KEK SEVDASI

1168 Words
Sevgili olduktan neredeyse bir yıl sonra onu sevdiğimi anlamıştım. Bir yıl nasıl geçmişti? Bana kendini nasıl sevdirdi? Sanırım bunları da anlatmam lazım. Her şeyi başa almak yaptığım salaklıkları görmek için en iyisi sanki. İlişkimiz çok güzel gitmişti aylarca. Ben okuldan çıktığımda beni almaya geliyordu eğer İzmir' deyse. Uzun uzun yürüyorduk. Yorgun oluyordum ama maddi durumu iyi olmadığı için hiçbir yere oturmak istemiyordum. Zaten Diyarbakır' a gidip gelirken epey masraf oluyordu ona. Bir bardak çay bile ona yük olur gibi geliyordu. Zaten yol pahalıydı. Görüntülü konuşuyorduk ama bu ona yetmiyordu. Ne zaman işleri durgunlaşsa atlayıp bir otobüse geliyordu. Görüntülü konuşurken görüyordum bazen çalıştığı marangoz atölyesini. Küçük şirin bir yerdi. Zaten ona inanmamdaki en büyük etkenlerden biri de buydu. Genelde gece konuşuyorduk ama. Ben öğrenciydim o işçiydi. Gündüz yoğun oluyorduk ikimizde. Veterinerlik zor bölümdü. Hayvanları seviyordum ama onları kesmek zorunda kalmak benim için zordu. Profesyonel davranmaya çalışmak için kendimi ekstra zorluyordum. Mesela ben Veteriner olmak istiyorum diye o masum kurbağanın ne suçu vardı? Genelde kurbağa seçilmesinin nedeni çok sevilen bir hayvan olmamasıydı sanırım ama bu bende geçerli değildi. Ben daha çocukken bile gittiğimiz piknikte yılanın çıkardığı deriyi bulup ayaklarım su toplayıncaya kadar o civarda sevmek için yılanı aramış biriydim. Kalbimde her hayvana yer vardı. Bazı böcekler hariç. Bazıları tedirgin ediyor ne yapayım? Tuğkan' ın annemler tuttuğum evi biliyor çat kapı gelebilirler diye ev sahibimi dövüp beni evden çıkmak zorunda bıraktığı dönemde müstakil bahçe içinde eski bir ev bulmuştu bana. Yakınında ev yoktu ki sesim duyulmasın. Uyguladığı şiddeti gören olmasın. İşte o evde yavru bir fare gelmişti. Eskisi gibi değildim o dönemde. Yemek falan yapmıyordum. İçimden hiçbir şey gelmiyordu. Eve fareyi beslemek için ekmek, bisküvi falan alıyordum. Onu sevmiştim. Konuşuyordum onunla. Tabii bu bile battı Tuğkan' a. Hayvan yemek için hevesli hevesli geldiğinde üzerine bastı. Hiç acımadan. Neyse. Hayvan sevgimin bir sınırı yoktu benim. Kaç kez ısırıldım, tırmalandım bilmezdim bile. Hiçbir hayvandan korkmazdım. Hakan' la aramızda bunun esprisi vardı. Hakan askerlik bitince kaptan olacaktı. Bazen eşlerini yanında götürebiliyorlardı. Hangi ülkeye gitmek istediğimi sorduğunda Afrika' ya demiştim. Afrika' ya gidip eğer imkan olursa safariye katılmak isterim. Zengin falan değildi. Kaptan olunca iyi kazanacaktı ama bizim para hesabımız yoktu. Biz sadece aile kurmak istiyorduk. " Seni dünyanın her yerine götürürüm ama Afrika' ya safariye asla. Kızım sen zayıf bir aslan görürsen yazık ne kadar aç beni yesin de doysun der atlarsın. Sana güvenmiyorum bu konuda. " derdi. Gülerdik. Yapmam diye garanti vermezdim ama. Bir zamanlar kocaman bir kalbim vardı ve içine çok fazla canlı sığıyordu. Baran' da hayvan sevgimi öğrenmişti. Zaten düzgün kullanmadığı bir sosyal medya hesabı vardı. O hesapta iki üç tane av fotoğrafı vardı. Benim için kaldırmıştı. Ava gitmeyi de bıraktığını söyledi. Bu benim için çok güzel bir şeydi. Bazen pikniğe gidiyorduk. Çocuklarla top oynuyordu. Onu izliyor, hakemlik yapıyordum. " Ben oyun oynadığım için çok dayak yedim. Bizim köy küçük bir köy. Kurşun sesleri eksik olmazdı. Dağ köyü sonuçta. Teröre yakındı. Kör kurşunla ölen arkadaşım oldu benim. O yüzden annem ne zaman top oynamak için kaçsam eve geldiğimde beni döverdi. " demişti ve ben çok üzülmüştüm. " Biraz da çocuklara imkan ver. Bacağın kadar yoklar Baran. Hile oluyor yaptığın. " dediğimde ayağında topla durakladı. " Banane. Yeniyoruz işte. Benim takımımdakiler de çocuk değil mi?" Onlarda çocuktu ama işte Baran sayesinde onun takımı on sayı fark atmıştı. Diğer çocuklar üzülüyordu. " Baran!" " Banane. " " Peki. Ben gidip kek yapayım. Kaybeden takıma kek vereceğim. " " Kazanana verilir kaybedene değil ki. " " Keki ben yapmıyor muyum? Kime istersem veririm. Ben kaybedene vermek istiyorum. " Eve gittim. İki ayrı çeşit kek çırptım. Fırına attım. Döndüğümde işler değişmişti. Baran tekti, diğer çocuklara karşı oynuyordu ve yeniliyordu. Beni gördü. Gülümsedi. " Hazır mı kek? Bak yeniliyorum ben. Moralim bozuk. Kek moralimi düzeltebilir. " Çocuk gibiydi. Bunu sadece bana karşı yapabiliyordu biliyordum. Herkese karşı ağır abi bir tavrı vardı. Ayrıca yaptığım hiçbir şeyi paylaşmayı sevmiyordu. Bunun için kuzenini dövdüğü bile oluyordu. Onlar böyle anlaştığı için karışmıyordum. " Pişmek üzeredir. " Kek hazır olunca içeri gittim. Birini getirdim. Baran' a verdim. Teyzesine götürmesini söyledim. O gidince diğerini çocuklara verdim ve Baran' ın teyzesine gittim. Baran yüksek sesle teyzesiyle konuşuyordu. Beni görünce elimi tuttu. Yanına çekti. Bir şey oluyordu ama Kürtçe konuştukları için ne konuştuklarını anlamıyordum. Teyzesi elimize bakıp daha yüksek sesle konuşmaya başladı. Teyzesinin karşısında el ele durmak hoşuma gitmiyordu. Büyüktü sonuçta ama elimi bırakmıyordu. Çaresiz bir şekilde Fırat' a baktım. Sonra dedi ağzını oynatarak. Yemek sofrası kurulmuştu yere. Baran beni çekiştirip yanına oturttu. Onlarda böyle bir şey yoktu. Bekar kızla erkek yan yana oturamazdı. Fırat' a kız istemişlerdi. Sözlüydü ama onlar bile yanyana oturamazdı. Evlenmeden olmazdı. Teyzesi bana düşmana bakar gibi bakıyordu. Yine de yemek koydu. Yardıma kalkmak istedim ama Baran hala bırakmıyordu. Yemekten sonra ailemi bahane ederek eve geçtim ve Fırat' a mesaj attım. " Ne oluyor Fırat?" yazdım. " Baran eve geldiğinde annem onun annesiyle konuşuyordu. Ona sinirlendi. " " Ne dedi ki annen?" " Kusura bakma Elif. Yani söylemesi biraz zor. Annem biliyorsun tuhaf bir kadın. Baran' ın annesine ' Senin oğlan elden gidiyor. Benim Fırat' ın da peşinde dolandı bu kız çok şükür ben oğlumu yedirmedim. Başını bağladım. Sende tez vakitte oğlunu kurtar kız dibinden ayrılmıyor. " dedi. Ben tam müdahale edecektim Baran duydu. " Ben bu kızı seviyorum nasıl böyle bir şey söylersin hakkında. Onca işine koşuyor senin. Yediğin şeylerde kızın emeğinin hakkı var. Yaptığın ayıp. Onu yanından ayırmayan benim. " dedi. O yüzden yapıştı eline. Sonra işte annemde; " Baran kız Türk. Sizin aile Türk kız almaz. Kızı yanında gezdirip durma. Ona da yazık sana da. " dedi. Baran' da sinirle; " Beni sinir ederseniz bugün evlenirim Elif' le. " dedi işte. Başka bir şey sormadım. Şok olmuştum. Sonra Baran' la konuştuğumuzda bana ters ters baktı. İlk kez ters bakıyordu. " Bana o herifin adresini ver. " dedi. " Veremem. Gerçek adını bile vermem sana Baran. " Evet adını bile söylememiştim. " O adamın senden aldıklarının hesabını birinin sorması lazım. Şu haline bak. Sadece sinirle evlilik lafı ettim diye rengin attı resmen. Çocukları seviyorsun, onlar sana bayılıyor ama ben evlenmem anne olmam diye tutturmuşsun. O herifin yenilmez olduğunu anlamak sana iyi gelecek. Sen ver şunun adresini. " " Hayır Baran. " " Eylül ben sokaklarda büyüdüm. Dayak yiyecek değilim. " " Bunu biliyorum. Adil bir dövüş olsa onu yenersin ama o adil dövüşecek biri değil. " Aslında sırf gururu incinmesin diye öyle demiştim. Benim gördüğüm Baran o kadar hassastı ki Tuğkan' ı dövmesine ihtimal vermiyordum. Gerçi Tuğkan' da kalkıp yumruk yumruğa kavga edecek değildi. Öldürüp gömerdi bir yere. İşte Baran' la bir yıllık ilişkimizdeki tek kavga konusu da böyle açılmış oldu ilk. Tuğkan' ın adresini ver, vermem. " Adam seni zorla iki yıl tutmuş, zayıf noktasını, nerede nasıl korumasız olacağını, her şeyini bilirsin sen. Söyle bana gidip sana yaptıklarını burnundan getireyim. " diyordu. Sevdiği kızın canını yakan adamı dövmek istemesi normaldi. Böyle düşünüyordum. Diyorum ya salaktım. Çok salaktım. Yıllar sonra bile Baran o dönemde beni sevdi mi yoksa sevmedi mi anlayamayacak kadar salaktım. Kendi anladı mı onu da bilmiyorum aslında. Belki de bu sorunun cevabı onda bile değildi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD