' Bilmiyor musun şarkıyı? Eşlik etmedin. ' demesiyle kendime geldim.
' Biliyorum. Eşlik etseydim buradan Diyarbakır ' a koşarak giderdin sesimden kaçmak için. Bu arada yüreğine sağlık. Gerçekten çok güzel sesin var. '
' Belki kaçmam. Ayrıca otobüs parasından kurtulurum fena mı olur? Bildiğin bir şarkısı var mı Ahmet Kaya' nın? Onu söyleyeyim. '
' Gerçekten gıcıksın Baran. Gerçekten. Bilmediğim için sesim kötü bahanesi sunmuyorum. Annem bile sesin kötü sus diyor. Düşün ki annelere evlatlarının her şeyi güzel gelir derler. İnanmıyorsan sor anneme. '
' Annem demişken tabaklarını unutma. Yokluğunu fark eder falan sorun yaşama. '
' Biliyor ki buraya getirdiğimi. '
' Bu saatte?' diye sordu. Yüzündeki şaşkınlığa anlam verememiştim.
' Mahalle içindeyim Baran, onu da biliyor. '
' Tamam bir şey demedim. '
Mahalle güvenli alanımdı. Burada da huzursuz edilmemeliydim.
' Deme. Şarkı söyleyecek misin?'
' Var mı istek parça? Herkese yapmam bu teklifi iyi düşün. '
Biraz düşündüm. Onun sesinden dinlemek keyifli olacak bir şarkı seçmeliydim.
' Ahmet Kaya. Adı Bahtiyar. '
Baran çok şaşkın baktı yüzüme. Sonra toparladı. Bu çocuğa arada bir şey oluyordu ama anlamıyordum.
' Başka şarkı seçebilirsin. Ahmet Kaya olması şart değil. Biliyorsam söylerim. '
' Bilmiyorsan başka seçeyim. '
' Biliyorum da. Neyse. ' dedi ve söylemeye başladı. Bu şarkı bana hep çok hüzünlü gelirdi. Kadehi bitirdim. Baran şarkı arasında yenisini doldurdu. Şarkı bitince içkimi de bitirdim. Kapları aldım.
' Size iyi sohbetler. ' diyerek çıktım. Tam kapıdan çıkarken kafamı çevirdim. Baran' a teşekkür edecektim ama Fırat' ın önündeki tabağı alıp kendi önüne koydu. Fırat' ta onun önünden alıp kendi önüne koydu. İki kuzen şakalaşıyordu herhalde. Sessizce çıktım.
....
Ertesi gün stresliydim. Kuzey' in ailesine sinir oluyordum. Beni böyle davet edip ikna edebileceklerini sanıyorlardı. Okula gittim. Dersim erken bitmişti. Bende kendimi mutfağa attım ve çeşit çeşit kek yapmaya başladım. Elim boş gitmeyi sevmiyordum. Birini onlara götürecektim. Bana kalsa hazır alır götürürdüm ama annemler olmaz öyle diyordu. Bende o gazla 10 çeşit kek yaptım. Akşam Kuzey almaya gelecekti. Mahalle grubunun yanına gittim ama Baran ve Fırat yoktu. Bende bahçeye girdim. Orada da yoktular. Fırat' ın annesi bir bana bir elimdekilere baktı.
' Baran evde mi? ' diye sorduğumda yüzü asıldı. Bu kadında bir şey vardı bu aralar ama anlam veremiyordum. Baran' ı çağırdı.
' Neyli kek seversin? Biraz geç bir soru oldu ama. '
' Anlamadım. '
' Neyli kek seversin?'
' Ben seçmem. Her şeyi yerim. '
Off ama yani. Bir şey dese olmuyor muydu? Onu bileğinden tuttum. Çekiştirmeye başladım. Ayakkabısını giydi. Bahçede dün gece oturduğumuz masaya geçtim. Kekleri çıkarıp neyli olduklarını saymaya başladım.
' Havuçlu tarçınlı. '
' Evde ne bulsan kek mi denedin? Üzerimde deney mi yapacaksın?'
Daha önce havuçlu kek yememişti anlaşılan. Keki eline tutuşturdum. Portakallı olanı ayırdım. Geri kalanları dışarıda oturanlara verdim. Artık tabak çatal kısmını da onlar hallederdi. O sırada Kuzey gelmişti. İçeri dönüp portakallı keki kaba koydum. Elli tane kek kabı bulundurmuyordum herhalde evde. Herkese kapla vermek isterdim ama anneme göre ev zaten ıvır zıvır doluydu. Çokta haksız sayılmazdı. Sonra da poşete koydum. Baran' ın ne yaptığıma anlam vermeye çalıştığı belliydi ama açıklama yapacak halim yoktu.
...
Kuzey' in ailesinin evine gittik. Masayı hazırlamasına yardım ettim annesine. Bu akşam misafir gelecekti. Misafir varken beni davet etmemin tek bir amacı vardı ve bunu hepimiz biliyorduk. Geçen sefer bu tarz bir olayda idare etmiştim. Yine aynı şeyi yapacağımı düşünüyorlardı. Aslında geçen sefer Kuzey geç kalmıştı. Seçil' i eve bırakırken lastiği patlamıştı. Babası geç kaldığına söyleneceği için konu açılmasın , dağılsın diye cici gelin adayını oynamıştım.
Misafirler geldi. Tanışma faslında Kuzey' in arkadaşı, evimizin kızı sayılır, inşallah yakında falan gibi laflar edilmişti. Hadi ama ben Elif' tim. O kadar kolay boyun eğen biri olmadığımı bunca yıldır biliyorlardı.
' Çok teşekkür ederim. Bende kendimi evin kızı gibi hissediyorum. Kuzey' le birlikte büyüdük. ' demiştim. Kuzey bana bakıp gülümsemesine engel olamadı. Evin kızı olmak için gelin olmaya gerek yoktu. Gayet Kuzey' le kardeş gibi de olabilirdik. Konuşurken laflarını bu şekilde çevireceğim akıllarına gelmemişti.
Yemekler yendi. Sohbet devam etti. Misafirler gittikten sonra Kuzey' in babası ters ters baktı.
' O nasıl laftı öyle? Sana yakışıyor mu?'
' Bizi köşeye sıkıştırmak size yakışıyor mu? '
' Elif bunu defalarca konuştuk. Siz birbirinize münasipsiniz. İyi de anlaşıyorsunuz. Bir evlilikte en önemli şeyler birbirini tanımak, güvenmek ve anlaşmaktır. '
' Ben evlenmeyi düşünmüyorum. Kuzey çok iyi bir insan. İyi bir eşte olur eminim. Ondan da özür dilerim ama ben gerçekten evlenmeyi düşünmüyorum. '
' Neyse daha erken zaten. Okulun bitmedi. Zamanla sende anlayacaksın. '
Evet konu yine aynı yere bağlanmıştı. Acaba üniversite bitince ne mazeret bulacaklardı isteksizliğime? Kuzey beni eve bırakmak için kalktı. Evden çıktık. Arabaya bindik.
'Yine formundasın. '
' Bazen idare etmekte zorlanıyorum babanı. '
' İyi bile dayandın Elif. Baksa görür zaten seni kardeşim gibi gördüğümü. '
' İşine gelmediği için görmüyor. Oğlum sende şu kızı ikna et artık evlenin ya. Hayır ben idare ederim sorun değil de sonunda benden vazgeçip kendine başka gelin adayı bulursa kendini nikah masasında bulursun. '
' Kızların bir mekana gittiklerinde açık bir şey içmelerinden korktuğundan daha fazla korkuyorum babam bir şey içirecek gözümü bir kızın kollarında açacağım diye. Eee yok mu kızım sende bir şey? '
' Ağzından yel alsın. Hiç uğraşamam Kuzey. '
' Niye ya? Bir yanlış falan yapardı. Döverdik. Eğlence çıkardı. '
' Şırnak 'tan sonra kesmiyor İzmir tabii. Aksiyon arıyorsun. '
' Şırnak kaçakçılık falan derken iyiydi de kan davası, çocuk gelin, aşiret düğünleri açısından sıkıntılıydı. '
' Bende diyordum kaçak çay niye bu kadar zamlandı? Meğer bizim cengaver çevik kuvvet izin vermiyormuş. '
' Aslında direkt bizim alanımız olmasa da destek atıyorduk elbette. Getirmedim mi kızım sana çuvalla?'
' Dağıttım. '
' Her şeyi dağıttın zaten. Şimdi hiç ağlama kalmadı diye. '
' Yok mu arkadaşın falan ya? Gönderseydi. '
' Çevik kuvvete kaçak çay siparişi vereyim yani. '
' Sanki evine götürmüyor. '
' Kargoyla değil herhalde. Kaçak bir ürünü kargolarken yakalanan bir çevik kuvvet hayal edemiyorum. Alırım ben sana.'
' Güzel olmuyor be. Bizde alıyoruz herhalde ama aynı olmuyor. İzmir' e kötüsünü mü gönderiyorlar nedir?'
' Saklama koşulları nedeniyle olabilir. Malum benim getirdiğim direkt taze geçmiş oluyordu. Neyse gidersem borcum olsun. '
' Canım çekti şimdi. Hevale gideyim de yapsın bana bir çay. Onların güzel oluyor ama nereden aldığını ne zaman sorsam çıkarıp veriyor evden. Utanıyorum bende. Anca gittikçe içiyorum. '
Beni Fırat 'ın evinin önüne bıraktı. Kapıyı araladım. Baran telefonda konuşuyordu.
' Halledeceğim. O kadar kolay iş değil. Daha bir süre buradayım. Çözmeden gelmem. ' diyordu. Sonra kapı gıcırdadı ve hızla dönüp beni gördü. Bir an şaşırsa da kendini çabuk toparladı. Kürtçe konuşmaya başladı. Sonra da kapattı telefonu.
' Ne karıştırıyorsun bakayım? Beni görünce hemen Kürtçeye geçiş yaptın. '
' Zaten Kürtçe konuşuyordum. Araya Türkçe karışıyor bazen. Bizim oralarda Kürtçe doğulur Türkçe yaşanır. O yüzden arada hangisine geçtiğini anlamadan geçişler olabiliyor. '
' Ya sadece şaka yaptım. Sen niye gerildin ki? Daha ne kadar buradasın? Yardım edebileceğim bir şey var mı? Neyi halledemedin? Duyduğumu çok belli ettim değil mi?'
( Etmiştim çünkü saftım. Bütün acı tecrübelerime rağmen bir yanım hala saftı. Eğer o gün sessizce dinleseydim belki her şeyi çok daha erken öğrenir o kadar acıyı yaşamazdım ama ben gizli saklı işler insanı değildim. Bir tek yaralarımı saklamakta iyiydim şu hayatta. )
Baran masanın yanına geçti. Oturdu.
' Geç otur. ' dedi. Sesi normalde sert olsa da canı bir şeye sıkılmış olabilir diyerek üzerinde durmadım.
Oturdum.
' Cevap vermek zorunda değilsin. ' dedim.
' Gizli bir şey yok ki Elif. Marangozum ben. Diyarbakır' da iş konusu biraz sıkıntılı. Burada bazı yerler varmış böyle imalattan halka satış yerleri. Oralarla anlaşma yapmaya çalışıyoruz. '
' Marangoz musun yani gerçekten? '
Bu beni heyecanlandırmıştı ama o niyeyse mahçuplaştı.
' Evet. Yıllardır. Okumadım ben pek. 11 yaşından beri çalışıyorum. '
' Ooo ustayım desene. '
' Kalfayım. Usta zaten patron. Bizim oralarda düzenli iş hayatı da kolay değil. Sigorta falan yapmıyor zaten. İş olmayınca da hemen işten çıkarıyor. İş bulmakta kolay değil. İş olunca geri çağırıyor. Kazancım bir türlü asgari ücreti bulmadı yani. İnsan onu da kabul ediyor ama bir iş var bir yok olunca sıkıntı büyüdü. Düzenli kazanç herkese lazım. Yine iş yoktu. Bende kuzene geleyim dedim. Patronda duyunca iş bağlasan iyi olur dedi. Onun için uğraşıyorum. Konuştuğumda diğer kuzenim. Serhat. O da aynı iş yerinde çırak. O yüzden arayıp soruyor sürekli konuyu. '
(Marangozlukta ne kadar başarılıydı hala bilmiyorum ama o zaman yalan konusunda usta olduğunu hiç tahmin bile edemiyordum. )
' Anladım. Ne üzerine çalışıyorsunuz?'
' Anlamadım. '
' Yani genel bir şey var mı yoksa her şeyi yapıyor musunuz? Burada genelde ayrıdır. Mutfak dolabı ustası ayrı, koltuk ayrı, mobilya ayrı. '
' Biraz anlıyorsun bu işlerden. '
' Az çok. Babam inşaat işinde. Bende bir ara sıkıntıdan mobilya montajında çalışmıştım. '
' Sen okumuyor muydun?'
' Okuyorum. Veteriner olacağım ama boş durmayı pek sevmiyorum. Diyarbakır' a gelirsem ücretsiz çıraklık yapabilirim sana. Ne demişler bu hayatta neyi öğrenme imkanı bulursan öğreneceksin. '
' Benim işim biraz tehlikeli yalnız. Makinalar falan risk yani ama sen uğra. Sana uygun bir şeyler bulmaya çalışırız. '
' Bak isteyince iyi sohbet ediyorsun. '
' Okumamış bir işçi parçasının anlatacak çok şeyi olmuyor. Özellikle sizin gibi okumuş insanlar arasında daha fazla çekiniyorum galiba. '
' Okumak cehaleti alan bir şey değil. Önemli olan kendini iyi yetiştirmek. Bir sürü okumuş boş insan var. Bence gayet hoş sohbetin. Boşuna çekiniyorsun. Ayrıca yıllarca emek verdiğin bir işin var. Bizim bilmediğimiz neler biliyorsun bu konuda kim bilir? Herkesin her şeyden anlaması gerekmiyor bir şeyden düzgün anlasın yeter. Sende de bu var. '
' O benim sohbetimin hoşluğu değil senin kalbinin güzelliği. Bu arada kek çok güzeldi. '
Gülümsedim.
' Yedin mi acaba? İçine bomba koymuş olabilirim gibi bakıyordun en son. '
' Havuçla kek ne alaka diye düşündüm ama güzelmiş. Yedim. Hatta Fırat ona ayırmadım diye epey söylendi. '
' Hadi be. Koca keki tek başına yemiş olamazsın. '
' Mide yerine işkembe taşıyorsun mu dedin sen bana kibarca?'
' Yok canım. Afiyet olsun. Ben yaparım yine. Fırat' ta yer. '
' Onu da ben yerim. Onun yemesine gerek yok. '
Neden gözümün içine böyle bakıyordu? Niye ışıl ışıldı gözleri? Bir kek bu kadar mı mutlu etmişti?
' Pek paylaşımcı değilsin galiba. Bak buna şaşırdım. '
' Sevdiğim şeyleri paylaşmayı sevmem. Onun dışında ömrümü bile paylaşırım gerekirse. '
Bu lafı hoşuma gitmişti. Onunla ilgili çok şey hoşuma gitmeye başlamıştı ama yine de tehlike sinyallerini görmüyordum. Benim için hala arkadaşlık ediyorduk. Fırat yanımıza geldi. Çay içtikten sonra eve kadar benimle yürümek istedi.
' Baran senden hoşlanıyor. ' dedi aniden. Şok olmuştum.
' Bunu o mu söyledi?'
' Hayır ben anladım. Baran' ın daha önce hiçbir kıza ilgisi olmadı Elif. '
' Fırat ben sevgili yapmayı düşünmüyorum.'
' Elif lütfen onu incitme. Tamam sevgili olma ama bunu direkt onu tersleyerek yapma. İlk kez böyle bir şey hissettiğinde incinirse bir daha toparlaması mümkün olmaz. Zaten çekingen biri. '
Fırat omzuma büyük bir yük bıraktı ve gitti.