Story By Yazar Yıldız
author-avatar

Yazar Yıldız

ABOUTquote
Çok okuyan, acemi yazar... ?
bc
SESSİZ ÇIĞLIĞIM! (BE<r>DEL)
Updated at Dec 21, 2024, 13:23
"Bıraksana kolumu be! Sen nerden buldun beni?" diye sitem ettim beni çekiştiren adama. Düşman aşireti geçtim, o benim sevdiğimdi, aşık olduğum adam..."Bırak diyorum sana bırak! Nereye götürüyorsun beni?""Urfa'ya! Daha da soru sorma!"Sormaya ne hacet Barış Ağam! Hayır yani, sen niye geri geldin de kendini bana yeniden hatırlattın ki? Evlendiğin gün bitirmiştim seni kalbimde, niye geldin? Memleketten kaçtım, yüzünü görmeyeyim dedim, o geldi bizatihi gösterdi, gözümün içine soktu suratsız yüzünü! Zaten Barış Ağa'yı gülerken görene aşk olsun! Bunun da neyine aşık olduysam?"Bırak diyorum bırak! Ailem duyarsa seni mahveder bırak!"Kapısı açılan arabanın içine bez parçası timsali fırlattı bedenimi. Acı bir inleyiş dökülürken dudaklarımdan, yan tarafa iterek sağ tarafıma oturdu. Yan yanaydık... Omzu omzuma değiyordu ve öfkeli soluma sesi kulağıma geliyordu. Niye sinirlenmişti ki bu kadar?"Bizimkiler duyduğu an yaşatmayacaklar seni Barış Ağa!" dediğimde "Abinin yaşaması için benimle geliyorsun zaten!" dedi.İşte o an bende çaktı tüm ışıklar. Betim benzin attı, yüreğim sıkışmaya başladı... İşte şimdi tüm raylar yerine oturuyordu!
like
bc
DOĞU'NUN PARLAYAN KARADENİZ YILDIZ'I
Updated at Dec 19, 2024, 13:06
{Bu hikâyede mutsuz sonlar olacaktır. Ona göre başlamanızı tavsiye ederim!} "Var bir çaresi İdris! Kızını oğluma vereceksin!" cümlesinin ardından dünya kadar derdim olsa da, bir derdin dünyalara sığamayacağını düşünememiştim. Ben kendimi bildim bileli sırtımda fındık ya da çay çuvalı taşımışımdır. Karadeniz'de doğmuş, Karadeniz'de büyümüş, burda hayat mücadelesi veriyordum. Uyandığım an dağların yeşillere bürünmüş hali, şehre indiğim an ise mavinin tonlarıyla huzur buluyordum. Doğu'nun ne toprağını bilirim ne de doğan güneşini... Rüzgar nasıl eser, yağmur nasıl yağar görmemişim hiç. Doğdum doğalı yazın Sürmene'nin köyünde, kışın işe şehrinde kalmışım. Ne töre bilirdim ne de adet... Biz de sevdim mi verilir, verilmezse de kaçarlardı. Ardından aileler bir araya gelirdi. Anlaşma olursa barış sağlanırdı, olmazsa ise birbirleriyle görüşmezlerdi. Pekiyi onlar? Beni bu hayata mahkûm edenler? Başkasının günahını benim boynuma hiç acımadan dolayanlardı onlar. Bir gün bir rüzgarla Doğu'ya kadar savrulacağımı bilseydim, ona göre gardımı alırdım..."Asla!" diyerek erkek meclisi adını verdikleri ortama atladım. Benim hayatım hakkında karar alıyorlarsa, benim fikirlerimi duymaları gerekiyordu. Abim bir hışımla ayağa fırlayıp yanıma gelirken ben ise sudan çıkmış balık misali çırpınıyordum. "Asla böyle bir şey olamaz!"Abim yanıma gelmiş, kolumdan tutarken öfke ile baktım gözlerine. Hiçbirisinin beni vermeyeceğini biliyordum ama bu konuyu meclise taşımalarına dahi köpürmüştüm. "Çıkarın şu kızı şurdan! Bunun ne işi vardır erkeklerin içinde!" Baş köşeye kurulmuş adama bakarken saçlarım hızlı nefes alışverişiminde etkisiyle bir ileri bir geri gidip duruyordu yüzümde. "O zaman adam gibi konuşun, kadınları meze etmeyin sofranıza!" diye bağırmamla öfkeyle ayağa kalktı. "İdris, sustur şu dili uzun kızını yoksa ben kökünden keseceğim!" Tam cevap verecektim ki, abim ağzımı kapatıp dışarı çıkarttı. Cümlelerim özgür kalamazken boğulduğumu hissettim ama sığ düşüncelerden ötürü... Kadın susardı dimi? Hayır! Ben bu tabuları çoktan yıkmıştım. Kadın susmaz, hakkını da sonuna kadar arardı. Bahçeye geldiğimizde abim kan ter içinde kalmıştı. "Dur Yıldız, Allah aşkına dur!" diye bağırınca sustum. "İşler sarpa sardı biraz dur! Kimsenin seni verdiği falan yok!" Çaresizce abimin yüzüne bakıyordum."Abi..." dememle ağlamaya başladım. Karşımızda niyetleri çok ciddi bir aile vardı. "Abi seni vururuz diyorlar abi." diyerek bacaklarına doğru düştüm ve kafamı abimin dizlerini koydum. "Seni öldüreceklermiş.""Ayağa kalk!""Sensiz yapamam ben. Abi ben sensiz yapamam!""Ayağa kalk Yıldız!""Ama oraya da gitmem! Gelin olmam o şehre, gelin gitmem o aileye abi!""Sana ayağa kalk dedim Yıldız!" Kollarımdan tutup zorla ayağa kaldırdı ve omuzlarımı dikleştirmeye çalıştı. "Dik duracaksın! Seni kimselere vermem ama dik duracaksın duydun mu? Gerekiyorsa ölürüm ama seni kimselere vermem..."
like
bc
KARANLIĞIMIN ADALET YANI
Updated at Dec 12, 2024, 03:53
"Aile zoruyla evlendirilmiştik, bitti gitti Yağız." dediğimde üstüme yürümeye başladı. Sert duruşu hâlâ ilk gün ki başımı döndürmeye yetiyordu. "O zaman daha çok küçüktük biliyorsun dimi Doğa? Sen 17 ben de 20 yaşındaydım. Şimdi ise sen 24 ben 27..."Adımlarıyla hâlâ beni takip ederken, küçücük odada nereye kaçacağımı şaşırdım. "Hem zorla falan... Birlikte olduk mu, olduk..."Bu adamın amacı neydi cidden? Bunca sene sonra geri gelmesinin nedeni neydi? Yoksa... Yoksa çocuğu mu öğrenmişti. Ama bu imkansız! Ben oğlumu gizli şekilde büyüttüm ve onu herkes kardeşim biliyor. "Neden geldin?" diye sorduğumda yıllar önce de olan, o hiç değişmeyen arsız gülüşünü bıraktı dudaklarında. "Resmiyette ve dini olarak hâlâ karım olduğunu unutuyorsun sanırım Doğa. Gerçi bekar gibi takılıyorsun ama... Ben de bi kendimi hatırlatayım dedim. Hem belki kocanı özlemişsindir." dediğinde dibime kadar gelmişti. Parmak uçlarıyla saçlarımı geri iterek yanağımı okşamaya başladı. Bana dokunduğunda hâlâ içim titriyordu. Hepi topu 6 ay birliktelik yaşamıştık ama bedenine köpek gibi tiryaki olmuştum. "Okumuşsun, avukat olmuşsun." dediğinde yüzünün ciddi ve sert duruşuyla yutkundum. "İnsan haber verirdi dimi karıcığım?" Adımlarımı tekrardan geriye atmaya başladığım sırada bacağım bir şeye değdi ve dengemi kaybedip düştüm. Evet... Şu an tam da salak gibi yatağın üstüne düşmüştüm. Mal gibi kocamın suratına bakarken, üstüme doğru eğilip ellerini iki yanıma bastırdı. Yüzü yüzüme yaklaşınca kokusuyla gözlerimi kapattım. 6 sene öncesine gitmiş gibiydim. Aile zoruyla evlendirilmiştik ama ben Yağız'ı seviyordum, ta ki o güne kadar... Başka sevdiği olduğunu diyerek bir an da çekip gitmişti hayatımdan. Sap gibi, bildiğiniz odun sapı gibi öylece kalakalmıştım hayatın tam ortasında. Zaten gittikten bir ay sonra falan da hamile olduğumu öğrenmiştim. Göktuğ 5 yaşındaydı. Annesi olduğumu biliyordu ama sıkı tembih ettiğim için, başkasının yanında abla diyordu. Gözlerim kapalı şekilde "Yağız çekil üstümden!" diyince ufak bir kahkaha sesi işittim. "Hâlâ etkileniyorsun benden Doğa." demesiyle gözlerimi geri açtım. Ağzımı açmış cevap verecektim ki... "Abla!" sesiyle ne yapacağımı şaşırdım. Göktuğ gelmişti. Uyumuyor muydu bu çocuk ya?...Yağız üstümden kalktı, ben de hemen kendimi düzelttim. "Ee... Efendim ablacım."Göktuğ bir bana bakıyordu bir de babası olduğunu bilmediği adama. Bakışlarımı Yağız'a çevirdim. Göktuğ'a değişik bakıyordu. Böyle ılık ılık..."Abla ben kötü rüya gördüm." diyince yanına gidip bağrıma bastım. Yağız ise yerinde sabitti. Kulağına eğilip "Oğlum biz seninle konuşmadık mı? Kötü rüyalar sadece rüyada kalır. Sen güçlü bir erkeksin, bu yüzden korkmak yok tamam mı?" dediğinde gaza gelerek "Tamam an... abla!" dedi. Neyseki hatasını son an da bile olsa düzeltmişti. Göktuğ odadan çıkarken ben de arkamı döneyim dedim. Dönmemle Yağız'ı k.çımın dibinde bulmam bir oldu. "Hi! Korkuttun Yağız.""Sana çok benziyor." dediğinde korkuyla yutkundum. "K...kardeşim çünkü Yağız. Neyse... Şimdi izin verirsen uyuyacağım. Yarın işe gitmem lazım da...""Sıkıntı yok. Sen üstünü değiş gel, ben yatıyorum." dediğinde ben dumura uğramadım, ben direk dumurun kendisi oldum. "S...saçmalama Yağız. Çocuk var içeride. Görse ne olacak?""Kapıyı kilitleriz." dediğinde üstünü çıkartmaya başlamıştı bilene. "Ne yapıyorsun sen ya? Lütfen çıkar mısın Yağız?" diyerek kapıyı gösterdim. Pantolonunu çıkartırken gözlerimi kapattım. "Oha ama Yağız oha! Sen ne yaptığını sanıyorsun? Çık git odadan!""Görmediğin şey mi Doğa? Şimdi utanıyormuş numarası yapma. İkimizde keyif alarak yapıyorduk hatırlarsan. Hem belki özlemişsindir he..." dediğinde sinirle soludum. "Sabır sabır... Hadi Yağız Alaca! Hayde dışarı..." Gözlerimi açmaya cesaret edemiyordum. "Of amma naz yaptın he!" dediğinde yatağa atlama sesi geldi kulağıma. "Aç gözlerini aç! Giyiniğim merak etme."Hafif şekilde aralayıp baktığımda öküz gibi yatakta yattığını gördüm. Bu adamda B12 eksikliği falan vardı sanırım. Başkasını sevdiğini söyleyerek beni terk eden o değilmiş gibi buraya gelip, onunla aynı yatağa falan gireceğimi mi sanıyor? Hem aradan 6 yıl geçmiş... 6 koca yıl ya! Ne aradı ne de sordu beni... Şimdi hiçbir şey olmamış gibi geri gelemez!Yataktan yastığı alarak kapıya doğru ilerledim. "Nereye gidiyorsun?" dediğinde "Senin olmadığın bir yere!" diye bağırarak kapıya doğru ilerliyordum ki, hızlı şekilde kalkarak önümü kesti. "Korkma dokunmayacağım sana Doğa. Altı üstü bir gece yani.""Altı üstü bir gece öyle mi? Altı üstü altı senede ben geceleri tek başıma uyurken nerdeydin acaba?" diye bağırıp yastığı yüzüne doğru fırlattım. "Şimdi karşıma geçipte hiçbir şey olmamış gibi bana davranma Yağız!" dediğimde gözlerinin dudaklarımda olduğunu gördüm. "Şimdi yıllar önce hangi deliğe girdiysen, yine o deliğe s.ktir git!" diye bağırınca anlık gelişen olayla yüzümün iki yanından tutarak dudaklarımı rehin aldı.
like
bc
Ya "GONCA GÜL" yahut diken (Tamamlandı)
Updated at Oct 13, 2024, 05:58
Bu hikâye iki farklı yörenin hikayesi. Törelerin birbir içine geçtiği, kalplerin birleşeceği bir hikaye.... ... Babaannem hep derdi. "Sevdiğinizle değil, sizi sevenle evlenin." diye. Onu o zamanlar hiç anlamazdım, hatta kızardım. "Bu bizi sevene haksızlık olmaz mı babaanne? Aklımızda başkası varken, şerefsizlik olmaz mı?" derdim. "Sevdiğin seni bırakırken, seven bırakmaz kızım." derdi. Doğru söylüyordu... Ben asla bırakmazdım. Ben bırakmadım... Oysaki ben onunda beni sevdiğini düşünürdüm hep. Aşk gözümü o kadar çok kör etmişti ki, günün birinde sap gibi ortada kalacağımdan habersiz düğün hayalleri kuruyordum. Bu koca şehir bir sürü insanı içine almıştı da, bi benim küçük aşkımı sığdıramamıştı içine..."Hani seviyordun, hani evlenecektik hayvan herif!" diyerek göğsüne iki sert yumruğumu indirdim. "Bitti Gonca, anlıyor musun bitti! Bırak peşimi, ben sözlü bir adamım artık!""Allah senin belanı versin Yağız!" Suratına indirdiğim tokat ve yüzüne tükürmemle beraber masanın üstündeki çantamı da alarak uzaklaştım. Seven terk eder miydi, seven aldatır mıydı? Ben hayatın toz pembe olmadığını aldatıldığımı öğrendiğim gün anladım. Tam da o gün büyümeye, olgunlaşmaya başladım. Evleneceğim diye aileme tanıttığım adam evleniyordu, ama benimle değil. Hayatımın çöküş dönemini yaşıyordum ve enkazım çoğu kişiyi içine alacak kadar büyüktü. Boğazımdan geçen tek şey; yediğim kazıklardı. En yakın arkadaşım Gül'le benim hikayeme üzülürken, asıl berbat olanın onun yaşayacakları olduğunun farkına varamadık. Ta ki o güne kadar..."Efendim Gül?" Nefes nefese kalmış sesi bir şeylerin ters gittiğini bangır bangır bağırıyordu. "Gonca!" dedi ve durdu. "Gonca Ozan evleniyor." Farklı isimler, aynı kaderler... Gül sevdiğini başkasının koynuna yollarken, kuma olacağından habersiz şekilde hâline ağlıyordu. Bilmiyordu... Asıl zehrin o adamda olduğunu bilmeden seviyordu... Gonca, Gül, Ömer ve Ozan... 4 gencin imkansız aşklarını anlatan bir hikâye... Bu hikâyede çok yanan olacak... Ama en çokta sevenler küle dönüşecek.Her yaranın bir merhemi vardır derler. Pekiyi aşkın, onun da bir merhemi var mıdır acaba?
like