x6x "ELMAS"

1093 Words
Gözleri bütün yaşadıklarını unutmak istercesine kapandı. Düşünceleri yaşadığını unutmaması için baskı yapıyordu. Doğruları ve yanlışları yer değiştirmişti. İnsanlar en güzel anlarında gözlerini kapatırdı. Çok sevdiğiniz bir insana sarılırken gözlerinizi kapatırdınız. Masum bir bebeği yanağından öperken, ya da sevdiğiniz adamla öpüşürken. Sevdiğiniz yemeği bile tadarken gözlerimiz kapanırdı ve tabi ki birde hayal kururken. Başkaları için gözleri kapatmak hayal dünyasına açılan kapıyken, onun gözlerinin her kapanışı ölüme açılan kapının anahtarıydı. Hayal dünyasındaki bütün güzellikler, elinden alınarak çalınmıştı. "Saçlarının üzerine yemin et." "Bu fazla ağır oldu ama." "Demirkan." Dedi mızmız ses tonuyla. Aynı zamanda ciddilikte barındırıyordu. "Söz Adal, söz. Saçlarımın üzerine söz." Geriye çekildi ve kollarını bacaklarının üzerinde tuttu. Ne diyeceğini bilemezken, oturduğu yerden kalktı. Gözleri kapıyı bulduğunda, Ulvi'nin bakışlarıyla karşı karşıya geldi. Esmer çocuk gözlüğünü düzeltirken, derin havayı en içten şekilde içine soludu. "Adal Hanım nihayet uyanmış." "Günaydın." "Bize aydı da sana aydı mı bilemiyorum. Malum gece senin için fazla karanlıktı." "Ulvi." Dedi Demirkan araya girerek. "Kahvaltıya bekliyoruz." Arkasını dönerek, odadan çıktığında adımları Ulvi'yi takip etti. Sakin, korkak adımları mutfağa ulaştı. Gözleri soğuk dokunuşların sahibini ararken, bulamadı. Selim'i dün gece bıraktığı sandalyede olduğunu gördüğünde, istemsizce tebessüm etti. Bakışları kendisini bulmasıyla, tebessümünü az çok anlayıp varla yok arası gülümsedi. "Konunun ortasında bayılınca kıyamadım kalkmaya." Tebessümü yüzünde, gözlerini mutfak masasına devirdi. Harika hazırlanmış kahvaltı, gözlerini fal taşı misali açılmasını sağladı. İçinde bilinmeyen mutluluk oluştu. Uzun zamandır bu denli güzel ve harikulade sofraya ne zaman oturduğunu düşündü. Oldukça uzun zaman olmuştu. Belki de birkaç yıl önce. Dün gece oturduğu sandalyeyi çekerek, oturdu. Ulvi'de aynı yerini aldığı sırada, kapıdan giren Demirkan'a gözler çevrildi. Hemen yanında duran boş sandalyeyi geriye çekerek oturdu. Gözlerini ayırmaksızın sofrayı süzdü. "Kim hazırladı lan bu sofrayı? Kızlar bu kadar güzel sofra hazırlamıyor." "Sence?" Dedi Selim kaşlarını havaya kaldırarak. İması Ulvi'den başkasını işaret etmiyordu. Düşünceler istemsizce yemek yemeği hobi olarak adlandıran, gözlüklü çocuktaydı. Adal, yanıldığını düşünmedi. "Ellerine sağlık Ulvi." "Rica ederim, her sabah." Demirkan, ortada duran ekmek sepetinden bir dilim aldı ve reçele bandırarak ağzına attı. Çiğnemesindeki iştah sofraya dokunmamış olan herkesi daha da acıktırmış, midesi yapışmış hissini tattırmıştı. Adal, yumurtadan alarak, kabuğunu masaya vurdu ve kolayca kabuklarından kurtuldu. Demikan'ın sesini kulaklarının hemen yanında hissediyordu. "Doruk nerede?" "Çıktı." Gözleri cevap veren Ulvi'ye kaydı. Rahatlama hissi bedenini ele geçirirken, içten içe merak ettiği soruyu kardeşi sormuştu. "Nereye? Bu gece nakliyat var. Toplanıp konuşmamız gerek." "Plan az çok hazır." Dedi Selim ellerini birleştirerek ve devam etti. "İşim var dedi. Bizde planı gözden geçirdik. Dün gece konuşulan gibi. Adal ve sen içeriye çift olarak gireceksiniz. Ben garsonum. Ulvi, bilgisayar başında ve kameraları kontrol ediyor olacak. Doruk'ta telsizle sen ve Adal ile bağlantıya geçecek." "Kirpi ile konuştun mu?" "Evet." Diyerek bir kez daha yanıtladı Selim. "İyi, kıyafetler?" "Geldiler, içeride salondalar." Demirkan'ın gözleri Ulvi'ye kaydı. "Doruk'a söyle geç kalmasın." "Söyledim, aynı konuların üzerinden geçmeyelim. İşim var, sonra hava alacağım dedi. Gözlerinin altı şiş. Gece uyumamış görünüyor." Yumurtadan aldığı ufak parçanın boğazına dizildiğini hissetti. Tam gırtlağının orada tıkanmış, nefes almasını zorluyor ve solunum sistemine işkence ediyordu. Önündeki bardağa dolu olan soğuk suyu titrek elleriyle götürerek aldı. Bir yudum aldı ve tıkanıklığının geçmesi için yavaşça yutkundu. Stres ve korkak görünümünü gizlemek, üniversitede verdiği finallerinden daha zordu. Doruk eğer uyumamışsa, gece boyu yanında olma ihtimali onu ürkütmesiyle, birlikte dehşete düşürdü. Gece boyu başında durmuş olabilir miydi? Kâbustan gözlerini açmış ve hızla doğrulmuştu. Korkuyu ve gerilimi uzakta aramak yanlıştı. Soğuk tam yanı başındaki tekli koltukta oturuyordu. Gözleri korkakça Doruk'un kahverengilikleriyle kesişmiş, ne kadar sabit durduğunu hatırladı. Sanki yıllardır o koltuğa çivilenmiş ve gözünü kırpmamış gibi. Göz bebeklerindeki yorgunluğu ve korkudan fark edemediği irislerine kadar işlemiş kırmızılıkları hatırlaması sadece o anı düşünmesiyle hatırladı. Yorgun, ifadesiz görünüyordu ve de kendisini üşütecek kadar soğuk. Beynini neredeyse yanıp kül edecek, düşünceleri elinin tersiyle en uç kenara itti ve konuya dâhil oldu. "Kaçta gideceğiz?" "Parti gece saat 11'de. Muhtemelen elmas gönderiminden haberleri olan takipçiler var. Adamın kim olduğunu bilmiyoruz. Fotoğraflarınızı gönderdik ve kıyafetlerinizi az çok tarif ettik. Size nasıl ulaşacaklarından bahsetmediler. Gözünüzü dört açın. Ufacık farklı hareket size pek çok şeyi anlatabilir. Dikkatli olmalıyız. Hepimiz, bu kadar insan içinde nakliyat ilk ve son olarak yapacağız. Kirpi öyle söyledi." Gözleri hafifçe yere devrildi. Mide bulantısı karın bölgesine bıçak misali sapladı. Karnındaki bebek ben buradayım diye bağırıyordu. Her an aklının içinde kemiren gerçek, saniye kadar zaman bile unutmasına izin vermiyordu. Demirkan'ın bakışları kendisine döndü ve renkli gözleri siyah göz irislerine oldukça anlam ve bir o kadarda güven vermek isterce baktı. "Umarım kilo almamışsındır. Elbiseyi aynı eski bedenine göre getirttim." "Umarım." Dedi tebessümü minnacık yüzünde oluşurken. Dudaklarının iki yanında oluşan kırışıklık, gülümsemesini daha belirgin hale soktu. Yüzünün gerginliğindeki endişe, anlaşılmaması için tabağına baktı. Kardeşi kendisini en iyi tanıyan insanlar listesinin en başında ve tekti. Onu yakından tanıyan bir kardeşi vardı. Öne eğilmesiyle saçları yüzünü kapatırken, gece olabilecekleri düşünmemeye çalışarak derin nefes aldı. Ciğerleri huzurla buluşmanın mutluluğunu yaşarken, bedeninin sakinlediğini hissetti. Gece 11 sularıydı. Kırmızı ve siyah ağırlıklı dekorasyona sahip odada köşede en kenarda duran boy aynasının önüne geçti. Kusursuz makyajı vahşi ve bir o kadarda sevimli güzelliğine, güzellik katmış, kusurlar sayılabileceği yüz hatlarının bazılarını ortadan kaldırmıştı. Zeytine andıran gözleri çok daha belirgin ve derindi. Dudaklarının dolgunluğu, baş döndürücüydü. Ve ne yaparsa yapsın çenesinin tam üzerinde duran, o sevimli gamzesi makyajla daha gölgelenmiş ve belirginleşmişti. Uzun saçları, parlak dümdüzdü. Saç uçlarında kırıklığa dair iz yok, son derecede bakımlıydı. İki gün önce mahalledeki Ayten Kuaföre gitmiş ve daha uzun olan saçlarında 6 santim kadar kestirerek, güzellik adına kıymıştı. Yaşadığı travma bir yana; hayat ne olursa olsun, her koşulda devam ediyordu. Mavi elbisesine göz gezdirdi. Dizlerinden biraz yukarıda bitiren kloş ama duruşu kumaştaki sertlikten ötürü bir o kadarda hoştu. Üstü dar ve vücudunu saran straplez, arkasından eteklerine kadar uzanan fermuarını son anda aynaya bakarak kapattı. Kilo almamış bedeni eskisinden daha zayıf görünüyordu. Sayılı anne adayları kendini yemeğe vursa da, yemek düşünmek için oldukça erken bir süreçti. Hamilelik hakkında İnternet yazılan ve çizilen önüne gelen ne varsa okumuş, olabildiğince bilinçlenmişti. Eğer bünyesi sağlıklı ve normal bir bireyse, birkaç hafta sonra iştahının açılacağını biliyordu. Elleri ilk defa istemsizin dışında karnına götürdü. Zeytin gözleri aynaya o denli derin bakış attı ki; içten içe hayıflanmadan edemedi. Bağlanıyordu. Günden güne, biraz daha ve daha çok. Ne kadar iğrense de, duyguları mide bulantısından çok daha ötedeydi. Her zaman zor seven insan olmuştu. İnsanlardan kolay kolay haz etmez ve hoşlanmazdı. Yüzlerine gülse de, içinde şüphe ve tedirginlik barındırıyordu. Güven konusunda onun hisleri yanlıştı. Hayatı boyunca yanlış kişilere güvenmenin acısını çekmiş, belki de tek doğrusu annesi ve kardeşi olmuştu. Elleri yavaşça karnın üzerinde çok hafif dokunuşlarla gezdi. Kabul etmese de, tiksinse de onun hiçbir suçu yoktu. Her şeyden habersiz ve bir o kadarda masum. Dünya üzerinde iki kötü insandan çıkabilecek, en masum servetti bebek...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD