29

1243 Words
Gerizekalı yumruğumla evi titretir miymişim! Bu nasıl soruydu böyle? Başta anlamamıştım ama sonra etkinliğe giderken annesiyle arabada yaptıkları konuşma gelmişti aklıma. Şimdi taşlar yerine oturmuştu. Annesi oğluna kız bulmaya çalışırken O da yumruğuyla evi titretecek biri olsun istiyordu demek ki! Zaten sürekli bir laf söylüyordu. Ben uzak durmaya çalıştıkça çekiyordu kendine. Duygularıma hakim olmaya çalışıyordum da çok zordu bu şekilde. Gittiğini gördüğümde bakışlarım üzerindeydi. Diğerleri de bana karşı olan davranışlarının az çok farkındaydı da mecbur görmezden geliyorlardı sonuçta patronlarıydı. Her şey çok hızlı gelişmişti. Önce sesi duymuştum sonra Okan’ın suya atladığını. Oldukları yere ulaştığımda ise yerde hareketsiz yatıyordu. Korkmuştum. Bir ailemi trafik kazasında kurban vermiştim diğer ailemi önce bir katilin ellerinde sonra yangında bırakmıştım. Yüzüne yaklaştım ama nefes almıyordu. Dediğim tek şey “Kahretsin.” oldu. Sevdiğim bir kişiyi daha kazayla kaybetmek istemiyordum. Nefes vermek için dudaklarına uzandığımda hareket eden dudaklarıyla öylece kaldım. Ne olduğunu anladığımda geri çekilmek istedim ama izin vermeyip öpmeye devam etti. “Ölüme terk edip gidecek misin?” demişti. Aptal beni nasıl korkuttuğunun farkında mıydı? “Yapma yalvarırım yapma.” dediğimde gözümden akan yaşa engel olamadım. Kalbimdeki acıyı bu şekilde artıramazdı. Buna hakkı yoktu. Kolumu tutan eli gevşediğinde kalkıp koşarak uzaklaştım. Diğerlerinin görmeyeceği bir ağacın arkasına oturup dizlerimi karnıma çektim ve ağlamaya devam ettim. Sevdiğim birinin ölmesinden korkuyordum. Yaptığı her şakayı kaldırabilirdim ama bu olmazdı. Aileme olanlardan sonra dayanamazdım. Başımı kollarıma gömmüştüm. Kolumda bir el hissettim sonra sesini duydum. “Ahsen!” “Git başımdan.” diyerek tersledim. “Özür dilerim. Bu kadar kızacağını düşünmemiştim.” Başımı kaldırdığımda gözlerimdeki yaşları hızlıca sildim. “Okan, ben bir ailemi trafik kazasında kaybettim diğer ailemi yangında. Tebrik ederim. Canımı yakmak için bundan daha iyi bir yol bulamazdın.” O alaycı hali öylece silinmişti. “Düşünemedim.” Kendine çekip sarıldığında bu defa engel olamadım. Karşı koymak istemedim. O sıcaklığa ihtiyacım vardı. Gerçi ıslaktı ama yine de sıcaklığını alıyordum. “Ahsen, çok özür dilerim. Gerçekten akılsızlık ettim.” “Neden vazgeçmiyorsun?” diye sordum. “Bırakman için sana istemediğimi nasıl anlatmam gerekiyor?” Eli kısa saçlarımda dolanıyordu. Hala kolları bedenime sarılıydı ve başımı göğsüne gömmüştüm. “Vazgeç derken bile sana sarılmama karşılık veriyorsun. Dilin ayrı söylüyor kalbin ayrı be Şeker. Sendeki bu inadın sebebini de ben anlayamıyorum.” Haklıydı ama deniyordum. Ondan uzak durmayı deniyordum da gittikçe daha çok kapılıyordum. Kollarından geri çekildiğimde izin verdi. “Benden uzak dur çünkü ben senin için senden uzak duruyorum.” Yanından kalkıp uzaklaştım. Diğerlerinin olduğu yere dönmeden ilerideki çeşmeye gidip yüzümü yıkadım. Piknik yerine yaklaştığımda ilk Özgür gördü. O esnada Okan’da gelmişti ve üzeri ıslaktı tabi ona sarıldığım için benim de üzerimde ıslaklık vardı. “Okan Bey çocuk iyi söylediğiniz gibi kontrol ettik.” dedi. Ne ara söylemişti? Her şeye yetişiyordu maşallah! Eşyalarımızı toplayıp eve gitmek için yola çıktık. Laf söylemeyi bırakmış sadece İpek ile ilgileniyordu. Benim üzerimdeki durgunlukta yerini koruyordu. Bu korkunun üzerine gece yine kabuslarla boğuşacağımı biliyordum. İpek’le Hamit Kılıçhan’ın evine geldiğimde O da kendi evine gitti. Akşam olduğunda eve geldiğimde hala üzerimde bir durgunluk vardı. Yatmak için hazırlanırken yastığın altında boş bir sayfa gördüm. Ümit mesaj mı bırakmıştı? Sayfayı ısıttığımda mesajı ortaya çıktı. ‘Şenlik mahallesinde biri evini vermiş diğer ailelere gözdağı vermek için bugün yıkımı yapılacak.’ Kahretsin! Ne diye direnmeyi bırakmışlardı ki! Yıkım yapılmış mıydı? Geç mi kalmıştım? Hızlıca Leyl-ü Nehar kimliğime bürünüp evden çıktım. Ümit’i bekleyemezdim. Mahalleye tek başıma geldim ve yine çatıları kullanarak etrafa bakındım. Satılan evi görmüştüm. Yıkılmıştı ama bir kepçe ve kamyon vardı. Yıkıntıları ortadan kaldırıyordu. Saate rağmen yaptıkları işi bırakmamışlardı. Tabi insanların gözü korksun istiyorlardı. Doğaçlama ilerleyecektim. O kamyon ve kepçeyi kullanılmaz hale getirmem gerekiyordu. Düşünüyordum. Şu an ne yapabilirdim? Elimde malzeme olmadan hangi yolu kullanabilirdim? Vakit kaybetmemek için koşarak mahalleden uzaklaştım ve en yakın benzin istasyonuna gittim. Güvenlik kameralarına bilerek arkam dönük duruyordum. ‘’Merhaba, arabam yolda kaldı. Bidonla benzin alabilir miyim?’’ Adam bidonu getirdiğinde kenardaki dolapta duran içki şişelerinden de üç tane aldım. Bir de oyuncak bebekler vardı. Birkaç tane de onlardan. Bebeklerle işim yoktu üzerlerindeki elbiseleri lazımdı. Ödemeyi yapacakken son anda çakmak almadığımı farkettim. Onu da alıp ödemeyi yaptım ve tekrar mahallenin yolunu tuttum. Çatıların birinde kendime yer edinip içki şişelerini boşalttım ve içlerine benzin doldurdum. Bebeklerin üzerlerinden çıkardığım elbiseleri şişelerin ağız kısmına içeri sokuşturdum ve bir kısmını dışarıda bıraktım. Bilerek benzin miktarını az koymuştum. Amacım kimseyi öldürmek değildi sadece biraz zarar verip işleri durdurmaktı. Çakmağı çaktım ve ilk şişenin ucundan sarkan bezi tutuşturup yıkıntıların arasına fırlattım. Çok geçmeden alevler yükseldi. İlk alev topu insanları geri kaçırmıştı. Kamyon ve kepçedeki sürücüler ne olduğunu anlamak için durmuştu. İkinciyi de kamyonun arkasına fırlattım. Oluşan ses ve alevle sürücüsü kendini dışarı attı. Onunla birlikte korkmuş olacak ki kepçenin sürücüsü de dışarı çıktı. Hep burada mıydı? Ben mi fark etmemiştim bilmiyorum ama Mertol’u gördüm. Şerefsiz içeriden çıkmakla kalmamış bir de işin yine başına geçmişti. Bakışları her yerdeydi beni bulmaya çalışıyordu. Elimde kalan sonuncuyu kepçenin alt tarafına attım. İstediğimi elde ettim ve yakıt kısmı yanmaya başladı. Herkes geri kaçarken Mertol olduğum yere doğru koşuyordu. Fark etmişti. Çatıdan bahçe duvarına atlayıp diğer evin bahçesine geçtim ve hızlıca onun çatısına tırmandım. Adam hala peşimdeydi. Karanlık içinde bir kaçma kovalama başlamıştı. Ben kaçıyordum o peşimden geliyordu. Son evden atladığımda mahalleden çıkmak üzereydim. Omzuna konan elle geri çekildim ve yere düştüm. Üzerime gelirken göğsüne tekme atarak geri savurdum. Hızlıca kalkıp tekrar koşmaya başladım. Patlayan silahın ardında kolumda yayılan acıyla dişlerimi sıktım. Kendimi Ümit’in evine zor atmıştım. Koluma dikiş dikerken acıya dayanmaya çalışıyordum. Neyse ki kurşun sıyırıp geçmişti. ‘’Plansız nasıl hareket edersin?’’ ‘’Çocuk gibi azarlayıp durma. Ne yapsaydım? Öylece bıraksa mıydım?’’ ‘’Ahsen, bu kolundaki yarayı fark ederlerse anlarlar.’’ ‘’Anlamazlar.’’ dedim aceleyle. ‘’Giydiğim gömlek zaten uzun kol. Hareketlerime de dikkat ederim. Neyse ki şu an sadece İpek ile ilgileniyorum.’’ ‘’Bir daha da kendini böyle tehlikeye atma.’’ ‘’Sen birde karşı tarafı gör.’’ dedim gülerek. ‘’İki araçları daha gitti. Yakında memlekette araç stoğunu tüketecekler. Onlar aldıkça ben yakacağım.’’ Sözlerime bu defa kızmak yerine gülmüştü. Kolumu sarıp bıraktığında odasına gitti ve elinde bir hediye paketiyle geri döndü. ‘’Bunu doğum günününe kadar saklayacaktım ama madem yaralandın şimdi vereyim de acını dindirsin.’’ ‘’Çocuğun eline şeker verip kandırır gibisin.’’ dedim gülerek ve hediye paketini aldım. Doğum günüme daha vardı ama hediyeye hayır demezdim. ‘’Teşekkür ederim.’’ Paketi açtığımda yüzümde bir gülümseme oluştu. ‘’Unutmamışsın.’’ ‘’Nasıl unutabilirim?’’ derken sesi keyifliydi. ‘’O kadar çok anlattın ki.’’ Leyl-ü Nehar şu hayatta okuduğum kitaplar arasında en sevdiğimdi. Lise zamanlarımda okumuş ve çok etkilenmiştim. Kadın karakterin gücüne hayran kalmıştım. Kendisini üç farklı kadınla aynı anda aldatan kocasından ve sırf zengin diye bunu bildiği halde göz yuman ailesinden intikam alışını konu alıyordu. Çok soğukkanlıydı. Kocasının yüzüne gülüp sevgi dolu bir kadını canlandırıp arkasından intikam için hareket ediyordu ve en sonunda hem ailesini hem de kocasını bütün ülkeye rezil ederek bütün mal varlıklarını alıp beş parasız ortada bırakıyordu. Kendime Leyl-ü Nehar ismini bu kitaptan dolayı seçmiştim. Acaba yazarı yazdığı kitaptaki gibi bir kadının intikam peşinde koşup bu adı kullandığını bilse ne yapardı? Kitabın kapağını açtığımda gördüğümle çığlık attım. ‘’İnanmıyorum.’’ dedim mutlulukla. Pınar UZUN’dan ruhu güçle dolu Ahsen’e tüm kalbimle. Altında da imzası vardı. ‘’Yazara imzalatmışsın.’’ ‘’Evet. Aslında biraz tesadüfen oldu. Çalıştığım site yeni kitabı için röportaj ayarlamış. Bunun için yanına gidecek kişiden rica ettim o da imzalattırdı.’’ ‘’Ümit sen mükemmel bir dostsun. Benim kitabım da imzalıydı ama yangında yanıp küle dönmüştü.’’ Mutlulukla boynuna sarıldım. Eve döndüğümde yatağa uzanmış kitabın içinden rastgele sayfaları okuyordum. Zaten zamanında o kadar çok okumuştum ki neredeyse sayfalarını ezbere biliyordum. Uyku zorlamaya başlayınca başucumdaki komodinin üzerine bırakıp gözlerimi kapattım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD