Söylediği gerçek mi değil mi anlamak istiyordum. Büyük ihtimalle yanılıyordu zaten. Kim, neden beni sevecekti? Sadece Baran için geçerli değildi bu durum. Benim sevilecek bir yanım yoktu. Uzun zamandır yoktu. Ben o yanlarını Ankara' da çöpe atmıştım. Yine de anlamam gerekiyordu. Baran ne düşünüyor anlamam gerekiyordu. Annemler bugün yarın evde yoktu. Aslında olsalar da arkadaşlarımın gelmesi sorun değildi ama Baran' ın tek gelmesi sorun olurdu. Benim Baran' la tek konuşmam gerekiyordu.
Sabahtan başladım hazırlıklara. Sevdiği için kek yaptım. Rakı aldım. Mezeler yaptım. Aç olabileceğini düşünerek yaprak sardım. Çeşit çeşit turşu çıkardım. Seviyordum farklı şeyler yapmayı. Mutfak benim için terapi gibiydi. Sığınak gibiydi. Bir kaç çeşit daha yemek yaptım. En iyisi Fırat' la bir çağırmaktı çünkü. Sonra konuşmak için Fırat' tan müsade isterdim. Yoksa yalnız gelmeyebilirdi. Fırat' a mesaj attım gelmeleri için.
Instagram' da oyalanmak istedim ama giriş yapamadım. Mail üzerinden hesap kurtarmayı başardım. Mesajlara baktığımda Tuğkan' dan mesaj geldiğini gördüm. Yazdığı şey sinirimi bozmuştu. Ellerim titremeye başladı. Evlendiğinde bittiğine inandırmıştım kendimi. Evet imza atmadan saatler önce bile benimle uğraşıyordu ama aynı evde yaşarken aklı başına gelir, onu sevenin değerini biraz olsun bilir diye umut ediyordum. Öyle ya beni onu sevmeye zorlamış başaramamıştı ama durmuyordu.
' Telefonu kapattırarak benden kurtulacağını mı sanıyorsun? İzmir' e geliyorum Elif. Eğer sen benimle görüşmezsen, ben seni bulurum ve sonuçları hiç iyi olmaz. ' yazmıştı. Dayanamadım.
' Sen artık evli bir adamsın. Kendine yoksa bile karına saygın olsun. Seni seviyor. Benim senden nefret ettiğimi bile bile benimle uğraşmak yerine ona zaman ayır. ' yazdım.
Sanki başında bekliyor gibi cevap geldi. Ya da bekliyordu zaten. Hesabıma müdahale ettirdiğine göre giriş yapmaya çalıştığımda bildirimde almış olabilirdi.
' Senin kadar keyif vermiyor. İki tokat yedi diye ciyak ciyak bağırıyor. Elif' i kıskanıp duruyorsun ama onun kafasında kül tablası kırdığımda bile ses etmedi. Sen onun tırnağı olamazsın dedim. Annemlere gitti salak karı. Bak sen olsan istesem orada da dövebileceğimi bilirdin. Hayır bir de kendi ailesi burada değil diye benim annemlere gidiyor. Salak biraz. "
Ailesi orada olmayan kızları tercih ediyordu. Böylesi daha kolaydı çünkü. Ailelerinden çekindiği için değil kızların hayatını daha fazla ele geçirebilmek için. Sadece ona zaman ayırmak zorunda bırakabilmek için.
Elim istemsiz bir şekilde başıma gitti. Orada artık olmayan yarayı tuttum. Engellesem yeni hesap açmak çocuk oyuncağıydı ki onu ben eklememiştim. Demek ki bir şekilde hesabıma girdirmişti birilerini. Bu da neden hesabıma hemen giremediğimi açıklamaya yetiyordu. Ondan kurtulmak kolay değildi ve ben bunu defalarca öğrenmiştim zaten.
' Sende dövsen de seni sevmediğimi ve görmek istemediğimi biliyorsun. Daha fazla yazma yeter. ' dedim ve hesabımı komple kapattım, hatta mail adresini değiştirdim. Kimseye ulaşsın istemiyordum benim hesabıma girip. Arkası güçlüydü. Parası vardı. Onun için hiçbir şey zor değildi. İstediğine ulaşmak için yapabileceği şeylerin bir sınırı yoktu. Gerçi daha beş yaşında abisine alınan bisikletin aynısından istediğinde alınmadığı için abisini üçüncü kattaki evlerinin balkonundan atan ve bundan dolayı abisinin zeka geriliği olduğunu bilmesine rağmen hala bu anıya da abisinin saflığına da kahkahalarla gülebilen birinden ne beklenirdi? Ah Tuğrul abi. Ankara' da arkamda bıraktığıma üzüldüğüm çok az insandan biriydi.
Dedikleri aklıma eski bir anıyı getirmişti.
....
İki yıl önce...
Tuğkan' ın altı aylık yeğeni şu hayatımdaki tek güzel şeydi. Bana çok alışmıştı. Benden başka kimsenin kucağında uyumuyordu. Gece yarısı bile bazen gelip beni evden alıyorlardı uyutmam için. Tuğkan' ın annesi gelininin emzirmek dışında kucağına almasına izin vermemişti. Çocuk sana alışırsa işleri kim yapacak demişti. Ne yazık ki kaynanasıyla arasını iyi tutmak için sözünü dinledi. Bense çocukların ağlamasına dayanamıyordum. Doğduğu günden itibaren ağladıkça kucağıma aldım. Benimde gelinden bir farkım yoktu gözlerimde. Bu kız öğrenci demezler temizliğe çağırırlardı. Abdülaziz koymuşlardı adını. Tuğkan' ın babasının adıydı. Abdülaziz' i kucağıma alır, öyle yapardım bazı işleri. Yemeği kucağımda, süpürme işlerini sırtımda, silme işlerini de uyuyunca yapıyordum. Doğal olarakta annesi yerine benim kokuma alışmıştı. Böyle olsun istememiştim ama orada dakikalarca ağlarken ' Bırakın siz işe bakın. İyidir ciğeri açılır, gözü kara olur. ' gibi laflara gelemiyordum.
Bugünde temizliği bitirmiştim. Abdülaziz kucağımdaydı. Uyutmaya çalışıyordum. Birden içeri Tuğkan girdi.
' Neden telefona cevap vermiyorsun?'
Gür sesi Abdülaziz' i sıçrattı.
' Çocuğu uyutmak için sessize aldım. '
' Arayacağım aklına gelmedi mi?'
' Tuğkan bağırma. Korkutuyorsun. '
' Korkarsa korksun. Umrumda mı? '
' Tuğkan sus. Uyusun. Sonra kavga ederiz çok istiyorsan. '
Gelip sertçe saçımı tuttu.
' Şu el kadar şeyi benden çok seviyorsun. ' diyerek beni ittirdi. Dengemi zor sağladım. Tanımadığım birini bile ondan çok seviyordum ama bunu yüzüne söylemenin zamanı değildi.
' O sadece bir bebek. Üstelik senin yeğenin. Saçma sapan konuşma. '
' Onu sevmek yerine beni sevseydin şimdi birlikte kendi çocuğumuzu seviyorduk. '
Abdülaziz ağlamaya başladı. Sanki sevilecek yanı varmış gibi konuşuyordu. Gerçi buna yalaka çevresi de sebep oluyordu.
' Şişt. Tamam. Bir şey yok. Amca delirmiş biraz. ' dediğimde Tuğkan beni yakalayıp duvara savurdu. Abdülaziz' i sıkıca sardım kollarımla. Dönmeye çalıştım. Kolum duvara vurdu. Tuğkan tekrar yakalayıp savurdu. Bu kez yere düştüm. Neyse ki ellerimle Abdülaziz' in başını korumayı başarmıştım. Tuğkan tekmeler atarken bedenimle Abdülaziz' i mümkün olduğunca korumaya aldım. Kalkmayı denerken darbe alabilirdi. Sessizce Tuğkan' ın sinirini atmasını bekledim. Abdülaziz' ı beşiğine koymak için izin istesem vermediği gibi ona zarar da verebilirdi. Bende koruyabildiğim kadar korudum bedeniyle. Sonunda yoruldu. Kendini koltuğa attı. Zorlukla kalktım. Annesini arayıp erken gelmesini söyledim. Bedenimde hal kalmamıştı. Abdülaziz' e bu halde bakamazdım. Tuğkan öfkeyle bakıyordu.
' Beni sevmiyorsan kimseyi sevmeyeceksin. Anladın mı beni? Sevmeyeceksin!'
' Seni asla sevmeyeceğim. '
....
Şimdiki Zaman...
Kapı çalınca anılardan sıyrıldım. Fırat ve Baran gelmişti. Yemekten sonra Fırat hemen geleceğini söyledi ve gitti. Ondan yirmi dakika istemiştim. Rakıları doldurdum.
' Hepsini sen mi yaptın?'
Kimse yokken daha fazla konuşuyordu.
' Evet. '
' Güzel görünüyorlar. '
' Afiyet olsun. '
Şimdi asıl mesele konuya nasıl başlayacağımdı. Böyle konular nasıl konuşulur çokta fikrim yoktu. Ben düşünürken Baran konuştu.
' Rakı içen bir kadına daha önce denk gelmemiştim. Sevmiyorsun da zaten. İstersen sana başka bir şey alalım. Alıp gelirim ben. '
Ayağa kalkıyordu ki kolundan tuttum. Ona temas etmek beni rahatsız etmiyordu. Belki fazla çekingen geldiğinden dolayı böyleydi. Bana benim iznim olmadan dokunamazdı. Normalde bile dokunması zordu.
' Gerek yok. Bugün canım rakı istedi. Rakı dertli insan içkisidir. '
' Sende dertlisin o zaman. '
Gülümsedim. Galiba en çok dertliyken gülümsüyordum. İnsan mutlu olduğunda bunu illa ki yansıtmak zorunda hissetmezdi kendini. Mutluluk kanıt istemezdi. Ama acı farklıydı. O gizlenmek isterdi. Çok az insan acılarınızı gerçekten merak ederdi. Bunların bir kısmı ise sizi gün gelir acınızdan vururdu.
' Dertsiz insan var mı?'
' Sen dertsiz gibi görünüyordun. Yani ne zaman görsem bir enerjin var. Etrafa yansıyan bir enerji. Baharda açmış ilk çiçek gibi göreni mutlu ediyorsun. '
' Bana öyleyim gibi gelmiyor ama dışarıdan öyle görünüyorsam ne mutlu bana. Başkalarına faydam dokunuyor demek ki. '
Uzandı ve elimi tuttu. Herhalde arkadaşça destek olmak istiyor diye düşündüm. Öyle ya ben ona çok temas etmiştim. Onunda böyle davranması normaldi. Zaten çekingen bir şekilde tutmuştu. Öyle ani bir hamle yapmamıştı.
' Senin derdin ne Elif?'
Bunu anlatmak kolay değildi. Hayattaki en büyük tesellim kimsenin bilmemesiydi. Kendimi hep böyle teselli ediyordum. Kimse bilmiyor.
' Boşver. Fırat nerede kaldı?'
' Gelmeyecek bence. '
' İşi mi vardı?'
' İşi yok ama bizi yalnız bırakmak için gitmiştir. İlk kez biriyle bu kadar konuştuğumu görüyor. Zeki çocuktur. Anlamıştır. '
Ateşe değmiş gibi elimi çektim. Elimi çektiğimde yüzü düştü.
' Elif ben seni yanlış anladım sanırım. Gerçi yanlış anladığım kesin. Benim gibi biriyle ne işin olur. Senin gibi özel biri benim gibi sıradan birine en fazla acır. '
Hayır. Ona acımıyordum. Acımak başka bir şeydi. Ben yardım etmek istemiştim sadece.
' Öyle bir şey değil Baran. Ben hayatıma kimseyi almayı düşünmüyorum. Sevgili olarak yani. '
' Tamam. Açıklama yapmaya uğraşma. Benden hoşlanmak zorunda değilsin. ' .
Yüzü yanlış anladığının en büyük kanıtıydı. Rakıları doldurdu. Kafasına dikti. Ona böyle hissettirdiğim için kendimi çok kötü hissettim.
' Ben gideyim. '
Kolunu tuttum. Böylece gitmesine izin veremezdim. Böyle giderse bir daha kimseye kendini açmayacaktı. Bir insan ilk ilişkisinde gönül eğlendirmek istiyor olamazdı. Baran gibi içine kapalı biri hiç olamazdı. O yüzden kendimi ona açıklama yapmak zorunda hissediyordum. Hayatında ilk kez bir kızın elini tutmuştu Fırat' ın dediğine göre.
' Gerçekten seninle ilgili değil. Ben evlenemem. Kimsenin hayatından zaman almakta istemem. Şimdi sanki evlenme teklifi ettim bu kız ne diyor diyeceksin belki ama öyle değil. Benden sevgili de olmaz. Öylesine takılalım pek bana göre değil. Yani öyle biri değilim. Biz arkadaş gibi takılalım. En iyisi o. '
Tekrardan elimi tuttu.
' Neden evlenemem diyorsun Elif? Zaten evlenme teklifi etmedim şu an için en azından ama genel bir şey gibi söyledin. İlgimi çekti. '
' Ben kötü şeyler yaşadım Baran. Aşamadığım ve asla aşamayacağım kadar kötü şeyler. ' derken gözümden bir damla yaş süzüldü. Gözyaşımı görsün istemediğim için başımı omzuna yasladım ve gizlice gözümden süzülen yaşları sildim.
' Nasıl kötü şeyler? Elif sana ne oldu? Biri bir şey mi yaptı?'
Rakı kadehine uzanıp kafama diktim. Gözyaşım durmuştu. Yenisini doldurdum. Onu da içtim. Baran kadeh olan elimi tuttu..
' Elif ben kimseye bir şey anlatmam. Bana güvenebilirsin. Biliyorum daha tam tanımıyorsun ama en azından konuşmayı pek sevmediğimi biliyorsun. '
Alkolün verdiği cesaretle ona ' Baran ben tacize uğradım. ' dedim. Bilmiyorum sanırım o an onu reddeden burnu havada kız olmak yerine acılarım nedeniyle kabul etmediğimi bilmesi daha iyi geldi. Belki de Tuğkan yüzünden söyledim. Belki de benden geçen zamana rağmen hala sesimi almış olması ve hala kimseye söyleyememek beni rahatsız etti. Bunu bugüne kadar sadece bir kişiye anlatmıştım o da Tuğkan hayatıma girmeden önce sevdiğim ve evlenmeyi düşündüğüm ama sonra bir mesajla terk etmek zorunda kaldığım kişiydi. Ona bunu borçlu hissetmiştim ama onu da görmüyordum zaten. O yüzden çevremde bilen yoktu. Gerçi Baran' da gidecekti. Bu da söylememde bir etkendi sanırım. O da gidecek ve yine kimse bilmeyecekti.
Öfkeli bir sesle; ' Sana bunu kim yaptı?' diye sordu.
' Kim olduğunun bir önemi yok. ' dedim. Kimsenin başını Tuğkan ile belaya sokmaya niyetim yoktu.
' Ne demek yok. Sana bunu kim yaptı? Ailen biliyor mu? Şikayet ettin mi?'
' Hayır hiçbir şey yapmadım. '
' Elif hadi ben cahil adamım ama sen okumuş kızsın. Nasıl şikayet etmezsin?'
Gözümden tekrar yaş süzüldü.
' Benim zaten ruhum öldü Baran. Başka bir kurban vermeye gerek yoktu. Gördüğüne aldanma. O gördüğün enerji sadece bir görüntü. Aldatıcı bir şey. Benden kimseye hayır gelmez. Sen iyi birisin. Ben ruhumu asla arınamayacak kadar kirli hissediyorum. Senin karşına umarım senin gibi tertemiz biri çıkar. '
Baran uzandı. Çenemi tuttu. Gözlerimin içine baktı.
' Kendine haksızlık ediyorsun. '
' Bu iş sandığın kadar basit değil Baran. Tacize uğradım ve kendimi kirli hissediyorum meselesi değil. Üzgünüm. '
Baran bana hüzünle bakıyordu. Öyle hüzünle bakıyordu ki asla yapamam sandığım bir şey yaptım. Uzanıp dudağının kenarına küçük bir öpücük kondurdum. İlk kez birine hislerini açmıştı en azından bu kadar karşılık almalıydı. O an sadece bunu düşündüm. Reddedilmek ya da travmalar dinlemek değil bugünden geriye yüzünde gülümseme bırakacak bir saniyelik bir anısı olsun istedim. Kirli bedenimden onun temiz bedenine bir minik armağan verdim.