Özlem İpek’i bırakıp arkadaşlarıyla gittiğinde kum havuzunun dışında bekliyordum. Gözüm sürekli etraftaydı. Ümit’i bekliyordum ama hala ortalarda yoktu. Birkaç saatin sonunda Özlem gelince eve dönmek zorunda kaldık. Neden gelmemişti ki? Anlaşmıştık!
Günün geri kalanı da evde geçti. Tekrar dışarı çıkmadılar. Bugün için şansımı kaybetmiştim. Akşam eve döndüğümde Ümit’i evde buldum. ‘’Neredeydin?’’ dedim sitemle. ‘’Hani bugün gelip fotoğrafları çekecektin?’’
‘’Çektim zaten.’’ diyerek elindeki fotoğraf makinesini gösterdi. Yüzünde sinsi bir gülüş vardı.
‘’Hadi ordan. Gelseydin görürdüm.’’
‘’Sen beni mi küçümsüyorsun? Bir korumaya yakalanacak kadar beceriksiz miyim?’’
Elindeki fotoğraf makinesini çekip aldım ve fotoğraflara baktım. Gerçekten gelmişti. Fark etmemiştim. Görmemiştim. ‘’Saygıyla önünde eğiliyorum.’’ diyerek eğildiğimde ikimizde gülüyorduk.
Yanına oturdum. ‘’Peki, bunları engellenmeden haber yapabilecek misin?’’
‘’Gazete ya da magazin dergisi olmaz. Böyle bir aileyle kimse uğraşmaz ama sosyal medya hepsine bin basar. Sahte hesaplardan iki farklı haberi yayacağım.’’
‘’Haber kaynağını takip edebilirler mi?’’ Sonuçta teknoloji ilerlemişti.
‘’Hayır, önlemini alacağım. Takip etmeye çalışsalar da bulamazlar. Bunu yapabilecek birini biliyorum ve yardım etmeye hazır. Sonuçta bu ailenin kuyruğuna bastığı tek sen değilsin.’’
‘’Öyle de senin de tanımadığın yok.’’ dedim keyifle.
‘’Kaç yıl uğraşmışım bu işle olsun o kadar.’’ Fotoğraf makinesini kenara bıraktı. ‘’Okan ile nasıl gidiyor?’’
‘’Gitmediğini biliyorsun.’’
‘’Emin misin? Bana anlattıkların nedense iki sevgilinin atışmaları gibi geliyor.’’
‘’Yapma.’’ dediğimde ellerini havaya kaldırdı.
’’Susuyorum ve gidiyorum. Sonuçta sabaha yetişecek iki haber yapmam gerekiyor.’’
Gittiğinde aklımda yapacağı haber değil Okan vardı. Televizyon karşısında otururken kapı zili çalınca gidip açtım. Gelen bir kuryeydi de bu saatte ne diye gelmişti? Elindeki paketi uzattığında ‘’Ben sipariş vermedim.’’ dedim.
Telefonunu çıkarıp ekranı bana çevirdi. ‘’Adres doğru değil mi?’’
Adres evimin adresiydi. ‘’Evet.’’
‘’O zaman doğru getirdim.’’ Paketi bırakıp gittiğinde salona geri dönüp içine baktım.
Et döner dürüm vardı. Hem de büyük boydu. İçinde de bir not yazıyordu.
Afiyet olsun Şeker.
Gerizekalı insan sevdiğine çiçek, kalpli yastık, ayıcık falan gönderirdi bu da gecenin bir vakti dürüm gönderiyordu. Tamam yemek yemeye her zaman vardım da bu kadarda yapılmazdı be! Hakaret mi ediyordu, düşünüyor muydu belli değildi.
Paketinin kenarını açıp bir ısırık aldım. Tadı da güzeldi nasıl yemeden duracaktım şimdi? Gece gece yapılır mıydı bu kötülük?
Okan’ı arayıp hoparlöre aldım çünkü hala yemekle meşgüldüm. ‘’Sana küfür edeceğim. Yanında biri varsa uzaklaş karizman çizilmesin.’’ dediğimde kahkaha attı.
‘’Küfür edebilirsin ama konuşmandan anladığım kadarıyla dürümü gömüyorsun.’’
‘’Kilo alayım da kimse beni beğenmesin diye yapıyorsan şansına küs. Kilo alan bir bedene sahip değilim.’’ Dürümden büyük bir ısırık daha aldım.
‘’Aksine yemek yediğinde mutlu olduğun için yapıyorum. Düşünmesem bu defa kadınların meşhur lafı olan Odun kelimesini yapıştırırsın alnıma.’’
Bu defa ben güldüm ama ağzım dolu olduğu için biraz boğuk çıktı. ‘’Dürüm hediye etmek çok romantik oldu yani öyle mi?’’
‘’Yavaş ye boğulacaksın. Yetmezse de söyle birkaç tane daha göndereyim çünkü ben çok romantik bir sevgiliyim.’’
Pislik başlamıştı yine dalga geçmeye de sevgiliyim ne demekti? Onu kabul etmemiştim ki! ‘’Birincisi seninle sevgili değiliz ve asla olmayacağız. İkincisi bir dahaki sefer yanında ayran da göndert.’’ dedikten sonra telefonu suratına kapattım.
Dürümün afiyetle son lokmasını yerken mesaj atmıştı.
’Fuar için benimle gelmeye hazırlan. Sevgilim olmayan sevdiğim!’
Mesajı okuduğumda hemen yüzümde oluşan gülümsemeyi sildim. ‘’Kendine gel Ahsen. Olmaz. Sizden sevgili olmaz. Uzak dur. Onu üzmemek için uzak dur.’’
Kendime sürekli bunları hatırlatıyordum ama kalbim dinlemiyordu beni.
~~~~
Sabah işe geldiğimde İlhan’da gelmişti. ‘’Ahsen, takip et.’’ dediğinde ardından yürüdüm. Doğrudan Hamit Kılıçhan'ın çalışma odasına çıkmıştık. Hamit Kılıçhan ile Özlem’de içerideydi ve hepsi burnundan soluyordu. Yaptığımız belli ki yerine ulaşmıştı.
Önüme iki farklı tableti koydular. ‘’Bunların açıklaması var mı?’’ diyen İlhan’dı. ‘’Nasıl fark etmezsin?’’
İlk tabletteki habere baktım. Bir resimde ben ve İpek vardık. O kum havuzunda oynarken ben koruması olarak ayakta bekliyordum ama Ümit özellikle İpek’in yüzünün görünmemesine dikkat etmişti ki bu konuda anlaşmıştık.
Diğer resimde Özlem arkadaşlarıyla birlikteydi ve gülüyordu ama bayağı kahkaha atarak gülüyordu. Bütün dişleri görünüyordu.
SORUMSUZ ANNE
Ünlü iş adamı Hamit Kılıçhan’ın kızı, Mahmut Kara’nın gelini Özlem Kılıçhan Kara beş yaşındaki kızını korumasına bırakıp eğlence aleminde keyfine bakıyor.
Altında anneliğini kötüleyen uzun bir yazı vardı. Diğer tablete baktım. Onda sadece İpek ve benim olduğum resim vardı.
EFSANENİN KIZI GERİ DÖNDÜ
Adı efsaneleşmiş, ülkeye altın madalya getiren milli sporcuları yetiştiren ve trafik kazasında kaybettiğimiz dövüş sanatları ustası Arınç Şeker’in kızı Ahsen Şeker ünlü iş adamı Hamit Kılıçhan’ın torununa özel korumalık yaparken görüntülendi. Babasının yetiştirdiği, bir çok alanda siyah kuşak sahibi Ahsen Şeker bir zamanlar aldığı madalyalar ile çok konuşulurken ailesini kaybettikten sonra inzivaya çekilmişti. Kendisinin büyük bir iş adamının yanında bu şekilde işe girmesi acaba efsane geri mi dönüyor diye akıllarda soru işaretleri oluşturdu.
Peki, kendisini ülkemizi temsil ederken görür müyüz?
Tamam son yazdıklarıyla biraz abartmıştı ama neyse artık yazılan yazılmıştı. İki farklı haber yapmasını bilerek istemiştim. Sorumsuz anne haberinin hesabını bana sorarlardı ama efsanenin kızı olarak canımı yakamazlardı çünkü bu haber ülkedeki bir çok gözü bizim üzerimize çevirecekti. İşten kovup tepkileri de alamazlardı. Sadece azarlamakla yetineceklerdi ki o da kabulümdü. Artık Özlem kötü bir anne olarak anılacaktı ve bence onu vurabileceğim an can alıcı yerlerden birinden vurmuştum.
Ailemin hayatı karşılığında bu kadarı bana yetmezdi ama bu daha başlangıçtı. Tek kötü yanı haberle iyice kendimi ifşa etmiş olmamdı. Başka habercilerin yangın meselesini araştırıp bulmasını istemezdim ama riskleri göze almazsam bu yolda ilerleyemezdim.
Yüzüme şaşkın bir ifade oluşturdum. ‘’Kimse yoktu. Eminim.’’ dediğimde Hamit bağırmaya başladı.
‘’Eminsin öyle mi? Biri yaklaşıp fotoğraflarınızı çekiyor ve sen bunu fark etmiyorsun. İşini böyle mi yapıyorsun?’’
‘’Hamit Bey, kimseyi görmedim. Görseydim engel olurdum.’’
İlhan araya girdi. ‘’Güvenlik kameralarından baktık. Fotoğraf çeken her kimse yüzünü saklamayı başarmış. Fotoğrafı üst katın balkonundan çekmiş. Oraya gelip fotoğrafı çekip gitmesi sadece on beş saniye sürmüş. Kameralardan en son otoparka indiğini tespit ettik ama oradan hangi araçla çıktığını bulamadık. ‘’
‘’Lanet olsun.’’ diyen Özlem’in gözleri dolmuştu. ‘’Nasıl anneliğime laf ederler? Kimin haddine!’’ Ağlamak üzereydi ki ilk gözyaşı akmıştı. Gülmemek için yanağımı ısırdım. Acımıyordum. Hak etmişlerdi. ‘’Gözüm görmesin seni. Defol git.’’ dediğinde babası araya girdi.
‘’Kovalım da bütün ülkenin tepkisi üzerimize yağsın. Diğer haberi görmüyor musun? Bence bu haberler onun işi. Aynı fotoğraf iki farklı haber. Kesinlikle onun işi.’’
Hamit'in söyledikleriyle Özlem çığlık attı. ‘’Bul artık şunun kim olduğunu!’’
Bu işi Leyl-ü Nehar’ın üzerine yıkmak benim bile aklıma gelmemişti. Gazetecilerden bilirler diye düşünmüştüm ama neden olmasın? Sonuçta yapan kişi bendim yani Leyl-ü Nehar’dı. Hem böylece üzerimdeki şüpheler biraz daha uzaklaşmış olurdu.
‘’Özür dilerim. Daha dikkatli olmalıydım.’’ diyerek ellerimi önümde birleştirdim ve başımı öne eğdim. ‘’Eğer olayı çözecekse istifa ettiğimi söyleyebilirsiniz.’’
‘’Olmaz. Kimsenin tepkisini çekemem.’’ Hamit Kılıçhan öfkeliydi. Çıkar yol bulmaya çalışıyordu. ‘’Beni iyi dinle. Okan bir fuara katılacakmış, takıları korumak için seni yanında götürmek istemişti onunla git. Bir süre burada göz önünde olma.’’
Pis uyuz babasına söylemişti demek. ‘’Siz nasıl uygun görürseniz Hamit Bey.’’ dedim. Başım hala öne eğikti. ‘’Özlem sen de bir süre evden çıkma.’’ dediğinde Özlem’in telefonu çalmaya başladı. Telefon ekranına baktığında ağlaması arttı.
‘’Al işte kocam arıyor. Ne diyeceğim şimdi ben Korhan’a?’’
‘’Kocanı da sen idare et artık.’’ Babasının sözleriyle odadan çıkıp gitti. Hamit’in bakışları bana çevrildi. ‘’Sen de yıkıl karşımdan. Korumalarımıza güvenemeyeceksek kime güveneceğiz! Bir işe yaramıyorsunuz.’’
Sessizce odadan çıkıp bahçedeki yerime döndüm. İstedikleri kadar azarlasınlar keyfim yerindeydi. Ben kardeşim için gözyaşı dökmüştüm ki acım beni yavaş yavaş yok etmeye devam ediyordu. Özlem sadece anneliğine laf edildi diye ağlıyordu. Bu kadarı acımın bedeli olamazdı. En beterini hak ediyorlardı. Keşke kocası boşayıp velayeti de alsaydı da kızını hiç göremeseydi ama yine İpek’e kıyamazdım. Onun suçu yoktu, masumdu.
Onlarla aramızdaki tek fark bu düşüncelerimizdi. Ben intikam için kötülük yaparken bile masumları düşünüyordum ama onlar masumları gözlerini kırpmadan öldürüyorlardı.
Beklemeye devam ederken telefonum çaldı. Okan arıyordu. ‘’Efendim.’’ dediğimde sesi duyuldu.
‘’Ah be Şeker karıştırmışsın ortalığı.’’
‘’Baban mı aradı?’’ diye sordum.
‘’Evet. O arayana kadar haberleri görmemiştim. Çok istiyordun al bu korumayı ne yapıyorsan yap dedi ben de tamam alırım soyadımızı veririm sorun hallolur dedim.’’ Bir de gülüyordu pis.
‘’Şu an hiç gülmüyorum.’’ dedim.
‘’Sinirlenme hemen. Fuar alanına ayarlamalar için biraz erken gitmeye karar verdim. İki gün sonra yola çıkacağız ve bir hafta orada kalacağız. Ona göre hazırlan.’’
‘’İyi.’’
‘’Umarım uçak korkun yoktur.’’
‘’Yok.’’ Cevapları tek kelimelik vermiştim çünkü Mertol’un bakışları üzerimdeydi.
‘’Görüşürüz Şeker.’’ dediğinde telefonu kapattım.
O bakışlarını üzerimden çekmeden yanıma yürüdü. ‘’Okan Bey kovduğunda seni işe almamalıydılar. Beceriksiz olduğun belliydi.’’
‘’Defol başımdan.’’ Aptal benden kaç kez dayak yemişti farkında değildi.
‘’Kadından koruma mı olurmuş?’’ Her şeye tamam da kadınlığımdan vurmayacaktı işte. Nefret ediyordum bu cinsiyetçi yaklaşımlara. Kolunu tuttuğum gibi geri kıvırdım ve bahçenin duvarına yüz üstü dayadım. ‘’Benimle uğraşma yoksa kötü olur.’’ Başını duvara bir kez vurdurup bıraktım.
Geri çekildiğimde yaptığıma karşılık vermek istedi. Attığı yumruğa havadayken engel oldum ve karnına tekme atarak yere düşürdüm. ‘’Sana benimle uğraşma dedim.’’
Sesimize İlhan koşarak gelmişti. Mertol üzerime gelecekken araya girip engel oldu. ‘’İkinizde kesin yoksa kötü olacak. Mertol inan bana engel olamadıklarından sonra Hamit Bey’in sabrını daha fazla zorlamak istemezsin. Sen de,’’ dediğinde bana baktı. ‘’Bugünkü haberlerden sonra sessiz olsan iyi edersin yoksa kötü olacak.’’
İkimizde öfkeyle arkamıza dönüp ters yönde uzaklaştık.