27

1256 Words
Geri çekildiğinde mantığımı biraz olsun elime aldığımda yüzüne yumruğumu geçirdim. ‘’Bunu nasıl yaparsın?’’ diye bağırdığımda eliyle burnunu tutuyordu. Çok mu sert vurmuştum? Parmaklarına yayılan kırmızılığı görünce koşarak odaya gittim ve temiz bir havlu getirdim. ‘’Özür dilerim.’’ derken bir yandan da burnundan akan kanı silmekle uğraşıyordum. ‘’Şu elinin biraz ayarı olsun be Şeker bu kaçıncı?’’ dediğinde havluyu elimden alıp burnuna tuttu. ‘’Kaçıncı? Sürekli vuruyormuşum gibi konuşma.’’ Sözlerimle yüzüme öyle bir bakış attı ki daha fazla konuşamadım ama ona daha önce hiç vurmamıştım ki! ‘’Öyle mi?’’ Üzerime doğru bir adım attığında geri adımladım. ‘’Gece kabus gördüğünde sabaha kadar elimi eline hapsedip morartan kimdi ya da işten kovdum diye o sinirle parmaklarımı geri büküp incittiği için bir süre elim sargılı gezmek zorunda bırakan?’’ Elindeki morluğu hatırlıyordum ama yapanın ben olduğumu bilmiyordum ya da parmaklarını geri büktüğümde o derece zarar verdiğimi fark etmemiştim. Gücümü kontrol etme konusunda pek başarılı değildim. Alttan almaya niyetim yoktu. ‘’Ne yapmışsam iyi yapmışım. Hepsini hak etmişsindir. Kabus görüyorsam ben görüyorum ne diye dalıyorsun odama ya da işten kovduğun halde konuşma cesaretini nereden buluyorsun? Hepsini geçtim evime gelip beni öpme hakkını sana kim veriyor?’’ Havluyu burnuna tutmaya devam ediyordu. ‘’Maşallah dilde pabuç gibi biraz olsun suçu üstleneyim demiyorsun. Ayrıca öptüysem de karşılıksız bırakmadın.’’ ‘’Seni var ya!’’ Yumruğum yine havalanmıştı ama kendimi tuttum ve vurmadım. ‘’Söylenip duracağına bir buz torbası mı getirsen?’’ Burun kıvırarak yüzüne baktım ve mutfağa gidip buz torbasını getirdim. Elimden alıp burnuna koydu. Koltuğa oturduğunda rahatça arkasına yaslandı. ‘’İyice kuruldun.’’ dediğimde yine o bakışı attı. ‘’Bu halde kovarsan gider şiddet gördüm diye şikayetçi olurum mahkemelerde uğraşırsın sonra.’’ Konuşması fazla alaycıydı. Yumruğu yemişti ama hala dalga geçiyordu. Bu keyif neredendi? ‘’Evime gelip taciz eden sensin. Ben de senden şikayetçi olurum.’’ ‘’Anlaşma yoluna gitsek nasıl olur?’’ Öfkeyle koltukta yanına oturdum. O rahatlığı insanı deli ederdi. ‘’Seninle anlaşacağıma aç kalır sokaklarda sürünürüm be!’’ dediğimde bana doğru döndü ve üzerime eğildi. Kaçmak için biraz geri çekildim. ‘’Şeker değil acı bibersin.’’ ‘’İyi ona göre davran.’’ dediğimde daha çok üzerime geldi. ‘’Acının özelliğini bilirsin değil mi? İnsan yandıkça daha fazlasını ister.’’ Sözleriyle gözlerim kocaman açıldı. ‘’Sen bana mı yürüyorsun?’’ Öyle açıkça dümdüz sormuştum. Zaten yakınıma girdikçe kalbim yine hızlanmıştı. Kokusu başımı döndürmeye başlamıştı. Şu an neden o dudaklarına bakıyordum ve beni öptüğü anı düşünüyordum? ‘’Yo, yürümüyorum koşuyorum.’’ dediğinde elim yine havalandı ama bu defa uzanıp tuttu. ‘’Hiç sakin olduğun bir an var mı?’’ Okan’ın konuşmalarını az çok anlamıştım. Karşısındakinin şaka kaldıracak yapıda biri olduğunu anladımı peşini bırakmıyordu. Elimi elinden geri çektim. Burnundaki kanama durmuştu. Gidip ıslak mendil getirdim ve elindeki kanları silmeye başladım. Sonra da burnuna uzandım. Uslu bir çocuk gibi bekledi. Burnunda kalan kanları silerken canının yandığının farkındaydım ama belli etmiyordu. İşimi bitirince geri çekildim. ‘’Artık iyi olduğuna göre gidebilirsin.’’ dediğimde elindeki buzu burnunun üzerinden geri çekip görmem için gözümün önüne getirip tekrar burnuna götürdü. ‘’Bana iyi bak. Yüzümde morluk oluşursa ve böyle aşağı inersem korumalarım hesabını sormak için buraya gelir.’’ Sözlerle gözlerimi devirdim. Zamanında babama şikayet ederim diyen ergenlerle uğraşmıştım şimdi de korumalarıma şikayet ederim diyen zengin züppesiyle uğraşıyordum. Aklıma gelen düşünceyle gülmeye başlayınca yüzüme tuhaf tuhaf baktı. ‘’Vicdan azabından delirdin mi?’’ ‘’Ne vicdan azabı çekeceğim!’’ diye terslemeye çalıştım ama gülüyordum. ‘’Zamanında babama şikayet edeceğim diyen zengin ergen öğrencilerimi hatırladım. Sen de onlar gibi korumalarına mı şikayet edeceksin?’’ Buzu kenara bırakıp bir kez daha üzerime eğildi. ‘’Şu dalga geçmeleri bir kenara bırakıp ciddi bir şekilde konuşsak nasıl olur?’’ ‘’Ne konuşacağız?’’ diyerek sordum. Yine fazla yakınıma girmişti. ‘’Babamın yanında çalışmayı bırak. Ahsen, gerçekten tehlikeli. Babam güçlü iş adamlarının kuyruklarına basmayı sever ve sonra onlar da karşılık verir. Korumalarla gezmemin başlıca sebebi babamın bu yönü. Yüksel ayrı bir boyuttu ama İpek ile beraberken birine şahit oldun. Kendine bunu yapma.’’ ‘’İş hayatım seni ilgilendirmez. Beni kovan sendin.’’ ‘’Seni önemsediğim için kovdum. Üst üste çok fazla darbe aldın. Daha fazla zarar görmeni istemedim.’’ Neden beni düşünüyordu ki? Yaşadıklarımla neden ilgileniyordu? ‘’İyi de neden?’’ diyerek üstüne basa basa sordum. ‘’Bence ben bu sorunun cevabını sana çok açık bir şekilde verdim.’’ Dudaklarıma kayan bakışıyla elim dudaklarıma gitti. Gerçekten mi? Seviyor olamazdı değil mi? Bunun olma ihtimali neden kalbimi ısıtmıştı? Bu lanet adamın aklımı karıştırmasından nefret ediyordum. Ümit’in haklı çıkmasından korkuyordum. Düşmanımın oğlunu sevemezdim. Babası ailemi öldürmüşken bunu yapamazdım. Vicdanıma bir yük daha ekleyemezdim. ‘’Bence gitsen iyi olacak.’’ dedim. Dalga geçmiyordum, ikilemde bırakmıyordum. Çok net bir dille konuşmuştum. Bakışlarında değişen duyguları görüyordum. Oturduğu yerden kalktığında kapıya ilerlerken arkasından gittim. Çıkması için kapıyı açtığımda tam gitmek üzereyken geri döndü ve yine yüzüme yaklaştı. Gözlerini gözlerime kilitlemişti. ‘’Bu yumruğu seni öptüğüm ilk anda atmış olsaydın son sözlerini dinleyip tamamen giderdim ama senin yaptığın ilk şey karşılık vermek oldu.’’ Elini kalbimin üzerine koyduğunda düzensiz ve hızlı atışlarını hissetmişti. ‘’Bana git demene sebep olan düşüncelerin ne bilmiyorum ama kalbin tam tersini söylüyor. Bundan eminim çünkü benimki de aynı şekilde atıyor ve ne hissettiğimi ben çok iyi biliyorum.’’ Elimi tutup kendi kalbinin üzerine koydu. Benimki gibi düzensiz ve hızlıydı. ‘’Gitmeyeceğim Şeker. Kalbin bana git diyene kadar sendeyim.’’ Konuşmama fırsat bile vermeden arkasını dönüp gitti. Kapıyı kapattığımda sırtımı dayayıp yere çöktüm. Ben ne yapacaktım? Bu hissettiklerim planda yoktu. Ben intikamımdan vazgeçemezdim. Okan’a karşılık verirsem de gerçekleri öğrendiğinde daha fazla hayal kırıklığı yaşardı. Bizim bir geleceğimiz olamazdı. Bu imkansızdı! Bundan sonra Okan’ı görmezden gelecektim. Söylediği gibi gitmemekte direnirse gitmesi için uğraşacaktım. Gözlerimden akan yaşları sildim. Canım hep yanıyordu ama bu defaki farklıydı. En sonunda evden çıkıp Ümit’in yanına geldim. Beni gözlerim yaşlı görünce bir şey sormadan eve aldı. Kapıyı kapattığı gibi kollarım boynuna dolandı ve daha çok ağlamaya başladım. Sessizce sırtımı sıvazladı ve kısa saçlarımı okşadı. Uzun bir süre kapı önünde ayakta sarılmış halde ağladım. Ağlamam biraz durulduğunda gözlerimdeki yaşları sildi. ‘’Bu ailenin acısıyla olan bir ağlama değil. Ne oldu?’’ Ümit’ten başka güvenebileceğim kimsem yoktu. Ailemden sonra bana gerçek bir ağabey olmuştu. Vereceği tepkiyi umursamadan anlattım. ‘’Seni uyarmıştım Ahsen.’’ dediğinde salonda oturuyorduk. ‘’Tek taraflı olmasını isterdim. Baş etmen daha kolay olurdu ama Okan söylediği gibi vazgeçmeyecekse ne kadar karşı koyabilirsin? Hangi savaşı verirsen ver aşk bir şekilde galip gelmeyi başarır ama yıkım getirir ama mutluluk orasını bilemem.’’ ‘’Bizim durumumuzda mutluluk getirme imkanı yok. Şu an evet desem mutluluğumuz babasını hapse attırana kadar sürer ya da babası beni öldürene kadar.’’ ‘’Ah be güzel kardeşim. Ben sana hangi öğüdü vereyim şimdi? Öyle bir çıkmaza soktun ki.’’ Derin bir nefes aldı. ‘’Ahsen, seni gerçekten anlıyorum. Zamanında ben de seviyordum birini ama o aile hayatımı bitirince her şeyden oldum. Ailem gitti, sevdiğim kadın gitti. Zor çok zor. Eğer dersen ki gerçekler ortaya çıkana kadar mutluluğumu yaşayacağım sana destek olurum ama yok dersen ki bu iş olmaz mutsuz bitecek bir masalı hiç okumayalım sana yine destek olurum.’’ Sözleriyle yine ağlamaya başlamıştım. Bunları yaşamak zorunda mıydım? ‘’Hepsini bir tarafa bırakalım intikamdan vazgeçtim ben mutlu olmak istiyorum dersen ona da tamam ama kimliğin ortaya çıkacak olursa yine acısını sen çekersin.’’ Ben ne kadar verirsem vereyim Ümit yanımda olacaktı ama kararım belliydi. Bu iş olmazdı. Ben intikamımdan vazgeçmezdim ve bir suçu yokken Okan’ı da bu mutsuzluğa sürükleyemezdim. Allah biliyor ya babasının yaptıklarında parmağı olsaydı kendi hissettiklerimi bir kenara atar daha fazla acı çekmesi için birlikte olurdum ama yoktu işte. Hiç suçu yoktu. Babasının yaptıklarından habersizdi. Hala diğer iş adamlarının kuyruğuna basıyor diyordu. Kendi işlerine odaklanmış gerisini görmemişti. ‘’Bu iş olmaz Ümit. İntikamımdan asla vazgeçmeyeceğim.’’ Anlayışla başını salladı. ‘’Karar senin. Ben her daim yanındayım.’’ Başımı omzuna yasladığımda yanağımı okşadı. Birine güvenebilmek o kadar güzeldi ki.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD