x9x "TEHLİKE"

906 Words
Büyük ve beyaz mobilya ağırlıklı salonun tam ortasında, adımları dört dönüyordu. Koltuklara yayılarak oturmuş, dört insan cüssesi ortada sinirle dolanan Ulvi’ye şaşkın ve tedirgin bakıyorlardı. Ulvi’nin sinirli olabilme düşüncesi bile komikken bu manzaraya eşlik etmek, ağlanası durumdu. Adımları anlık durdu ve sağ elini gözlüğüne götürerek çıkarttı. Yüzündeki öfke artık daha ciddi biçimde görünüyordu. Bakışları Doruk’u buldu. Tekli koltuğa yayılarak, bir ayağını diğer bacağının üstüne koymuş, elindeki sigarayı hayatındaki en ciddi işi yapıyormuş gibi içiyordu. Ağzından çıkan duman havaya karışarak yok olurken, gözleri hafif kısılıyor, derin kahverengilikleri daha az seçiliyordu. “Doruk plana uymadın.” Bitmek üzere olan sigaradan, gözlerini kapatarak son bir duman çekti ve sehpanın üzerinde duran kül tablasına eğilerek, söndürdü. “Farkındayım.” “Plana nasıl uymazsın? Defalarca bunu tartıştık!” “Çıkmam gerekiyordu, çıktım. Keyfimden dalıp yumruk atmadım partinin ortasında.” Ulvi sessizliğini korurken sinirlerine hâkim olmaya çalıştı. Boş olan koltuğun birine otururken, kaskatı olan vücudu gözle görülüyordu. Sustu ve Doruk’a karşılık vermedi. Ne kadar suçlu olduğunu düşünse de, o an için yapılması gerekeni yapmıştı. Elini havaya kaldırarak, Doruk’a öfkeli bakışlarını dikti. “Bir daha bunu yapmayacaksın.” “Yapılması gerekirse, yine yaparım.” “Planlardan şaşarsak tehlikeye girebiliriz. Yaptığımız işin farkında olun. Hırsızlık kadar sade ve basit bir iş yapmıyoruz. Ekipçe çalışıyoruz burada. Hapse bile gidebilir ve aylarca yatabiliriz. Bir dahaki nakliyat işinde bunu gözden geçirmeyi unutmayın. Lakin..” Ulvi ayağa kalkarak, sıra sıra herkese bakındı. “Bu işe bir düzen olacağını düşünerek girdim. Hapis yatmak gibi bir isteğimde yok. Bir daha aynı durum söz konusu olursa, beni unutun.” “Sakin ol gözlük. Adal’ı orda yalnız bırakamazdık. Dâhil olmak zorunda olmasak plandan şaşmazdık. Adamlar oyun oynadı.” Dedi Selim sakin ses tonunu koruyarak. Demirkan elini alnına götürerek ovuşturdu. “Sanırım işi hafife aldık. Sandığımız kadar kolay değil. Gözümüzü dört açıp, tuzaklara hazır olmalıyız. Size nasıl geldi bilmiyorum fakat ben kendimi çok deneyimsiz şekilde büyük tehlikenin ortasında buldum. Planları daha çok seçenekli yaparak gözden geçirmeliyiz.” Doruk, paketten sigara çıkartarak ağzına koyduğunda, masada duran çakmağı alarak yaktı. Oturduğu koltuğa biraz daha yayıldı ve bakışlarını Ulvi’nin üzerinde tuttu. Derin kahverengi gözleri, insanın içini ürpertecek kadar esrarengizdi. Kaşları hafif çatılırken, alnında oluşan çizgi onu daha karizmatik görünümüne soktu. Sessizliği can sıkıcıydı. Olanlara sadece kendi penceresinden bakıyor, cevap verilmesi gerektiği kadar konuşuyordu. Demirkan, oturduğu koltuktan öne kaykıldı. Doruk’un sigara paketinden sigara aldı ve sıkıntıyla dudaklarının arasına koydu. Bu Adal’da iğrenme hissinin başlangıç noktası oldu. Mide bulantısı peşinden eşlik ettiğinde, bünyesinde hissettiği kramp ve ağrılar hiç olmadığı kadar güçlüydü. Gözlerini anlık kapanarak, düşünceleri toplamak istedi ve derin nefes aldı. Sigarayla büyümüş, kokusuna âşık bir insandı. Onu tarif edecek en uygun kelime aşktı. Sigara dumanının ağzında bıraktığı buruk ve bir o kadar hoş tadın ciğerlerine dolması, ardından içindeki bütün sıkıntılarla birlikte havaya karışması onun için dünyada zevk aldığı en hoş doğa harikasıydı. Bir kötü alışkanlık anca bu kadar hayran olunası tarif edilebilirdi. Karnındaki bebeğin bu denli sigaradan iğrendiriyor olmasına aklı almıyordu. İçindekileri kusacağını hissetti ve nefesini tuttu. Panikle ayağa kalktığında, stiletto ayakkabıların üzerinde hızlı yürümeye özen göstererek adımları merdivenleri buldu. Demirkan ve kendine ait banyoya ulaşması saniyelerini aldı. Bütün midesindekiler boşalmış, yüzü kıpkırmızı olmuştu. Ağzını temizledi ve banyodan ayrılarak tekrar aşağı indi. Konun ortasında solandan öyle çıkıp gitmişti. Gecenin tamamlanmadığını biliyordu. Güçsüz adımları ahşap rengi merdivenlerden indi ve tekrar salona eski yerine ulaştı. Kendini koltuğa bıraktığında daha iyiydi. Demirkan’ın dikkatli bakışları üzerini tarıyordu. “Adal iki gündür iyi görünmüyorsun.” “Sadece üşütmüşüm. Birkaç güne iyileşirim.” “Doktora gitmek ister misin?” “İyiyim Demirkan.” “İyi olduğunu sanmıyorum. Dün gözümün önünde, sandalyede otururken bayıldın.” “Yorgunluktandır.” Ulvi’nin siniri bir nebze azalmış, dikkati Adal’a kaymıştı. “Kardeşin haklı belki doktora görünmen daha iyi olur.” “İyiyim gençler. Kendimi biliyorum. Doktorluk durumum varsa üşenmem.” Selim elini dizine koyarak ovuşturdu. “Konuya dönelim. Son olarak durumun üzerinden geçiyoruz. Adal’la partide paslaşmamız oldukça iyiydi. Görünmeyen kör noktada portakal suyunu dökerek, elmasları içinden aldım.” Oturduğu yerden kalktı ve elini pantolonun cebine soktu. Dışarı çıkardığında avcunun ortasında parıldayan minik taşlar şuana kadar görebileceği en harikulade nesneydi. Ulvi oturduğu yerden kalktı. Selim’in elindeki elmaslara baktı ve bir tanesini eline aldı. “Saydın mı?” “Fırsat olmadı. Direk eve geldik.” Avcunun içindeki elmasları dikkatle saydı ve son olarak Ulvi’nin elindekileri işaret ettiğinde, son sayımı sesli oldu. “18.” Demirkan, Ulvi’nin elindeki parlayan elması işaret ederken kaşları havaya kalktı. “Bunun bir tanesi hepimizin hayatını değiştirecek, miktarda para demek.” “Öyle.” Dedi Ulvi sıkıntıyla nefesini verirken. Selim’in avcuna elması bıraktı. Salona dolan zil sesi, Ulvi’nin bakışlarının çevrilmesini sağladı. Adal, oturduğu yerden tedirginleşerek doğruldu. Bekledikleri biri olduğunu sanmıyordu. Gecenin 2’siydi. Kimse bu saatte zile yanlış bastım bahaneleri sunamazdı. Bay gözlük, yavaş adımlarını salon çıkışına yönelttiğinde mırıldandı. “Kirpi elmasları almaya gelecekti. Yoldayken mesaj attım.” Görüş alanından çıkmış lakin kulakları ne yaptığını doğrulayacak kadar iyi çalışıyordu. Kapıyı açmış, ardından kapanma sesi kulaklarında yankı yaptı. Adım sesleri salon girişini buldu. Ulvi’nin salona girmesiyle, peşinden minyon tipli zayıf ve ufak tefek, koyu kahverengi saçları olan bir kız girdi. Yüzünde makyaja dair iz yokken, yüz hatları ve mimikleri oldukça çekiciydi. Adal ile dış görünüş tarifleri aşağı yukarı aynı olsa da, kuzey ve güney kadar farklı bir özelliği vardı. Gözleri okyanus mavisiydi. Neredeyse ilk bakışta lacivert, hissi uyandırıyordu. Düz saçları beline ulaşıyordu. Demirkan’ın gırtlağına dizilen sigara dumanı, boğulma tehlikesi yaşatırken, gözlerini kıza dikti. Derin nefes alırken, yüzündeki şaşkınlık okunuyordu. Boğulma tehlikesi geçirirken insanlar öksürürken, Demirkan’ın kızarması görüp görülebilecek en sıra dışı tepkiydi. Nefesini verirken, sigara dumanları havaya yayıldı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD