28

1702 Words
OKAN… ‘’Arabayı durdur!’’ dediğimde şoför yol kenarına geçip durdu. Dışarı çıktığımda biraz olsun nefes alabilmek için yolun kenarına geçip kayalara vuran deniz dalgasının sesini dinledim. Korumalarım etrafımı sararken ‘’Arabaya geri gidin!’’ diye emrettim. Biraz yalnız kalmak istiyordum. Düşüncelerim o kadar karışıktı ki hangisine odaklanacağımı ayırt edemiyordum. Ben duygularıma karşı koyamayıp öpmüştüm de itmeden karşılık vermişti sonrasında ne diye git demişti? Ahsen’de çözemediğim bir şey vardı. O yaralarının nasıl olduğunu sorduğumda yanık yarasından bahsetmemişti bile. Sürekli umursamaz görünüyordu ama gözleri çok ayrı konuşuyordu. Yüksel’in teklifini kabul edeceğim derken neden babamın teklifini kabul etmişti? Bu aile için çektiği acılar yetmemiş miydi? Bu ısrar nedendi? Ne olduğunu bilmiyordum ama ondan vazgeçemeyeceğimi biliyordum. Kovduğum günden sonra görmediğim o zamanlarda gözlerim her yerde onu aramıştı. Hayatımda bir yer edinmişti de kendisinin bile bundan haberi yoktu. Eve döndüğümde geceyi biraz uykusuz geçirmiştim. Sabah rutinimden sonra işe gelince yine toplantılara gömülmüştüm. Öğleden sonra bir saatlik bir boşluğum vardı. Ofiste biraz dinlenirken tuvalete gitmek için dışarı çıktım. Buket’in olduğu yerin yanından geçerken gözüm masanın üzerinde duran kitaba takıldı. İsmi bir yerden tanıdık geliyordu. ‘’Leyl-ü Nehar denen kişi kimse bana bulacaksınız.’’ diyen babamın sesi kulaklarımda yankılandı. Kitabın ismi Leyl-ü Nehar’dı. Masaya yaklaşıp kitabı elime aldım. ‘’Bu bir isim mi?’’ dedim Buket’e. ‘’İngilizce olamaz. Hangi dilde?’’ ‘’Hayır Okan Bey,’’ derken yüzünde bir tebessüm vardı. ‘’İsim değil. Leyl gece demek Nehar’da gündüz. Aradaki ü harfi birbirine bağlayıp gündüzün gecesi gibi bir anlam oluşturuyor. Farsça diye biliyorum.’’ Ne yani isim değil miydi? Babam neden şahıs olarak bahsetmişti? Kitabın arkasını çevirip içeriğini anlamaya çalıştım ama pek bilgi vermiyordu. ‘’Konusu ne?’’ ‘’Sevdikleri tarafından ihanete uğramış bir kadının intikam hikayesi. Polisiye, gizem, gerilim karışık.’’ ‘’O intikamı tam olarak nasıl alıyor?’’ diyerek sordum. Dikkatimi çekmişti. Babam yine olmayacak işlere mi bulaşmıştı? ‘’Kılık değiştirerek. Gündüz normal hayat sürüyor gece olunca Leyl-ü Nehar kimliğine bürünüp intikam almak istediği kişilerin hayatlarını altüst ediyor.’’ Babam kesin birinin kuyruğuna basmıştı ve şimdi onunla uğraşıyordu. Dün gece bahçeye atılan çantada ne olduğunu da söylemiyordu. Sorduğumda bağırıp çağırmıştı. Seni ilgilendirmez diyerek resmen evden kovmuştu. Vardı bu olanlarda bir pislik ama elbet çıkardı kokusu. Kitabı masaya bıraktım. Tuvalete gidip geri döndüm. Akşam eve geldiğimde günü Ahsen’siz bitirmiştim ama yarın haftasonuydu ve işe gitmeyecektim. Biraz uğraşacaktım. Sabah uyandığımda saat ilerleyince Özlem’i aradım. ‘’İpek’i bana göndersene. Bugün dayı yeğen takılalım biraz.’’ Özür dilerim canım yeğenim koruman için biraz seni kullanacağım. ‘’Olur. Ben de zaten kızlarla buluşacaktım. Korumasına söylerim getirir.’’ Telefonu kapattıktan sonra Aynur’a istediklerimi söyledim ve üzerimi değişmek için odama çıktım. İşten dolayı sürekli takım giyiyordum ama bugün serbesttim bu yüzden kot pantolon ve tişört giydim. İş olsun olmasın evde bile kalacak olsam saçlarımı mutlaka yapardım. Saçlarım bitince güneş kremini açıkta kalan kollarıma ve yüzüme sürdüm. Bu yaptıklarımı çoğu arkadaşım garipserdi ama bakımlı olmak neden kadınlara özgü algılanıyordu hiç anlamıyordum. Kendime iyi davranmayı seviyordum. Sonuçta benim bedenimdi. Benden başka kim ona iyi bakardı ki? Parfümümü sıkıp aynada son kez kendime baktım ve odadan çıktım. Aynur istediklerimi hazırlamış adamların arabaya yerleştirmesine yardım ediyordu. Çok geçmeden babamın arabası bahçeye girdi ve İpek içinden koşarak indi. Yanıma geldiğinde kucağıma alıp yanağından öptüm. ‘’Prensesim.’’ dediğimde o küçük kollarını boynuma sarmıştı. Masum sevgisi ruhuma iyi geliyordu. Şu hayatta en sevdiğim şeylerden biriydi dayı olmak. Ahsen arabadan indiğinde bizden uzakta beklemeye başladı. Bakışlarını yüzüme çevirmiyordu ama bu durumu değiştirecektim. Hep beraber yola çıktığımızda bir saat sonra şehirden çıkıp piknik alanına varmıştık. Yazın son sıcaklarını değerlendirmek gerekiyordu tabi! Arabanın bagajını açtırdığımda korumalarım yine etrafımdaydı. ‘’Hadi bakalım göreyim yeteneklerinizi.’’ dedim hepsine bakarak. Yüzüme attıkları bakışlar şaşkındı. Tamam iş konusunda disiplinliydim ama onun dışında kötü bir patron değildim ki neden böyle şaşırıyorlardı? Bugüne kadar hiçbirini azarlamamıştım, bağırıp sesimi yükseltmemiştim. Sadece çalışanlarımı kovmakla meşhurdum bir de disiplinli olunca adım çıkmıştı iyice. ‘’Ben mi yapayım?’’ dediğimde birden hareketlendiler ve malzemeleri çıkarmaya başladılar. Sepeti bagajdan tutup çıkardım ve Ahsen’e uzattım. ‘’Bu işte sen de.’’ dedim. Elimden alırken yüzünü duygusuz tutmaya çalıştığının farkındaydım. Eh, bu daha başlangıç Ahsen Şeker. O git diyen dilin bir gün gelecek sevdiğini söyleyecek. Bakalım nereye kadar inkar edeceksin! Korumalarım mangalı yakarken Şeker’im de sepetten çıkardığı örtüyü yere sermiş hazır yiyecekleri çıkarmıştı. Ben ise kenardaki parkta İpek ile oynuyordum ki biraz çocuklaşmış olabilirdim çünkü çalışanlarımın üzerime attığı kaçamak bakışların farkındaydım. Şansımıza etrafta iki aile dışında kimse yoktu. Onları da çocuklar uzaklaştıralım dediklerinde izin vermemiştim. Ben geldim diye kimse huzurunu bozacak değildi. Alt tarafı pikniğe gelmiş iki aileydi korunmamı gerektirecek bir durum yoktu. ‘’Şeker abla sen de gel.’’ diyen İpek ile Ahsen’in bakışları bize çevrildi. Gelmek istemiyordu ama emir minik patronundan olunca mecburdu. Yanımıza geldiğinde İpek salıncağı onun sallamasını isteyince uyum sağladı. Hemen yanında duruyordum ama beni görmezlikten gelmeye çalışıyordu. Hafifçe kulağına doğru eğildim. ‘’Darısı çocuğuma.’’ dediğimde yüzüme sert bir bakış attı. ‘’Ömrümün sonuna kadar ailene çalışacak değilim.’’ Sözleriyle gülmeye başladım. ‘’Çalışan olarak yapacağını kim söyledi.’’ İmamla yüzünün şekli değişmeye başladı. ‘’Bana baba diyen neden sana anne demesin?’’ Yanakları mı kızarmıştı? Kesinlikle kızarmıştı. Bu kızın utanma duygusu da varmış. ‘’Çeneni kapat yoksa ben kapatacağım.’’ Yüzüne doğru eğildim. Zaten boyu benden kısaydı. İpek’in duymaması için fısıldadım. ‘’Kırmızı dudaklarınla kapatacaksan razıyım.’’ Dirseğiyle yan tarafıma öyle bir vurdu ki nefesim kesildi. Birgün gerçekten öldürecekti ve bunu lafın gelişi değil doğrudan yapacaktı. ‘’Acı be insafsız.’’ dediğimde yüzünde keyifli bir ifade belirmişti. ‘’Sen de ne konuştuğuna dikkat et.’’ “Ne konuştuğumun farkındayım. Hissettiklerini inkar eden taraf ben değilim.” Gözleri hafif kısılmıştı. Öfkeyle aldığı nefesler burnundaki piercingini hareket ettiriyordu. “Bence ne hissettiğini yanlış anlayan tarafsın.” Parmağımla dudağının kenarını hafifçe yukarı çektim. “Gül azıcık gül. Sürekli somurtursan otuzuna gelmeden kırışıklıkların oluşacak bir de botoks parası kazanmak için uğraşacaksın.” “Seni var ya.” Tekme atacakken geri kaçtım. Kahkahama diğerleri de işlerini bırakıp bize bakmıştı. “Sen benim kırışığıma bile kurban ol be. Her halimle güzelim ben.” Öyleydi valla. Doğruya doğru. Dayak yiyip her tarafı morardığında bile manken gibiydi. “Bunun aksini hiç söylemedim.” dedim. Sözlerime karşılık vermek istese de sessiz kalıp İpek’e geri döndü. İlgisini benden uzak tutmaya çalışıyordu ama daha yeni başlamıştım. Elimden kurtuluşu yoktu. Git deyişinde bile bir kal varken gitmeyecektim. “Etler pişti.” diyen Saygın ile İpek’i de alıp örtü serili yere ilerledik. Yere bağdaş kurarak oturduğumda minik prenses kucağıma yerleşti. Çocukların hepsi ayakta bekliyordu gelip oturan sadece Ahsen’di. “Otursanıza.” dediğimde hareket etmediler. “Ulan ikiletmeyin de oturun işte.” Sonunda o ayaklarını hareket ettirip gelerek yanımıza oturdular. Hep beraber yemeye başladığımızda ben daha çok İpek ile ilgilenip ona yedirmekle meşguldüm. Etlerin kemiklerini ayırma işini pek beceremiyordu. Diğerleride biraz olsun çekingenliklerini bir kenara bırakmış aralarında şakalaşmaya başlamışlardı. Sanırım en uzun süre yanımda çalışan korumalarım bunlardı ki o da biraz Ahsen’in sayesinde olmuştu. Yüksel’e engel olmasaydı ilk hamlesinde hepsini kovardım çünkü önlerini kesen arabayı atlatmayı başaramamışlardı. Dağhan ile Mert’in aralarında kaş göz işareti yapmaları dikkatimi çekmişti. “Hayırdır ne karın ağrınız var?” dediğimde başları öne eğik kaldılar. Onların yerine Ahsen cevap verdi. “Yanınızda sigara içip içemeyeceklerini anlamaya çalışıyorlar.” Korkacakları kadar sert mi duruyordum yoksa sadece patronları olduğum için mi böyle davranıyorlardı? Açıkça sorsalar da cevap verirdim. “İpek’in yanında aklınızdan bile geçirmeyin. İçecekseniz uzaklaşın buradan.” “Vallahi dayanamayacağım. Çok sıktı.” diyen Dağhan fırlarcasına kalkıp yanımızdan uzaklaştı. Yine de bizi görebileceği bir mesafede kalmıştı. Sigarasını yaktığında gülerek başımı salladım ve İpek ile ilgilenmeye geri döndüm. “Dayı.” diyen yeğenimin önüne düşen saçını geri aldım. “Efendim Prenses?” “Biliyor musun annem de o duman çıkan çubuklardan yiyor.” Özlem sigara mı içiyordu? Çocuktan al haberi işte. “Babam bunu yapma diyor ama annem yine yemeye devam ediyor. Tadı çok mu güzel?” “Baban doğru söylüyor. Tadı çok acı ve kötü.” “Ama o ağabey de yiyor.” diyerek Dağhan’ı gösterdi. “Sen bu konuda babanı dinle.” dediğimde neyseki daha fazla uzatmadı. Karnımız doyduğunda çocuklar semaver yakmıştı. Dağhan İpek ile oynuyorduki iyi anlaşmışlardı. Bende çayımı içip Ahsen’i kesiyordum. Bakışlarımın farkındaydı ve başını diğer tarafta tutmaya çalışıyordu. Anneme yumruğunu vurdumu evi titretecek birini bul evleneyim diye dalga geçiyordum da gerçekten öyle birini bulmuştum. “Piştt.” dediğimde bakışları bana döndü. Yine öldürecek gibi bakıyordu. “Yumruğunu vurduğunda evi titretir misin?” diye sordum. Sorumla ölümcül bakışları anlamamış bir ifadeye büründü ama her şeye bir cevabı vardı. “Başına yıkarım altında kalırsın sesini de kimseye duyuramazsın.” Kendimi tutamayıp gülmeye başladım. “Senin bizlere göstermediğin karanlık bir yönün var. Geceleri kurt kadına mı dönüşüyorsun yoksa?” Yüzü bir anda ciddileşti. Her zamanki takılmalarımdı işte neden böyle tepki vermişti ki? Yine de o ifadeyi silmesi hızlı oldu. “Evet, dikkat et gece karşıma çıkma.” “Çok usluyumdur. Gece asla evimden çıkmam. Tam evlenilecek adamım.” Sözlerimle diğerlerine bakışlar attı. Duymalarından korkuyordu ama benim pek umrumda değildi. “Bence tam dövülecek adamsın.” Öfkeyle yanımdan uzaklaştığında onun aksine ben keyifliydim çünkü o öfkesi nefretten değildi ses tonundan anlayabiliyordum. Hayır bu kadar inat etmesi nedendi işte onu anlayamıyordum. Kabul etse bence ikimizde mutlu olacaktık ama kaçıp duruyordu. “İpek’i yanınızdan ayırmayın.” dedim Dağhan’a bakarak. Hala onunla oynuyordu. “Ben biraz hava alacağım.” Oturduğum yerden kalktığımda Saygın’da hemen ayaklanınca “Yalnız.” diyerek takip etmesine engel oldum. İlerdeki göl kenarına gidip yürümeye başladım. Ahsen ile böyle uğraşmak hoşuma gidiyordu ama bir yandanda kaçma nedenini anlamaya çalışıyordum. Zor şeyler yaşamıştı anlıyordum ama mutluluktan kaçması gerekmezdi. Yürümeye devam ederken “Yardım edin.” diye bir ses yükseldi. Sese doğru döndüğümde bağıran kadını gördüm. Çocuk göle düşmüş çırpınıyordu. Koşarak gittim ve göle atladım. Çocuğun olduğu yere ulaştığımda çırpınmalarını engellemek için arkasından kollarını da sabit tutacak şekilde sarılıp kendime yaklaştırdım ve tek kolumla kıyıya doğru yüzmeye başladım. Kıyıya ulaştığımda annesi gelip çocuğu yukarı çekti. Olduğum yer biraz uzaktı diğerleri henüz gelmemişti. Islanmış halde yere sırtüstü yattım. Ahsen’in koşarak geldiğini görünce gözlerimi kapattım. Yanıma gelince “Okan!” diye birkaç kez seslendi. Bilerek hareketsiz kalmaya devam ettim. Su yuttuğumu düşünüyordu. Yüzüme yaklaşan yüzünü hissedince nefesimi tuttum. “Kahretsin.” dedikten sonra suni solunum yapmak için dudakları dudaklarıma temas etti. Sıcaklığı hep aynıydı. Dudağını dudağımın içine hapsedip öptüğümde ilk anda hareket etmedi. Sonrasında geri çekilmek istedi ama tutup engel oldum. “Ölüme terk edip gidecek misin?” diyerek bir öpücük daha aldım. Dudakları dudaklarımın arasında hareket etti. “Yapma yalvarırım yapma.” dediğinde gözünden akan yaş yanağıma düştü.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD