Baran' ın çenemdeki elinin titrediğini hissettim. Kendimi geri çektim.
' Beni affet olur mu?'
' Elif affedecek bir şey yok. Bu konuda seninde bir suçun yok. '
' Sadece taciz değil mesele. O karanlık bir adamdı. Bazı karanlık işlerine beni yanında götürdü. Benim ruhum bunu kaldıramıyor. '
' Nasıl karanlık işler? Elif sen ne diyorsun. Ne yaptı sana?'
Ona fazla bir şey anlatmadım. Sadece üstten bir özet geçtim. Ne kadar acı çektiğimi kimsenin bilmesini istemiyordum. Baran bana sımsıkı sarıldı.
' İlk elini tuttuğum kız sensin. İlk beni öpen sensin. Anlattığın hiçbir şey beni senden uzak tutmaz.' dedi...
' Baran. Benimle sevgili olmak istiyorsan asla konu evliliğe gelmeyecek. '
Baran sadece sarıldı. Sarıldı ve bu benim ruhuma iyi geldi. Onu seviyorum diyemezdim. Sevmeye yeteneğim kaldığına bile inanmıyordum. Onu reddetmek istemedim. Söylediği ilkler omzuma yük gibiydi. O benden vazgeçinceye kadar onunla sevgili olarak devam edecektim.
.....
Bir yıl sonra...
Onu sevemem sanmıştım ama seviyordum. Seviyor ve çok özlüyordum. Öyle çok güçlü bir sevgi değildi hissettiğim. Onun masumiyetini seviyordum. Hayatımda bir daha masum hiçbir şey olmaz zannederken girmişti hayatıma. Ona hep aynı şeyi söylüyordum. Benimle bir geleceğin olamaz. Bu ilişki bir gün bitecek ve sen kendi hayatına gideceksin. Onun önünde güzel bir hayat olmalıydı. Tuğkan ne kadar siyahsa Baran o kadar beyazdı. Daha doğrusu ben öyle sanıyordum.
Aslında çoğu genç kız bir aile kurmak, anne olmak, bembeyaz gelinliğiyle sevdiği adana kavuşmak ister. Bende istemiştim bir zamanlar. Sonun başlangıcına da böyle koşmuştum. Hakan' ı sevdiğimde daha 15' inde bir lise öğrencisiydim. Benden üç yaş büyüktü. Ailem onu istemiyordu. Ailem hep Kuzey' i istemişti zaten. 18 olduğumda bir gün bile beklemeyecek evlenecektik. Okula erken başladığım için 17 yaşında bitirdim liseyi. Hakan o dönem askere gitti. Ankara' ya. Ben Ankara' yı ilk tercihime bu nedenle yazdım. Ailem Hakan' dan ayrılmam için baskı yapmasaydı İzmir' i yazar ve sevdiğimin askerden gelmesini beklerdim ama ben koşa koşa onun yanına gittim. Yanına dediğim onun şehrine. Üniversiteye başladım. Çok hayat dolu bir kızdım. Cıvıl cıvıl, neşeli. Mutluydum ben. Bazı hafta sonları sevdiğimi görebilecek ona sarılabilecektim. Sonra 18 olduğumda evlenecektik. Hayat ne kadar toz pembe geliyordu. Önce yurtta kalıyordum. Tuğkan beni o zamanlar görmüş. Bir kafede. Parmağımda bir yüzük. Üstünde bir kalp. Soranlara " Ömrüm adına verilmiş bir sözüm var benim. Sözlüyüm ben. " diyorum. Yurtta odaya bir kız geldi. Kızlara hap vermeye çalıştı. Bana da. Kavga ettim. Yurtta bir sorumlu vardı. Kıza yok yere saldırdığımı söyledi. Atıldım yurttan. O zaman hiçbir şeyden haberim yok daha. Tuğkan' ın beni gözüne kestirdiğinden haberim yok. Kim olduğunu bile bilmiyorum. Kafede bir garson var. Aynı yaştayız neredeyse. Yardım ediyorum bazen. Duramazdım ben. Boş duramazdım. Tost yapardım müşterilere, bazen servis yapardım. Küçük şirin bir kafe. O garson tanıştırdı beni Tuğkan' la. Hiç unutmam tanıştırma anını.
" Elif bak bu arkadaşım Tuğkan. Onun da sözlüsü İstanbul' da yaşıyor. O da kavuşmak için gün sayıyor. Birbirinizin derdini anlarsınız. "
Kafamı kaldırıp ilk kez yüzüne bakıyorum.
" Allah kavuştursun. "
Sarı saçları ve mavi gözleri var. Dönüyorum işime, yardım ediyorum yine. Dahası yok. Umrumda da değil. İşte bu olaydan bir kaç gün sonra oluyor yurttan atılma işlemlerimin başlaması. O garson arkadaştan ev aradığımı duyuyor Tuğkan yardım teklif ediyor. Kabul etmiyorum. Bir ev buldum kendime. Ben onlar için kavga ederken yanımda durmayan arkadaşlarımdan hiçbirini almadım yanıma. Zamanla ev arkadaşı olacak birileri bulurum diye düşündüm. Emlakçıya gidip ev buldum. Yaşım bile tutmuyor. Annem geldi imzaladı her şeyi. Bir kaç eşya aldı. Sonra yine gitti. Hakan' ın resmini koydum başucuma. İlk gün yaprak sarması yaptım. Hakan çok sever diye. Yiyebileceğinden değil. Hayallerim nedeniyle yaptım. Bir gün evimiz olacak. Okuldan gelip onun için yemekler yapacağım. Tuğkan arada konuşmaya çalışıyor ama nasılsın iyi misinden ötesi yok bende. İçimden gelmiyor. Sonra bir gece kapım çalındı. Gece yarısı. Yapayalnızım. Tuğkan gelmiş. Almadım içeri. Evi nasıl bulduğunu sordum. Korktum. " Kavga ettiğin kız bir mafyanın elemanı, kızı dövmüşsün, başın dertte, buraya gelecekler. " dedi. Söylememiştim ona. Nereden biliyor anlamadım. Merakta ettim. Kapıyı araladım. Eve girmek istedi. Evde konuşmak. Olmaz dedim. Kuzeni savcıydı. Ondan öğrenmiş belalı tiplermiş falan. Bir arkadaşına götüreyim seni vs dedi. Gerek yok dedim. Tanımıyorum onu da, güvenmiyorum da. Sonra kapıya yüklendi.
Sonrası dehşet. Sonrası vahşet. Kimse duymadı sesimi. Kimse duymak istemedi çünkü. Her yerim yara bere, kollarım bıçak kesikleri dolu, ittiriyorum onu diye. Detaylar.... Detaylar zehir. Hiç gerek yok onlara. Nerede bayıldım bilmiyorum. Gözümü açtığımda sabahtı. Öylece oturup sigara içiyordu. Ağlamaya başladım.
" Ağlama. Seninle evleneceğim. O şerefsizden daha fazla hak ediyorum sadakatini. " dedi.
" Neden?" dedim. Neden? Neden ben?
" Öyle güzel seviyordun ve öyle sadıktın ki o adam ben olmalıyım dedim. "
İnsan sadık olduğu için bile cezalandırılırmış meğer bu hayatta. Çekti gitti. Polise gitmek istedim. Yolda yakaladı beni. Meğer pusuya yatmış. Hakan' ı öldürmekle tehdit etti. Benim sevgimi sevdiğim adamı öldürmekle tehdit ederek kazanmaya çalıştı. Yapamaz sandım. Bulamaz sandım. Ben o cumartesi Hakan' la buluşacaktım. Ben altı ay sonra Hakan' la evlenecektim. İki çocuğumuz olacaktı. Oysa o cumartesi bir arabada Hakan' ı uzaktan izlerken buldum kendimi. Elinde telefon beni arıyordu. Neden gelmedin? Neredesin diye. Açamıyordum telefonu.
" Bak elimle koymuş gibi buldum. Şimdi bir lafımla sıkarlar kafasına. İstersen in arabadan koş ona ama cesedine sarıl, istersen aç telefonu gelmeyeceğim ben başkasına aşık oldum de. Seçim senin. " dedi.
Tuğkan bir mafyanın sağ koluydu. Bana ve arkadaşlarıma uyuşturucu vermeye çalışan, yurttan atılmama sebep olan kız onun için çalışıyordu. Tuğkan sorunlu ve hasta biriydi. Tuğkan onu zaten beni avlamak için göndermişti. Beni bağımlı yapmak için. Böylece onun kollarına atılacaktım ve benimde diğer kızlar gibi olduğumu anlayacaktı ama öyle olmamıştı. Ben kızla kavga edip ayrılmıştım o da kapıma dayanmıştı. Çünkü gözünde daha önemli bir av haline gelmiştim. Bedenimin kiri bir yana, sevdiğim adamın canı bir yana yapacak başka bir şey bulamadım. 17 yaşındaydım daha. Bir yanım hala çocuktu. Böyle bir hayat, böyle bir insan mı görmüştüm daha önce? Açtım telefonu.
" Hakan özür dilerim. Sadece bir hevesmiş ben başkasına aşık oldum. " dedim.
" İki yıllık heves mi olur Elif? Ne oluyor? Neyin var senin?" dedi.
Bir adam düşünün asker ocağında sevdiği kız arayıp başkasına aşık oldum dediğinde bile neyin var diyor. Öfkelenip saldırmıyor. Güveniyor. Seviyor.
" Gerçek bu. Seni kandıramazdım. " dedim. Kapattım telefonu. Ben sevdiğim adamın yıkılışını ondan bir kaç adım uzakta izledim. Bu olaydan altı ay sonra gizlice bir arkadaşını arayıp nasıl olduğunu sorduğumda hala uykularından " Elif!" diye bağırarak uyandığını öğrenecektim. Ben çok sevdim. Çok sevildim. Ne yazık ki bir şerefsizin hırsları yüzünden o büyük kalbimi de, evlilik ve çocuk hayallerimi de toprağa verdim.
Ben bir daha eski Elif olamadım. Tuğkan bu şekilde girdiği hayatımı iki yıl esir aldı. Eski Elif' ten eser bile bırakmadı. O iki yılda öyle çok şey yaşadım ve gördüm ki eskisi gibi olmamın imkanı kalmadı.
Bütün bunlara rağmen Baran' ı sevdim. Çünkü o masumdu. Çünkü o sevilmeyi hak ediyordu. Çünkü iyi biriydi o. Garibandı, mazlumdu, yaralıydı. Ya da ben öyle sanıyordum. O günlerde asgari ücret bile kazanamıyor diye üzüldüğüm ve yanında açken tokum deyip , saatlerce yol yürüyüp minibüse bile binmediğim, aman parası yoktur utanır dediğim adamın geleceğin ağası olduğundan bihaberdim. Onun İzmir' e zaten beni bulmaya geldiğinden bihaberdim. Kendimi o kadar hiç zannediyordum ki böyle bir şeye ihtimal bile veremezdim. Oysa ben Baran' ın ulaşmak istediği yolun haritasıydım. Sadece bundan haberim yoktu.