KARANLIK YEMİN +18Updated at Dec 10, 2024, 14:09
Mardin’in taş duvarları, sabahın ilk ışıklarıyla sararmış, soğuk rüzgarla titreşen ağaçlar gölgesinde geçmişin karanlık sırlarını saklıyordu. Zeynep, sokaklarında büyüdüğü bu şehri, artık bir hapishane gibi hissediyordu. Karanlık, ona ne kadar aşina olmuşsa, bu toprakların soğukluğu da o kadar tanıdıktı. Bir zamanlar özlediği özgürlüğü, bu dar sokaklarda her adımında biraz daha kaybediyordu.Zeynep’in elleri, duvarların köşelerine değerek ilerlerken içindeki öfkeyi bastırmaya çalışıyordu. Öfke, hep var olmuştu; ama bugün, tam anlamıyla alev almıştı. Hayatını değiştirecek olan o adamı düşündü, Ali’yi. Uzun yıllardır görmek istemediği, görürse bile son bir kez bakıp bir daha hiç düşünmeyeceği adam. Ama o, hayatına geri dönmek zorundaydı. Hem de bir ömür boyu…Zeynep’in kaderini, bir gece vakti karanlıkta kaybolan ve günler sonra cesedi bulunan bir adam belirlemişti. Kardeşi, yıllar önce, bir sabah ansızın kaybolmuş, ailesi gözyaşları içinde onu ararken, bir nehrin kenarında bulunmuştu bedeninin parçalanmış hali. Nehrin kenarındaki o güneşsiz, soğuk sabah, Ali’nin öfkesinin ilk kıvılcımını ateşle sarmıştı. Kardeşi, katillerin kimliği asla bilinmeden ölmüş, ardında yalnızca bir boşluk bırakmıştı. Ve Ali, o günden sonra, gözlerinden bir öfke eksik olmayan bir adam haline gelmişti.Zeynep’in ailesi, o katillerin arkasında olduğuna inanıyordu. Kardeşi öldürülmüştü; fakat, bir suçlu, bir hedef gösterilememişti. Ali, her geçen gün, acısını içindeki karanlık duygularda büyütmüş, Zeynep’in ailesinin bu cinayetin ardındaki gölge olduğuna inanarak, her geçen gün öfkesini katlamıştı.Ali’nin gözleri, yıllar sonra karşısında durduğunda bir değişim göstermedi. O eski, güvenli halini kaybetmişti. Zeynep’in gözleri ise yıllarca bastırdığı içsel direnişi ve isyanı gösteriyordu. Bir zamanlar sevdiği adamın şimdi soğuk ve acımasız bakışları arasında, ona yaklaşmanın tek yolu bu olacaktı. Töreler, onlara karşı sessiz bir yeminle zorlama yapıyordu. Yemin ki, bu yemin, bir insanın içindeki son gücünü alıp, karanlık bir yolu aydınlatacaktı.“Beni öldürmedin, ama ben seni yaşatmayacağım,” dedi Zeynep, tüyleri diken diken eden bir soğuklukla.Ali, bu kelimeleri duyduğunda, geçmişte bu kadına beslediği derin sevdanın artık öfke ve acıya dönüştüğünü hissetti. Eskiden kalbinin derinliklerine kadar girebilen Zeynep, şimdi onun içindeki her şeyi yok etmeye gelmişti. Ancak o da bir kez, bir zamanlar sevdiği bu kadının da aynı karanlık yolda olacağını biliyordu. Artık ne birbirlerine ne de geçmişe dair hiçbir şey kalmamıştı.Zeynep, Ali’ye doğru adım attığında, ellerindeki zincirlerin, hayatını bağladığı bu soğuk şehirdeki her şeyi hatırlattığını düşündü. O zincirler, bir zamanlar sevgiyle örülmüşken şimdi nefretle sarılmıştı. Ali’nin gözleri, onu kendisine ait kılmak için yemin etmişti. Ama Zeynep’in de aynı yemini var, her adımda, her nefeste bu yemin büyüyordu. Töreler, onların ruhlarını parçalarken, bu acımasız oyunun kurallarına uymak zorundaydılar.Ali, Zeynep’in adımlarını izlerken, gözlerinde bir zamanlar kurduğu hayalleri kaybetmişti. Zeynep, ona ulaşacak tek kişi değil, aynı zamanda tüm ailesinin, tüm hayatının sona erdiği kişi olacaktı. Ne kadar uğraşsa da, her şeyin bir bedeli vardı. Bu bedeli almak için, Zeynep’le evlenmek zorundaydı. Ve o evlilik, intikamın başlangıcı olacaktı.Bir zamanlar sevmişti, ama şimdi, sadece bir yemin vardı. Ve o yemin, karanlık bir yolun başlangıcına işaret ediyordu.---