Çantamı gece yatmadan önce hazırlamıştım. Sabah duş alıp üzerimi değiştim. Ne giymem gerektiğini bilmiyordum. İş kıyafeti mi giyecektim yoksa sivil mi gidecektim? Karar veremeyince bir kot pantolon ve bluz giymiştim. Yaz bitiyordu havalar soğumaya başlamıştı. Karnımı güzelce doyurduktan sonra kuruyan saçlarımı tarayıp bıraktım. Kısa saçın bu yönünü çok seviyordum. Uğraştırmıyordu.
Makyajımı yaptığımda burnumdaki piercingi değiştim. Küpelerimin arasında modellere bakıyordum. Bu tür takıları seviyordum ve iki kulağımda da alt tarafta ikişer tane kıkırdak kısmında da birer tane delik vardı. Bunları çok küçük yaşta yaptırmıştım ve o zaman annem ile babam hayattaydı. Annem kulaklarımı görünce biraz sitem etmişti ama pek umursamamıştım. Bu da benim tarzımdı. Hatta göbeğime de bir piercing taktırmayı düşünüyordum. Bence bir ara onu da halletmeliydim.
Gelen mesajla çantamı alıp evden çıktım. Dışarıda bekleyen arabaya bindim. ‘’Günaydın.’’ dediğimde hepsi başını salladı.
Dağhan’ın bakışları üzerimdeydi. ‘’Okan Bey seni kovdu şimdi bir de yanında götürüyor.’’
Onun konuşmasına Özgür karşılık verdi. ‘’Her şeye karışma sen.’’
Sessiz kalmayı tercih ettim. Okan’ın davranışlarından zaten az çok olanın farkındaydılar. Yanımda korumalarım var diye düşünmeden rahatça hareket ediyordu tabi.
Önden Selim Bey’in sesi duyuldu. ‘’Zamanında yaptığımız uyarılar dikkate alınsaydı böyle olmazdı.’’
‘’Sen git onu patronuna söyle.’’ dedim tersleyerek. ‘’Meraklı değilim peşinde o kadar yol gitmeye.’’
Mert usulca başını başıma dayadı. ‘’Karşılıklı mı?’’ diyerek fısıldadı ama ne fısıldamak sorduğunu herkes duymuştu!
‘’Nefretim mi?’’ dediğimde hepsi gülmeye başladı.
Saygın arkasına yaslanmış gözleri kapalı sessizce oturuyordu ama konuşulanlara karışmaya karar verdi. ‘’Uğraşmayın kızla. Ayrıca artık Okan Bey’e çalışmıyor yani Selim Bey sizin uyarılarınız kovulduğu gün geçerliliğini kaybetti.’’
‘’Hepiniz çenenizi kapatacak mısınız yoksa ben mi kapatayım?’’ Oturduğum yerden basacaktım tekmeyi hepsini camdan dışarı fırlatacaktım anlamıyorlardı.
Havaalanına geldiğimizde kısa bir güvenlik kontrolünden geçip doğrudan pistteki bir uçağa gittik. Özel uçağı mı vardı? Yok artık! Biz uçağa çıkamadan bir araba gelip tam yanımızda durdu ve içinden Okan indi. Yanında daha önce görmediğim iki koruma ve Taha vardı. Bayağı kalabalık gidiyorduk.
Yanımızdan geçerken göz kırpınca diğerlerinin gülmemek için kendilerini tutmaya çalıştığını görünce yumruğumu havaya kaldırıp gösterdim. Ardından Taha merdivenlere yöneldi sonrasında Selim Bey.
Mert eliyle merdivenleri işaret etti. ‘’Önden buyurun Ahsen Hanım.’’ derken hala dalga geçiyordu ki diğerleri de onun sözleriyle gülünce ‘’Sizi var ya.’’ diyerek üzerlerine yürüdüm. Geri kaçtıklarında Selim Bey’in uyarı dolu öksürme sesiyle durmak zorunda kaldık.
Merdivenlere yöneldiğimde Okan’ın durmuş bizi izlediğini gördüm. Yüzünde garip bir ifade vardı. Beni kovamazdı da diğerlerini kovmayı mı düşünüyordu? İki basamak çıkınca arkasını dönüp uçağa girdi.
Hepimiz bir koltuğa yerleşirken Okan Taha’ya sessizce bir şeyler fısıldadı ve Taha yanıma gelip oturmam için koltuğa doğru bildiğin itekledi. Pis uyuzun hemen yanındaki koltuğa oturtmuştu ve diğer koltuklarla arada kapı görevi görecek bir perde vardı. Hostes perdeyi kapattığında diğerlerinin gözlerinden uzak yalnız kalmıştık.
‘’Bunu yapmaktan vazgeç.’’ dedim sitemle ‘’Herkes tavrının farkında.’’
Yüzüme keskin bir bakış attı. ‘’Bunu bir daha yapma.’’
‘’Neyi?’’ Neden bahsediyordu?
‘’Gözümün önünde başka erkeklerle samimi bir şekilde şakalaşma. Şu an yola çıkıyor olmasaydık tavırları için dördünü de kovmuştum.’’
Kıskanmış mıydı? Bu yönünü hiç fark etmemiştim. ‘’Sana ne!’’ dedim tersleyerek. ‘’Ben sadece babanın bir çalışanıyım ve bu fuardan dönünce tekrar oraya döneceğim. Seninle bir bağım yok. Bana emir veremezsin.’’
Olduğu koltuktan bir anda kalkıp karşıma geldi ve üzerime eğildi. Elleri koltuğumun iki yanını tutuyordu. ‘’Ahsen, inan bana kıskanç yanımı görmek istemezsin bu yüzden beni zorlama.’’
‘’Okan, seninle bir ilişkimiz yok bunun farkında mısın? Sevgilinmişim gibi davranmayı bırak.’’ Yüzünden uzaklaşabilmek için başımı koltuğa dayadım ama biraz daha üzerime eğildi.
‘’İstediğin kadar inkar et kalbin beni seçeli çok oldu. Hareketlerine de dikkat et çünkü aşırı kıskanç bir insanımdır.’’
Gerizekalı, kalbimin onu seçtiğini zaten biliyordum ama olmazdı işte. Ailesini paramparça edecek, hayatına acı tohumları ekecek bir kadın olduğumu bilse yüzüme bile bakmazdı. ‘’Kalbim seni seçmedi. Kendince hayaller kurma.’’ dedim sesimi duygusuz tutmaya çalışarak.
Yüzüme bakan mavi gözleri koyu bir tondaydı. Gökyüzünün gece büründüğü lacivert tonu gibiydi. Dudaklarıma uzandığında başımı çevirdim. Herhangi bir tepki vermeden yanağımdan öptü ve üzerimden geri çekilip koltuğuna oturdu.
Uçak havalandığında başım diğer tarafa çevrilmiş halde sessizce oturuyordum. Fuara gitmek istemiyordum. Okan beni çok zorlayacaktı ve ne kadar süre karşı koyabilirdim emin değildim. Kalbim onun yanında tekrar hayat buluyordu. Kollarını açıp kalbini kucaklamak istiyordu ama ben uzak durmak için kendimle kavga halindeydim. Bu da çok yoruyordu.
Neyse ki Taha yanımıza geldi de biraz rahat nefes aldım. Elindeki tableti patronuna uzattı. ‘’Fuarın program akışı geldi. Bizim satışa çıkaracağımız seri ve fiyat listesi ellerine ulaşmış ama belirlenen fiyatlar markanız için ucuz değil mi? Hepsini maliyet fiyatına satışa sunmuşsunuz. Zarar olmasa da kar da yok.’’
Okan’ın yüzünde bir tebessüm oluştu ‘’Fuarın amacı da o değil mi? Ayrıca o fiyattan satışa çıkacak sadece yirmi ürün var. O da ilk gün açılışa özel olacak. Diğer ürünlerden yine kar elde edilecek.’’
‘’Ama kar elde edilecek ürünler için de fiyatı düşük tutmuşsunuz.’’
‘’Korkma batmayız.’’ dedi gülerek Taha’ya. ‘’Ayrıca dün özel müşterilerimden birine tasarladığım kolyenin fiyatıyla aradaki farkı fazlasıyla kapatmış olduk.’’
‘’Öyle diyorsanız. Peki bu çekiliş için seçtiğiniz yüzük için emin misiniz? O sizin en yüksek fiyattan ve en çok satılan tasarımlarınızdan biriydi. Böyle bedavadan vermek doğru mu?’’
‘’Taha, alt tarafı bir tane yüzük. Tasarımın telif hakkını vermiyorum ya. Mağazalarda aynıları yine satılmaya devam edecek ama başkasıyla katılmak uygun olmazdı. İnsanların bizden beklentisi bu yöndeydi.’’
Bu fuar tam olarak ne içindi? Konuşmalarından anladığım kadarıyla diğeri gibi defileyle falan tanıtım yapılmayacaktı. ‘’Özür dilerim araya giriyorum ama biz o fuara tam olarak ne için gidiyoruz?’’
Soruma Taha cevap verdi. ‘’Ana tema; Düğün. Okan Bey’in markası gibi ünlü takı, gelinlik markaları özel konuk olarak katılıyor. Bir de ev eşyası satan büyük markalar var. Onların dışında düğün organizasyon firmaları falan. Ürünler normal fiyattan biraz daha ucuza satışa çıkartılarak halka sunuluyor. Fuarı düzenleyen kurum evlenecek çiftler için çekiliş gibi etkinlikler düzenleyerek hediyeler veriyor.’’
‘’Peki bunlar için Okan Bey neden gidiyor? Çalışanların halledebileceği işler.’’
‘’Çünkü Okan Bey bugüne kadar bütün fuarlara bizzat kendisi katıldı.’’
‘’Eğlenceli oluyor.’’ dedi Okan gülerek. ‘’Hem bu sayede insanların düşüncelerini öğreniyorum ve bir sonraki seri için bana ilham kaynağı oluyor.’’
Uçak inişe geçeceği için Taha yerine dönmek zorunda kaldı. İniş yaptığımızda kemerimi açıp koltuktan kalktım. Okan hemen arkamdan geliyordu. Açılan kapıdan çıkıp merdivenleri indim. Dışarıda bekleyen dört araba vardı. Arabadan inen kadın bize hiç bakmadan arkamdan gelene yöneldi.
‘’Hoşgeldiniz Okan Bey.’’ dediğinde kibarlıktan kırılacaktı haspam! Hayır bir de minicik etek giymişti poposu neredeyse ortaya çıkacaktı. Gömleği desen içindeki siyah sütyenini belli ediyordu. Saçları da uzundu tam tutup yolmalık!
İyi de bana ne oluyordu? Sanki bana bir kötülüğü dokunmuştu da gördüğüm gibi düşman bellemiştim kadını.
‘’Hoş buldum.’’ diyen Okan nazikçe uzatılan eli tutup sıktı.
‘’Size kalacağınız otele kadar eşlik edeyim. Bugünlük dinlenin yarın fuar alanında bir gezi ayarladım. Beğenmediğiniz bir konu olursa fuar başlayana kadar hallederiz.’’
Arabalara yerleşip yola çıktığımızda Okan kadın ile arka tarafta oturuyordu. Ben ise koruması olarak ön taraftaydım. Bu defa isteğimle arabasına binmiştim çünkü bu mini etekle tek kalmasını istememiştim.
Kadın sürekli gülerek bir şeyler anlatıyordu Okan da hepsine nazikçe karşılık veriyordu. Ben ise olduğum yerde kendimi zor zaptediyordum. Hayır gerçekten bana neydi?
Adı da Narin’di. Narinmiş! Peh! Biraz daha yanındakinin ağzının içine düşerse yolacaktım saçlarını az kalmıştı. Bildiğin kur yapıyordu. Bulmuştu tabi yakışıklı adamı.
Oldukça lüks bir otelin önünde durduğumuzda arabadan indim ve Okan’ın olduğu tarafın kapısını açtım. Yüzüne bakmıyordum başım ileriye dönüktü. Diğerleri de geldiğinde otele girip kalacağımız kata çıktık.
Narin’cik vedalaşırken yine elini uzatınca diğeri de geri çevirmedi. Yanımızdan gideceğinde çok ama çok minicik bir ayak hareketi yaparak çelme taktım. Yaptığımı kimse fark edemezdi bu da benim uzmanlık alanımdı. Yere düşerken onu tutan Dağhan oldu. Bildiğin kollarına düşmüştü. Herkes şaşkınlıkla bakarken Okan’ın üzerimdeki bakışını fark edince hemen başımı çevirip hiçbir şeyden haberim yokmuş gibi bir tavır takındım ama anlamıştı tabi. Sonuçta bu yaptığıma ilk defa şahit olmuyordu.
‘’Ahsen, korumam olarak odamda kalacaksın gece diğerlerinin horlamalarını çekemem.’’ diyerek odaya girdiğinde çocuklarla göz göze geldik. Sakin kalmaya çalışarak ardından içeri girdim.
Oda oda değil iki artı bir evdi. Benim evden de büyüktü. Patronum olmayan patronum büyük odaya çoktan yerleşmeye başlamıştı ben de diğerine geçip çantamı bıraktım ve yatağın kenarına oturdum. Az önce yaptığımı neden yapmıştım? Kadının bana bir zararı olmamıştı ki!
Başımı ellerimin arasından kaldırdığımda Okan kapıya dayanmış bana bakıyordu. ‘’Ne?’’ dedim öfkeyle. Garip garip bakıyordu öyle.
‘’Sen beni mi kıskandın?’’
Bu defa ki ‘’Ne?’’ deyişim bayağı bağırarak çıkmıştı. ‘’Senin neyini kıskanayım be?’’
‘’Narin’i o yüzden yere düşürmedin yani?’’
‘’Hanım da değil yani sadece Narin!’’
Sözlerimle kahkaha atmaya başladı ve olduğu yerden ayrılıp yanıma geldi. ‘’Tabi beni neden kıskanasın ki sonuçta senin için bir hiçim.’’
‘’Aynen öylesin.’’
Oturduğunda bacağı bacağıma değiyordu. ‘’Bayılıyorum bu hallerine.’’ Yine yüzüme yaklaşmıştı. Oturduğum yerde öteye kayacakken engel oldu. Belimden tutup kendine çekti. ‘’Bu odada bir hafta seninle olacağız. O yüzden kaçmak yerine alışmayı dene.’’
‘’Kes sesini.’’ dedim.
‘’Olur keseyim.’’ dediği anda dudaklarıma kapandı. İtmeye çalıştım ama ellerimi tutup engel oldu. Belimdeki eli kendine biraz daha çektiğinde dudaklarım çoktan karşılık vermeye başlamıştı. Kahretsin neden engel olamıyordum? Bunu yapamayacak kadar güçsüz bir insan değildim ama olmuyordu işte. Tutulup kalıyordum. Kalbim mantığımın önüne geçiyordu.
Belimdeki eli biraz daha çektiğinde dizine oturmuştum. Bunun nasıl olduğunu bile anlamamıştım. Tuttuğu ellerimi bıraktığında yaptığım tek şey yanağını avucumun içine almak oldu. Benim hareketlerim ona daha fazla cesaret verdi ve belimdeki eli popoma doğru indi. Hissettiklerimi hissetmeye devam edersem şimdi düşüp bayılacaktım.
Dudaklarının arasında fısıldadım. ‘’Yapma. Benden uzak durmazsan sadece acı çekersin.’’
‘’Neden sürekli aynı şeyleri söylüyorsun? Bilmediğim bir şey mi var?’’ Dudakları boynuma kaymıştı. Başımı başına dayadım. Gözümden bir damla yaş aktı. Şu an ona kendimi bırakmak istiyordum ama bunu yapmamalıydım. Gelecekte yaşanacakları bilirken olmazdı.
‘’Okan dur.’’ dediğimde ses tonumla durmuştu. ‘’Sadece dur. Devam edersen karşı koyamayacağım ve sonrasında kalbin kırılacak. Lütfen dur.’’ Gözyaşlarım iyice arttığında kucağından kalkıp koşarak banyoya gittim ve kapıyı kilitledim. Yere çöktüğümde sessizce ağlıyordum. Ben bu uslanmaz kalbime nasıl söz geçirecektim?