dürtüp sırıtırken alt dudağını ısırıp başını sağa sola salladı. Kulağıma eğilip “Kızım bu ne ya ateş ateş. Ay bunun her yanı günah olsa insan cehennemi göze alır ayol. Seni şimdi daha iyi anladım.” Dediğinde ise öksürür gibi gülüşümü sakladım. Hizmetli masayı nereye kurmamızı istediğini sormak için geldiğinde “Buraya hazırlayın” dedim. Evin hanımı gibi emir vermem hoşuma gitmişti. Sanki evliydik de arkadaşlarımızı ağırlıyorduk. Tabi hayaller Paris hayatlar Karan’ın buz gibi suratıydı. Benim adım da Günahsa o suratı yakmayı bilirdim.
Karan bizle otururken gözünü Savaş’tan çekmiyordu. O ise garibim bir bana bir Yasemin’e bakıyor sert durmaya çalışıyor ama içindeki yumuşak yanı kıvranıp duruyordu. Sonunda telefonu çalan Karan ekranı gördüğü an kaşlarını çattı.
Başı ile kısa bir selam verip kalktığında eve girdi. Şöyle bir arkasından baktığımda merdivenleri çıktığını gördüm. Kıkırtımı serbest bırakırken Savaş elini ovuşturup “Ay hanzo ya parmaklarımı kırdı. Tövbeler olsun bu beni teke tek yakalasa pişirmeden yer.” Derken Yasemin tek kaşı hava da “Pişirsin mi isterdin yoksa?” demesiyle kahkaha engel olamadım.
“Normalde pek bir medenidir ama bu gece sana hayatı dar edecek gibi. Kendi kaşındı. Az daha sabır benim pamuk şekerim. Söz, benim şirket arkadaşlarından şöyle yakışıklı alımlı mis gibi birini ayarlarım. Hatta bir haftalık Ağva tatiliniz de benden. Yeter ki bozma bizi.”
Savaş anlayışla tebessüm ederken “Kız şam şeytanı sen bunları yapmasan da ben sana yardım ederim. Unutmadım benim için yaptıklarını bunlar onun yanında ne ki. Sen iyi ol mutlu ol bir de şu kıronun çanına ot tıka başka bir şey istemem. Yalnız herif kaplan gibi parçalamasın seni.” Dediğinde yüzünde beliren o sinsi gülüş ile bir kahkaha daha attım. Adım gibi biliyordum ki bahçeye bakan odasının balkonundan gülüşmelerimizi dinliyordu.
Masa kurulurken biraz ayakta sohbet ettik. Masa hazır olduğunda klasik siyah kot beyaz tişört giymiş Karan yanımıza geldi. Duş almıştı çünkü saçları nemliydi ve kokusu nefes aldıkça genzime doluyordu. Yanımdaki koltuğa ondan önce oturan Savaş öksürüp duruşunu dikleştirirken Yasemin diğer tarafımda masanın altından bacağımı sıkıyordu.
Servis edilen yemekler sonrası biz kendi aramızda sohbete başladık. Bizim anlayabileceğimiz şekilde imalarla konuşurken Karan’ın yaptığı tek şey tabağındaki ete işkence etmek ve bizi öldürecekmiş gibi izlemek.
Savaş “Bu gece bir kulüp yapıyoruz itiraz istemem. Kafan dağılır. Biraz kendine gelirsin.” Dediğinde Karan’ın kulakları sanki bir kurt misali dikildi. Bende hevesle onaylayınca bakışlarım ona kaydı.
“Gideriz değil mi? Sabah konuşmuştuk ya gideriz demiştin.”
Ona masum ama utangaç bir ifade ile sabahı hatırlattığımda gözlerinin karasına ulaşan kıvılcımlarım kızıllığı göz çukurlarında belli oluyordu. Alt dudağımın içini ısırırken gözlerimi kırpıştırdım. Yasemin bana az biraz şok olmuş gibi baksa da ifadesini çabuk topladı ve kadehindeki şarabını içti. Çene kaslarından az biraz gerildiğini anladığım Karan soluğunu burnundan bırakırken “Sorun yok gideriz ama fazla kendini yormak yok. Abinle konuştum. İyi olduğuna ikna edene kadar zorladı beni piç ama sonunda inandı. Dikkat edeceğim sana” dediğinde kaşlarım istemsiz çatıldı.
“Sen hırsızlık olayını söyledin mi?”
“Söyledim.”
“İyi ama neden?”
“Alin, bazen çok saf oluyorsun be kızım. Aynı evde kalıyoruz ve burası benim villam. Sence abin bunu duyduğunda sorgulamadan bırakacak mıydı?”
“Hayır.”
“Bak, ufaktan mantıklı düşünce dalgası geliyor işte.”
“Karan ABİ, uzatacak mısın anlatacak mısın?”
Yasemin ile Savaş’a baktığında “Sorun yok onlar zaten tüm detayları biliyor.” Deyip merakla yüzüne bakmaya devam ettim. Ağzının içinden bir şeyler homurdansa da konuştu.
“Bugün şirketteyken aradı. Konuştuk. Seni sordu iyi falan dedim. Sonra evle ilgili bir sorun mu oldu diye sorunca durumu anlattım. Yanımda olduğunu gelene kadar yalnız bırakmayacağımı belirttim. Seni aramadığına göre benim söylediklerim yeterli gelmiş.”
İç çektiğimde “Tamam. En azından gizli saklı iş yapıyormuş gibi bir konumdan kurtulduk. Neyse, o zaman ben yemeğimi bitirdim. Siz devam edip giyinip geleyim ve çıkalım. Çok sıkıldım ve bunaldım evde.” Deyip hemen kalktım ve odaya çıktım. Hazır ettiğim kombini giyerken dantel tanga şeffaf göğüs ucu sütyeni eksik etmedim. Gecenin sonunda aklımda bir şeyler vardı ve onun için hazırlıklı olmalıydım.
Aşağıya indiğimde “Ta tam ben hazırım. Nasıl olmuşum?” diyerek etrafımda döndüğümde Yasemin ıslık çaldı. Savaş beğeni ile süzerken “Yakıyorsun bebek” dedi. Tabi son dediği Karan’ın dişlerini gıcırdatacak kadar sıkmasına neden olsa da sesini çıkarmadı. Garip biçimde sakin kalmaya çalışıyor kendini frenliyordu. Yalan yok gerçekten şahaneydim. Yuvarlak ve sıkı kıçım dolgun göğüslerim elbise içinde hoş durmuştu. Onlar da kalktığında arabalara doğru yürüdük. Karan sadece üzerine deri bir ceket almıştı. Dövmeleri ise ağız sulandıracak kadar ortada ve kışkırtıcıydı.
Yasemin ile Savaş kendi aracında bense Karan’ın yanında yola çıktık. Mekanı bildiği için gaza yüklenip onlardan önce vardığımızda indim ve eteğimi düzelttim. Arabada rahat oturduğum için yukarı sıyrılmış bacaklarımı açığa çıkarmıştı.
Yanıma gelip elini belime koyan adam “Yanımdan ayrılmıyorsun. Fazla kalmadan geri döneceğiz” dediğinde ona alttan kedi gibi bakışlar attım. Topuklu giydiğimde dahi yetişemediğim iri bir adamdı Karan ve ben ağacına tırmanmak isteyen bir koala gibi tırmanmak istiyordum.
Yasemin’ler de geldiğinde içeri girdik. Kalabalıktı ama boğucu bir ortam değildi. Hani elit mekanlar vardır ya böyle insanlar kalitelidir. Belki bazıları statü olarak bir alta aittir ama kendi kaliteli onunca sırıtmaz ya öyle işte. Bir de anlamam tabaka olaylarından lakin bizim kulübe gelenlerin geneli para babası kodamanlar ve zevkine düşkün genç adamlardı. Buradan çok farklıydı. Özlemiştim de dans etmeyi. Yeni yerin açılması içinse haftalar vardı.
Vip bölümlerden birine geçtik. Oturma şeklimiz Yasemin Savaş hemen karşılarında Karan ve ben. Müzik güzeldi. Ortam öyle hoştu ki ilk iki kadehi içtiğimizde biz Yasemin ile dans etmeye çıktık. Müziğin ritmi ikimizi de içimizdeki o sahnede buluşturmuştu. Hatta etrafımızın yavaş yavaş açıldığını yorulduğumuzda ve oturmak istediğimizde anlamıştım. Oturduğumuz Karan kulağıma eğilip “Sen az önce ne yaptın orada?” derken sıcak nefesinin temine boynuma yayılışını ıslanarak kabullendim. Şu an fena halde onu istiyordum. Belki de bedenim bir süredir mastürbasyon yapmadığı için rahatlama arzusu ile dolup taşıyordu. İkişer kadeh daha içtiğimizde Karan çalan telefonu yüzünden uzaklaşmak zorunda kalırken “İçmiyorsun ve geldiğimde gidiyoruz” dediğinde umursamadım.
Savaş masaya bir şişe içki sipariş etti ve ben onu aldığım gibi yanımdaki yapay çiçeğin dibine dökmeye başladım. Etrafı da kontrol ediyordum. Aklımdaki şeyi yapmak için kör kütük sarhoş olmuş gibi rol kesmem lazımdı.
Beş dakika sonra Karan döndüğünde Savaş ile Yasemin sözde benim elimden şişeyi almaya çalışıyordu ama ben kafama dikmiş sözde içkiyi içiyordum. Oysa içindeki çoktan çiçeğin dibine gitmiş bence meyve kokteylini koymuştum.
“Sen halt ettiğini sanıyorsun?”
Kulağımın gibindeki gür ses ve dudaklarımdan çekilen şişe ile yüzümü buruşturttum. Dilim dolanır gibi “Ne yapıyorsun ya?” dediğimde “Bu da nereden çıktı? Neden engel olmadınız?” diye arkadaşlarıma kızıyordu. Yasemin “Bizi dinlemedi ki” deyip savunma yaparken Savaş kalkıp “Ben seni eve bırakayım güzelim” dediği an ona dönen Karan üzerine atlamakla öldürmek arasından kalıyor gibiydi. Savaş göz ucu bana baktığında göz kırptım.
Ellerini teslim olurmuş gibi kaldıran adam “Tamam sakin ol. Götürmüyorum” derken Yasemin “Hadi Savaş biz gidelim. Karan Bey de Alin’i eve götürsün içki fena çarptı onu” dedi. Kolumdan tutulduğum gibi kaldırıldığımda sendeledim. Lise de bir dönem tiyatro grubundaydım ve hocalarım oyuncu olursam sağlam işler yapabileceğimi söylemişti. Tabi ki bundan Karan’ın haberi yoktu.
Beni kendine çekip yürütmek istediğinde ayaklarım dolandı. Ona yaslanıp bir şeyler mırıldandığımda “Sikerler böyle işi” deyip beni kucağına aldı. Yasemin çantamı kucağıma bırakırken saçma sapan şarkılar söylüyordum.
Açık havaya çıktığımızda onlar gitti. Beni o büyük arabasının ön koltuğuna oturtan adam öfkeden deliye dönmüş gibiydi. Kapımı sertçe kapatırken ona yapacaklarımı düşündükçe bu hallerini sineye çekiyordum.
Yol boyu ben ara ara sızmış gibi yapsam da erotik şarkılar söylüyor oturduğum yerden dans etmeye çalışıyordum. Eve yaklaştığımız da sessiz ve sakin bir sokaktan geçerken aracı kaplayan sessizliği benim iç çekişlerim ve inlemelerim doldurdu. Sert bir frenle duran Karan “Alin” diye dişleri arasından hırlarken “Ah hayır, çok fena ıslanmışım” değip dizlerimi iki yana açarak biraz öne kaydığımda elbisem kalçama kadar sıyrılmıştı.
Kadınlığımı zar zor kapayan dantel tanga üzerinden kendimi okşarken başımı geri yaslayıp alt dudağımı ısırarak inlemeye başladım.
“Hasiktir. Lan ne yapıyorsun dur?”
Elimi tutmak isteyen adama yarım yamalak karşılık verirken “Bırak beni boşalmam lazım of çok azdım” tarzında bir şeyler söyledim ama sarhoş olarak zannettiği için dilim dolanıyordu.
Bileğimi tutmaya çalışan elini yakalayıp kadınlığımın üzerine koyduğumda ve bastırdığımda “Ah” diye yüksek sesle inleyip güldüm. Karan ilk defa resmen mala bağlamıştı.
“Alin, sikik sikik iş yapma. Dur diyorum sana” dese de sesinin tonundan anladığım onun da zor durduğuydu.
“Hadi ama boşalt beni” deyip zorlanarak kemerimi çözdüm. Elini benden çekmişti ama hareketlerim onu kısıtlıyordu. Koca Akrep, oldukça iyi bir dominanttı lakin ben onun için kırmızı çizgiydim. Basılmaması gereken o düğme. Dünyanın sonunu getiren yıkım.
Üzerine tırmanıp kucağına ata biner gibi oturduğumda kollarımı sertçe tutup “Dur lan dur!” diye gürledi. O benim sarhoş olduğumda ne yaptığımı bilmediğimi iyi bilenlerdendi. Bir keresinde ikisinin yanında sarhoş olmuş abim sızmışken onun yarı ayık haliyle yanında soyunmaya başlamıştım. Tabi o halde bile bakmamış beni odamdaki yatağa deyim yerindeyse fırlatmış ve kapıyı kapamıştı. Bunu kendi anlatmış bir daha da içmeme izin vermemişti. Bu gece de başka yok diye içme derken bunu kastediyordu.
O beni durdurmaya çalışsa da ben kendimi ona sürtmeye başladım. Altımdaki sertliğin her saniye biraz daha kabardığını ve kalınlaştığını hissettikçe benim rol icabı orgazm isteğim gerçeğe evrilmişti. Oyunsa oyun. Onun aleti üzerinde sürtünerek boşalmak yaşayacağım ilk deneyimdi.
Ya hoşuna gitmişti ya da bir şekilde bunu sonlandırmak istemişti ki belimden tuttuğu gibi yerime bırakmak istediğinde dudaklarına yapıştım. Lanet olsun bu kadar iyi yumuşak ve lezzetli olmamalıydı. Geri itti ama ben inleyerek yeniden öptüm ama bu defa boynunu. Ellerim göğsünde geziniyor oradan boynuna ve saçlarına çıkıyordu. Çok şey söyledi. Küfretti. Kaba davranmaya çalıştı ama baktı ben vazgeçmiyorum “Bunu sen istedin küçük cadı. Umarım uyandığında hatırlar ve bir daha cesaret etmezsin.” Deyip beni kendine çekti ve hoyratça öpmeye başladı. Nefessiz kalırken geri çekildi. Bir eli aramıza girdiğinde parmakları çamaşırın danteli üzerinden klitorisimi okşamaya başladı.
İstediğim buydu. Nefe nefeseydim. İnlemelerim arabayı doldururken hem eline hem de altımdaki sertliğe sürtünüyordum. Boynumu öpmeye başladığında kulağımın dibindeki dudakları “Siktir bu kadar yumuşak olmamalı. Lanet olsun böyle kokmamalı. Sıçarım lan böyle işe içine gömülmeliyim” derken başımı geri atmış kendimden geçmiştim.
Zevkim doruğa ulaşırken derin soluklar almaya başladım. Daha hızlı sürtündüm. Başımı arkaya doğru attığım için açığa çıkan dekoltemden göğüslerimi öpen adam tek eliyle uçlarındaki koruyucu sütyeni çekip attı ve ağzını açılan dolgun göğsüme kapadı. Bu his öylesine kuvvetliydi ki saçlarına asılıp o ağzı kendime daha da çektim.
Sonunda soluklarım bana bile yetmezken “Ah evet, geliyorum. Evet evet ahh” diyerek kasılmaya sarsılmaya ve kenara sıyrılmış çamaşır ipinden önün pantolonunun üzerine boşalmaya başladım. Belimden tuttuğu gibi beni kendine bastıran Karan “Siktir. Amına korum lan böyle işin. Ah, sikip attın lan beni. Alin, Alin” derken öyle hızlandırdı ki beni aklımı kaybediyorum sandım. Sevdiğim, peşinden koştuğum, sinir etmek için abi dediğim, başka kadınlarla yatmasından dolayı deli gibi kıskandığım ve onun başladığı bir savaşa girdiğim adam sadece üzerinde olmamla ve sürtünmemle benden birkaç dakika sonra boşaldı. Altımda olanları hissediyordum. Sertliği hala yerli yerindeydi ama akıttığı sıvının varlığı tenimde ben buradayım diyordu.
Ben ve o soluk soluğa kalırken gözlerim kapanır gibi yaptı ve başım göğsüne yaslandı. Ona kalsa sızmıştım. Kalp atışları hızlı olsa da nefesi sakinleyen adam bir an kaskatı kesildi. Nefeslerimi sakin tutmaya çalışırken konuşmaları az daha kahkaha atmama sebep olacaktı ama kendimi tuttum.
“Lan amına koyim bu kız benle değil de o piçle yola çıksa bunlar mı olacaktı? Siktir belki de ilişkiye gireceklerdi. Lanet olsun öyle bir şey olsaydı o herifi ben sikerdim.”
Nefesi saçıma vururken başını eğip bana baktığını anladım.
“Bir daha içersen ve yanında ben olmazsam sikerim kızım seni. Bana ne yaptığının farkında bile değilsin. Lanet kadın bunları yaşayıp bir de sızdın ya sıçayım böyle işe.”
Ardından benim tamamen sızdığımı düşündüğü için nazik olmaya çalışarak yerime oturttu. Ben de koltuğa kıvrılıp rahatlamanın verdiği o hisle uykuya dalmaya çalıştım. Eve geldiğimizi açılan kapımdan ve kucağa alınmamdan anladım.
“Yeminle baş belasısın kızım başka bir şey değil.”
Hala homurdanıyordu. Yatağıma bıraktığında uyanıyormuş gibi yapıp elbiseyi çekiştirdim.
“Sen bana neyin sınavısın lan” diyen Karan üzerimi çıkardı. Şimdi göğüslerim çıplak kadınlığımla var olan bir parça çamaşır ve bacak aramdaki zevk sıvılarının varlığı ile kalmıştım. Çekmeceleri karıştırıp gecelik bulmaya çalıştığına emindim. Oflamalar küfürler odanın içinde uçuşurken asla bozuntuya vermedim.
Sonunda bir tane bulmuş olacak ki başımdan geçirip giydirdi ve uzanmamı sağladı. Üzerimi örttüğünde ise “Sıçayım ya kaç yaşında adamım ulan ergenler gibi çamaşırıma boşaldım. Ulan Alin ulan Alin. Sabah seninle çok büyük işim var kızım” deyip gittiğinde kahkaha atmamak için alt dudağımı dişlerim. Gözleri açıldığında camdan içeri vuran ay ışığında dudaklarıma dokundum. Dilimle dudaklarımı yalayıp onun tadını alabildiğimde ise burnumdan bir soluk alıp “Muhteşem” diye mırıldandım.
Sabah ise dokuz gibi kalktım. Duşumu aldım ve nadiren de olsa giydiğim ucun eşofmanla kısa kolu üzerime geçirip dağılmış saçlarla aşağıya indim. Beyefendi oturmuş kahvesini içerken tabletinden gazete okuyordu.
“Of başım. Yemin ediyorum orkestra konser veriyor” deyip karşı koltuğuna kendimi attım.
Bana oldukça sert bir şekilde bakarken bombayı patlattım.
“Karan Abi ben en son şişeyle içiyordum. Sonrası bende yok. Eve sen mi getirdin? Elbisem de üzerimde yoktu sabah. Lütfen Yasemin de gelmiş ve o üzerimi değiştirmiş olsun.”
Ben bir insanın birden fazla duyguyu aynı anda yaşadığına ilk kez bu adamda birebir şahit olmuştum. Resmen dudaklarına götürdüğü fincan havada asılı kalmıştı. Bense ağrıyan başımı -ki ağrımıyordu çok dinçtim- ovarken acıdan inliyor gibi sesler çıkarıyordum. Ne demişler şeytan azapta gerek.