Ah uykusuz geceler. Eğer İzmir' e gelemiyorsa bilgisayar başına geçerdik. Kamerayı açıp sabaha kadar sohbet ederdik. Bir de oyun tabii. Arkadaşları ile bir sitede batak, okey falan oynuyordu. İyiydim oyunlarda. Babam kahveye çok giden biriydi. Annem beni babamı çağırmaya gönderirdi. Babamın arkadaşlarından kim boştaysa, oyun oynamıyorsa o beni oyalardı babamların oyunu yarım kalmasın diye. Sayı saymayı, toplama yapmayı iskambil kağıtları ile öğrendim ben. Çaylar, oraletler, kolalar, sandviçler. Hepsi havada uçardı. Tek çocuk olduğum için babamı çağırmaya gidecek bir erkek yoktu evde. Dört yaşımda başlamıştım gitmeye ve kahvenin maskotu olmuştum. Benim sevdiğim oralet az kaldıysa kimseye verilmezdi. Yaşım altı falan olduğunda tuvalete giderken " Elif şu kağıtları tut bak bunları at, şundan gelirse al yerden. " diye başladılar beni dahil etmeye. Sonra da neredeyse bütün oyunları öğrettiler. Sıcak samimi bir mahallede yaşıyorduk, herkes birbirini tanıyordu. 14 yaşıma kadar elimi kolumu sallayarak girdim kahveye. Okuldan dönerken gördüler mi " Gel kız tost yaptım sana. " falan derdi çalışanlar bile. Aynı şekilde mahallenin futbol takımının da maskotuydum. Babam iyi futbol oynardı. Transfer teklifi bile almış zamanında ama annem izin vermemiş. Babamda amatör ligdeki mahalle takımında oynamaya devam etmiş. Futbolu da öyle öğrenmiştim. Babamla antrenmanlara gide gele. Evin hem kızı hem oğlu, girdiği ortamların maskotu bıcır bıcır bir çocuktum yani. Her zaman enerjimin yüksek olduğunu söylerlerdi. Hangi ortama girersem gireyim enerjiyi yükselttiğimi.
Baran' da severdi oyunları. Arkadaşları ile oynardı. Sonra amcası bir oyun sitesi açtı. Bu tür oyunların internet üzerinden oynandığı bir site. O zamanlar moda gibiydi bu. Baran benimle görüntülü konuşurken bir yandan da sitede dururdu. Kontrol ederdi. Yetki vermişti amcası. Küfür falan ederse siteden atıyordu. Şikayetleri görmek için sitede duruyordu uyuyuncaya kadar. Oynamayı bildiğimi öğrenince sende gel demişti. Oyunların çoğu iki kişi oynanmadığı için arkadaşları ile tanıştırdı beni. Selman, İrfan, Ali, Mehmet, Şervan, Hamza ve Serhat ile böyle tanıştım. Aslında hem arkadaş hemde akrabaydılar. Bir de amcası Nejat ile. Amcası Baran' dan sadece yedi yaş büyüktü. Amcası beni de sitede yetkili yaptı. Sitede fazla oyuncu yoktu ilk zamanlar ve erkekler çoğunlukta olduğu için gelen kadın üyelerde bir süre sonra rahatsız olup gidiyordu. Ders saatlerim dağınık olduğu için fırsat buldukça siteye girip duruyordum. Baran' ın arkadaşları önce beni idare etmeye çalıştı ama oyunda iyi olduğumu fark edince benimle ortak olup sitedeki diğer üyelere iddia falan teklif etmeye başladı. Hepsi yenge diyordu amcası ise gelin. Baran onlar başka türlü hitap etmeyi bilmez dediği için aldırmıyordum. Bir süre her şey normal gitti. Sonra bir gün İrfan " Yetkili hesabına sürekli şikayet geliyor. Oyun uzuyor yenge. Sana bir yedek hesap vereyim de birileriyle iddiaya girdim bizim buradan. Onların dersini bir verelim seninle. " dedi ve bende kabul ettim. Oyun için bana Kürtçe adı olan bir hesap verdi. Ne olduğunu bilmiyordum ama hesaba giriş yaptım. Bir süre sonra masaya izleyici olarak biri geldi. Bir süre oyunu izledi ve " Elif ben Baran. Hemen telefonu aç buradan çık. " dedi. Baran' la telefonda tartıştık. İrfan' ın kendine ve bana verdiği hesaplar Mem ile Zin' di ve bu isimler Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı gibi büyük bir aşkın kahramanlarıymış. Haberim bile yoktu. Baran bağırdı çağırdı. Ben yokken oyun oynamayacaksın bir daha dedi. Girmeyeceksin hatta siteye dedi. " Amcana söz verdim Baran. Ayıp olur. " dediğimde telefonunu komple kapattı ve bir ay ortalıkta görünmedi.
Yıllar sonra o zamanları düşündüğümde aslında gitmesi gerektiğini ve tamamen oyuna geldiğimi anlayacaktım. O zamanlar İrfan sözde " Biraz siniri geçsin konuşacağız biz yenge benim yüzümden oldu. Ben o hesabı gerçekten sevgilime almıştım. İddia olunca sana verdim. Bu kadar sorun edeceğini düşünmedim. Zaten bana da yumruk attı. Şu an bende onunla konuşamıyorum. " demişti. Bana güvenmiyor mu niye ne kadar ağlamıştım. Yine de amcasına verdiğim sözü tuttum. Sitede devam ettim durmaya. Sadece onun içinde değil. Kızlar rahat ediyordu. Teklif edenler, rahatsız edenler, reddedilince küfür edenlere karşı kızları koruyordum. Onlarında hakkıydı oyun oynamak. Sitenin oyuncularının çoğu doğu kökenliydi ama onların köyden hiç kız yoktu. O zaman ne kadar salaktım ki niye sizden hiç kız yok dememiştim.
Sonra Baran ortaya çıktı ve barıştık. Sözde amcası kızmış kız bize yardım ediyor sen kıza haksızlık ediyorsun diye. Arkadaşlarıyla görüntülü olarakta tanışmıştık. Baran çok kıskançtı. Sitede durmak sorun değildi de oyun oynayacaksam masada illa ki onun arkadaşlarından biri olacaktı. Bu da geceleri Baran olurdu ki bir yandan görüntülü konuşurken bir yandan oyun oynardık, gündüzleri ise Ali oluyordu çünkü Ali işsizdi. Ali' yle böyle arkadaş olduk. Ali ve Baran amca çocuklarıydı. Sonra bir gün Ali beni sevdiğini söyledi. Öyle birden pat diye. Resmen şok oldum. Ne yapacağımı bilemedim. Hemde hep birlikte oyun oynarken özel mesajlaşma bölümünden yazmıştı bana bunu. Baran ile görüntülü konuşuyorduk. Ali' yi tersledim. Sonra Ali oyunun ortasında beni sevdiğini söyledi. Ortalık karıştı. Sonunda kavga eden Baran ve ben olduk. Neymiş onlar kızlarla zaman geçirmeye alışık değilmiş, ben oyun oynayınca yüz bulmuş. Ayrıldık. On beş gün ayrı kaldık. On beş gün sonra sözde yine amcası sitedeki konuşmalara ulaşmış sahibi olduğu için Ali ile konuşmalarımızı buldurmuş ve Baran' a göstermiş. Kızın suçu yok diye. On beş gün yine ortalıkta olmadıktan sonra ortaya geri çıktı Baran. Bunların arasında zaman farkı olduğu için hiç şüphelenmedim. Hangi ilişkide sorunlar olmuyordu ki. Zaten ciddi bir ilişki değildi. Üzerinde çok durmadım. Bitecek bir şey için kalbini fazla kırmadım. Atlayıp İzmir' e gelince barıştım. Baran yine türlü şirinlikler yapıyordu. Doğum günüm küsken geçtiği için bana altın bir kolye almıştı. İnce bir zincirdi. O zaman altın bu kadar pahalı değildi. Yine de kabul etmedim. Zaten altın seven biri değildim. Hiç takmazdım. Bütün parasını ona verdi diye düşünmüştüm. Piknik yaparken bana verdiği bir papatya benim için çok değerliydi. Bir de bilgiler tabii. Baran yenebilecek bütün otları biliyordu neredeyse. Bıkmadan onu dinlerdim. Onunla topladığımız otlardan ona börek yapardım. Ne kadar saftım. Maddi durumları kötü diye bütün bu otları bildiğini düşünürdüm. Asıl mobilyacı kalfası olanın Baran değil amca oğlu ve Ali' nin kardeşi olan Serhat olduğunu, hatta çalıştığı yerin Baran' a ait olduğunu akıl edemezdim. Benim bildiğim Baran' ın kalfa, Serhat' ın çırak olduğuydu. Baran' ın bütün otları bilmesinin asıl nedeninin kaçakçılık yapıyor olması olduğunu asla tahmin edemezdim. Kaçak çay sevdiğimi öğrenince bir çuval çay getirdiğinde bile aklıma gelmedi. Çünkü arkadaşının getirdiğini söylemişti. Şervan' ın. Kuzey ile ne zaman tanıştırmak istesem " Ailenin evlenmeni istediği biriyle tanışmak istemiyorum. Ben bunu kaldıramam. " dediğinde sadece kıskanç olmasına bağlıyordum. Kardeş gibi olduğumuzu anlatmaya çalışıp duruyordum. Kuzey" den asıl kaçma nedeninin Kuzey" in daha önce sınırda görev yapmış olması olduğunu tahmin bile edemezdim.
Baran' la her şey güzel giderken bir güm telefonum çaldı. Arayan Selman" dı. Açtım.
" Yenge bir dava için İzmir' e gelmem gerekiyor ama İzmir' i hiç bilmiyorum. Beni otogardan alıp adliyeye götürür müsün?" dediğinde kabul ettim. Yol iz bilmeyen birini öylece bırakacak değildim. Baran' a da söyledim.
" Yardım edersen sevinirim. " dedi. O an ilişkimizin son günlerini yaşıyor olduğumuzu bilmiyordum. Nereden bilebilirdim ki?