bc

DOĞU'NUN PARLAYAN KARADENİZ YILDIZ'I

book_age18+
487
FOLLOW
10.3K
READ
stepfather
heir/heiress
kicking
campus
musclebear
like
intro-logo
Blurb

{Bu hikâyede mutsuz sonlar olacaktır. Ona göre başlamanızı tavsiye ederim!}

"Var bir çaresi İdris! Kızını oğluma vereceksin!" cümlesinin ardından dünya kadar derdim olsa da, bir derdin dünyalara sığamayacağını düşünememiştim. Ben kendimi bildim bileli sırtımda fındık ya da çay çuvalı taşımışımdır. Karadeniz'de doğmuş, Karadeniz'de büyümüş, burda hayat mücadelesi veriyordum. Uyandığım an dağların yeşillere bürünmüş hali, şehre indiğim an ise mavinin tonlarıyla huzur buluyordum. Doğu'nun ne toprağını bilirim ne de doğan güneşini... Rüzgar nasıl eser, yağmur nasıl yağar görmemişim hiç. Doğdum doğalı yazın Sürmene'nin köyünde, kışın işe şehrinde kalmışım. Ne töre bilirdim ne de adet... Biz de sevdim mi verilir, verilmezse de kaçarlardı. Ardından aileler bir araya gelirdi. Anlaşma olursa barış sağlanırdı, olmazsa ise birbirleriyle görüşmezlerdi. Pekiyi onlar? Beni bu hayata mahkûm edenler? Başkasının günahını benim boynuma hiç acımadan dolayanlardı onlar. Bir gün bir rüzgarla Doğu'ya kadar savrulacağımı bilseydim, ona göre gardımı alırdım..."Asla!" diyerek erkek meclisi adını verdikleri ortama atladım. Benim hayatım hakkında karar alıyorlarsa, benim fikirlerimi duymaları gerekiyordu. Abim bir hışımla ayağa fırlayıp yanıma gelirken ben ise sudan çıkmış balık misali çırpınıyordum. "Asla böyle bir şey olamaz!"Abim yanıma gelmiş, kolumdan tutarken öfke ile baktım gözlerine. Hiçbirisinin beni vermeyeceğini biliyordum ama bu konuyu meclise taşımalarına dahi köpürmüştüm. "Çıkarın şu kızı şurdan! Bunun ne işi vardır erkeklerin içinde!" Baş köşeye kurulmuş adama bakarken saçlarım hızlı nefes alışverişiminde etkisiyle bir ileri bir geri gidip duruyordu yüzümde. "O zaman adam gibi konuşun, kadınları meze etmeyin sofranıza!" diye bağırmamla öfkeyle ayağa kalktı. "İdris, sustur şu dili uzun kızını yoksa ben kökünden keseceğim!" Tam cevap verecektim ki, abim ağzımı kapatıp dışarı çıkarttı. Cümlelerim özgür kalamazken boğulduğumu hissettim ama sığ düşüncelerden ötürü... Kadın susardı dimi? Hayır! Ben bu tabuları çoktan yıkmıştım. Kadın susmaz, hakkını da sonuna kadar arardı. Bahçeye geldiğimizde abim kan ter içinde kalmıştı. "Dur Yıldız, Allah aşkına dur!" diye bağırınca sustum. "İşler sarpa sardı biraz dur! Kimsenin seni verdiği falan yok!" Çaresizce abimin yüzüne bakıyordum."Abi..." dememle ağlamaya başladım. Karşımızda niyetleri çok ciddi bir aile vardı. "Abi seni vururuz diyorlar abi." diyerek bacaklarına doğru düştüm ve kafamı abimin dizlerini koydum. "Seni öldüreceklermiş.""Ayağa kalk!""Sensiz yapamam ben. Abi ben sensiz yapamam!""Ayağa kalk Yıldız!""Ama oraya da gitmem! Gelin olmam o şehre, gelin gitmem o aileye abi!""Sana ayağa kalk dedim Yıldız!" Kollarımdan tutup zorla ayağa kaldırdı ve omuzlarımı dikleştirmeye çalıştı. "Dik duracaksın! Seni kimselere vermem ama dik duracaksın duydun mu? Gerekiyorsa ölürüm ama seni kimselere vermem..."

chap-preview
Free preview
1. YILLAR SONRA GÜNDEME GELEN İSTEME...
Yıldız'dan... Karadeniz'in hırçın kızı Yıldız'dım ben! 22 yaşıma kadar yazın sırtımda çay ve fındık çuvalları, kışın ise odun çuvalları olurdu. Trabzon'un her karış toprağını adım adım gezmişimdir. Gel diyince gidilen, git diyince ardıma dahi bakmadan ortamı terk eden kızdım. Ailemle birlikte yaşamaya devam ederken, büyük abimin inadından ötürü peşinden gittiği sevdası yüzünden hayatım tepetaklak olacaktı. Sırtımdaki çuvalların yerini dertlerim alacaktı. Ben atmaya çalıştıkça onlar yükü çoğaltarak koyacaklardı üstüme. Sanki kocaman kâbusun içine düşmüştüm ama elimden tutanlar benden epeyce uzaktaydı. Çığlıklarım yeşil dağlarımıza dalgalar hâlinde yayılırken, bir sabah Doğu'nun topraklarında uyanacağımı bilmiyordum. *** "Rahat dur daa abi!" Küçük abim bana bulaşmaktan keyif alırdı. Hatta benimle uğraşmadan işe dahi gidemezdi. "Of abi! Saçımı başımı dağıttın of!" "Sus kız! Abiye karşılık verilmez." diyerek yanağımdan öpücük alarak kapıdan çıktı. "Kapat kapıyı abi." dediğimde bilerek açık bırakarak koşarak çıktı. Hepsi mi aynı olurdu? Yataktan kalkarak duş aldım ve üstümü giyerek odadan dışarı çıktım. Havalar buz gibiydi ama yine de dışarı çıkmaktan geri duramıyordum. Aslında ben içeride kalamıyordum. Merdivenlerden aşağı inecekken, gelen bağırış sesleriyle durdum. "İsteduk kizi Toprak! Vermeduler anlay misun!" Yine mi aynı konuydu? Artık sahiden de sıkılmıştım. Yavaş yavaş aşağı inip kenara çekildim ve kavgayı sadece izledim. "Bak Toprak! Bağa bak bağa!" diyerek abimi yakasından aldı. Annem nerdeydi acaba? Şimdiye kadar oğlunu çoktan korumaya almış olması lazımdı. Derin soluk alarak izlemeye devam ettim. "Gidup isteyelum dedun, isteduk! Vermeduler lan vermeduler! Ne isteysın oglum bendan? Sen da hiç mi gurur yok lan!" demesiyle tokatı indirdi. Tek kaşımı kaldırıp 'oh' dercesine baktım. Haketmişti çünkü. Tüm kültür farklılıklarına rağmen gidip istemişti babam ama vermemişlerdi. Daha ne yapacaktık acaba? Ayaklarına mı yapışacaktık? "Yeter baba yeter! Seviyorum diyorum neyini anlamıyorsunuz?" İşte şimdi araya girmem lazımdı. "Seviyorsan git kızı ikna et abi! Ne diye gelip gidip bize sataşıyorsun? Babam senin oyuncağın mı? Bu adamın gururu yok mu he?" dediğimde babam sakinleşerek uzaklaştı. "Bacun bile akıl ediy, sen edemeysın!" Babam üstüne tükürdüğünde artık ileri gittiğine kanaat getirdim. "Baba yeter daa! Tamam işte, o da seviyor diye çırpınıyor." "Habunun neresu çurpuniy? Bir fuşki ettuğu yok bunun Yılduz! Kaybol la gözümün onunden!" Abim omuzları düşük şekilde giderken, aşkının büyüklüğünden ötürü yaptığını biliyordum. Ben de peşinden gittim. Omzundan tutarak kendime çevirmemle bana sarılıp ağlamaya başladı. Ne yapacağımı şaşırmıştım. 22 yıllık hayatımda abimi bir kaç sefer ağlarken görmüştüm. "Evlendirecekler kızı Yıldız." dediğinde yutkunamadım. Demek bu yüzden günlerdir konuyu sıklaştırmıştı. "Kızı sevmediği adama verecekler bacım. Benim sevdiğim kadın, başkasının koynuna..." dedi ve sustu. Bir anda benden ayrılarak uzaklaştı ve 'affet' dercesine gözlerime baktı. "Bir gün bu yaptıklarımı çok iyi anlayacaksın Yıldız. O gün geldiğinde beni affet olur mu?" demesiyle çıktı gitti. 'O gün geldiğinde beni affet olur mu?' Zihnimde yer edinen cümle ne manaya geldiğini sorgulattı bana ama anlam veremedim. Hangi gün gelecekti? Ben neyi affedecektim ki? "Abi dur!" diyerek peşinden koştum. Cevabını öğrenmem lazımdı. "Sana diyorum abi dursana! Hangi günden bahsediyorsun? Ne yaptın da affedeceğim seni?" Koluna yapıştığımda kendime çevirdim. Yüzüme bile bakamıyordu ve artık korkmaya başlamıştım. "Sana soruyorum abi!" "Sorma Yıldız! Sadece şunu bil ki, senin bu bencil abin kendisi için herkesi yakacak." Tekrar yoluna döndüğünde "Benim abim beni tehlikeye atmaz Toprak Kurt! Benim abim beni üzecek bir şey asla yapmaz!" Yerinde durdu ve ben de hızlıca yanına gittim. Yüzünü yüzüme çevirdiğinde kollarımı kavrayıp silkeledi. "Yapmak zorundayım! Beni anlıyor musun Yıldız? Kalbimin kapısını açan o kadın için yapmak zorundayım!" "Niye niye?" diye bağırdığımda o da bağırarak "Çünkü onun başka adamla evlenmesine bu gönlüm de vicdanım da razı gelmiyor! Öldürürler lan kızı!" demesiyle durdum. "Sana ne sana ne! Kızdan sana ne abi! Olmuyorsa önüne bak, olmuyorsa zorlama!" "Öldürürler diyorum! Neyini anlamıyorsun lan?" "Niye? Niye öldürecekler niye?" "Çünkü ilkini aldım ben o kızın! Kız hamile hamile!" demesiyle irkilerek bir kaç adım geri gittim. "Anladın mı Yıldız? Şimdi beni anladın mı?" Canı çıkacak derecede bağıran abimin yaptığı pisliğin örtülecek tarafı dahi yoktu. "Sen... Sen zina mı işledin?" dememle ondan tiksindim. "Sen bunu nasıl yaparsın abi? Böyle mi gördük ailemizden?" "Sus! O nasıl laf öyle? İmam nikahımız vardı bizim." Şu olayda sevindiğim şey vardı en azından. Ne olursa olsun, zinaya bulaşmamıştı ama olayları b.ka sardırmış. Arkamı dönmüş giderken tuttu ve kendine çevirdi. "Kimseye söylemeyeceksin Yıldız! Ne anama ne babama ne de Kuzey'e anladın mı?" Cevap veremedim çünkü hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının farkındaydım. "Sana diyorum duydun mu?" diye bağırınca ben de bağırdım. "Bırak beni tamam!" İkimizde yolumuza devam ederken, bu konunun benimle olan bağlantısını anlamaya çalıştım ama kafamda kodlayamıyordum. Toprak abim niye bana öyle demişti? Affeden taraf niye ben olacaktım ki? Evden içeri girmeden kapının önünde bir kaç dakika oturup hayatımı sorguladım. Ne güzel bir kaç aya babama Furkan'dan bahsedecektim. Evlilik yolunda ilk adımımızı atacaktık. Şimdi nerden çıktı bu konu tekrardan yüzeye? "Habu telefon kimun? Çalacağum onu yere! Kime diyrım?" Babamın sesiyle ayağa kalkıp içeri girdim. Telefon babamın elindeydi ve benimdi. "Gereksuz abin aray!" Telefonu sertçe elime koyarak yukarı çıktı. Daha az önce ayrılmıştık, ne diye arıyordu ki? "Efendim abi?" diyerek açtım. "Beni affet Yıldız! Hayatının içine s.çtığım için beni affet! Anamlara söyle, bir kaç gün yokum, merak etmesinler beni. Dıt dıt dıt..." Sesinin ardından telefonu kulağımdan çektim. Hemen geri aradım ama kapatmıştı. Kaçıracaktı! Yemin olsun ki kızı kaçıracaktı ama bunun benimle ne alakası vardı? Allah'ım kafayı yiyeceğim! Sahiden de ben bugün kafayı peynir ekmekle yiyeceğim!

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

CEHENNEM ÇUKURU

read
7.4K
bc

TUTKUYA TUTSAK (+18)

read
30.0K
bc

Patika

read
7.7K
bc

Gökten Düşen Aşk

read
3.4K
bc

A D A M

read
3.6K
bc

Genç Polisler

read
1K
bc

Kara Kutu

read
4.0K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook